Derbiyi taşıyamadılar

19 Nisan 2010

Brezilyalıların derbisiydi. Alex attı, Bobo (penaltıyı) kaçırdı! Teknik direktörlerin derbisiydi.
Daum kazandı... Mustafa Denizli kaybetti.
Kırmızı kartların derbisiydi.
Önce Ernst... Sonra Vederson ve Toraman...
Fenerbahçe “Devam” dedi. Beşiktaş bitti.
Maçın skoru, tek golle belirlendi. Ama hakça söyleyelim. O tek farkı yaratan adam, Alex, sahadakilerin hepsinden farklıydı. Sakindi, güvenliydi. Ne zaman ne yapacağını arkadaşları da biliyordu, o da biliyordu.
Daha 2. dakika dolarken (1 dk.10 saniye) öncülüğünü de önceliğini de gösterdi. Beşiktaş’ın özellikle Saracoğlu’nda yarattığı baskı ve tedirginliği sıfırladı. O erken gol, maçın havasını da dengesini de bozdu.

Yazının Devamı

Danke Daum!

14 Nisan 2010

BBC, L’Equıpe, Bloomberg, Bild gibi Avrupa’nın en ciddi yayın kuruluşlarının sıkı spor muhabirleri İstanbul’a davet ediliyor... France Football’ın Alman temsicisi, Polonyalı, Hollandalı ve Danimarkalı gazeteciler de var. Türkiye Futbol Federasyonu, Euro 2016 adaylık kampanyası kapsamında tanıtım ve lobi etkinliklerini hızlı ve aralıksız programlarla sürdürüyor.
Geçtiğimiz Pazar akşamı, sayıları 10 -12 kişiyi bulan bu küçük ama etkin medya grubu için Boğaz’da bir yat gezisi düzenleniyor.
TFF Genel Sekreteri Ahmet Güvener, telefonun başına geçip Turkcell Super Lig’in zirvedeki 5 teknik direktörünü arıyor. Yat gezisine davet edip yabancı gazetecilere Türkiye’nin adaylığı ile ilgili konularda görüşlerini bildirerek destek sağlamalarını rica ediyor.
Lider Bursaspor’un teknik direktörü Ertuğrul Sağlam, çağrıyı aldıktan sonra kayboluyor. Telefonları yanıt vermiyor. Mesajlar havada kalıyor.
Christoph Daum, geziye katılacağını bildiriyor. Frank Rijkaard ise Pazar akşamı maçı olduğunu söyleyerek gezide yer alamayacağını bildiriyor. Mustafa Denizli de seve seve katılacağını ifade ediyor.
Şenol Güneş, Antalya’da bugün oynanacak Türkiye Kupası yarı final maçı nedeniyle geziye katılmasının

Yazının Devamı

O tren kaçtı!

11 Nisan 2010

Mustafa Hoca kehanet sezonunu kapatabilir. Artık ne 32. haftanın önemi var, ne de lig sonundaki Bursaspor yolculuğunun.
Ama ille de yolculuk varsa kaderde, Beşiktaş tüm hücumcularına bilet kesebilir.
Bir takım onca korner kullanıyor, özellikle sol kanattan hırsla, hışımla topu havalandırıyor ve bu fırsatların hepsini rakip stoperlerle kaleci Onur savuşturuyorsa, hücumcularının tümünü sorgulaması gerekir. En başta da Bobo olmak üzere...
Evet, zor bir maç oldu. Her iki takım için... Kalecilerin ve savunmacıların son sözü söylediği, forvetlerin şanssızlık, beceriksizlik kulvarlarında koştuğu bir maçtan gol çıkması, rastlantılara kalırdı.
Hakçası söyleyelim, hem ev sahibi, hem de konuk takımın savunmacıları işi rastlantıya bırakmayacak kadar dikkatli ve disiplinli idiler.
Şenol Güneş, bu maça gelirken beraberliğe elbette razıydı. Çift santrforla (Umut ve Teofilo) oyuna başlayıp ikinci yarıda orta alanını tahkim etti. Ama oyuna giren Ceyhun, Kolombiyalı’dan daha çok şut attı (3)... Trabzonspor savunması, tümüyle başarılıydı. Serkan’ın sık sık hücuma çıkması, Beşiktaş’ı sık sık sıkıntıya soktu.
Dün beraberliğe asla razı olmayacak hoca, Mustafa Denizli ve takımı Beşiktaş’tı. Ne

Yazının Devamı

İnönü Stadı cehennem değil

10 Nisan 2010

Beşiktaş ilk yarıda Trabzon’da oynanan maçı çok kötü bir futbol karşılığında üç puanla bitirmişti. Futbolun çekiciliği de böyle sırlarda saklı.
İlk yarının Beşiktaş’ı bugünkü kadar baskı altında değildi. Belçikalı Broos’un takımı iyi oynamasına rağmen kaybetti. Bugün santrada ise Şenol Güneş’in öğrencileri ile karşılaşacaklar. Her şey çok farklı. Trabzonspor’un özgüveni üst düzeyde. Alanzinho, Colman, Umut ve arkadaşları kaygısız ama çok sağlam basarak oynuyorlar. Kalede de en az Rüştü kadar değerli Onur var.
Beşiktaş, belki ilk yarısındaki kötü futbolun üstüne çıkabilir. Taraftar desteğiyle bize bir kalite sunabilir. Ama bu maçı kazanmak her iki takım açısından daha zor. Beşiktaş, Ferrarisiz savunmasıyla açık verebilir. Oyun disiplini ne olursa olsun, gol atmakta ligin en çok zorlanan takımı, bu değerli rakibini yenmek için de çok ter dökecektir. Kaldı ki İnönü Stadı hiçbir takım için asla bir cehennem olmadı.

Yazının Devamı

Mazbata güzel, karne kötü!

7 Nisan 2010




İkinci Terim döneminden beri değişen bir şey yok...
Galatasaray, teknik adam ve oyuncu seçiminde parlak isimler buluyor.
Ama onları yönetemiyor.
Ne yerli, ne de yabancı yıldızlarıyla huzurlu bir beraberlik oluşturabiliyor.

Yazının Devamı

Aslan’ı da avlarlar!

6 Nisan 2010

Rijkaard’ın Galatasaray’ı, artık anlaşıldı ki Başkan Adnan Polat’ın tüm tedavi çabalarına rağmen ayağa kalkamayacak

Anlaşıldı, Galatasaray bu ligden “ekmek” yiyemeyecek... Büyük iddialar, hayaller ve hedeflerle açtığı sezonu, tıpkı geçen yılki gibi kendisine hiç de yakışmayan bir yerde bitirecek.
Sivas’ta, Ali Sami Yen’deki derbi travmasının etkisiyle çok farklı, değişik bir onbiri sahaya sürdü Rijkaard...
Kaleci Leo Franco, yerini Aykut’a bırakmıştı... Dörtlü savunmanın önünde dört ön libero ile bir orta alan kurmuştu Hollandalı... Barış, Mehmet Topal, Ayhan ve Mustafa Sarp, gerçekten çok iyi mücadele ettiler. Hele Ayhan’ın nefis asistiyle Barış da golü atınca Galatasaray zirveye tutunma heyecanını yaşamaya başladı.
Ne var ki komşularının gece yaramazlıklarından şikayetçi olduğu, gripten yatağa düşen Jo ilk onbirde yoktu... Keita ve Dos Santos, hücumda ne kadar etkin olursa olsun, doğrudan santrfor değillerdi. O nedenle pozisyona girmekte, hücumda top kullanmakta çok zorlandı Galatasaray...
Keita da, Jo da giderek oyundan düştü. Sivasspor’un gol şokunu çabuk atlatmasıyla oluşturduğu baskı, özellikle Servet’in sıkıntılı dakikalar yaşamasına neden oldu. Lucas Neill zaman

Yazının Devamı

O da benim kralımdı!

31 Mart 2010

R’leri söyleyemez, “y” sesiyle yuvarlardı.
Bugünkü Swiss Otel’in bulunduğu yerde, Maçka’daki TSYD havuzunun kıyısında, beş yaşındaki kızım Ayla ile konuşuyorlardı.
Uzaktan onları izliyordum, Alp Abi’si gülerek bir şeyler anlatırken, bizim ufaklığın kaşları çatıldı. Alt dudak büküldü, sonra birden ağlayarak ayağa kalktı ve tokatı çaktı.
Kanım dondu adeta... Alp Abi’si ona ne demiş de bu kadar öfkelenip kızmıştı ?
Kafamdaki sorunun yanıtını O’ndan aldım yine :
“- Baba ya şuna bak... Deminden beyi benim takletimi yapıyoy... Kocaman adam benimle alay ediyoy!..”

Yazının Devamı

Kaleci farkı

29 Mart 2010

Futbolun global gerçeği bu: Derbiler gebedir. Her an her şey değişir, her yerde her türlü sonuç alınabilir.
Dünkü Ali Sami Yen buluşması da derbi klasiklerine uygun biçimde bitti. Konuk takım, Fenerbahçe kazandı.
Oysa sadece Emre’nin yokluğu bile başlı başına problemdi. Daum’un, Emre’ye alternatif olarak gördüğü Deniz Barış, Emre’den önce sakatlanmıştı. Ardından Emre’nin de sakatlanması, Alman hocanın düşünmediği, hiç tercih etmediği Selçuk’u alternatifsiz alternatife dönüştürmüştü.
...Ve o Selçuk, Zico dönemindeki gibi orta alanın göbeğinde sade ve disiplinli oyunuyla oynamaya çalıştı. Görevini gösterişsiz ve risksiz bir oyunla yerine getirdi.
...Ve dahasını yaptı. Yaklaşık 35 metre uzaktan, kimsenin beklemediği anda çaktı şutunu...
Leo Franco uyanık ve tedbirli olmalıydı. Geç fark etti. O zamanlama yanlışı Galatasaray’a hayal kırıklıklarının en büyüğünü yaşattı. Yerden seken top, ellerinin altından kayıverdi.
O gole gelinceye kadar, ne yalan söyleyelim, zirve mücadelesinde alışık olduğumuz bol gollü, bol pozisyonlu bir oyun izleyemedik. Taraflar oynuyor, ama üretemiyorlardı.

Yazının Devamı