Anadolu mermeri Milano Tasarım Haftası’nda

16 Nisan 2012

Bugün itibariyle şehirde tek bir tanıdık tasarımcı ya da mimara rastlamanız mümkün değil. Neden mi? Çünkü hepsi bugün Milano’ya uçuyor. Milano Tasarım Haftası, Zona Tortona başlıyor

Bu yılki Milano Tasarım Haftası’nın ayrı bir yeri var. Çünkü Türkiye’yle ilgili çok özel bir sergi gerçekleşiyor. Serginin adı: ‘Ve mermer dedi ki: Yolculuk seni değiştirir’. Amacı, Anadolu mermerini dünyaya tanıtmak. Bunun için de İstanbul Maden İhracatçıları Birliği ve Ege Maden İhracatçıları Birliği bir araya gelip böyle bir sergi düzenlemeye karar vermişler.

6 ülkeden 9 tasarımcı

Serginin küratörü, Demirden Design. Tam 6 ülkeden 9 tasarımcı Anadolu mermerini kendilerine göre yorumluyor. Sergide işleri sergilenecek üç Türk tasarımcı: Emre Arolat, Can Yalman ve Ayşe Birsel (Birsel-Seck). Serginin küratörlüğünü üstlenen Demirden Design’ın da bir tasarımı bulunuyor. Yabancı tasarımcılarsa Werner Aisslinger, El Ultimo Grito, Alfredo Haberli, Richard Hutten, James Irvine.
Peki ama Anadolu mermerlerinden yapılan tasarımlar nerede sergilenecek? Zona Tortona’nın merkezi kabul edilen Superstudio Piu-Art binasının dev bahçesinde. Sergi 22 Nisan’a kadar Milano’da. Fuar bugün sadece basına,

Yazının Devamı

THE HOUSE CAFE 10 YAŞINDA

15 Nisan 2012

Haftanın en çok konuşulan partisi The House Cafe’nin 10’uncu yıl kutlamasıydı. Kutlamadan başlayıp 10 yıl geriye gidelim. Türkiye’nin ilk yerli kafe zinciri hayatımıza nasıl girmişti, hatırlayalım

Bu haftanın en iyi partilerinden biriydi, The House Cafe’nin 10’uncu yaş kutlaması. The House Cafe Teşvikiye’de görmeye alışık olduğumuz, olmadığımız herkes oradaydı. Çünkü herkesin güzergahında bir The House Cafe şubesi vardı. Üstelik şimdi yeniden açılan bahçesiyle Teşvikiye’deki ilk yerine herkes bayılıyordu.
Tam 10 yıl önce Teşvikiye’de bir apartman kapısından içeri girdik, giriş o giriş. Hayatımda bu kadar önemli bir yeri olacağı
hiç aklıma gelmezdi o zaman. Salonda büyük bir masa, tanıdık, tanımadık herkes bir arada oturuyor. Herkes birbiriyle tanışıyor. O masada başlayan dostluklar da, aşklar da var. Aralarında hâlâ devam edenler de.
Arkadaki odadaysa eski kanepeler, koltuklar vardı, dedikodu yapmak isteyince oraya konuşlanılırdı. Yanda da minik bir mutfak. O mutfakta harikalar yaratılıyordu. Siyah ve beyaz çikolatalı brownie ve naneli limonata burada hayatımıza girdi. Brownie bitmeye yakın mutfakta bir hareket, bir çırpıda yenisi yapılıp fırına atılırdı. Bazen yer

Yazının Devamı

PiLEVNELi, BOYNER SERGiSiYLE GERi DÖNDÜ

14 Nisan 2012

Galerist’i devrettikten sonra ne yapacağı merakla bekleniyordu. Murat Pilevneli, Teşvikiye’de önceki gün açtığı Pilevneli Project’le genç sanatçılara destek vereceğini açıkladı. Yeni galerideki ilk sergi: Elif Boyner’den ‘Görünürün Ötesinde’

Perşembe akşamı Teşvikiye’de bir hareket vardı. Önce Beymen Nişantaşı’nda Christian Louboutin sergisi vardı. Cemiyet hayatının iddialı kadınları “Erken davranan kazanır” deyip sergi saatinden önce mağazaya gelmiş ve çoktan alışverişe başlamıştı. Bazı modeller belli ki davet başlar başlamaz tükendi. Christian Louboutin görse bu kadar ilgiye şaşırırdı.

Elif Boyner’den ‘Görünürün Ötesinde’
Beymen’den çıkışta Louboutin’den bile daha fazla ilgi gören bir sergi için Teşvikiye Palas’taki Pilevneli Project’e gittim. Kapının önünde paparazziler bekliyor. Yoldan geçen biri, “Niye gazeteciler burada, kim varmış içeride?” diye konuşuyor. Gazeteciler “Sergi var” deyince, “Yok canım, ‘sergi var’ diyorlar ama kesin başka bir şey var, bu ne kalabalık!” diyor. Oysa içeride gerçekten de bir sergi var. ‘Görünürün Ötesinde’ Elif Boyner’in ilk sergisi. Annesi Bilgün Dereli, babası Cem Boyner başta olmak üzere birçok tanıdık ismin olduğu renkli bir

Yazının Devamı

HAYAT iŞTE BÖYLE BiR ŞEY

11 Nisan 2012

Hastalık, ölüm kimseye yakışmıyor. Ama nedense bazı kişilere hiç kondurulamıyor. Meral Okay da benim ve eminim daha pek çok kişi için öyleydi

Cumartesi günü doğum günümdü. Ama beni asıl heyecanlandıran doğum, Nişantaşı’nda bir hastanedeydi. Hastanenin bir odasında aylardır dört gözle beklenen bir doğumu kutluyorduk. Sevdiklerimizin arasına bir yenisi katılmıştı. Daha iki günlüktü. Ona bakarken mutlu ve neşeli olmamak mümkün değildi.
Aynı saatlerde aynı hastanenin başka bir odasından haber gelmişti: “Meral Okay’ın durumu ağır” diye. Hayat işte, bir yanda doğuma seviniliyor, bir yanda hastalıklar, ölümler için gözyaşları dökülüyor. Hastalık, ölüm kimseye yakışmıyor. Ama nedense bazı kişilere daha da kondurulamıyor. Meral Okay benim ve eminim daha pek çok kişi için öyleydi. Cumartesi günü de hastane odasından gelen habere rağmen “Ona bir şey olmaz, nasılsa iyileşir” diye düşündüm, öyle inanmak istedim. Bazı insanlar böyle özel oluyor işte, tanısanız da tanımasanız da bir şekilde hayatınıza dokunuyor. Onlara bir şey olmasın istiyorsunuz. Uzakta da olsa, yeter ki bir yerde durmaya devam etsinler. Yeter ki varlıklarını hissedelim.
Meral Okay, geride bıraktıklarıyla zaten

Yazının Devamı

‘FAZLA BiLET VAR MI?’

9 Nisan 2012

İstanbul Film Festivali’nin ilk haftası nasıl geçti? ‘Emek’siz festival neye benziyor? İzleyiciler en çok neleri beğeniyor ve en çok nelerden şikayet ediyor? Tamamen kişisel bir değerlendirme...


‘George Harrison: Fani Dünyaya Karşı’

Geçen hafta en çok duyduğum cümle buydu. Film Festivali’nin gerçekleştiği sinemaların önünde uzun kuyruklar vardı. Herkes ‘fazla bilet’ bulma peşindeydi. Malum, İstanbul Film Festivali’ne ilgi yoğun. Programlı olmak, biletleri çıkar çıkmaz almak gerekiyor. Sona kalıp dona kalmamak için. Hatta sinemalarda birçok kişi “Lale Kart’ın yoksa bilet de alamıyorsun, kalmıyor” diye şikayet ediyordu. Neyse ki Lale Kart almak isteyenlere sinemada yardımcı olanlar da vardı.
Festival programından seçim yaparken görmek istediğim filmlerin özellikle Nişantaşı Citylife’taki seanslarını seçtim. Hayır, sadece eve yakın olsun diye değil. Bir tek AFM Fitaş salonunda film izleyen bilir, neden orada bir daha film izlemek istemediğinizi.

‘Off yine mi bu salon!’
‘Kadınlar’ filmini izlemek üzere, AFM Fitaş Salon 4’teyim. Salonda çoğunluk kadınlar ve herkes aynı şeyi konuşuyor, ‘Off yine mi bu salon!’ Bir anda kendinizi hiç tanımadığınız insanlarla salonun ne

Yazının Devamı

BAHÇELi, HAVUZLU TAŞ EVLER

8 Nisan 2012

Bodrum’daki Amanrüya’ya dün kaldığımız yerden devam ediyoruz. İstanbul’dakilereyse günün önerisi: ‘Tophane Art Walk’. Mısır Apartmanı, Tophane ve Karaköy’deki sanat galerileri, bugün 12.00-18.00 arasında açık

Torba Demir koyundaki Amanrüya’nın hikayesini dün anlatmıştım. Hikayesini anlatıp da odalarını anlatmamak olmaz. Amanrüya, 36 taş evden oluşuyor. Her evin kendine ait özel bahçesi ve bahçesinde ısıtmalı havuzu var. En güzel denizlerden birine birkaç adım uzaklıktayken havuza kim, niye girer bilemiyorum. Ama taş evler o kadar özenle yapılmış ki evden çıkmak istemeyebilirsiniz. Özellikle de Amanrüya’da en sevdiğim bölüm üç katlı kütüphaneden kitabınızı, DVD’nizi aldıktan sonra.

Konaklama fiyatları yüksek
Aman’ın SPA’ları meşhur, burada iki suitlik bir SPA var, henüz büyük SPA açılmamış, 2012 sonunda açılması planlanıyor. Ama dilediğiniz masajı evinizde de yaptırabiliyorsunuz. Evlerdeki banyolar salon salomanje, hepsinde bahçeye bakan birer dev küvet var. Yemekler isterseniz evinize, bahçenize geliyor, isterseniz otelin restoranlarına gidiyorsunuz. Geceleme fiyatları yüksek. Deniz manzaralı evler 900 euro, bahçe manzaralı evlerse 800 euro. Otel 12 ay açık ama

Yazının Devamı

GÖRÜNTÜ VE GÜRÜLTÜ KiRLiLiĞi iSTEMEYENLERE: AMANRÜYA

7 Nisan 2012

Bodrum’un en iyi korunan koyunda, Ağa Han ödüllü Demir Evleri’nin yanında lüks ve butik bir tatil yeri, Amanrüya. Adı gibi, huzurlu ve rüya gibi. Türk turizmine büyük katkısı olacağı şimdiden kesin

Hiçbir şeyi beğenmeyen Fransız bir turizmci, Bodrum için “Böyle doğası olan, bu kadar yeşil bir yer daha yok!” dediğinde şaşırmıştım. Bize göre Bodrum her geçen gün daha da katledilen, orman yangınları, çarpık yapılaşma derken rezil edilen bir yer olup çıkmıştı.
Benim ve eminim daha birçok insan için Bodrum’da tek bir istisna vardı, Torba’daki Demir koyu. Orman içinde az sayıda taş evin olduğu, denizi gibi pırıl pırıl bir yer. Hatta Demir Evler projesi mimar Turgut Cansever’e 1992’de Ağa Han ödülünü de kazandırdı. Cansever, ne kadar ısrar edilse de ev sayısını artırmadı, site sakinlerinin bazı isteklerine cevap vermedi. Zaman zaman tartışmalar da olurdu. Ama herkes bilirdi, usta mimarın tek bir amacı var, bu alanı korumak. Turgut Cansever’in ardından kızı, mimar Emine Öğün ve eşi mimar Mehmet Öğün, Demir’e sahip çıkmaya devam etti.

‘Aman Junkies’ nedir?
Şimdi ise Demir koyunda Amanrüya adlı butik bir tatil yeri açıldı. Seyahate ve otellere meraklı olanların aşina olduğu

Yazının Devamı

Şimdiki çocuklar harika (mı?)

5 Nisan 2012

Çocukları iyi yetişsin diye kendini paralayan anne-babaların ilgisini çekecek, iki yeni atraksiyon var

İstanbul Modern, 6-12 yaş grubu çocuklar için pek fiyakalı etkinlikler düzenliyor. Paris’teki Centre Georges Pompidou işbirliği ve Garanti Bankası’nın katkılarıyla düzenledikleri Genç İstanbul Modern etkinliklerinde sıra, ‘Module Home’a gelmiş. Çocuklar bu programda 2050 yılının yaşam tarzlarını, gündelik hayatını, giysilerini hayal edip tasarlayacaklarmış. (Rezervasyon için: 0 212 334 73 41) Biz sokakta saklambaç oynuyorduk, bugün çocuklar ‘renkli rüyalar gördüren yatak’ tasarlamayı öğreniyor. Haa “Bizden öteye mi geçecekler?” derseniz... Etrafta sadece şımarık, hiç kitap okumayan, yüzde 100 Türk olan anne-babasıyla yabancı dilde konuşan ve empati yoksunu çocuklar gördüğümden, cevabım kesinlikle menfii... Ben hâlâ annemin çocuk yetiştirme metotlarına inanıyorum.
Sokakta oynayamayan yeni nesil çocukların enerji atabilecekleri faydalı bir etkinlik önerisi de Hillside City Club-Trio’dan geliyor. 4-12 yaş çocuklar için önerilen Zumbatomic, çocukların hip-hop, reggae türevi müziklerle zıplayıp sallanıp dans ederek eğlendikleri bir ders. Çocukların sosyalleşmesine (antisosyal

Yazının Devamı