Alışverişten yeme-içmeye, teknolojiden sağlığa, bakalım 2012’de bizi neler bekliyor?
Trend lafını görünce, kendini trendsetter zannedenleri görmüş kadar korkarım. Ama Huffington Post’taki Rieva Lesonsky imzalı ‘2012 iş trendleri’ başlıklı makaleyi okuyunca kayıtsız kalamadım. Ürkütücü gidişatımızı hep birlikte görelim diye sizinle paylaşmak istedim.
Yeni alışveriş merkezi: Cep telefonları
Yeni alışveriş merkezi denince sizin aklınıza Zorlu Center falan geliyorsa yanılıyorsunuz. Şimdi hepimizin cebinde, çantasında birer mobil alışveriş merkezi var. Artık her türlü alışveriş cep telefonlarından da yapılabiliyor. Biliyorsunuz, internet alışverişi aldı başını yürüdü. Hatta indirim siteleri her geçen gün artıyor. Son bir sene içinde Vakko (daybuyday.com), Boyner (morhipo.com), Doğuş (enmoda.com) ve Demsa (modagurusu.com) gibi büyük gruplar kendi indirim sitelerini kurdu. ABD’de bu yıl polis, alışveriş canavarlarını durdurmak için biber gazı kullanmak zorunda bile kaldı. Böyle bir alışveriş çılgınlığı söz konusu.
Gelinen son nokta, şimdi satış yapmak isteyen her firmanın bir telefon application’ı olmalı. Çünkü satışların önemli bir bölümü artık akıllı telefonlarda
İtiraf etmekten çok hoşlanmasak da hepimizin hayatında beğenmekten utandığı şeyler var. İşte benimkini açıklıyorum: ‘Bugün ne giysem?’
Son zamanlarda edindiğim yeni bir ‘guilty pleasure’ım var. ‘Guilty pleasure’ın Türkçe karşılığı ‘Beğenmekten utandığımız şeyler’. İşte utanarak açıklıyorum, Show TV’deki ‘Bugün ne giysem?’
Bağımlısı oldum. Her zaplamada karşıma çıktığında ekrana kilitleniyorum. Bitene kadar kanal manal değiştiremiyorum.
Dün Sina Koloğlu yazdı, ‘Bugün ne giysem?’in formatı Fransızlar’a satıldı diye. Neyse ki, yarışmayı tek beğenen ben değilim. Tabii bu arada işin içine Fransızlar girince durum karışıyor. Onlara yarışma formatını satarken jüriyi de bizim oluşturacağımızı söyleyip, aralarında Nihat Doğan’ın da olduğu belli isimleri özenle seçsek biraz da olsa intikam almaya başlamış oluruz.
Konuyu dağıtmayalım. ‘Bugün ne giysem?’in amacı Türkiye’nin en şık kadınını seçmek. Ağzım açık izliyorum. Geçen gün bir yarışmacı elbisesinin fiyatını soran jüri üyesi Hakan Akkaya’ya ‘3’ deyiverdi. Hakan Akkaya ‘3 bin TL mi?’ deyince de başını sallayarak onayladı. 100 bin TL ödül ve şöhret uğruna belli ki yarışmacılar kaz gelecek yerden tavuk
TRT Genel Müdürü resmi bir toplantıda Rojin için ‘aşüfte’ sıfatını kullandı. Bakalım İbrahim Şahin, daha önce Rojin hakkında ‘Seks kölem yapardım’ yazan Serdar Turgut kadar tepki alacak mı?
Serdar Turgut ‘Rojin’i dağa kaldırır seks kölem yapardım’ dediğinde yer yerinden oynadı. Herkes Rojin’i korudu ve sonuna kadar destekledi. Şimdi TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın düzenlediği resmi bir toplantıda Rojin için ‘aşüfte’ sıfatını kullanıyor ama salonu terk eden Taraf yazarı Orhan Miroğlu dışında kimsenin sesi çıkmıyor. Peki ama neden?
* Toplantıda ‘Burada kadın yok değil mi?’ diye söze başlayıp kendi çapında büyük incelik gösterdiği için mi? Aralarında kadın olmayınca toplantı çirkin bir erkek muhabbetine dönüşebilir, bu normal de bizim mi haberimiz yok?
* Sonradan konuya “Benim üslubum böyle” diye açıklık getirdiği için mi? “Eee, üslubu böyleyse, tamamdır o zaman” mı diyeceğiz? Çirkin üslubun düzeltilmesi gereken bir şey olduğunu biri Şahin’e anlatacak mı?
* Kimse TRT Genel Müdürü’nün böyle bir şeyi söylediğine inanamadığı için mi? Doğrusu ben hâlâ inanmakta güçlük çekiyorum.
* Sadece kuruma saygıdan mı?
Bilen biliyor asıl
Son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri, ‘Marilyn’le Bir Haftam’. Yapımcı Harvey Weinstein boşuna “Bu film beni kızlarımın gözünde cool yaptı” demiyor, Katy Perry boşuna Broadway’de Marilyn olabilmek için Weinstein’ın peşinden koşmuyor
“Marilyn Monroe sayesinde kızlarım bana baba ne kadar coolsun” dedi. Hollywood’un ünlü yapımcısı Harvey Weinstein Huffington Post’ta yazdı, ‘Marilyn’le Bir Haftam’ filmiyle dört kızının gözüne nasıl girdiğini ve bu film sayesinde onların nezdinde nasıl ‘cool’ sıfatını hak ettiğini.
Katy Perry’nin görmek isteyeceği kadar cool değilsin!
Daha sonra Katy Perry de filmi izleyip ne kadar çok beğendiğini tweet’leyince kızlar babalarıyla daha da çok gurur duyuyor. Sonra Harvey Weinstein “Biliyor musunuz, Katy Perry benimle görüşmek istiyor” deyince kızların tepkisi değişiyor. “Baba, saçmalama, Katy Perry’nin görüşmek isteyeceği kadar da cool değilsin!”
Çocuklar acımasız olabiliyor ama Harvey Weinstein kızlarının yorumlarıyla eğleniyor. En başından beri de kendi bildiğini okuyor. “Marilyn Monroe hakkında söylenebilecek bir şey kalmadı” diyen annesi Miriam Weinstein’ı dinlemiyor. Evet, Miriam adı Miramax’a verilen kadın. Kızların “Katy
Dün başladık, bugün kaldığımız yerden devam ediyoruz. ‘Yılın Enleri’ni kategorilere göre listeliyoruz
Yılın kelimesi: ‘Dokunma’. ‘İnternetime dokunma’, ‘Bloguma dokunma’, ‘Beyoğlu’na dokunma’, ‘Türk kahveme dokunma’ ... Hiç süphesiz ‘dokunma’ cümle içinde en çok kullandığımız kelimelerden oldu.
Yılın esprisi: ‘Ben kamyonu sürdüm, Leonardo da vinci’. Egemen Bağış’ın esprisi hepimizi güldürdü. Komik ama her Leonardo da Vinci adı geçtiğinde elimde olmadan kendimi gülerken buluyorum.
Yılın bakışı: Kraliçe Elizabeth’in Hayrünnisa Gül’ün yüksek topuklarına bakışı. Unutulmaz bir kareydi.
Yılın skandalı: Reyting şikesi. Futboldan sonra şimdi de reyting şikesi gündemde. Şike olayı artık eğlence hayatımıza da girmiş durumda. Sanırım bundan sonra olacak hiçbir şey bizi şaşırtmayacak.
Yeni yıla girerken adettendir, yılın en’leri seçilir. Buyrunuz, aşağıdaki tamamen kişisel bir listedir
Yılın spor olayı: Futbolda şike. Hangi takımı tutarsanız tutun, kimin haklı kimin haksız olduğunu düşünürseniz düşünün. Sonuçta hepimiz ortak noktada buluşuyoruz. Futbolun artık tadı kalmadı. Hayattaki en büyük keyfi maç olanları bile bezdirmeyi başardılar. Eee, ne diyelim? 2012’de fanatikler sevinsin inşallah!
Yılın TV dizisi: Muhteşem Yüzyıl. Birçok rakibi var ama hâlâ favorim. Hemen arkasından da Kuzey Güney geliyor.
Cambridge Düşesi Kate, Zara’dan giyinedursun, İngiltere’de henüz 3 yaşındaki çocukların Noel Baba’dan istekleri ürkütücü. Kredi kartı, iPad 3 (henüz yok ama olsun, önce benim olsun), Rolex, Masserati, Kate Middleton gelinliği...
Can Dündar’ın dünkü yazısının başlığı ilginçti; ‘Noel Baba’dan Rolex isteyen çocuklar’. Haber aslında İngiliz Daily Mail gazetesinden. Noel Baba’dan kredi kartı isteyen 3 yaşında bir kız çocuğu da, henüz piyasaya çıkmasa da iPad 3 isteyen 2 yaşında erkek çocuğundan da söz ediliyor. Noel Baba’dan Rolex saat isteyen de Masserati araba isteyen de var. Daha da ilginç istekler de oluyor. Noel Baba’ya “Beni küçült ki Barbie evinde yaşayabileyim, onların evi bizim evden daha güzel” diyen çocuklar da şaşırtıcı.
Bütün bunlar tek bir mağazada gerçekleşiyor aslında. Selfridges lüks ürünler satan bir mağaza. Dolayısıyla oraya gelen çocukların böyle absürt istekleri olabilir gibi geliyor. Ama tabii 3 yaşındaki kız çocuklarının Kate Middleton’ın gelinliğinden istemesinin aslında ekonomik güçle falan ilgisi yok. Çocuk dediğin ne görse istiyor ve artık çok fazla şey görüyor. Ürkütücü olan bu.
Kate neden Zara’dan giyiniyor?
Peki çocuklar bu durumdayken büyükler
Yılbaşı yaklaştıkça davetten davete koşma durumu da artıyor. Aralık ayında neredeyse her gün bir yılbaşı daveti var. İşte bunlardan biri...
Gittiğim en iyi yılbaşı davetlerinden biri Mine Kalpakçıoğlu’nun Ortaköy The House Hotel’deki öğle yemeğiydi. Sırf mekanın konumu bile yeter!
Monica Bellucci birkaç gün öncesine kadar bu otelde kalmış. Sonra Mine Kalpakçıoğlu tarafından Boğaz’da bir tekne gezisine de çıkarılmıştı. Hatta yalıların önünden geçerken “İçlerini görmek isterdim” deyince Mine Kalpakçıoğlu da Şirin-Neşet Yalçın’ın evine konuk etmiş Monica Bellucci’yi. Otele dönüşlerindeyse Monica Bellucci sağlıklı yemekler istemiş ve hatta kendisi bir zeytinyağlı rezene tarifi vermiş.
The House Hotel Ortaköy’deki davette hem Mine Kalpakçıoğlu’ndan Monica Bellucci maceralarını dinledik, hem de Bellucci’nin de elinin değdiği sağlıklı yemeklerden oluşan açık büfeye bayıldık. Bellucci için “Filmlerinden daha güzel kadın” diyor Mine Kalpakçıoğlu. Aramızda “Gerçekten öyleyse biz yandık” deyip gülüşüyoruz. Kalpakçıoğlu ekliyor, “Rezenenin de tadına bakın” diyor.
Rezenenin yanı sıra tamamen sağlıklı yiyeceklerden, zeytinyağlılardan ve salatalardan oluşan nefis bir açık büfe var.