Monaco Grand Prix’den Bildiriyorum

30 Mayıs 2011

Formula 1 pilotlarının favorisi, Monaco Grand Prix. En çok adrenalin bu daracık sokaklarda. Monaco GP’yi yerinde izlerken Ecclestone’a Türkiye’deki Formula 1 gelişmelerini de sordum. Bakınız neler diyor...


Monaco Grand Prix’den bildiriyorum. İlk heyecan uçağa binerken başlıyor. Havaalanındaki görevliler aralarında fısır fısır konuşuyor. Herkes birbirine aynı şeyi soruyor, “Gördün mü?” Bir bakıyorum, karşımda Kıvanç Tatlıtuğ. Meğer o da Formula 1’i yerinde izlemeye gidiyormuş.

Balkondan, tekneden F1 izlenir

Yazının Devamı

Haliç sularında uçtum

28 Mayıs 2011


Bu kadar rahat göründüğüme bakmayın, yarış tam bir heyecan fırtınası.

“Extreme Sailing’de Emirates takımıyla yarışır mısın?” dediler. İlk tepkim ‘Ben mi?’ oldu. Yelkeni ne kadar sevsem de bir ekstrem spor yarışında kendimi düşünemedim. “Denizlerin Formula 1’i diyorlar, çok hızlı” diye eklediler, ama yelken bana huzur çağrışımı yaptığı için çok ciddiye almadım.
Sonra Bosphorus Cup’ta usta yelkencilere sordum, “Deli misin, bu çok önemli bir yarış, böyle fırsat kaçmaz” dediler. Bazıları da “Bizi de al yanına” diye tutturdu. Hemen havaya girdim. Ödül töreninden sonra Chanel defilesine geç kalmamak için bir yarışçı edasıyla bir karış topuklarla koştum. Kirsten Dunst’ın yanından depar atarak geçtim. Bu arada Çırağan’da kapıda kuyruk oldu, herkes yer kapmak için yarıştı denildi. Oysa müthiş bir organizasyondu. Herkesin ismine göre numaralı yeri vardı. Ama tabii Türkiye’de kimse yer mer dinlemedi.

1 kadın 4 erkek
Neyse ki, ben yelkencilerin sözünü dinledim. Perşembe günü Haliç’te Extreme Sailing yarışlarında buldum kendimi. Elimdeki kırmızı ojelerden utanarak, bir eldiven verseler de saklasam diyerek kendimi soyunma odasına attım. Tam o sırada ünlüler yarışına

Yazının Devamı

Tebrikler NBC ve FB!

25 Mayıs 2011

İki başarı birlikte geldi, Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da aldığı büyük ödül ve Fenerbahçe’nin şampiyonluğu... Kutlamalarda bir kez daha gördüm, sadece başarı yetmiyor, duruş da önemli


Pazar gecesi hepimiz için önemliydi. Hazırlıklar sabahtan başladı, fanatiklerin ağzını bütün gün bıçak açmadı. Akşam daha da stresliydi. Maç boyunca “Orada dur”, “Sus”, “Aman sakın kıpırdama” diye ültimatomlar verildi. Uğur olsun diye neler neler yapıldı.
Maçı izlediğim evde ikiye bölündük, kadınlar ve erkekler olarak. Kadınlar Cannes Film Festivali ödül törenini, erkekler tabii maçı izledi.
Cannes Film Festivali’nde Robert De Niro müthişti, Uma Thurman’ın tuvaletinin kuyruğuna takılıp düşme tehlikesi atlattı, Jude Law güzel oyuncuyu yiyecek gibi izledi. Catherine Deneuve hâlâ güzeldi, Jane Fonda ise inanılır gibi değildi. O yaşta o fitlik, mucize.
Bütün bunların sonunda bir de Robert De Niro Jüri Büyük Ödülü’nün Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ adlı filminin aldığını söyleyince çıldırdık. Neyse ki devre arasıydı, fanatik Fenerbahçeliler de sevincimize katıldı. Hatta “Neredeyse Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kadar sevindim” bile dediler -ki bu aslında onlara göre çok

Yazının Devamı

Nişantaşı barlar sokağı

23 Mayıs 2011



İnanması zor ama İstanbul gece hayatı resmen bir gecede değişti. Nişantaşı’nda konutların olduğu küçük bir sokaktı. Bir gece yattık kalktık, ertesi gün Atiye Sokak barlar sokağı olmuştu. Kafelerin sokaklara taşması başta güzeldi. Sonra işin ucu kaçtı.
Cumartesi günü sokağa dev bir sahne kuruldu. Sahnenin boyutlarını ve müzik sistemini görseniz, zannedersiniz Taksim Meydanı’na kuruluyor. Topu topu 15 adımlık sokakta meğer konser olacakmış. Gündüz sokak bandosuyla ve DJ’lerle başlıyor, gece Model ve Metin Arolat konserleriyle devam edecek. Program zengin. Evin salonunda özel konser verdiriyor gibisiniz. Depremin bile hissedilmediği evde camlar zangır zangır yerinden oynuyor, her an aşağı inecekler diye ödüm kopuyor.

Neredeyse kimlik soracaklar
Bütün bunların sebebi ‘Sokakta hayat var’ partisi. Partinin sloganı da ilginç, “Tatil var ama ben bir yere gidemiyorum! Olsun, Nişantaşı Atiye Sokak’ta dolu dolu eğlence var.” Dağıtılan flyer’larda sloganı okuyunca kendi kendime “Eyvah yandık!” dediğimi hatırlıyorum. Ben böyle söylendikçe Nişantaşı’na eğlenmeye gelen arkadaşlarım takılıyor, “Sen de yaşlanıyorsun galiba, bırak insanlar eğlensin, söylenme” diyorlar. Ama

Yazının Devamı

‘CiLAN EKSiK KALMASIN’

18 Mayıs 2011

Elle Style Talks’ta Zeynep Fadıllıoğlu neler anlattı? Babylon Çeşme’de neler olacak? Bosphorus Cup’ın 10. yılı...

Önceki akşam Elle Style Talks için Teşvikiye’deki Haaz’da toplandık. Zeynep Fadıllıoğlu konuşuyor, izleyiciler de zaman zaman soru soruyor, zaman zaman lafını kesip uzun uzun konuşuyor. İzleyiciler arasında çok iyi bir konuşmacı olan Nuri Çolakoğlu’ndan Bee Goddess’ın kurucusu Ece Şirin’e renkli birçok isim var. Samimi bir ortam, eğlenceli bir konuşma.
Zeynep Fadıllıoğlu denince çoğumuzun bir önyargısı var aslında. Metin Fadıllıoğlu’nun eşi olduğu için, 29 gibi mekanlara imza attığı için onu eş durumundan iş sahibi olmuş zannedenler bile var. Oysa, öyle değil. Zeynep Fadıllıoğlu İngiltere’de üniversitede bilgi işlem okuyor. Sonra babasının “Cilan eksik kalmasın” diyerek sanat tarihi okumasını istemesiyle başlıyor her şey. Kendisi de İngiltere’de biraz daha zaman geçirmek isteğiyle sanat tarihi okuyor. 12 yıldır Bilgi Üniversitesi’nde tasarım yönetimi bölümünde ders veriyor. Türkiye’de ve yurt dışında çok önemli işlere imza atıyor. Bkz. Şakirin Camii. 2002’de Andrew Martin ödülünü alıyor. Yine de bazen mimar olmadığı için tepki çekiyor, üniversitelerde

Yazının Devamı

İşte benim ödüllerim

16 Mayıs 2011

Kral TV müzik ödülleri yarın akşam veriliyor. Törenden bir gün önce favorilerimi açıklıyorum. Bu tamamen kişisel bir listedir


En iyi albüm: ‘Adımı Kalbine Yaz’, Tarkan. Sertab Erener’in ‘Rengarenk’i de favorilerimden ama Tarkan’ı özlemişiz, onun yeri ayrı.
En iyi şarkı: ‘Sevdanın Son Vuruşu’, Tarkan.
En iyi kadın sanatçı: Sertab Erener’den Demet Akalın’a savrulan bir aday listesi var. Aynı kategoride değiller ama ikisi de alanlarında çok başarılı. Oyum Sertab Erener’e.
En iyi erkek sanatçı: Tarkan. Bu yıl onun yılı oldu. Diğer adaylar Emre Aydın, Ferhat Göçer, Mustafa Ceceli ve Serdar Ortaç içinse şanssız bir yıl.

Yazının Devamı

BiR EUROVISION MACERASI DAHA BiTTi

14 Mayıs 2011

Hiç önemsemiyor gibi görünsek de Eurovision’u gereğinden fazla taktığımız ortada. Şimdi Yüksek Sadakat’i yerden yere vurmak kolay ve anlamsız. Peki ama yarışmada asıl eleştirilmesi gereken kim?

Cumartesi gecesi bize kaldı. Şimdi biz bu gece ne yapacağız? Malum, Eurovision’a kilitlenecektik, olmadı. Ne kadar “Eurovision aslında önemli bir yarışma değil” diye konuşsak da, ne kadar “Eurovision’u hiç takip etmem” desek de, ne kadar “Burada müzik değil, politika yarışıyor” diye söylensek de aslında hepimiz içten içe biliyoruz. Kendi kendimize bile itiraf etmekte zorlansak da kabul etmeliyiz, biz hala Eurovision’u takıyoruz, hem de gereğinden çok daha fazla.
Tabii Eurovision’la büyüdük, bir kere içimize işledi. Bakınız Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış bile Eurovision sonucuyla ilgili, “Bir müzik yarışması Türkiye’nin AB sürecini etkilemez. Seneye daha çok çalışıp, cesur ve popüler olabilecek bir parça bulmak lazım” diye açıklama yapmak zorunda hissediyor kendisini.
“Hiç umrumuzda değil” havalarına rağmen dayanamıyoruz işte. Çarşamba gecesi yapılan yarı finali izlemeye hiç niyetim yoktu. Sonra Twitter’daki Eurovision ve Yüksek Sadakat tweet’lerini okudukça

Yazının Devamı

AIDS karşıtı moda

11 Mayıs 2011

Suçluluk duymadan alışveriş yapmak artık mümkün. Bazı firmalar özel koleksiyonlarla sosyal sorumluluk projelerine destek oluyor. Bunun son örneği de H&M’den geliyor

Kabul edelim, yardım kampanyalarına karşı çoğu zaman duyarsızız. Yakınımızda olmayan hastalıklar ve sorunlarla ilgilenmiyoruz. Ancak bizim hayatımızı da etkilediği zaman uyanıyoruz, ee tabii o zaman da çok geç oluyor.
Moda dünyası AIDS’e büyük kayıplar verdi. Bu nedenle AIDS’e karşı hep daha duyarlı ve bu hastalıkla savaşmak için çeşitli projeler yapıyorlar.
Şimdi hepimizin çok önemli bir AIDS kampanyasına bağışta bulunma fırsatı var. Nasıl mı? H&M’in ‘Fashion Against AIDS’ (AIDS’e karşı moda) adlı bir koleksiyonu var. Koleksiyonun en dikkat çekici yanı üniseks olması. Tişörtler, trençkotlar hatta tulumlar bile üniseks. Bu koleksiyondaki her ürünün satışından elde edilecek gelirin dörtte biri AIDS/HIV projelerine bağışlanıyor. Şimdiye kadar 41 milyon İsveç kronu, Türkçesi 11 milyon TL bağışlanmış. Bu gerçekten iyi bir rakam. Bu arada koleksiyon halen satışta.
H&M’in UNICEF’le birlikte yürüttüğü kampanyalar da var. ‘Her Şey Çocuklar İçin’ ve ‘Temiz Su’ bunlardan.
Gönül istiyor ki yerli firmalar da

Yazının Devamı