Ressam Suat Akdemir çok özel biri. 79 günde, bisikletle 5 bin 700 kilometrelik bir Türkiye yolculuğu yaptı. Şimdi ‘Sınırlar/Kıyılar’ kitabıyla yolculukta çektiği fotoğrafları ve notları bizimle paylaşıyor
Çok az insan var, tanıdığım için kendimi bu kadar şanslı hissettiğim. Ressam Suat Akdemir benim için öyle. Çok özel olduğuna inanıyorum. Çünkü o gerçek bir sanatçı.
Sadece eserleri değil hayata bakışı, yaşam tarzı ve değerleriyle beni etkiliyor. Sanatçıların birer pazarlama harikası olmadığı dönemden kalma. Zaten hiç o taraklarda bezi yok. Onu ne bir sanat fuarı açılışında görebilirsiniz, ne bir koleksiyonerle gezmede...
Onu bırakın boyalarıyla, resim yapsın ya da seyahate çıksın, bisikletle hiç bilmediği bir ülkeyi boydan boya gezsin, fotoğraf çeksin.
79 günde, bisikletle 5 bin 700 kilometre
Yazlık mekanlar açıldı, hava kışa döndü. Sonuç, kimse evden çıkmak istemiyor. Evden çıkana kadar söyleniliyor, sonra gidilen yerde çok eğleniliyor. Çünkü bu hafta şehrin dört bir yanında önemli açılışlar, davetler var
Önce Akaretler’le başlıyoruz. Galerist’ten sonra şimdi de Derin’in Akaretler’de açılış partisi vardı. Derin burada showroom’dan çıkmış bir mağazaya dönüşmüş. Artık Aziz ve Derin Sarıyer’in tasarımlarının yanı sıra Defne Koz gibi başka tasarımcıların ve Gaia & Gino gibi başka markaların aksesuarları da var.
Derin’in açılışından sonra hemen karşısında yeni açılan Galeri Selvin’de Ahmet Elhan’ın fotoğraf sergisi gezildi. Gecenin sonunda da Corvus’un sahibi Reşit Soley’in Wine & Bite’ında yemek yenildi. Şarap, peynir ve küçük ‘bite’lar çok lezzetliydi.
Reşit Soley, Robert Kolej’deki NetwoRC gecesinde anlatmıştı, “Gönlüm Küçük Isırıklar isminden yanaydı ama fazla seksi olacak diye vazgeçtik. Wine & Bite dedik.” Her şey çok güzeldi. Bir tek “Kapasitemizin üstündeyiz, sıcak yemek istemeyin, çok geç çıkar” denmesine bir anlam veremedim, özellikle de bütün masalar dolu değilken.
Akaretler’de haftaya cumartesi günü Art & Design Day var. Bu da demek oluyor
Dolmuşların sokağıydı, şimdiyse barlar sokağı oldu. Kırmızı halıyı duyan Oscar’lara hazırlanır gibi süslenip geliyor. Sokak sakinleriyse kalabalık ve gürültüden bıkmış durumda. Bana gelince, karmaşık duygular içindeyim...
Atiye Sokak bildiğiniz barlar sokağı olmuş durumda. Her saatte kalabalık. Bangır bangır müzik çalıyor. Geçen senelerde The House Cafe’nin sessiz sedasız minik bahçesine bile izin verilmezken bu sene sokağın trafiğe kapatılıp kabak çiçeği gibi açılmasını hayretle izliyorum. Tamamen mecburiyetten. “Ne mecburiyeti canım, sen de gitme oraya, olur biter” demeyin. Öyle değil işte. Evim orada, dolayısıyla ister istemez ben de barlar sokağının bir parçasıyım. Bazen çevredeki işletmecilere o kadar söyleniyorum ki “Aman dikkat, eğlenenleri şikayet eden, sürekli vıdıvıdı yapan biri olacaksın” diyorlar. Öyle delirip zabıtayı falan aradığım yok. Hatta zaman zaman bu gürültü ve hareket hoşuma da gidiyor. Ama yine de barlar sokağında yaşam o kadar da kolay değil.
Bakımlı olmak şart
Bir kere evden her çıktığınızda, gezmeye gelmiş tanıdıklarla karşılaşıyorsunuz. Bu da ne demek oluyor? Devamlı kendinize özen göstermelisiniz. Bakımsız dolaşmak yok. Markete
Konu başlıklarıyla hafta sonunu özetliyoruz. Kraliyet düğününden Yılmaz-Çiller koalisyonuna geçiyoruz
Düğünü izlemeyen cool mu?
Kiminle konuşşam “Düğünü kaydettim, şimdi seyrediyorum” dedi. 3 milyar kişi bu düğünü izledi. Bizde hâlâ “Size ne kraliyet düğününden, başka işiniz yok mu?” diyenler kendilerini cool sanıyor. Cool olmak için keşke herkesin yaptığını yapmamak yeterli olsaydı, ama olmuyor işte.
Günün Lady Gaga’sı
Kraliyet ailesi değişime nasıl ayak uydurdu? Prens William ve Kate Middleton’ın merakla beklenen yılın düğününden detaylar...
Aylarca bugünü bekledik. Biz aylarca, Kate (Kendisi ne kadar Catherine diye anılmak istese de bizim aklımıza bir kere Kate diye kazındı) Middleton yıllarca bugünü bekledi. Hatta o kadar çok bekledi ki, adı ‘Waity Katie’ye çıktı.
10 yıldır karşımızdalar. Büyümelerine, hatta ilk yaşlanma belirtilerine bile şahit olduk. Her adımları ilgimizi çekti. Çünkü klasik bir kraliyet çiftinden farklılar. Hiç şüphesiz bu farkın tek nedeni sadece Kate’in soylu olmaması değil. Artık devir değişti. Evlilik yaşından düğün beklentilerine her şey değişti. Kraliyet ailesi de bu değişime ayak uydurdu.
William ve Kate’in evlilik süreciyle ilgili en iyi ayrıntılar Vanity Fair dergisinde yer aldı. Ben de sizin için bazı detayları sıraladım. Bakalım kraliyet düğünüyle ilgili bunları biliyor muydunuz?
*Kate’in annesi Carole Middleton’ın iki yıl önce William’ı kendi evlerindeki mutfakta sıkıştırıp “Kızımla ne zaman evleneceksin?” diye sorduğunu... Ee, haksız da sayılmazdı. William ve Kate yedi yıldır birlikteydi. O zaman William askeri eğitimini tamamladıktan sonra
‘Survivor: Ünlüler ve Gönüllüler’ başladığından beri bende bir ıssız adaya düşsem sendromu başlamış durumda. Bir yandan “Ne işleri var orada?” diye söyleniyorum, bir yandan da ben de kısa bir süre de olsa ıssız bir adaya gidip sıfırlanmak istiyorum. Sonunda yanıma mümkün olduğu kadar az şey alıp, Nihat Doğanvari “Memleketim burnumda tütüyor” şeklinde sayıklayabileceğim kadar uzak ve ıssız bir adaya gidiyorum. Az buz yol değil bahsettiğim. Bizim ‘Survivor’cıların adasına neredeyse birkaç kulaçla gidebilecek kadar yakınım.
Giderken hep aynı şeyi söylüyorum, “Ben Survivor oldum.” Büyük konuşmayacaksın işte, konuşunca başına geliyor. Daha dakika bir, gol bir. Havaalanına iner inmez her şey pasaport kontrolde başlıyor. Uzun bir uçuştan sonra, uçuşta aç da kalmanın etkisiyle sıcak ve nemli hava bana kötü geliyor. Başım dönüyor diyorum sonrası yok. Gözlerimi açtığımda nerede olduğumu bilmediğim bir yerde boylu boyunca yatıyorum, karşımda bana bakan bir sürü endişeli göz. Herkes aynı anda konuşuyor. Ben ne olduğunu geç de olsa anlıyorum. Küt diye düşüp bayılmışım. Düşerken de yüzümü, başımı yere çarpmışım. Aynı ‘Survivor’daki Taçmin gibi.
Önce doktor gelsin
Şimdi bu normal
Zayıf ve stil sahibi Fransız kadınlara özeniyorsanız işte sizin için geliyor, Ines de la Fressange’dan ‘Parisian Chic’
En beğendiğim ve en kıskandığım kadınlar nedense hep Fransız çıkıyor. Güzel olsalar da olmasalar da fark etmiyor. Duruşları ve fit vücutları yetiyor. Yağlı yağlı kruvasanlarla güne başlıyorlar, bol şekerli makaronları götürüyorlar, şarap ve peynirin hakkını sonuna kadar veriyorlar. Üzerine üstlük spor salonlarına da gitmiyorlar. Ama yine de kilo almamayı ve fit kalmayı başarıyorlar. Sanki tamamen çabasız oluyor tüm bunlar. En sinir bozucu olan da bu zaten.
Sadece fit olmaları değil, tarzları da ilgimi çekiyor. Yine çabasız, son derece sade bir şıklık. Biz yapmaya çalışınca olmuyor.
Sinir bozucu kadın: Ines de la Fressange
Daha imzaları atıldığı andan itibaren çok konuşuldu, sonunda açıldı. Billionaire Club, İstanbul gece hayatına patronu Flavio Briatore gibi hızlı başladı
İstanbul’da neyin tutup neyin tutmayacağını önceden bilmek zor. Bakın, büyük hevesle getirilen Formula 1 bile ne kadar az ilgi gördü. Seneye Formula 1 İstanbul Grand Prix’si olmayacak gibi gözüküyor. Bunu biliyorduk aslında, İTO Başkanı Murat Yalçıntaş da Twitter’dan duyurdu. Formula 1 en parlak günlerini yaşamıyor zaten. Ama dünyanın her yerinde şehre büyük katkısı oluyor. Biz bu avantajı iyi kullanmayı beceremedik.
Kapıda kalma korkusu
Şimdi Formula 1’den de tanıdığımız Flavio Briatore’nin Billionaire Club’ı İstanbul’da açıldı. Billionaire Club’ın sonunun bir dönem heyecanla açılan Chinawhite gibi olmasını istemeyiz tabii. Chinawhite, İngiliz işletmeci ve görevlileriyle birkaç önemli ismi kapıdan çevirince herkeste, “Ya gidip de kapıdan dönersek, rezil olursak” korkusu başladı. Ve kimse oraya gitmek istemez oldu.
Bahaneler bitmiyor