“Atatürk’ün Not Defterleri” dizisini bu defterlerin en ilginçlerinden biriyle noktalamak istiyorum bugün...
1931 yılında Afet İnan’ın Çankaya’daki eski Köşk’ün kütüphanesinde inceleme yaparken bulduğu bu defter,
Atatürk’ün 1918’de tedavi için gittiği Karlsbad’da tuttuğu günlüktü.
Sayfaları inceledi. 158 sayfalık defter, son sayfadaki şu cümlelerle bitiyordu:
Yazdıklarımı bir günde yok ettim
“Karlsbad’da geçen günlerimin anılarını bütünüyle ve olduğu gibi bu defterlere geçiremedim. Bunun iki nedeni var:
Birincisi, yeterince yazı yazmak için vaktim olmadı.
MUSTAFA KEMAL’İN HAREKET ORDUSU İÇİN KALEME ALDIĞI BİLDİRİNİN TASLAĞI NOT DEFTERİNDE
Mustafa Kemal, 31 Mart gerici ayaklanması üzerine Hareket Ordusu’yla birlikte İstanbul üzerine yürürken kaleme aldığı bildiride şu satırları yazdı: “Fazilet heyeti olan ulema övünç kaynağımız, baş tacımızdır. Fakat hainlikle adi ve şahsi menfaat elde etmek maksadıyla yalandan ilmiye kisvesine bürünerek fesat yaymaya kalkışan gizli örgüt üyeleri elbette kanun ve şeriat hükümlerine göre muamele görmekten kurtulamayacaklardır.”
1909 yılında Meşrutiyet’e karşı 31 Mart isyanı patlayınca Selanik’teki İttihat ve Terakki karargâhı hemen harekete geçti ve Meşrutiyet’i savunmak üzere bir “Hareket Ordusu” oluşturuldu. İstanbul’a doğru yola çıkan bu ordunun komutanının kurmay başkanı Yüzbaşı Mustafa Kemal’di.
Ordu adına İstanbul halkına hitaben bir bildiri hazırlama görevi ona verilmişti. O da bu bildirinin taslağını, 17 Nisan 1909 Cumartesi günü, yanındaki siyah cilt beziyle kaplı küçük not defterinin sayfalarına yazdı.
Ortaya, günümüz muhtıralarıyla benzerlikler taşıyan sert bir beyanname çıktı:
Ulus İstanbul üzerine yürümeye karar verdi
“1. Millet senelerden beri zulüm yapan İstibdat kuvvetini
“Subaylar emir ne demektedir anlamıyorlar ve anlamadıklarını da anlamıyorlar. Bence, Osmanlı ordusu dünyanın en talihsiz ordusudur.”
Mustafa Kemal, 1905 yılında Şam’da sürgündeydi. Kurmaylık stajını Makedonya’da yapmayı umarken buraya savrulmuştu.
İmparatorluğun arka bahçesiyle ilk kez karşılaşıyordu. Selanik’te, İstanbul’da gördüğü şaşaadan, medeniyetten, zenginlikten eser yoktu. Gördüğü yoksulluk, cehalet, ordunun dağınıklığı, onu şaşırtmıştı.
Bu mutaassıp kentte, 5. Ordu Karargâhı’nda görev yaparken gördüğü her ayrıntıyı, yorumlarını da katarak yanındaki not defterine özenle kaydetti.
Bu notlardan hem Osmanlı coğrafyasının karanlık yüzünü öğreniyoruz, hem genç Mustafa Kemal’in ilk görev yerindeki hayalkırıklığını, öfkesini, çabasını...
ATASE, “Şam Defterleri”ni, henüz yayımlamadı. Buradaki satırlar, ilk kez kamuoyuna ulaşıyor.
18 TEMMUZ 1905 Merkezde bir nefer bile kalmamış
Harp Akademisi öğrencisi Mustafa Kemal, 1897 Türk-Yunan harbini değerlendiriyor:
‘Cesaret gösteren ve tehlikeye atılan kazanır. Komutanlar Napolyon’u taklit etmeli, mağlubiyet korkusunu aklına getirmemelidir’
Napolyon Bonaparte
1897 TÜRK-YUNAN HARBİ
Genelkurmay ATASE ve Dent. Başkanlığı Arşivi “Atatürk koleksiyonları” bölümünde yer alan defterlerden biri de yine Harp Akademisi döneminde tutulduğu sanılan ders notları...
“Mustafa” dün vizyona girdi. Ama gün boyu bunun keyfini sürmek yerine “filmin sponsoru”na dair sorularla uğraşmak zorunda kaldım.
İş dallanıp budaklanınca “En iyisi her şeyi bütün açıklığıyla anlatmak” diye düşünerek bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Kişisel bir mevzu gibi görünürse kusura bakmayın.
Son dakikada...
Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv’le bir uçak yolculuğu sırasında tesadüfen tanışmıştım. Belgesellerimi ilgiyle izlediğini söylemişti.
“Mustafa” henüz tamamlanmadan filme bir sponsor arayışı gündeme gelince kendisine bu konuyla ilgilenip ilgilenmeyeceğini sordum. Atatürk’e olan büyük saygı ve hayranlığından söz edip derhal kabul etti.
Mustafa Kemal’in şu ana kadar bilinen en eski fotoğrafı bugün vizyona girecek “Mustafa” filminde yayımlanıyor
Bu fotoğrafın varlığından ilk kez Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı’ndaki çalışma sırasında haberdar oldum.
Bugün vizyona girecek filmimiz “Mustafa” için belge araştırmasındaydık.
Bizimle ilgilenen Albay, Mustafa Kemal’in Harbiye öğrencisiyken çekilmiş fotoğrafını görüp görmediğimi sordu.
“-Hayır görmedim” dedim.
Mustafa Kemal’in bildiğimiz en eski fotoğrafı, 1902 yılında Harbiye’den mezun olurken çektirip annesine yolladığı fotoğraftı.
Son bir yılı Balkanlar’da “Mustafa” Kemal’in ayak izlerinin peşinde geçirdik. Ne yazık ki ondan geriye, filme yansıtabileceğimiz pek az iz kalmıştı. Bu seyahatin güncesi, filmin kamera arkasını yansıttığı gibi, onun Makedonya’sını anlamayı da kolaylaştırıyorSELANİK
Mustafa’nın evinde...
1 Mayıs 2008 Perşembe
“Balkan turu”na, Selanik’ten başlıyoruz. Görüntü yönetmenimiz Murat Özcan, filmin görsel efektlerini yapan Uğur Erbaş, her durağa bizden birkaç gün önce giderek mekan ve arşiv araştırması yapan Saadet Özen’i taşıyan, Mustafa Sütçü’nün kaptanlığındaki minibüsümüz Selanik’e 1 Mayıs şenliği içinde girdi.
Başkonsolosluk görevlileri seferber oldular. Müze evde yaptığımız çekimlerde yardımcı oldukları gibi, canlandırmalarda da gönüllü rol alarak heyecanımızı paylaştılar.
Karar verdiği iki konuda da Anayasa Mahkemesi ile farklı düşünüyorum:
Mahkeme’nin çoğu üyesi, türbanlı kızların üniversiteye alınmamasını savunuyor. Ben tersini savunuyorum.
Orada çoğunluk “AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğunu söylüyor; ben “din veçheli bir düzen partisi” sayıyorum.
Ama bu farklı yaklaşıma rağmen Anayasa Mahkemesi üzerinde estirilen fırtınayı da abartılı buluyorum.
* * *
Koca siyaset kurumunun, 8-10 yargıcın iki dudağı arasına kalması eleştiriliyor.
“Yüzde 47 oy almış bir hükümetin icraatına Anayasa Mahkemesi’nin ipotek koyamayacağı” söyleniyor. Yüksek Mahkeme’nin yetkilerinin tırpanlanması isteniyor.