Derin toplum

18 Ağustos 2008

“Derin devlet”i tartışıyoruz; devletin, kazdıkça bağrından kirli sular fışkırtan bir dipsiz kuyu olmamasını istiyoruz.
Son sarsıntıyla “derin devlet”in cürufları manşet manşet ortaya dökülürken, arka sayfa haberlerinde “derin toplum”un cerahati patlıyor. Son 10 günün gazetelerine göz atınca sosyal tabakaların iç kanaması “derin”den hissettiriyor kendini...
Çatıdaki filler kavgası esnasında ihmal edilmiş bir bünyevi çöküntünün ürküten manzaraları bunlar...
Toplumsal fay kırıkları...
* * *
En dehşet vericisi Konya’dakiydi.
17 kız öğrenciyi diri diri toprağa gömen bir patlama, ardında tekinsiz kasaba filmlerini andıran bir muamma bırakarak hasıraltı edildi.

Yazının Devamı

Ahmedinecad’a Abdülaziz çözümü

5 Ağustos 2008

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad 14 Ağustos’ta Türkiye’ye geliyor.
1979 devriminden beri Tahran’dan gelen her resmi heyetle yaşanan sıkıntı ondan önce gündeme geldi:
Anıtkabir ziyareti ne olacak?
Malum, Ankara’ya yapılan resmi ziyaretlerde konuğun Anıtkabir’e giderek çelenk koyması bir koşul... Ancak İran tarafı, bu koşula uymak istemediğini önceden bildirdi. Sızan haberler doğruysa bizim Dışişleri de, komşuyu bu “sıkıntı”dan kurtaracak bir formül üretti:
Geziye “çalışma ziyareti” adı verildi.
Konuğun başkente gelme zorunluluğu kaldırıldı.
Şimdi Ahmedinecad Ankara’ya Gül’ü ziyarete gelmeyecek, Gül İstanbul’a Ahmedinecad’la buluşmaya gidecek.

Yazının Devamı

Anjiyo baharı

4 Ağustos 2008

Baykal anjiyo olmuş.  Başbakan arıyor:   “Geçmiş olsun” diyor. Sağlığını soruyor.
Baykal “Size de geçmiş olsun” diyor mu bilmem; ama iyi olduğunu söyleyip teşekkür ediyor.
Nihayet bir diyalog kapısı...
Onca kırıcı atışmanın, sert tartışmanın ardından birden bir bahar havası...
Bunca kara haber arasında yürek ferahlatan bir umut kırıntısı...
* * *
Havada 1950’lerin kokusu var.

Yazının Devamı

Hatırla ey peri!

3 Ağustos 2008

Bir kısa filmde Cumhuriyetin Batılılaşma serüvenini anlat” deseler “Su Perileri”nin macerasını anlatırdım.
Onları hemen her Ankaralı tanır:
Bir zamanlar Tandoğan meydanına bronzdan dökülmüşlerdi.
Ellerinin üzerinde taşıdıkları fıskiyeden su fışkırırdı. Ayaklarının dibinde oynaşan Eros’lar havuzu dalgalandırırdı.
Bir İtalyan heykeltıraşın elinden çıktığı söylenen bu güzelim heykel, Ankaralıların yamacında serinlediği, nadide bir sanat eseriydi.
Cumhuriyet’le, Başkent’le yaşıttı neredeyse...
1924’te, Şehremini Asaf Bey onu Avrupa’dan getirtmiş ve Gazi görsün diye Çankaya yolu üzerindeki “Tosbağa yatağı”na yerleştirmişti. Yani bugünkü Kızılay’a...

Yazının Devamı

İnsanın karanlık yanı

2 Ağustos 2008

Televizyonu açmaya korktuğumuz, gazete okurken kahrolduğumuz günlerdeyiz.
Her an bir kara haber beklentisi içinde, sürekli tetikteyiz.
Haberlerde patlayan bombalar, ölen, öldürülen çocuklar...
Uzayıp giden davalar, kanlı teşkilatlar, canavarlaşmış insanlar...
Uzlaşmak bilmeyen, yüzleri gülmeyen, ipi karşılıklı çekiştirdikçe bizi geren, boğan politikacılar...
Yanan ormanlar, yıkılan binalar...
Kuruldu kurulalı “çok kritik bir eşikten geçmekte olan” bir vatan...

Yazının Devamı

Erdoğan balkona!

31 Temmuz 2008

Tuhaf karar!   Baba evini yakmaya kalkışmakla suçlanan çocuk hakkında “Evet, yakmaya kalkışmış, ama harçlığını kessek yeter” kararı çıktı.
Çocuğa da “Bir daha yapma. Yaparsan elim yakanda” denildi.
Bitti.
Peki “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği” Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğunluğunun kararıyla tescillenmiş bir parti nasıl iktidarını sürdürebilecek?
* * *
Elbette işin bu boyutu çok tartışılacaktır. Ama önümüzdeki süreçte iki kesimin tavrı önem kazanacaktır:
Birincisi, parti kapatmalardan siyasi sonuç bekleyen kesimlerin, demokrasilerde partileri ancak seçmenin sandıkta cezalandıracağına artık inanmaları ve hukuku siyasi hesaplaşmaların dışında tutmaları...

Yazının Devamı

Terör dersi almamız lazım

29 Temmuz 2008

Burası şiddetin ülkesi... Son 30 yılda teröre verdiğimiz canın, malın, paranın, zamanın haddi hesabı yok. Ne yazık ki daha da uzun süre terörle yaşayacağımız belli...
Fakat terör, “ölüm acısı” gibi, her seferinde yeni karşılaşmışız gibi şaşırtıyor bizi; şaşkına çeviriyor, elden ayaktan düşürüyor. Ne yapacağımızı bilemiyoruz.
Önce üzülüyor, korkuyor, panikliyoruz; sonra, “bu ülkenin huzura ermeyeceğine” dair bir yılgınlık basıyor.
Bir süre yüreğimiz ağzımızda yaşıyoruz, ardından unutuyoruz; bir sonraki terör tuzağına kadar...
Teröre karşı eğitilmeye ihtiyacımız var.
Hepimizin...
* * *

Yazının Devamı

Ne kadar derin?

28 Temmuz 2008

6ay önce, ifademe başvurulmak üzere çağrıldığım İstanbul adliyesinde “Ergenekon Savcısı” Zekeriya Öz, Celal Kazdağlı ile birlikte yazdığımız “Ergenekon” (İmge, 1997) kitabını sormuştu:
“10 yıl önce örgütün adına, bağlantılarına ulaşmışsınız. Neden devam etmediniz?”
Başka bir şey ima etmek istiyordu.
Ben bir madenci cevabı verdim:
“İnebildiğimiz kadar derine indiğimizi düşünüyorduk.”
* * *
İddianame açıklandığına göre aynı soruyu ben sorabilirim:

Yazının Devamı