Tam bağımsız medya

9 Eylül 2008

Medya-iktidar kavgalarının tarihi, ülkemizin çok partili demokrasi tarihiyle yaşıttır.
Sandık ortaya konulduğundan beri hükümetler kendilerine yandaş gazeteler oluşturma çabasına girişmiş, muhalif basınla kavga etmiştir.
Kavganın başlama zamanı, iktidarın eleştiriye tahammül eşiğine bağlıdır; daha doğrusu balayının uzunluğuna...
Ama genel ilke, basınla kavganın, iktidarların iniş dönemine rastlamasıdır.
Hırçınlaşmanın peşinden genellikle seçim ve hüsran gelir.
* * *
Oysa bu kez Başbakan en güçlü döneminde başlatıyor kavgayı...

Yazının Devamı

Yürek

8 Eylül 2008

Şimdi yazacaklarım size bir bilim kurgu öyküsü gibi gelebilir. Ama gerçek: Sonny Graham’ın kalp yetmezliği vardı. Kendisine sadece 6 ay ömür biçiliyordu.
Nakil için kalp bekliyordu.
1995 yılında bir gün “Uygun kalp bulundu” müjdesi geldi.
Terry Cottle adlı bir Amerikalı, kafasına kurşun sıkarak intihar etmişti.
Graham hemen ameliyata girdi ve kalbi değiştirildi. Sonradan, kendisini hayata döndüren adamı merak etti.
Terry Cottle’ın dul kalan eşi Cheryl’e mektup yazıp tanışmak istediğini bildirdi.
Buluştular.

Yazının Devamı

“Film çektiniz de oynamadım mı?”

7 Eylül 2008

İstanbul’un kurtuluşu sıralarıydı. Kemal Film’in sahibi Şakir Bey, kameraman Cezmi Ar’ın evine gitti: “Hemen hazırlan. Gazi İzmit’e gidiyormuş. Biz de filmini çekeceğiz” dedi.
Heyecan içinde yola koyuldular.
Sabah Mustafa Kemal Paşa’nın izlediği askeri geçit törenini kayda aldılar. Gazi’yi de çekmek istiyorlar ama söylemeye cesaret edemiyorlardı.
Cezmi Ar korkarak izin için haber yolladı.
Gazi az sonra kendisini yanına çağırdı:
“Çekinmeyin” dedi, “sinema sanatının icabatı ne ise söyleyin hemen tatbik edelim.”
Bunun üzerine cesaretlenen Cezmi Ar, hemen kamerasını kurdu ve Gazi’nin yakın plan filmini çekmeye başladı.

Yazının Devamı

Gözün aydın Hrant! Bugün Ali topu Agop’a atacak

6 Eylül 2008

Abdullah Gül, 1970’lerin başında okumak için geldiği İstanbul’daki bekâr evinde Ermenilerle komşuydu.
Bakırköy’deki bu komşuluğu, o yıllardan ev arkadaşı Rıfat Bestceli‘den dinlemiştim:
“Başta bize karşı temkinlilerdi. Bekâra ev verilmediği gibi, bekâr komşu da istenmezdi. O yüzden aramızda bir resmiyet vardı. Ama onlara hiç rahatsızlık vermediğimizi görünce rahatladılar. Tabii bizimki talebe eviydi. Yani evin içi, aile evi gibi çok tertipli değildi, ama komşularımızla ilişkilerde iyiydik. Hatta biz taşınırken birinci kattaki Ermeni komşularımız üzülmüşlerdi.”
* * *
Gül’ün Ermenilerle ikinci karşılaşması, ilk milletvekilliği döneminde oldu. Memleketi Kayseri’de Mimar Sinan beldesinin düzenlediği bir festivale katılmıştı.
Belediye Başkanı, festivale, dünyanın çeşitli yerlerine göçmüş Kayserilileri de davet etmişti. Yunanistan’daki Kayserili mübadiller de davete uyup yıllar sonra ata toprağına döndüler.
Gece, Kayseri’nin ünlü türküsü “Gesi

Yazının Devamı

Üniversiteye Amerikan sistemi mi?

4 Eylül 2008

Gül, “Rektör seçimini Cumhurbaşkanı yapmamalı” deyip rektör seçiminin de üniversitede yara açtığını söyleyince “Peki kim seçmeli?” tartışması başladı.
Bilgi Üniversitesi kurucusu Latif Mutlu hemen Köşk’e bir rapor yolladı. Rapor hem devlet, hem vakıf üniversiteleri için ABD patentli “mütevelli heyeti sistemi” öneriyor:
“Müfredatımız, ders kitaplarımız, akademik sistemimiz ABD’den ithal... Yüksek lisansa ABD’ye gidiyoruz. Niye yönetim sistemini ABD’den almıyoruz?” diye soruyor.
* * *
Nedir “mütevelli sistemi”?
Rapordan özetleyelim:
Üniversitenin kurulacağı şehirde vali başkanlığında bir heyet kurulacak. Bu heyette belediye başkanı, başsavcı, kıdemli hâkim, garnizon komutanı, ticaret ve sanayi odaları başkanı, şehrin vergi rekortmenleri, meslek kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri yer alacak.

Yazının Devamı

Rektörü kim seçecek?

2 Eylül 2008

Rektörler halen “ne kuş, ne deve” bir sistemle göreve geliyorlar.
Yöntem, hem seçime benziyor, hem atamaya...
Ama aslında ne tam seçim, ne de atama...
Üniversitede bir seçim yapılıyor gerçi ama YÖK, o seçimden çıkan iradeyi kendi kafasına göre değiştirebiliyor. En çok oy alan adayı silip daha az oy almış birini Köşk’e sunmayabiliyor mesela...
Cumhurbaşkanı da hem üniversitenin iradesine, hem YÖK’ün listesine tamamen aykırı bir atama yapabiliyor.
Ne rektörler memnun, ne oy veren akademisyenler, ne YÖK ve ne de son sözü söyleyen Cumhurbaşkanı...
Son olarak Gül, NTV’ye “Rektör seçimini cumhurbaşkanı yapmamalı. Yeni bir sistem getirilmeli” dedi. Siyasi yarışa dönen seçimlerin üniversitede derin yaralar açtığını söyleyerek de yeni bir tartışmayı başlattı.

Yazının Devamı

Şairini kaybeden şehir

1 Eylül 2008

Ankara, akasyalar ve şairler şehriydi bir zamanlar... “Birinci Yeni” orada doğmuştu; “İkinci” de...
Attilâ İlhan, Bilgi Kitabevi’nde çalışırdı. Set Kafeterya’nın caddeye bakan köşesinde şapkasını devirip “Yaraya Tuz Basmak”ı mı yazardı, “Sırtlan Payı”nı mı?
Ahmet Say, Metin Altıok, Tahsin Saraç, gündüz “Türkiye Yazıları”nı hazırlar, akşam Tavukçu’da rakı kadehinde şiir tokuştururlardı.
O ekipten Vecihi Timuroğlu, Atatürk Lisesi’nde müdürümüzdü.
Gülten Akın, Kültür Bakanlığı’nın Yayın Danışma Kurulu’ndaydı.
Özdemir İnce’nin, Ritsos çevirisi “Boyun Eğmeyen Ülke”, 12 Eylül’e 5 kala çıkmıştı. Çok geçmeden boyun eğmişti bizim ülke...
Darbede Gazi Eğitim’de öğretmenlik eden şair Ahmet Telli’yi “komünistlik”ten götürmüşlerdi; “Hüznümüz isyan olmuştu” o zaman...

Yazının Devamı

Ölümün kıyısından kartpostallar

31 Ağustos 2008

31 Ağustos, 30 Ağustos’la 1 Eylül arasına sıkışır. Arkası savaş, önü barıştır. Her 30 Ağustos’ta Türkiye büyük zaferi, marşlarla kutlar. Her
1 Eylül’de dünya barış için şarkılar söyler.
Zafer marşlarıyla barış şarkılarının birbirine karıştığı bu günde ikisine de kulak veren bir öykü anlatacağım size...
“Karşı taraf”tan bir insan öyküsü bu...
Bir “düşman” askerinin öyküsü...
Yorgos Magnis bir İstanbullu...
1898’de doğmuş.

Yazının Devamı