Cami sayısı 12 Eylül'den sonra arttı

18 Şubat 2008

Ada YÖK Başkanı, camileşme oranı araştırmasında "Türkiye'de İslam yükseliyor mu" sorusuna yanıt aradı İlk bakışta bu sayılar bir fikir vermeyebilir.Önemli olan, bu rakamların yıldan yıla nasıl bir seyir izlediğini belirlemek. Yani "okullaşma" ve "camileşme" eğilimlerini saptayabilmek...Okullaşmayı sonraya bırakacağım."Camileşme oranı" konusunda ciddi bir çalışma var.Yapan?Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan...Yeni YÖK Başkanı...1990'da "Ülkemizde Cami Sayıları Üzerine Sayısal Bir İnceleme" başlıklı bir makale yazmış ve bu makalesi "İslami Araştırmalar Dergisi"nde yayımlanmış. (Volume: 4, No: 1, ss: 5-20.) Prof. Özcan, makalenin girişinde diyor ki: "Bu çalışmanın bir amacı da laiklik, türban ve 'İslamın yükselişi' konularının tekrar gündeme geldiği şu günlerde cami sayılarını tespit edip 90'lı yıllarda çok tartışılacağını düşündüğümüz bu konuda çalışan bilim adamlarına yardımcı olmaktır."Tartışma 90'lardan 2000'lere taştı. Konu "türban ve İslamın yükselişi", yazan da çiçeği burnunda YÖK Başkanı olunca makale hepten ilginç bir hal aldı. Bakalım ne sonuç çıkıyor: İki hafta önce (4 Şubat 2008) bu köşede "Türkiye'de 67 bin okul, 85 bin cami var" diye yazmıştım. Prof. Özcan, özellikle 1986-88

Yazının Devamı

Mustafa hakkında her şey

16 Şubat 2008

Ada Annesi Behiye, oğluna, ölen eşinin adını verdi. Mustafa 13 yaşındayken, üvey babası, kendisini aldattığı gerekçesiyle Behiye'yi oğlunun gözleri önünde kurşunlayarak öldürdü.Mustafa cenazeden sonra sokağa terk edildi.***İstanbul'a gidip amcasının Kumkapı'daki otelinde çalıştı. Aksaray'da komilik yaptı. 6 sene kebapçılarda masa örtülerini yorgan yapıp masalarda yattı. Birkaç kez bıçakla yaralama gibi suçlardan yakalandı.1990'da askere gitti. Hap kullanıp kendini kestiği için birliğinde "Jiletçi Mustafa" diye tanınır olmuştu. 2 kez firar etti. "Anti-sosyal kişilik" raporuyla terhis edildi. 1995'te Zeynep'e sevdalandı. Tanışmalarından 15 gün sonra Zeynep, "Gazi olaylarında" polis kurşunuyla öldürüldü. ***Mustafa, intikamını almak için yanıp tutuştuğu Zeynep'in cenazesinde örgüte katıldı. Kısa bir silahlı eğitim gördü. Gazi olaylarından 6 ay sonra Maslak jandarma karakolunu taradı. İki eri şehit etti."Mustafa Duyar" adını Türkiye'ye duyuracak eylem emrini ise 1996 başında aldı:Sakıp Sabancı'yı öldürecekti.Sabancı o günlerde İrlanda ve Bask sorununun nasıl çözüldüğünü inceliyordu; hazırladığı "Kürt Sorunu" raporuyla "hoşa gitmeyecek" bir öneriyle ortaya çıkmak üzereydi.Mustafa, 6 ay

Yazının Devamı

Dünyanın tadı kaçtı

12 Şubat 2008

Ada Hafta sonları, Hyde Park'ın bu köşesinde bir demokrasi panayırı kurulur. Sandalyesini kapan, üstüne çıkıp dilediği konuda özgürce konuşur; yetkililere verip veriştirir, çevresini saranların sataşmalarına cevap yetiştirir. Burası, İngiliz demokrasisinin soluk alıp verdiği bir açık hava meclisi, bir hürriyet köşesidir.80'li yıllarda her pazar gidip merakla tartışmaları izlediğim Speakers' Corner'a bu pazar yeniden gittim.Ve "din savaşları"nın "köşe"ye egemen olduğunu gördüm.Ne Irak işgali tartışılıyor ne hükümet çekiştiriliyordu. Bir köşedeki Faslı, şeriat hukukunun nimetlerini anlatıyordu. Karşı köşede İsrail bayrağı açmış bir Yahudi Tevrat'tan satırlar okuyordu. Az ötede yaşlı bir kadın Hıristiyanlığı methediyordu.Tablonun özeti, yaşlı kadının bir cümlesindeydi:"Siyaset bitti! Artık din konuşacak."Gerçekten de öyle...Sadece İngiltere de değil, çoğu Batı ülkesi yıllardır övünçle uyguladığı "çokkültürlülük" politikasından 11 Eylül sonrası vazgeçmeye başladı.Yerine ne koyacaklarını, bunca farklı inançtan göçmenle nasıl bir nizam kuracaklarını bilemez haldeler.İşin ilginç yanı, bu tartışmayı, siyasilerden çok, din adamları sürüklüyor bugünlerde...Dünkü yazımda İngiltere'deki peçe

Yazının Devamı

Londra'da 'sıcak' bir akşam

9 Şubat 2008

Ada Üniversitenin "Etnisite ve Milliyetçilik Çalışmaları Derneği"nin davetlisiydik."AB yolundaki Türkiye'de yükselen milliyetçilik"i tartıştık.Panelde benimle birlikte Londra Üniversitesi'nden Ordinaryus Profesör Sami Zubaida ile Cambridge Üniversitesi'nde doktora yapmış Dr. Welat Zeydanlıoğlu da vardı.Konferansı Prof. Dr. Şevket Pamuk yönetti.Pamuk, LSE'de geçen sene açılan Türkiye kürsüsünün başında... Türkiye, çok popüler bir konu burada; bunu konferansa gösterilen ilgiden de anlamak mümkündü. Clement House'daki konferans salonu hıncahınç dolmuş, içeridekiler kadar dinleyici de dışarıda kalmıştı. Kozmopolit bir dinleyici topluluğu vardı:Türkiye'yi merak eden İngilizler, Londra'da eğitim gören Atatürkçü gençler, PKK'lı mülteciler, Kıbrıslı öğrenciler, Ermeniler, gazeteciler...Meraktan soru soranlar, propaganda için fırsat kollayanlar.. Adada bir Türkiye maketi...* * *Ortadoğu uzmanı Prof. Zubaida, AB sürecinin neden dışa açılım değil, içe kapanma getirdiğini anlatıyor. Dr. Zeydanlıoğlu milliyetçiliğin tarihsel kökenlerini değerlendiriyor.Milliyetçiliğin, küreselleşmeyle, şişeden çıkan cinlerimizle ve o cinlerin yarattığı endişelerle ilgisini tartışıyoruz.Zor başlıklara

Yazının Devamı

"İran'da örtü okula sinsice girdi; 3 yılda herkes örtündü"

7 Şubat 2008

Ada Eski Tahran Büyükelçisi Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan uyarı var: Tahran'da yaşamış, "adının açıklanmasını istemeyen" bir diplomat eşi, İran'daki örtünme konusundaki deneyimini aktarıyor, Türk kadınlarını uyanık olmaya çağırıyordu. İsmi kontrol ettik; doğruydu.Mektup, 1991-94 yılları arasında Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği'ni yapan Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan geliyordu.Yayında isim vermeden, mektuptan bölümler okudum.Yayından sonra da kendisine ulaşıp mektubun tamamına bu köşede yer vermek için iznini istedim.İşte Handan Haktanır'ın "türban uyarısı": Önceki gece NTV'de akademisyenlerle türbanı tartışıyorduk, ki internet adresimize bir mektup düştü. "Tahran'da görev yapmış bir diplomatın eşi olarak, türban konusunda düşündüklerimi bir iki cümleyle ifade etmek isterim:Tayin yerimiz olan Tahran'a uçağımız inerken 'hicab'ımı başıma geçirdiğimde kendimi şöyle teselli ediyordum:'Nasıl olsa burası benim ülkem değil. Birkaç yıl dişimi sıkar katlanırım. Çok şükür ki biz Atatürk kızlarıyız ve böyle şeyler bizim başımıza gelmez.' Tahran'daki görev süremiz boyunca (gayrimüslimler de dahil olmak üzere) 'hicab'sız dolaşan tek bir kadın görmedim. Bir yabancı

Yazının Devamı

210 kişi din değiştirdi

4 Şubat 2008

Ada MİSYONERLİK PATLADI! "Türkiye'de 67 bin okul, 85 bin cami var. "77 bin doktor, 90 bin din görevlisi var."Diyanet bütçesi 8 bakanlığın toplam bütçesi kadar". Geçenlerde Federasyon'un genel başkanlığını üstlenen Turan Eser'le cumartesi günü İsviçre Alevi Birlikleri Federasyonu'nun Zürih yakınlarındaki bir toplantısına gittik. Bu kez ÖDP Genel Başkanı, milletvekili Ufuk Uras da bizimleydi.Eser, yeni rakamlarla çıkageldi.Türkiye'nin bir fotoğrafını çekmeye yardımcı olan bu rakamları da sizlerle paylaşmak istiyorum.* * *Sivil toplumdan, sivil bir anayasadan söz ediyoruz ya; acaba gerçekten sivilleşiyor muyuz?Rakamlara bakılırsa evet...Türkiye'de 87 bin sivil toplum örgütü var. Az değil; ama gelin ayrıntısına bakalım:Çoğunluk, yöre dayanışma dernekleri; yani "hemşeri örgütleri"nde...İkinci sırada, 25 bin "cami yaptırma derneği" var.Turan birkaç somut örnek veriyor:Sakarya'nın Ferizli ilçesinde 46 dernek var. 1 yüksekokul yaptırma derneği, 1 sağlık ocağı yaptırma derneği, 6 spor derneği... ve 25 cami yaptırma derneği...Bursa İnegöl'e bağlı Cerrah beldesinin nüfusu 3 bin... Beldeye bin kişilik cami yaptırılıyor.Beldenin okuluna Marmara depreminde "Oturulamaz" raporu verilmiş. Okul o

Yazının Devamı

MHP ne yapmaya çalışıyor?

2 Şubat 2008

Ada "MHP'den istifa etmeyi bile düşündüm" diye yazdı.Ama sonra kendisinin Bahçeli'den bile önce Türkeş'le beraber olduğunu düşünmüş, "Neden ben istifa edecekmişim? Onlar etsin" demişti. Yazısını babasının adına yaraşır cümlelerle tamamladı:"Elim hamdolsun hâlâ kılıç tutuyor. Mücadeleye devam!"* * *Bu, MHP'de yaygın bir tepki mi?Dün görüştüğüm bir işadamı da "AKP'yi dengeler diye MHP'ye oy vermiştim. Pişman oldum" dedi. Ama tabanda hissiyatın bu olduğunu sanmıyorum. Orada başka kılıçlar uçuşuyor:"Hükümetin 5 yıldır düğümlediği sorunu biz bir kılıç darbesiyle çözdük" havasındalar.Türbana üniversite kapısı açılırsa "Biz açtırdık" diyecekler.Açılmazsa demeç hazır:"Biz elimizden geleni yaptık, yine beceremediler".Bir taşla iki kuş:Hem AKP'ye "ip atarak" elindeki kozu aldılar, hem de altını oydular.* * *Yıllardır MHP'yi izleyen Kemal Can'a sordum. "Taktik olarak çok başarılı bir hamle" dedi:"1) Türban işinde inisiyatifi hükümetten aldılar.2) Özellikle taşrada tabanı memnun edecek bir tavır koyarak sürecin kendi kontrollerine geçmesini sağladılar.3) Muhtemel bir 301 pazarlığı ya da Vakıflar Yasası konusunda kendilerini AKP ile pazarlığa oturabilecek bir odak haline soktular.4) Türban

Yazının Devamı

Sol çözer

31 Ocak 2008

Ada "Dedelerimiz bir gün toplanmış, 'Nasıl bir yasa yapalım ki kadınların saçının teli dahi görünmesin; görünüp de bizi tahrik etmesin' diye günlerce tartışmışlar."Yasanın ayrıntısını okuyunca daha da şaşacaklar:"'Örtüsünün iki ucunu çene altından bağlayıp aşağı salanları içeri alalım, arkaya saranları şeriatçı sayalım' diye karar almışlar."Birisi diyecek ki:"Dedelerimiz bunları tartışırken içlerinde tek bir kadın bile yokmuş. Onların nasıl ve ne kadar örtüneceğine dedelerimiz karar veriyormuş."Belki "Çok şükür geride kaldı o devirler" diye gülüşecek, belki "Bugünlere işte oralardan geldik" diyecekler. * * *Daha önce de yazdım; ben ilke olarak bir "yetişkin"in giysisinden dolayı öğrenim hakkından mahrum edilmesine karşıyım."Baba beni okula gönder" kampanyaları açtığımız bir ülkede ("aynı kafa"daki erkekleri buyur ederken) bazı kızları üniversiteye almamaya akıl erdiremiyorum.Üniversitede yasaklarla büyümüş, 80'lerde sakal yasağını da görmüş bir neslin mensubu olarak o yasaklara direnmenin tadını, yasaklanan şeyle hepten özdeşleşmenin ve giderek yasaklanan şeyi kimlik olarak benimsemenin anlamını biliyorum.Yasaklarla bir yere varılamayacağını, sadece sorunun daha da ağırlaşacağını

Yazının Devamı