Tüllü sanat dönemi

26 Kasım 2007

Ada Bundan tam 140 yıl önce de Sultan Abdülaziz gitmişti Paris'e... yine Expo için... yine 70 kişilik bir heyetle...İlk kez bir Osmanlı Sultanı, gezi amacıyla Avrupa'ya gidiyordu.O geziye ait hatıraları yayımlayan Cemal Kutay'a göre, ("Abdülaziz'in Avrupa Gezisi", Boğaziçi Y., 1991) Sultan ve heyeti, sergiyi gezerken çıplak heykellerle de karşılaşmıştı. İstanbul Şehreminisi Ömer Faiz Efendi, oradaki tabloyu günlüğüne şöyle yazmıştı:"İmam-ı Sani Hasan Nami Efendi'ye usulca sordum:'- Efendi hazretleri bunlara bakmak haram mı günah mıdır?'Yüzüme öyle bir baktı ki, cevaba lüzum kalmadı. Hoş benim için fetvaya lüzum yoktu. Ben, güzele bakmanın sevap olduğuna inanmış hakiki bir Müslümandım ve bin bir şükür ki softa değildim."* * *1867'nin üzerinden 140 yıl geçti. O gün, İstanbul Belediye Başkanı'nın şikâyet ettiği softalık, bugün Gaziantep'te bir nü sergisinin tablolarına tül sarıyor.12 Mart'ın Başbakanı Nihat Erim, "gereğinde demokrasinin üzerine bir şal örtülebileceğini" söylüyordu. Ona "Şallı demokrasi" dendi.Bugün, "Gereğinde tabloların üzerine bir tül örtülebilir" noktasına geldik.Buna da "Tüllü sanat" denir.* * *Bütün softalığa rağmen, Paris gezisinden 16 yıl sonra 1883'te, resme

Yazının Devamı

Titremeyen bir çınar

24 Kasım 2007

Ada Başöğretmen, öpmüş çocuğu..." - Ne olmak istiyorsun?" diye sormuş." - Âşık, Paşam!" demiş çocuk..." - Tamam ama..." demiş Atatürk, "Sen iyi bir mühendis ol. Bize köprüler, yollar yap, yine şiir yazarsın."* * *10 yaşındaki o çocuk, büyüyüp kafasına koyduğu gibi "âşık" oldu; köprüler, yollar değilse de şiirler, yazılar, kitaplar yarattı ülkesi için... 14'ünde "komünistlikten" içeri atıldı. Komünistliğin ne olduğunu karakolda öğrendi.25'inde Dil Tarih'e girdi; kürsüler kapatılınca işsiz kaldı.Sonra 33 yıl sürecek eğitimciliğine başladı; 33 yılın 27'sini sürgünde geçirdi.İlk atandığı Sivas Lisesi'nde milletvekilinin oğlunu sınıfta bıraktı diye kendisini eleştiren Milli Eğitim Bakanı'nı tersleyince Hekimhan'a sürüldü.Hekimhan'da köylerden topladığı öğrencilere ev tutup gece gündüz kurs veren oydu.Doktor Tahsin'le köy köy gezerek sıtma taraması yapan o...Orada, evindeki divanın altına gizlenen polisler, arkadaşıyla şiir okuduğunu saptayınca 7 ay cezaevinde yattı.* * *30'unda Elazığ'daki okuluna 5 bin kitaplı kütüphane kurdu.Bu başarısı Bitlis sürgünüyle "ödüllendirildi". Bitlis'te şımarık bir milletvekili yeğenini kovdu diye kızan Milli Eğitim Müdürüne, "Sen makamına âşık

Yazının Devamı

Tarihten ders almak

22 Kasım 2007

Ada Nasıl aynı kavşaklarda, aynı engellere takılıp aynı çukurlara düşürüldüğümüzü, nasıl aynı kavgalara tutuşup aynı çözümsüzlük girdabında süründüğümüzü görmek yılgınlığa yol açıyor.* * *Çok partili demokrasi yolunda ilk 2 denememiz 2 isyana takılmıştır.İlkinde kurulan parti, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'ydı (TCF). Şeyh Sait İsyanı'yla son buldu.İkinci parti Serbest Fırka'ydı.Menemen'de boğuldu.İkisinde de tehlikenin adı, bugünkülerle aynıydı:Şeriat ve bölücülük...İkisinde de kurban aynı oldu:Çok partili demokrasi ve özgürlükçü açılımlar...* * *1924'te TCF, "Dini düşünce ve inançlara saygılıyız" diye kurulmuştu. Onun tartışması sürerken Şeyh Sait İsyanı patladı.İsyanı bastırmak için sert tedbirlere ihtiyaç vardı.Ama Başbakan Fethi (Okyar) isyanın nedeninin gericilik veya bölücülük değil, yoksulluk olduğu görüşündeydi."Bir kısım memleket beldelerindeki vatandaşlar, katlanılması güç hayat şartlarından sıyrılarak insan gibi yaşamak mücadelesi veriyor; yol, su, ışık, mektep, posta, doktor, mahkeme istiyor"du.Sert askeri tedbirler yerine, uzun vadeli ekonomik ve kültürel politikalar yürütülmeliydi.* * *Ama "silahların konuştuğu yerde siyaset susar"dı.Öyle oldu. İsyan Diyarbakır'a

Yazının Devamı

İkinci el erkekler

20 Kasım 2007

Ada * * *Ananevi erkekler, "İlle de sıfır kilometre olsun" takıntısındayken, 40 yaş grubu kadınlarda "artık" ikinci ele talep oluşması ilginç...Daha da ilginci, Pınar Aylin'in aynı röportajda, boşanmak için gün saydığını söylemesi...Yani bir "ikinci el" de kendisi çıkarmak üzere...Böyle bakınca, herkesin bir yandan kendisininkini elden çıkarmaya çalışırken, öte yandan da öbürlerininkine göz attığı, bereketli bir ikinci el araba pazarına benziyor ilişkiler...Üstelik bazıları sadece göz atmıyor, göz koyuyor da...Yakında "Arkadaş arıyorum" sitelerinde şöyle ilanlar okuyacağız:"Bayandan... az kullanılmış, yıpranmamış... takasta kullanılabilir."* * *Ne oldu da ilişkiler böyle piyasaya düştü, "sahte"leşti?Neden kadınlar "adam gibi adam" bulamamaktan dertli?Annelerimizin zamanındaki ilişkiler nereye gitti?"Artık domatesin bile hakikisi bulunmuyor" demek kolay...Ama işin daha derin boyutları var.Geçenlerde Van'da dinlediğim bir öyküyü yazmıştım:Köyün en güzel kızı, daha bahçe çitinden ötesini tanımadan çirkin bir delikanlıya kaçmış. Dağın öbür yamacındaki köye gitmişler. Orada yakışıklı oğlanlarla evli kızlar "Niye bu çirkine kaçtın" diye sorunca boyun bükmüş bizimki:"Dünyanın bu kadar

Yazının Devamı

Fikir suçluları safına hoş geldiniz Paşam!

19 Kasım 2007

Ada Bir gün paşaların da andıçlanabileceğini tasavvur edebilir miydiniz?Yasaklarıyla gençliğimizi zapturapt altına alan Evren Paşa'nın yarın İzmir Orduevi girişinde durdurulacağını gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz?"- Sayın komutanım; bağışlayın, içeri alamıyoruz. 'Size özel bir görev verilmediği halde' ve İç Hizmet Yönetmeliğimize aykırı olarak Fikret Bila'ya konuşmuş ve 'Kürtçeye ağır yasak koyduk. Hataydı' demişsiniz."İster misiniz bunun üzerine Evren Paşa "Düşünce özgürlüğüm kısıtlanıyor" diye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvursun ve "Kürtçeye özgürlük" istedi diye 12 Eylül zindanlarına attıklarıyla aynı safta buluşsun.* * *Başbakan Erdoğan geçen haftaki AKP grubunda "Yaptıkları tek iş tahrik etmek" demiş ve "Bunlar tahrik memuru olarak görev yapıyor" diye emekli komutanları şikâyet etmişti.Korkarım sevgili dostumuz Fikret Bila'nın tarihi yazı dizisi, rahatsızlığın sınırlarını genişletti.Milli Savunma Bakanlığı, -muhtemelen Genelkurmay'ın rahatsızlığını da hissederek- Başbakan'ın şikâyetini ihbar kabul etmiş olmalı ki, Erdoğan'ın "Bunlar" dediği paşalar hakkında "sus emri" çıkardı.Daha 8 ay önce Genelkurmay'dan "askeri harekâtlara karşı olan köşe yazarları" listesi

Yazının Devamı

Karar vericileri rahat bırakabilir miyiz?

17 Kasım 2007

Ada Gazete kapatma kararları yoğunlaşınca dönemin önde gelen gazetecilerinden Ahmet Emin Yalman, Başbakan'a diyor ki:"'Tenkitte hürsünüz' diyorsunuz. Biz de görevimizin gereği olarak bu özgürlüğü memleketin yararına kullanmak zorunda kalıyoruz. Derhal başımız belalara uğruyor. Halbuki siz apaçık sansür usulünü yürütseniz bizim hiçbir sorumluluğumuz kalmaz. Sorumluluk size geçer. Siz de rahat edersiniz, biz de..."Başvekil Saracoğlu şöyle yanıtlıyor:"Ben sansür koymam. Anayasa'nın dışına çıkmam. Fakat sen haddini bileceksin. Bunu aşmayacaksın. Aşarsan cezanı göreceksin."* * *Türk basınının bir "had" meselesi hep olagelmiştir.Tarih, "haddini bilmeyen" basının, "haddini aşmaması" için, "haddinin bildirilmesi" vakalarıyla doludur.Bugünlerde de basında bazen insana "Bu kadar da olmaz" dedirten haberler, yayınlar yapılıyor. Medya kimi zaman operasyon planları yapıyor, kimi zaman savaş boyaları sürünüyor, kimi zaman askerden habersiz orduyu cepheye sürüyor.Daha önce hükümet, RTÜK'e başvurup sınırsız sansür yetkisi istedi; yargıdan döndü.Şimdi de Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Başbuğ medyaya "istirham ediyor":"Artık lütfen karar vericileri rahat bırakın, ki operasyon süreci sağlıklı olarak

Yazının Devamı

Değişimin gizli mimarı: Kadın

13 Kasım 2007

Ada Ev içindeki "gerçek iktidar sahibi" mi? Bu rol sabit midir; yoksa değişmekte midir?Yitirdiğimiz Prof. Dr. Mübeccel Kıray, 1976'daki bir makalesinde ("Mediterranean Family Sctructure", Cambridge University Press) bu soruya yanıt ararken, örnek seçtiği Ereğli'de değişen aile içi ilişkilerin düğümünü ilmek ilmek çözmüş ve kadının kilit rolünü açığa çıkarmıştır.Bugün onu, bu önemli makalesiyle anmak istiyorum.* * *Birçok Anadolu kasabası gibi Ereğli'de de geniş birleşik aileler azalmış, onun yerini, tek bir evli çiftin çocuklarıyla yaşadığı "çekirdek aile" almıştır.Prof. Kıray'a göre, babanın geleneksel iktidarını yıkan bu değişimin çatışmasız gerçekleşmesinde kadın, tampon görevi yapmıştır.Kıray bu işlevi 4 boyutta inceler:Baba-oğul ilişkisi : Oğul, babanın otoritesine başkaldırmış, bağımsızlığını ilan etmiştir. Evlenip ayrı ev açmak, kendi işini kurmak ister. Baba, otoritesini kaybetmemek için değişime direnir. İktidar çatışması çıkınca anne devreye girer. Hakem rolü oynayarak "tarafları" sakinleştirir. Oğlanın ayrı eve çıkma talebine, muhtemel "gelin-kaynana çatışması" bahane edilir. Böylece anne, "günah keçisi" rolünü üstlenerek sorunu, babanın otoritesini sarsmayacak şekilde

Yazının Devamı

Müslümanım demezsen para yok!

12 Kasım 2007

Ada SUUDİ ARABİSTAN, ZOR GÜNÜNDE YARDIM İÇİN TÜRKİYE'YE ŞART KOŞMUŞTU: Bu muhabbetin tarihi kökenlerini ve Suudi cenahından gördüğü karşılığı, 33 yıl önceki bir başka ziyaretten hatırlatmak istedim.Çünkü dünü hatırlamak, bugünü anlamayı kolaylaştırır. Bugünlerde arşivden gidiyoruz. Bu 10 Kasım'da, Cumhurbaşkanı dahil cümle devlet ricali, çağrı üzerine ve protokol kurallarını yerle bir etme pahasına Suudi Kralı Abdullah'ın oteline koşturdu ya... Sene 1974...Petrol krizinin can yaktığı yıl...Ocak'ta koalisyon kuran CHP-MSP hükümeti, elektriğe, akaryakıta zamla işbaşı yapıyor. Ekonomik darboğaz yaklaşıyor. Petrol ve para lazım.Başbakan Yardımcısı Erbakan, "Ben hallederim" diyerek hemen sonra soluğu Suudi Arabistan'da alıyor. Petrol İşleri Bakanı Yamani ile görüşüyor. Destek istiyor.Ecevit, ortağının yapacaklarından kuşkulu; attığı her adımdan haberdar olmaya çalışıyor. O yüzden görüşme tutanaklarını istiyor.Ve zabıtları okuduğu zaman şoka uğruyor. Ecevit'i şoke eden görüşme "Erbakan'ın Arabistan ziyareti zabıtları"na, Rıdvan Akar'la birlikte "Karaoğlan" belgeselinin hazırlıkları sırasında, Ecevit'in izniyle çalıştığımız evindeki özel arşivinde rastlamıştık. Erbakan 29 Nisan

Yazının Devamı