Batı, 500 yılın rövanşını alıyor

17 Ekim 2006

AB KONUSUNDA İSMAİL CEM'DEN 'KAYBETTİREN OYUN' UYARISI: AB ile ilişkileri nasıl görüyorsunuz? 2004 AB zirve kararı ile AB anlayışının özü, vazgeçilmezi olan "serbest dolaşım ve çalışma hakkı" Türkiye'den esirgenmiş, AKP de bu eksik üyeliği kabullenmiştir. "Özel statü", "yarım üyelik" işte budur.AB ile ilişkilerin düzelmesi artık çok zor; gelecekte kişilikli bir siyasi iktidar oluştuğunda bile çok zor. Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler, sonucu olmayan ve maalesef Türkiye'ye kaybettiren bir aldatmacaya dönüştü. "Türkiye'ye özel statülü, yarım üyelik veremezler" deniyor. Oysa, Türkiye'ye yarım üyelik, özel ve 2. sınıf konum, "sakıncalı üye" statüsü zaten verilmişti. AKP hükümetinin hataları İlk neden siyasal iktidarın, 2002 sonrasında inanılmaz bir zaaf ve teslimiyet içine girmesi. İkincisi, AB'nin bu olumsuzlukları acımasızca istismar etmesi ve AKP yönetiminin bunlar karşısında tepkisiz, çaresiz bir siyaset izlemesi...AB, Türkiye'ye yaklaşımını AKP dönemiyle birlikte değiştirmiştir. Türkiye'ye karşı tarihsel komplekslerinden, sevgisizliklerden, dinsel bağnazlıktan ve ırkçı titreşimlerden kurtulamayan bazı AB çevreleri, meydanı boş bulmuştur. Bu çevreler, adeta 500 yılın rövanşını,

Yazının Devamı

'Fransa'daki Türkler toplu suç işlemeli'

16 Ekim 2006

Robert Kolej'den Dışişleri'ne uzanan renkli hayat 34 yaşındaki bu yakışıklı adamın gelmesiyle birden ekranda alışılmadık bir özgürlük rüzgârı esmişti.Tabii uzun sürmedi ama Türkiye onun yeteneklerini tanımış oldu.Ercan Arıklı'yla "Politika" gazetesini çıkardı.12 Eylül'de yurtdışındaydı.Dönüşte solda bir parti oluşumu çalışmalarına katıldı.Önce SHP'den sonra DSP'den milletvekili seçildi. CHP'de "değişim programı"na imza attı. 1993'te cumhurbaşkanlığına aday oldu, kaybetti.ANASOL-D hükümetinin dışişleri bakanıydı. 5 yıl süren bakanlığı, Türkiye'nin komşularıyla, özellikle de Yunanistan'la barış dönemi oldu.2002 yazında üzerinde mavi bir gömlekle yeni bir sol oluşumu duyururken izledim onu...Olmadı. "Yeni Türkiye", "eski"sinin tuzaklarına düştü.Cem'in partisi baraja takıldı; YTP, CHP'ye katıldı.Onu siyaset sahnesinde son görüşüm, 2005 başındaki olaylı CHP kongresindeydi, Deniz Baykal'ın yanıbaşındaydı. Zayıflamıştı, benzi soluktu. Gazeteler "ölümle pençeleştiğini" yazdı o günlerde... Oysa o Amerika'da kanser tedavisi görmüştü.O zorlu dönemi eşi Elçin Cem, çocukları İpek ile Kerim ve dört torununun desteği, bir de çalışarak hayata tutunması sayesinde atlattı.Türkiye dış siyasetini

Yazının Devamı

Pamuk'un bulduğu semboller

14 Ekim 2006

Bir eliyle ödüllendirip diğeriyle cezalandıran Avrupa karşısında bir toplumun gurur ile öfke arasında gidip gelen salınımlarını belgelemiş olacaksınız.Nefrete, reddiyeye ve giderek lince meyyal, işkilli, vesveseli bir ruh hali bu...Bizi, tarihimizin ilk Nobel ödülüne sevinmekten bile alıkoyan bir marazi şüphecilik...Buluttan nem kapan bir akıl tutulması... * * *Garip bir ara duraktayız.Hevesle gittiğimiz tren yarı yolda raydan çıktı. Öyle yaralıyız ki, ilk trenle bu kez tam ters yöne gitmeye can atıyoruz."Durun, tamir edelim" diyenleri bayraklar ve marşlar eşliğinde camdan atmaya hazırız. 150 yıl Avrupa'ya övgüler yağdırdık. "Bir düş ülkesi"ydi Batı... Özendik onlara, dillerini öğrendik, müziklerini dinledik. Elbiselerini getirttik. Onlar gibi olabilmek için alfabelerini, şapkalarını, anayasalarını aldık. Güzellik yarışmalarına, müzik müsabakalarına katıldık, kazanamayınca yıkıldık. Avrupa'ya Avrupalıdan daha çok inandık.Şimdi bu hayranlık yerini reddedilmiş âşıklara özgü bir hayal kırıklığına bırakıyor. Reddedilmiş âşıkların başına gelenlerden biliyoruz ki, bu yıkılışın ardından "Zaten o, namussuzun tekiydi" türünden küçümsemeler ve giderek "Ona mı kaldım? Yakışıklıyım, güzelim,

Yazının Devamı

Hitit güneşi söndü

12 Ekim 2006

Duçe, "Anadolu, Roma'dan ibarettir" tezini ortaya atmıştı.Atatürk bu iddiaya kızmış ve İslam öncesi Anadolu uygarlıklarını incelemeye koyulmuştu."Türk tarih tezi"ni ortaya koymak için seferberlik başlattı.Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nin kuruluşuna önayak oldu, hafriyat paralarının bir kısmını cebinden ödeyerek arkeolojik kazılar yaptırdı. Yurtdışından yabancı öğretim üyeleri getirtti.O dönem bilime verilen değeri göstermek için yazacağım:Başbakanın aylık maaşı 500 liraydı.Yabancı bir ordinaryüs 600 lira alıyordu.Bu seferberliğin bir parçası olarak da, yurtdışına eğitime gönderilen öğrencilere tarih dalını seçmeleri öğütlendi.İşte o öğrencilerden biriydi Sedat Alp...Türkiye'nin tarih bilincini oluşturmak üzere Avrupa'ya serpilmiş tohumlardan biri...* * *Kansu Şarman'ın "Türk Promethe'ler" (İş Bankası Kültür Y., 2005) adını verdiği 120 öğrenci, 1928-1945 arası Avrupa'da eğitim gördü.Sedat Alp Berlin Üniversitesi'nde tarih okurken bir gün Hititler konulu bir konferansa katıldı. Alman arkeolog, Alp'in yaşadığı toprakların uzak atalarını anlatıyordu. O gün Hititoloji okumaya karar verdi. Ankara'ya haber verildi. Bakanlık Atatürk'e sordu ve cevap geldi:"Hemen Hititoloji'ye başlasın!"*

Yazının Devamı

'Aaaa o başka!'

10 Ekim 2006

Paris'te Madeleine Meydanı'nda bir öğle üzeri...40 yaşlarındaki Madam Janine Thepenier karşısındaki Türk delikanlıyla sohbet ediyor.Benoist-Mechin'in "Mustafa Kemal" kitabı yeni çıkmış piyasaya...Daha önce Türkler ve Türkiye üzerine hiç bilgisi olmayan Fransız kadın kitabı yeni okumuş, bizim delikanlıya sorular soruyor:"- Şüphesiz Mustafa Kemal davasında haklıymış. Fakat niye bu kadar çok kan dökmüş? İstiklal mahkemelerinde kelle uçurmak olacak iş mi?" Sonra Menderes'in idamına getiriyor lafı:"Anayasa'yı çiğnedi diye Başbakan'ı, bakanları asmak doğru mu?""Kıbrıs çıkarmasında masumların kanını dökmek günah değil mi?"Delikanlı satır aralarından "Nedir sizdeki bu vahşet" sorusunu kokluyor. Ve karşı saldırıya geçiyor:"Benim bildiğim Fransa (1. Dünya Savaşı kahramanı, Mareşal) Petain'i idama mahkûm etmiş, yaşlı diye cezasını süresiz hapse çevirmiştir. Laval'i ise kurşuna dizmiştir. Bunlardan birisi başkan, öteki de bakan değil miydi?"Madam Thepenier hayretle itiraz ediyor:"Aaaa, o başka...""Peki Danton, Robespierre, Babeuf gibi ihtilal başkanlarının kesildiği yer bu Paris değil midir?"Cevap aynı:"Aaaa, o başka...""Fransa paraşütçüleriyle Gabon'a niye müdahale etmişti? Eğer Cezayir'de

Yazının Devamı

Avcı

9 Ekim 2006

Ayşe Arman bunu Ufuk Güldemir'e soruyor."Avlanırken nedenini düşünmüyorum. Avcılığımı eleştirenlerle de aynı değerleri, aynı 'tanrıları' paylaşmıyorum" diyor Ufuk...Avcılığını "marjinal insanlar"ın eleştirdiğini söylüyor:"Biri müptela, öbürünü genel yayın müdürlüğüm sırasında işten atmışım..."Ben bu listeden değilim.Müptela sayılmam.Ufuk'un işten attıklarından değil, işe aldıklarından biriyim. Milliyet'teki ilk sütunuma onun davetiyle kavuşmuştum.Yine de avcılığı, ona yakıştıramamışımdır.Tıpkı hastalığı yakıştıramadığım gibi...***Ernest Hemingway de avcıydı.Küba'da yaşadığı küçük evi gezerken türlü çeşit av aletleri çekmişti dikkatimi... özellikle boy boy oltalar...Nobel aldığı romanı "İhtiyar ve Deniz"in ilhamı, belki öyle bir balık avından hatıraydı.Evde çerçevelenmiş bir mektup vardı:"Çanlar 45 bin sattı" diye müjdeliyordu yayınevi... "Çanlar Kimin İçin Çalıyor"u orada yazmış, kitabın geliriyle Kübalı devrimcilere yardım yapmıştı. Ama devrimden sonra terk etmişti Küba'yı...Karaciğeri iflas etmişti. Ruhsal çöküntüdeydi.Artık av bile onu yaşatmaya yetmiyordu.İçine dönük bir safaride kalemden bir mızrakla yaralamıştı ruhunu...Kalabalıklara karışıp kanı durdurabilecekken,

Yazının Devamı

Yabancı gözüyle

7 Ekim 2006

Dünyanın etkili başkentlerini büyükelçi veya müsteşar düzeyinde temsil eden diplomatlarla Türkiye'yi konuştuk. İşleri zor:Ülke o kadar sık gündem ve yön değiştiriyor ki, izlemek bizler için bile mesele... 6 ay önce AB'ye tam üyeliği konuşan başkent şimdi "yumuşak askeri darbe" söylentisiyle çalkalanıyor. Bu hızdaki bir değişime akıl erdirmek kolay mı?Zihinleri soruyla dolu: "Erdoğan Köşk'e çıkacak mı?", "Ordu ayak koyacak mı?", "AB süreci duracak mı?", "PKK ateşkesi kalıcı olacak mı?", "Milliyetçilik yükselecek mi?"Bu konularda konuşurken resmi demeçlerde söyleyemedikleri samimi yorumlarını aldım. Durumun "dışarıdan" nasıl göründüğünü kısaca özetlemek istiyorum.* * *İki yıldır Türkiye'de bulunan bir büyükelçi şunu itiraf etti: "Türkiye'nin tam üyeliğine yüzde yüz inanıyordum, şimdi umudum azaldı.""Ne zamandır?" diye sordum."Yılbaşından beri" cevabını verdi.Geçenlerde ülkesinin Avrupa'daki büyükelçileriyle bir araya gelmişler. Türkiye için onların nabzını da yoklamış.Özellikle Fransız kamuoyundaki muhalefetin büyüklüğünden ve Türkiye'deki reform sürecinin durmasından kaygılı... Almanya desteğinin yetmeyeceği görüşünde...AB'nin hep siyasi kriterlerle ve ordunun rolü, Kıbrıs, Ermeni

Yazının Devamı

Büyük Türk meczupları

5 Ekim 2006

Öyle ya, Papa'nın özür dilemesini isteyecek bir şeriatçı, hem dünyayı hem Türkiye'yi gerer, faturayı da "İrtica tehdidi yok" diyen hükümet öderdi. Lakin korsan hakkında gelen bilgiler, "vicdani retçi"den çok "meczup" tanımına uyuyor.Ablasına göre "Kur'an-ı Kerim'i elinden bırakmaz, namazını atlamaz"mış.Kulağının arkasına da Atatürk'ün imzasının dövmesini yaptırmış. Askerlik kapıya dayanınca din değiştirmiş, Papa'ya mektup yazıp, "Müslüman bir orduya hizmet etmem. Bana yardım et" demiş. Arnavutluk'a sığınınca şehrindeki Asker Alma Dairesi'ni telefonla arayıp "Hadi kapasiteniz varsa gelin de alın beni" diye dayılanmış. Türkiye'ye gönderildiği uçakta, o telefona çıkanların kendisini beklediklerini düşünmüş olmalı...* * *1970'lerde FKÖ'nün dünyaya sesini duyurmak için uyguladığı uçak kaçırma eylemi, bizde pek gündelik meseleler için kullanılır oldu.1998'de ucunda fitil bulunan bir oyuncak ayıyla Adana-Ankara uçağını kaçıran Mehmet Dağ, Cezayir'deki olayları protesto ediyordu.Aynı yıl Ankara-İstanbul uçağını, oyuncak tabancayla kaçıran İhsan Akyüz, türbanı serbest bırakmayan hükümete kızmıştı.Yine 98'de Lefkoşa-Nakara uçağını el bombası şeklindeki çakmakla kaçıran Mehmet Ertürk ise iş

Yazının Devamı