Dev aynası

5 Eylül 2002


<#comment>Pazartesi gecesi bir sahil kasabasında maç seyredecek ekran arıyorduk. Cümbür cemaat bir reklam filminden çıkıp gelmiş gibiydik.
Büyüklerin elinde bayraklar, küçüklerin yüzünde maskeler, hepimizin dilinde "Huh - hahölı marşlar vardı.
Deniz kenarında turist bekleyen bir barın televizyonunu yalvar yakar açtırıp "12 Dev Adam"ın İspanya maçını izleyebildik.
Bir de ne görelim:
Maç başlamadan hemen önce, bir telefon ekranında gördüğü Amerika’daki potayı "Kolay baba ya..." çalımıyla İstanbul’dan vurup vücuduna şekil veren kahramanımız, maçta aynı potayı bir metreden ıskalıyor, o ıskaladıkça yüzümüzdeki maskeler birer ikişer düşüyordu.
İşin kötüsü o lanet çemberin içinden bir türlü geçiremediğimiz her top atışının ardından yine o hain reklam başlıyordu:

Yazının Devamı

1955 model kafalar

3 Eylül 2002

Bir süredir 7 Eylül gecesi yayınlanacak bir belgesel için hazırlanıyoruz.O korkunç gecenin tanıklarını dinledikçe dehşete kapılıyoruz.Atatürkün evinin bombalandığı haberiyle ayaklandırılmış öğrencilerin Taksimden yürüyüşe geçtiğini, bir anda onlara gözü dönmüş bir güruhun katıldığını, öfkeli kalabalığın İstiklal Caddesinde azınlıklara ait dükkanlara yöneldiğini ve protesto mitinginin her nasılsa aynı anda Adada, Beyoğlunda, İzmirde bir yağma ve linç harekatına dönüştüğünü utançla öğreniyoruz.Dükkanının kapısına "Burası Müslüman mağazasıdır" yazısı asarak yağmadan korunmaya çalışan, dövülen, okulu basılan, evi yakılan azınlıkların, sünnet edilmeye çalışılan, öldürülen papazların, taşlanıp tahrip edilen kiliselerin, mezarlıkların fotoğraflarına bakıp ürperiyoruz.Bu mu inanç özgürlüğü?..Burası mı "hoşgörünün diyarı"?..***O talan gecesinin ardından azınlıkların elindeki sermaye, milliyetçi Anadolu müteşebbisine aktarıldı, "müsamaha"ya dayalı bir kültür berhava edilerek yerine bir husumet cephesi kuruldu.Yarım asırda bambaşka bir İstanbul yaratıldı.7 Eylül 1955 günü İstanbulun Rum nüfusu 80 bindi.Bugün 3 bin!..Önceki gece Aspendosta, bütün yaşananlara rağmen ata toprağını terk etmeye

Yazının Devamı

1955 model kafalar

3 Eylül 2002


<#comment>3 - 4 gün sonra "6 - 7 Eylül olayları"nın yıldönümü...
Bir süredir 7 Eylül gecesi yayınlanacak bir belgesel için hazırlanıyoruz.
O korkunç gecenin tanıklarını dinledikçe dehşete kapılıyoruz.
Atatürk’ün evinin bombalandığı haberiyle ayaklandırılmış öğrencilerin Taksim’den yürüyüşe geçtiğini, bir anda onlara gözü dönmüş bir güruhun katıldığını, öfkeli kalabalığın İstiklal Caddesi’nde azınlıklara ait dükkanlara yöneldiğini ve protesto mitinginin her nasılsa aynı anda Ada’da, Beyoğlu’nda, İzmir’de bir yağma ve linç harekatına dönüştüğünü utançla öğreniyoruz.
Dükkanının kapısına "Burası Müslüman mağazasıdır" yazısı asarak yağmadan korunmaya çalışan, dövülen, okulu basılan, evi yakılan azınlıkların, sünnet edilmeye çalışılan, öldürülen papazların, taşlanıp tahrip edilen kiliselerin, mezarlıkların fotoğraflarına bakıp ürperiyoruz.
Bu mu inanç özgürlüğü?..

Yazının Devamı

Paşa, Efeste olsaydı...

1 Eylül 2002

"Bu anlamsız konseri şüpheyle karşıladığını" belirtmiş.Oysa bizimle gelip antik tiyatronun tarih kokulu merdivenlerine kurulsa, kalabalığa karışıp Efesin nefesini solusa, 10 bin kişilik koroya katılıp barış türküleri mırıldansa eminim bütün şüphelerinden arınır, ülkesiyle bir kez daha gururlanırdı.Hatta konserden sonra sahneye inip "Böyle anlamlı bir konser için böyle tarihi bir günün seçilmesini sevinçle karşıladığını" söyler, bu kadroyu bir dahaki 30 Ağustosta garnizona beklediğini ekler ve seyircilere sahneyi gösterip haykırırdı:İşte bizim gerçek zaferimiz bu!.. Bayramınız kutlu olsun."***Sezen Aksu, beslendiği dereleri buluşturup onlardan ırmaklar yaratan bir ana tanrıça gibiydi gece boyunca; Türkiyenin her bir rengini teker teker sahneye çağırıp onlardan gökkuşağı desenli şallar dokudu; taktı Efesin boynuna...14. yüzyıldan bir Türk bestesini Rum ezgilerine dolayıp sirtakiye dönüştürdü; oradan horonlara geçip, göbek havaları ve türkülere karıştırdı; ağıtları ilahilerle barıştırdı.Kilise korosuyla Ermenice, Diyarbakırlı çocuklarla Kürtçe söyledi."Allahuekber" diye seslendi Efes semalarına... arkada neyler kemanlara, kudümlere davullara, Türkler Kürtlere yoldaş

Yazının Devamı

Paşa, Efes’te olsaydı...

1 Eylül 2002


<#comment>"Bula bula bugünü mü buldular böyle bir konser için" demiş 30 Ağustos resepsiyonunda, Ege Ordu Komutanı Org. Hurşit Tolon...
"Bu anlamsız konseri şüpheyle karşıladığını" belirtmiş.
Oysa bizimle gelip antik tiyatronun tarih kokulu merdivenlerine kurulsa, kalabalığa karışıp Efes’in nefesini solusa, 10 bin kişilik koroya katılıp barış türküleri mırıldansa eminim bütün şüphelerinden arınır, ülkesiyle bir kez daha gururlanırdı.
Hatta konserden sonra sahneye inip "Böyle anlamlı bir konser için böyle tarihi bir günün seçilmesini sevinçle karşıladığını" söyler, bu kadroyu bir dahaki 30 Ağustos’ta garnizona beklediğini ekler ve seyircilere sahneyi gösterip haykırırdı:
İşte bizim gerçek zaferimiz bu!.. Bayramınız kutlu olsun."
***

Yazının Devamı

Valla bilmiyorum!

31 Ağustos 2002


<#comment>Lokantada daha "merhaba" demeden garson lafa giriyor:
"Abi 2 yıl önce ‘Ne olacağız’ diye sorduğumda ‘Bunlar daha iyi günlerimiz’ demiştin. Haklıymışsın. Şimdi nasıl durum?"
Bakkala selam veriyorsunuz "Kime oy vercez abi" diye karşılıyor.
Hangi ortama girseniz o meşum soru:
"N’olacak bu memleketin hali?"
***

Yazının Devamı

Dil yarası

29 Ağustos 2002


<#comment>Ernest Hemingway’in bir konuşma metninin kenarında şu not görülmüş:
"Burada fikirler zayıf... Sesini yükselt!"
Ekranda bağıra çağıra fikir zerk eden liderleri izlerken Hemingway’in bu sözü aklınızda olsun.
Ben ezelden beri, sözünün gücünü desibel şiddetinden değil, muhteva kudretinden alan konuşmacılara kulak veririm.
Dinleyici bulunca tükürük saçarak nutuk çekmeye koyulanların gürültüsünde bir fikir fukaralığı sezerim.
Bizim Meclis çoktandır (Yılmaz Karakoyunlu gibi birkaç dil üstadı dışında) hitabeti hayranlık uyduran hatiplere hasret... Günümüz liderleri konuşarak değil susarak prim yapıyor. Oysa dünya tarihi, unutulmaz demeçlerle doludur. Siz bizim literatürümüzden "Dün dündür bugün bugün" dışında ne hatırlıyorsunuz?

Yazının Devamı

ÖSS’nin gösterdiği...

27 Ağustos 2002


<#comment>Öğrenci seçme sınav sonuçlarından çıkan 3 önemli nokta var:
1.si devlet liselerinin başarısı...
Sınavda ilk 100’e giren öğrencilerin 80’i devletin fen ve anadolu liselerinden gelenler...
2. önemli sonuç, ilk 1000’dekilerin 740’ının devlet üniversitelerini seçmesi... Başarılı gençlerin 372’si ODTÜ’yü tercih etti. Bunu Boğaziçi, Bilkent ve Hacettepe izliyor. İlk 1000 içinde 32 öğrenci Koç Üniversitesi’ni, 29 öğrenci de Sabancı’yı seçti.
3. önemli sonuç, kazanan gençlerin, geniş bir iller yelpazesinden geliyor olması... Eskiden ağırlıkla İstanbul, Ankara, İzmirli öğrenciler öne çıkarken bu kez, en çok öğrenci yerleştiren iller sıralamasında zirveye Antalya yerleşti. Onu sırasıyla Ankara, İzmir, Aydın, Zonguldak, Kırklareli izliyor. İstanbul 16. sırada...
Bir veri daha:

Yazının Devamı