Katilim, katilin, katil...

2 Mayıs 2002

Evim Ecevit' le Türkeş' in karşılıklı oturdukları sokağa çok yakındı. Sabah oradan geçerken bahçedeki n"betçi kulübelerine g"z atardım.O günlerde baktığım o kulübelerin birinde Haluk Kırcı' nın oturduğunu 20 yıl sonra "ğrendim.* * * Kırcı, "Zamanı Süzerken" kitabında (Burak Y. 1998. ss. 87 - 91) Türkeş' in kapısında n"bet tuttuğu o günü anlatır.1978'de "Başkan Çatlı" ile G"lbaşı y"nüne giderken Or - An'a d"nerler. Çatlı der ki: "- Partiden haber verdiler. Başbuğ'un n"betçi eksikliği varmış. Bu gece Başbuğ'un evinde n"bet tutacaksın.""İlahi bir aşkla sevdiğim Başbuğumun emniyeti bana emanet ediliyor. Ne büyük mutluluk, ne şeref bu" diye düşünür Kırcı... Yanında silahı yoktur. Çatlı' nınkini alır. Tahta kulübede beklemeye koyulur.Oturduğu yerden karşıda "düşman gibi g"rdüğü" Ecevit' in korumalarının kulübesini g"zetler.Sabah, Türkeş evinden çıkar. Kırcı koşup çantasını alır, elini "per. "Başbuğ" direksiyona oturur, Kırcı da yanına "büzülür"... O günkü duygularını ş"yle anlatır Kırcı:"Heyecandan kalbim duracak gibi oluyor, yan g"zle bile ona bakamıyordum. (..) O zamanlar Türkeş'e aklın almakta zorlanacağı bir sadakat ve samimiyetle bağlıydık. Onun canını, kendi

Yazının Devamı

Katilim, katilin, katil...

2 Mayıs 2002


<#comment>Uzun yıllar Ankara'da Or - An sitesinde oturdum.
Evim Ecevit'le Türkeş'in karşılıklı oturdukları sokağa çok yakındı. Sabah oradan geçerken bahçedeki nöbetçi kulübelerine göz atardım.
O günlerde baktığım o kulübelerin birinde Haluk Kırcı'nın oturduğunu 20 yıl sonra öğrendim.

* * *

Yazının Devamı

Bu fotoğraf nasıl değişir?

30 Nisan 2002

Buradaki yabancılık duygusunu, yalıtılmışlık kokusunu hangi konuşma bu kadar iyi "zetleyebilir ki? "Onlar" kendi aralarında iyi anlaşan bir aile işte... "Biz" kenardayız.Ne "içeride", ne "dışarıda". Kenarda... ve yalnız.Maddeten bu kadar yakınlarında, ama manen bir o kadar uzakta...Değiştirmeye çalıştığımız fotoğraf bu işte...* * *İnternetten indirdiğim bu fotoğrafı ™zel Radyo TV Yayıncıları Derneği' nin dün Ankara'da düzenlediği "AB yolunda Türkiye" paneline sundum, konuşma niyetine...Panel, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ile İspanya Büyükelçisi Manuel de la Camara' nın konuşmalarıyla açıldı. Mehmet Ali Birand ve Ahmet Sever, ilişkilerin seyrini ve bugününü "zetleyen çok iyi iki konuşma yaptılar.Benim payıma düşen "Türk basınının Avrupa'ya, Avrupa basınının Türkiye'ye bakışı" ydı.Harika bir tez konusu bu aslında...Avrupa bizim için "yazları Türk erkekleriyle çiftleşmeye gelen çapkın Helga' ların ülkesi..." Avrupa için Türkiye "fes, dans"z, kebap, rakı, işkence karışımı bir Ortadoğu beldesi"... Bunca yanlış tanıma üzerine bir ilişki inşa edilebilir mi?Yapmaya çalıştığımız bu işte...* * *Avrupa ve Türk basınının birbirine karşı tavrında tek ortak nokta

Yazının Devamı

Bu fotoğraf nasıl değişir?

30 Nisan 2002


<#comment>Hangi cümle, Türkiye'nin Avrupa içindeki yerini aşağıda gördüğünüz fotoğraftan iyi anlatabilir ki?
Buradaki yabancılık duygusunu, yalıtılmışlık kokusunu hangi konuşma bu kadar iyi özetleyebilir ki?
"Onlar" kendi aralarında iyi anlaşan bir aile işte...
"Biz" kenardayız.
Ne "içeride", ne "dışarıda".Kenarda... ve yalnız.
Maddeten bu kadar yakınlarında, ama manen bir o kadar uzakta...

Yazının Devamı

Arafat'ın karargahında...

28 Nisan 2002

Yusuf, Cizre'deki olaylı nevruzdan, Afganistan'da Rus işgaline kadar pek çok "nemli olayı izlediği için Ramallah izlenimlerini sizlerle paylaşmak istedim:* * ** Sabah Kudüs'ten Ramallah'a yola çıkmadan "nce İsrailli g"revliler kolumuza yeşil plastik bir bilezik taktılar. Dışişleri müsteşarı ve Tel Aviv büyükelçisinin bile koluna takılan bu bileziğin bir hayat sigortası olduğunu ve "Bizi vurmayın" anlamına geldiğini "ğrendik.* Arafat' ın karargahına ulaşana kadar zırhlı bir Mercedes'le 3 kontrol noktasından geçtik. Ramallah girişi büyük beton bloklarla çevrilmiş, yol bir askeri kışlanın içinden geçirilmişti. Ara yollar ya hurda haline gelmiş arabalar yığılarak ya da tanklarla kapatılmıştı.* Ramallah, terk edilmiş bir kasaba g"rüntüsündeydi. Evler kilitli, dükkanlar kepenkliydi. Binalarda çatışmaların izleri g"rünüyordu. Bahçesini çapalayan bir adam dışında tek sivil g"rmedik.* Sivil araçlar, park ettikleri yerde üzerinden tanklar geçirilerek yamyassı hale getirilmişti. Arafat' ın karargahının parkındaki resmi araçlar da ya ezilmiş ya tahrip edilerek kullanılmaz hale getirilmişti.* 3. kontrolden sonra karargaha geçtik. Kapıyı bloke eden İsrail tankı kenara çekiliyor ve içeri

Yazının Devamı

Arafat'ın karargahında...

28 Nisan 2002


<#comment>Türk ve Yunan Dışişleri bakanlarının Arafat ziyaretini izlemek üzere her iki taraftan birer kameraman davet edildi. Türk tarafı adına geziyi izleyen ve ekranlarınıza yansıyan görüntüleri çeken, tecrübeli ve sevgili kameraman arkadaşımız Yusuf Akçura'ydı.
Yusuf, Cizre'deki olaylı nevruzdan, Afganistan'da Rus işgaline kadar pek çok önemli olayı izlediği için Ramallah izlenimlerini sizlerle paylaşmak istedim:

* * *

* Sabah Kudüs'ten Ramallah'a yola çıkmadan önce İsrailli görevliler kolumuza yeşil plastik bir bilezik taktılar. Dışişleri müsteşarı ve Tel Aviv büyükelçisinin bile koluna takılan bu bileziğin bir hayat sigortası olduğunu ve "Bizi vurmayın" anlamına geldiğini öğrendik.

Yazının Devamı

Bunları biliyor muydunuz?

27 Nisan 2002

* ™nceki gece televizyon bültenlerindeki ilk haberin "DGM'de Tayyip'e karşı "nlem duruşması", ikinci haberin "Mevzuatta Tayyip'e karşı iki turlu seçim tartışması", üçüncü haberin "Siyasette Mehmet Ali Bayar'la Tayyip'e karşı merkez dayanışması" şeklinde sıralandığını ve "Tayyip'e karşı" yapılabilecek en iyi şeyin, b"yle yapmamak olduğunu...* Merkez sağı restore edecek lider olarak sahne ışıkları altına itilen Mehmet Ali Bayar' ın işe cuma namazıyla ve havaalanında iyi fotoğraflanması için defalarca Kuran "perek başlamasının "Tayyip'e karşı" hiçbir işe yaramayacağını, "kopyaların asılları çoğalttığı" nı... * 32. Gün' de yayımlanan Anar anketinde milletvekillerinin "Türkiye'nin kaderini kim belirliyor" sorusuna kahir çoğunlukla (yüzde 48) "Ordu" cevabını verdiklerini, "Kim belirlemeli" sorusunu ise "Biz" (yüzde 75) diye yanıtladıklarını.* Bu anket sonuçlarının açıklanarak tartışmaya açıldığı programın ilk Meclis binasında yapıldığını, 80 yıl "nce savaş koşullarında kurulan o Meclis'te bile seçilmişlerin bu kadar aciz duruma düşmediğini, savaşan ordunun Başkomutanı'na bile kendi yetkilerini vermemek için kıyasıya mücadele ettiğini... * "O konuda biz tarafız"

Yazının Devamı

Bunları biliyor muydunuz?

27 Nisan 2002


<#comment>* Sakıp Sabancı'nın Dünya - Türk işadamlarına hitaben söylediği, çok alkış alan "Elimizde üçün biri var" deyimindeki "üçün biri"nin argoda erkeğin iki bacağı arasından sarkan "üçüncü uzuv" anlamına geldiğini ve bunu aldığı için Sabancı'yı ayakta alkışlayan işadamlarına ve "Üçün biri Sabancı'dır, sizlersiniz" diyen Bakan Yılmaz Karakoyunlu'ya akıl erdirilemediğini...
* Önceki gece televizyon bültenlerindeki ilk haberin "DGM'de Tayyip'e karşı önlem duruşması", ikinci haberin "Mevzuatta Tayyip'e karşı iki turlu seçim tartışması", üçüncü haberin "Siyasette Mehmet Ali Bayar'la Tayyip'e karşı merkez dayanışması" şeklinde sıralandığını ve "Tayyip'e karşı" yapılabilecek en iyi şeyin, böyle yapmamak olduğunu...
* Merkez sağı restore edecek lider olarak sahne ışıkları altına itilen Mehmet Ali Bayar'ın işe cuma namazıyla ve havaalanında iyi fotoğraflanması için defalarca Kuran öperek başlamasının "Tayyip'e karşı" hiçbir işe yaramayacağını, "kopyaların asılları çoğalttığı"nı...
* 32. Gün'de yayımlanan Anar anketinde milletvekillerinin "Türkiye'nin kaderini kim belirliyor" sorusuna kahir çoğunlukla (yüzde 48) "Ordu" cevabını verdiklerini, "Kim belirlemeli" sorusunu

Yazının Devamı