İçime çekmiyorum ki!..

16 Mayıs 2002

Dilerim bu s"z bende yarın bağırsak iltihaplanmasına ve istirahat ihtiyacına yol açmaz.Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, Meclis'in yarısının, gazetecilik meslek "rgütlerinin, yerel medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının çoğunun karşı olduğu, Başbakan'ın da tam içine sindiremediği bir yasanın iktidar partilerince bir inatlaşma ile Meclis'ten geçirilmesi hayra alamet değil.Yasanın getirdiği olumlu düzenlemeler de var elbet...Televizyon kapatmadan "nce uyarı mekanizmaları getiriliyor.TV'de telefonla yarışma yaptırıp ikramiye dağıtamamak, haberde konuyla ilgisi olmayan g"rüntü verememek gibi konularda "iletişim kirliliği" ne çare arıyor.Ancak yasada geleceğimizi etkileyecek hayati hükümler de var:İnternet ortamının kısıtlanmasından yerel ve ulusal medyanın yapısının şekillendirilmesine kadar...* * *Mesleki serüvenine "medya" nın henüz "basın" diye adlandırıldığı ve "muhalif" niteliğiyle anıldığı bir d"nemde başlamış bir gazeteci olarak mesleğimizin günümüzdeki "itimat kaybı" nın iyi teşhis edilmesi gerektiğine inanıyorum.Medya, muhalif kimliğini terk edip iktidara kenetlendikçe güvenilirliğini yitiriyor.O yüzden iktidara mesafeli, okuruna, izleyicisine yakın duran bir

Yazının Devamı

İçime çekmiyorum ki!..

16 Mayıs 2002


<#comment>Moda deyimle söyleyeyim, dün sabaha karşı Meclis'te kabul edilen ve medyanın geleceğini şekillendiren "RTÜK yasasını içime sindiremiyorum".Dilerim bu söz bende yarın bağırsak iltihaplanmasına ve istirahat ihtiyacına yol açmaz.
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, Meclis'in yarısının, gazetecilik meslek örgütlerinin, yerel medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının çoğunun karşı olduğu, Başbakan'ın da tam içine sindiremediği bir yasanın iktidar partilerince bir inatlaşma ile Meclis'ten geçirilmesi hayra alamet değil.
Yasanın getirdiği olumlu düzenlemeler de var elbet...
Televizyon kapatmadan önce uyarı mekanizmaları getiriliyor.
TV'de telefonla yarışma yaptırıp ikramiye dağıtamamak, haberde konuyla ilgisi olmayan görüntü verememek gibi konularda "iletişim kirliliği"ne çare arıyor.
Ancak yasada geleceğimizi etkileyecek hayati hükümler de var:

Yazının Devamı

Demokrasinin miladı: 14 Mayıs

14 Mayıs 2002

Milli Şef İsmet İnönünün 27 yıllık tek parti iktidarını sandığın sınavına soktuğu o seçimden 1 ay önce, 14 Nisan günkü Vatanda şu haber çıkıyor:"Garp memleketlerinde seçimden evvel umumi efkarın reyini öğrenmek için anketler yapılır. Bilhassa Gallup umumi efkar enstitüsünün seçim arifesinde yaptığı anketler o memleket vatandaşları için yol göstericidir. Memleketimizde anket fikri henüz teşekkül etmemiştir. Bu eksiği hisseden gazetemiz seçime girecek Türkiyede halk efkarının meylini öğrenmek vazifesini yapmak istedi ve bu anketi hazırladı."***Anketin ilk sorusu:"Rey kullanacak mısınız?"Katılanların yüzde 94ü "Evet" diyor.2. soru:"Rey sandığının namusuna bu defa saygı gösterileceğine emniyetiniz var mı?"Çok ilginçtir; ankete katılan 5 bine yakın deneğin yarısı "Hayır" yanıtı veriyor. Hileli 1946 seçimlerinin yarası hala taze çünkü...Yine de seçmen, sonucuna saygı gösterilmeyeceğini tahmin ettiği bu seçime büyük hevesle giriyor.İşte bu heves, Türkiye demokrasi tarihinin bir seçimde ulaşılan en büyük katılımına yol açıyor. Sandığa koşanların oranı yüzde 90ı buluyor.***Ankette "Hangi partiye rey vereceksiniz" sorusuna "Demokrat Parti" diyenlerin oranı yüzde 56.4; "CHP" diyenlerse yüzde

Yazının Devamı

Demokrasinin miladı: 14 Mayıs

14 Mayıs 2002


<#comment>Türkiye’de seçim öncesi ilk kamuoyu yoklamasının 14 Mayıs 1950 seçimi öncesinde Vatan gazetesinde yapıldığını biliyor muydunuz?
Milli Şef İsmet İnönü’nün 27 yıllık tek parti iktidarını sandığın sınavına soktuğu o seçimden 1 ay önce, 14 Nisan günkü Vatan’da şu haber çıkıyor:
"Garp memleketlerinde seçimden evvel umumi efkarın reyini öğrenmek için anketler yapılır. Bilhassa Gallup umumi efkar enstitüsünün seçim arifesinde yaptığı anketler o memleket vatandaşları için yol göstericidir. Memleketimizde anket fikri henüz teşekkül etmemiştir. Bu eksiği hisseden gazetemiz seçime girecek Türkiye’de halk efkarının meylini öğrenmek vazifesini yapmak istedi ve bu anketi hazırladı."
***
Anketin ilk sorusu:
"Rey kullanacak mısınız?"

Yazının Devamı

Çocuklardan mesaj var

12 Mayıs 2002

O gün herkes koltuğunu çocuklara bırakıyordu ya, ben de köşemi bırakmak istedim. Mikrofonu onlara verdim. Ancak söylediklerini değerlendirmek için Anneler Gününü bekledim.*** 23 Nisan haftası Bilkent İlköğretim Okulunda küçük dostlarla buluştuk. Okuldan, aileden, oyundan konuştuk. Çoğu, akşam 9 civarı uyuyormuş. Sabah da 7de kalkıyorlar. Yani günün 10 saati uykuda geçiyor.Okul, akşam 4e kadar... 9 saat de orada geçti; kaldı 5 saat...5 saatin 1i ödevle geçiyor, 1i yemek telaşıyla, 1i uyku hazırlığıyla, 1i de TV karşısında...Kalan "son saat"te kimi arkadaşlarıyla, kimi atariyle oynuyordu.Dinleyiciler arasında veliler de vardı. Bu hesabı yapınca fark ettik ki, çocuklar bizim hayatımızın tamamını kaplıyor gibi gözükse de aslında biz onların hayatında yokuz.Yemeğini hazırlıyor, ödevine yardım ediyor, banyosunu yaptırıyor, uyutuyor, giydiriyoruz. Ona iyi eğitim, besleyici yemek, vaktinde uyku, sağlıklı yaşam sununca, arada başını okşayıp öpünce görevimizi yaptık sanıyoruz.Bunlar o kadar yorucu ki, hepsi bittiğinde onu bir televizyon ya da bilgisayar ekranı karşısına oturtup biraz "kafa dinlemek" istiyoruz.Çünkü işimiz var; çok işimiz var.***Sonra şikâyetlerini anlattı çocuklar...Ana

Yazının Devamı

Çocuklardan mesaj var

12 Mayıs 2002


<#comment>23 Nisan haftası Bilkent İlköğretim Okulu’nda küçük dostlarla buluştuk. Okuldan, aileden, oyundan konuştuk.
O gün herkes koltuğunu çocuklara bırakıyordu ya, ben de köşemi bırakmak istedim. Mikrofonu onlara verdim. Ancak söylediklerini değerlendirmek için Anneler Günü’nü bekledim.
***
Önce bir hesap yaptık çocuklarla:
Çoğu, akşam 9 civarı uyuyormuş. Sabah da 7’de kalkıyorlar. Yani günün 10 saati uykuda geçiyor.
Okul, akşam 4’e kadar... 9 saat de orada geçti; kaldı 5 saat...

Yazının Devamı

Kavuştuk işte... Niye hala mutsuzuz?

11 Mayıs 2002

Çeyrek asırlık "mrünün neredeyse yarısını yüzünde flaş ışıklarıyla geçirmiş bu sosyete güzelinin "g"nül galerisi" ni ifşa etmişti dergi...Son 10 yılına 15'e yakın ünlü erkek sığdırmış Yasemin... Lakin hala mutsuz; "Kimse sevgimi hak etmiyor" diyor.Malumunuz; bu topraklarda mutsuzluğun ananevi mazereti "vuslatsızlık" tır; kavuşamama sancısıdır yani... Yasemin, g"nül galerisinde "10 yılda 15 milyoner genç" yaratabildiyse "her yaştan"; bu mazereti ziyadesiyle bertaraf etmiş sayılır.Peki vuslat misliyle hasıl olmuş ve genç kızın kısacık mazisini bir erkekler mezarlığına d"ndürmüşken niye hala bu mutsuzluk?* * *™nceki nesillerin bahtiyar olamaması toplumsal baskıdandı. Yasaklar, engeller, gelenekler, sevdalıların "nüne set çekiyordu.Bu set, tamamen yıkılmadıysa da, ekonomik şartların zorlamasıyla, kızların hayata atılmasıyla, taassubun dağılmasıyla zayıfladı bugün...İlişkiler "serbestleşti".Aşk, "zgürleşti mi peki?.. Hayır!Çünkü "Aile ve mahalle baskısından kurtulduk" sananları daha büyük bir setin duvarları sarmaladı:Aşk "piyasaya" düştü!Hangi laflarla onun kalbine girebileceğimiz, hangi hediyeyle tavlayabileceğimiz, yemeğe nereye g"türüp, yatakta hangi pozisyonda

Yazının Devamı

Kavuştuk işte... Niye hala mutsuzuz?

11 Mayıs 2002


<#comment>Yasemin Kozanoğlu, güzelliğinin olanca duruluğuyla Aktüel'in kapağındaydı geçen hafta...
Çeyrek asırlık ömrünün neredeyse yarısını yüzünde flaş ışıklarıyla geçirmiş bu sosyete güzelinin "gönül galerisi"ni ifşa etmişti dergi...
Son 10 yılına 15'e yakın ünlü erkek sığdırmış Yasemin...Lakin hala mutsuz; "Kimse sevgimi hak etmiyor" diyor.
Malumunuz; bu topraklarda mutsuzluğun ananevi mazereti "vuslatsızlık"tır; kavuşamama sancısıdır yani...
Yasemin, gönül galerisinde "10 yılda 15 milyoner genç"yaratabildiyse "her yaştan"; bu mazereti ziyadesiyle bertaraf etmiş sayılır.
Peki vuslat misliyle hasıl olmuş ve genç kızın kısacık mazisini bir erkekler mezarlığına döndürmüşken niye hala bu mutsuzluk?

Yazının Devamı