Bir eylül günü

1 Eylül 2001

Kendine geldiğinde başucundakilere "Aldım mı arabayı" diye sordu. "Hayır" dediler. Haykırarak ağlamaya başladı: "Yapmayın!.. 2 yaşındaki oğlumu, çocuklarımı bıraktım ben o araba için... Ona çok ihtiyacımız vardı". Büyük kriz onu b"yle vurmuştu.Yaralı atlar gibi...* * * Dün geceyarısı akreplerle yelkovanlar 12 rakamı üzerinde buluştuğunda, bitap g"rünen esmer bir kadın, İstanbul'un modern alışveriş merkezlerinden birinde 63 saat 53 dakikadır kutsal bir emaneti tutarmış gibi durup dinlenmeksizin dokunduğu lüks arabanın başında fenalaştı. Ayakta duracak hali kalmamıştı artık... Benzi sararmış, g"zaltlarına pençe pençe morluklar ç"kmüştü. Bütün direncine rağmen bir ara şuurunu kaybedip beyaz eldivenli elini parlak kaportadan çekmiş ve yarışmadan elenmişti. Açlığının 317. günündeydi. Aylardır aynı odada yattığı yoldaşları, saksısında kurumuş fidanlar gibi birer ikişer s"külüp g"türülmüşlerdi. Başucunda "N'olur, bi lokma ye, "lme" diye yalvaran kardeşine bir g"z etse, vazgeçse, hayatla buluşabilir, sevdiklerine kavuşabilirdi. "Yapamam, vazgeçmenin yükünü taşıyamam" diye düşündü.Birkaç gün sonra onun 35 kiloluk bedeni de diğerleri gibi arkadaşlarının omuzunda o kapıdan çıkacak,

Yazının Devamı

Bir eylül günü

1 Eylül 2001


<#comment>Dün geceyarısı akreplerle yelkovanlar 12 rakamı üzerinde buluştuğunda, bitap görünen esmer bir kadın, İstanbul'un modern alışveriş merkezlerinden birinde 63 saat 53 dakikadır kutsal bir emaneti tutarmış gibi durup dinlenmeksizin dokunduğu lüks arabanın başında fenalaştı. Ayakta duracak hali kalmamıştı artık... Benzi sararmış, gözaltlarına pençe pençe morluklar çökmüştü. Bütün direncine rağmen bir ara şuurunu kaybedip beyaz eldivenli elini parlak kaportadan çekmiş ve yarışmadan elenmişti.
Kendine geldiğinde başucundakilere "Aldım mı arabayı" diye sordu. "Hayır" dediler. Haykırarak ağlamaya başladı:
"Yapmayın!.. 2 yaşındaki oğlumu, çocuklarımı bıraktım ben o araba için... Ona çok ihtiyacımız vardı".Büyük kriz onu böyle vurmuştu.
Yaralı atlar gibi...

* * *

Yazının Devamı

İki nokta... üst üste...

30 Ağustos 2001

™nceki gün Bakü'den yazdığım yazıda Atatürk' ün 1933'te "Sovyetler bir gün dağılabilir. Oradaki kardeşlerimize sahip çıkmaya hazır olmalıyız" s"zlerine yer vermiştim. Baskın Hoca, "Atatürk'ün b"yle bir şey s"ylediğini tahmin etmiyorum. Çünkü Sovyetler'i kışkırtmamaya büyük "nem verirdi. Bu, Atatürk'ü Turancı g"stermek isteyenlerin uydurduğu bir s"z" dedi.Bu uyarı üzerine, pek çok kitapta sık sık alıntılanan bu s"zlerin asıl kaynağını araştırdım.Sanırım "ilk kaynak" İhsan Sabri Çağlayangil' in anıları... (Yılmaz Y. İst. 1990. s. 44)O d"nem Emniyet Genel Müdürlüğü'nde genç bir bürokrat olan Çağlayangil, s"zkonusu konuşmanın 10. yıl nutkunun okunduğu 29 Ekim 1933 gününün gecesinde Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü'ndeki baloda yapıldığını naklediyor. Konuştukları mecliste Seryaver Celal Bey ile Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Sebati (Ataman) Bey de var. Atatürk, Mehmet Ali adlı bir gençle s"yleşirken "Türkler kaç kişi" diye soruyor. "15 milyon" cevabını alınca da duvardaki haritayı g"sterip "Dünyanın her yanında Türkler yaşıyor. O yüzden Güneş Dil teorisi üzerinde duruyorum. Dil - Tarih İnkılabı'nı yaymak istiyorum" diyor. İsmet Bozdağ, "Atatürk'ün Sofrası" kitabında

Yazının Devamı

İki nokta... üst üste...

30 Ağustos 2001


<#comment>Mülkiye'den sevgili hocam Baskın Oran aradı.
Önceki gün Bakü'den yazdığım yazıda Atatürk'ün 1933'te "Sovyetler bir gün dağılabilir. Oradaki kardeşlerimize sahip çıkmaya hazır olmalıyız" sözlerine yer vermiştim.
Baskın Hoca, "Atatürk'ün böyle bir şey söylediğini tahmin etmiyorum. Çünkü Sovyetler'i kışkırtmamaya büyük önem verirdi. Bu, Atatürk'ü Turancı göstermek isteyenlerin uydurduğu bir söz" dedi.
Bu uyarı üzerine, pek çok kitapta sık sık alıntılanan bu sözlerin asıl kaynağını araştırdım.
Sanırım "ilk kaynak" İhsan Sabri Çağlayangil'in anıları... (Yılmaz Y. İst. 1990. s. 44)
O dönem Emniyet Genel Müdürlüğü'nde genç bir bürokrat olan Çağlayangil, sözkonusu konuşmanın 10. yıl nutkunun okunduğu 29 Ekim 1933 gününün gecesinde Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü'ndeki baloda yapıldığını naklediyor. Konuştukları mecliste Seryaver Celal Bey ile Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Sebati (Ataman) Bey de var.

Yazının Devamı

Harflerden bir İpek Yolu

28 Ağustos 2001

Rusların çekilmesinden sonra Avrasya'da inanılmaz bir nüfuz savaşı başlamıştı. Bu savaşın en "nemli silahlarından biri "dil" di.Suudi Arabistan, İran ve Libya, Türki cumhuriyetlere "Kiril'i bırakın Arap harflerine d"nün" çağrısı yapıyordu.Azerbaycan Latin alfabesini seçerek "nemli bir adım attı. Onların ardından "nce Türkmenler sonra da Tatarlar Latin'e geçme kararı aldı. Tüm Türki cumhuriyetler aynı tercihte buluşabilse ortaya 10 bin kilometrekarelik bir coğrafyada aynı dilde konuşup yazan 200 milyonluk bir topluluk çıkıyor. Bu, bir zamanların ırkçı "Pantürkizm" hayallerini çağrıştırsa da tablo oldukça farklı... Çünkü "Adriyatik Denizi'nden Çin Seddi'ne kadar tüm esir Türkleri komünizm cenderesinden kurtarma" düşünün yerini, bugün "Avrasya'da demokrasiyi kurma" ideali aldı. * * *Hafta sonu Bakü'de g"rüştüğüm Azeri şair Neriman Hasanzade "200 milyonluk Türk dünyasını birbirinden üç harf ayırıyor" dedi:Biri "x", biri "q" ve bir de (klavyemde olmadığından yazamadığım) ters çevrilmiş bir "e" harfi... Hasanzade, "Türkiye biraz gayret sarf etse bütün Türklerin kullanabileceği bir ortak alfabe oluşturabilir" g"rüşünde...1992'de Türki cumhuriyetleri gezen Demirel de

Yazının Devamı

Harflerden bir İpek Yolu

28 Ağustos 2001


<#comment>

Bu, Bakü'den üçüncü yazım... Yine dil üzerine yazacağım. Çünkü çok önemli bir gelişmenin eşiğinde olduğumuzu görelim istiyorum.
Rusların çekilmesinden sonra Avrasya'da inanılmaz bir nüfuz savaşı başlamıştı. Bu savaşın en önemli silahlarından biri "dil"di.
Suudi Arabistan, İran ve Libya, Türki cumhuriyetlere "Kiril'i bırakın Arap harflerine dönün" çağrısı yapıyordu.
Azerbaycan Latin alfabesini seçerek önemli bir adım attı. Onların ardından önce Türkmenler sonra da Tatarlar Latin'e geçme kararı aldı.

Yazının Devamı

Sümüklü et

26 Ağustos 2001

"- Düşüyoruz" diye fısıldadı.Normal koşullarda panik halinde Kelime - i Şahadet getirip birlikte yolculuk yaptığımız Tarık Akan' la, Nazım Hikmet Vakfı Genel Sekreteri Kıymet Coşkun' la ve kameramanımız Murat ™zcan' la hellalleşmem gerekiyordu. Ama bu sürprize hazırlıklıydım.Gülümseyerek kemerimi bağladım ve "Evet, düşüyoruz" dedim.Azeri Türkçesinde "düşme" nin "inmek" anlamına geldiğini geçenlerde İstanbul'a gelen bir Azeri dostumuzdan "ğrenmiştik.Dostumuz takside "Sakla da düşem" ("Dur da ineyim") deyince taksicinin niye tuhaf tuhaf baktığını anlayamamıştı.* * * Azerbaycan Havayolları'na ait uçak, Bakü için alçalmaya başladığında yanımda oturan Azeri kadın kulağıma eğilip: "Maşın" a yani "arabaya" binerken "Sen konaksın. Kabakta otur" denildiğinde etrafta konak veya kabağa d"nüşen araba aramayın. Çünkü "konak" (konuk) sizsiniz... "kabak" ise arabanın ""n" ü...Yemekte biri tabağa bakıp garsona "Bu çok sümüklü, geri g"tür" derse kusmayın. Getirilen et çok "kemikli" demektir.Arabadakilerden biri "Kıçım ağrıyor" diye sızlanırsa utanacağınıza "bacağı" nı bir doktora g"sterin.Doktor "Size ahırda bakacağım" dediyse "Bana hayvan demek istedi" diye

Yazının Devamı

Sümüklü et

26 Ağustos 2001


<#comment>

Azerbaycan Havayolları'na ait uçak, Bakü için alçalmaya başladığında yanımda oturan Azeri kadın kulağıma eğilip:
"- Düşüyoruz" diye fısıldadı.
Normal koşullarda panik halinde Kelime - i Şahadet getirip birlikte yolculuk yaptığımız Tarık Akan'la, Nazım Hikmet Vakfı Genel Sekreteri Kıymet Coşkun'la ve kameramanımız Murat Özcan'la hellalleşmem gerekiyordu. Ama bu sürprize hazırlıklıydım.
Gülümseyerek kemerimi bağladım ve "Evet, düşüyoruz" dedim.

Yazının Devamı