O kadın niye sevindi?

13 Eylül 2001


<#comment>New York'taki kıyametin ardından gelen görüntü yağmuru içinde 2 kadın dikkatimi çekti:
Biri Lübnan'daki Şatila mülteci kampında kutlama gösterilerine katılan siyah peçeli, kocaman gözlüklü, şişman bir Filistinliydi. Neşeyle el çırparak zılgıt çekiyordu.
Öbürü, New York'ta bir bardaydı. Ekrandaki dehşet görüntülerini izlerken ağzından şu sözler döküldü:
"Tanrım! Bunun benim şehrim olduğuna inanamıyorum. Beyrut gibi..."

* * *

Yazının Devamı

Boşa beklemeyin: Mesih gelmeyecek!

11 Eylül 2001


<#comment>Yetiştirdiği çocuklar basketbolda, futbolda, edebiyatta, sanatta zirveye tırmanırken Türkiye niye siyasette nal topluyor?
Niye potalardaki heyecanı politikada yakalayamıyor?
Niye ülkeyi sürükleyecek "1 - 2 dev lider" yetiştiremiyor?
Geçen ayki kamuoyu yoklamaları, partisini kurmadan yüzde 30 oyu görünen Recep Tayyip Erdoğan'a ilginin bir ayda yüzde 23'e indiğini gösteriyor.
Türkiye'ye geldiği ay "kurtarıcı" gözüyle bakılan Kemal Derviş'in adı anılmaz oldu.
Sezer'in de öyle...

Yazının Devamı

Yarın

9 Eylül 2001


<#comment>Birkaç yıl önce bir taşınma telaşında evde bir defter buldum.
Dokununca hışırdayan mavi kaplama kağıdıyla özenle kaplanmıştı. Üzerindeki etikette "1 - C" yazıyordu.
Mazime ait bir hazineyi çıkarırmışcasına kaldırdım kapağını...
İlk sayfalarda dik çizgiler, yan çizgiler... Kırmızı kenar çizgisi yanında saç örgüsü süslemeler... artılar, eksiler... ilerleyen sayfalarda çocuksu resimler... kediler, evler... küçüklü, büyüklü harfler... Sonra birden kelimeler: "Kapı... sıra... dolap..."Ve ardından ilk cümleler:
"Cumhuriyet bayramı geldi", "Ali Atatürk'ü süsle", "Can bayrak tak".

Yazının Devamı

Katil kim?

8 Eylül 2001


<#comment>Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ını okur gibi okuyorum Üzeyir Garih cinayetine ilişkin haberleri...
Kara Kitap'ta kayıp eşi Rüya'nın izini süren Galip, nasıl bu arayış sırasında gazetedeki köşe yazılarından yola çıkarak bizi İstanbul'un izbe köşelerine, gündelik hayatımızın şaşırtıcı ayrıntılarına ve hayatımızın içine gömüldüğü esrara çekerse, Garih cinayetine ilişkin gazete haberleri de benzer bir sırrın perdesini aralamamıza yardımcı oluyor adeta...
Cinayette kullanılan kanlı hançer, parıltılı kentimizin ve yaldızlı medeniyetimizin sihirli kilidini açıyor.
Bölük pörçük haberler, bizi üzerinde tınmadan yaşadığımız yeraltı dünyasının ışıksız arka bahçelerine taşıyor.
Tıpkı Kara Kitap gibi bu cinayet romanı da sayfalar çevrildikçe kıpır kıpır bir "istanbul ansiklopedisi"ne dönüşüyor.
Eyüp mezarlığının kanlı kitabelerinden, Beyoğlu'nun günahkar kuytularına, oradan gizli polis laboratuvarlarına, yaslı sinagog ayinlerine uzanıyoruz.

Yazının Devamı

Doların nuru, TL'nin onuru

6 Eylül 2001


<#comment>Önceki akşam arabamla trafik ışıklarında beklerken gözüm üst geçitte asılı bez afişe takıldı:
"Ulusal para onurundur, sahip çık" yazıyordu.
Az ötede bir tane daha:
"Ulusal paramız bağımsızlığımızın simgesidir. Ne mutlu TL kullanana!.."TL ile maaş alıp, dolarla ev borcu ödeyen bir emekçi olarak mutlu oldum tabii... Göğsüm kabardı, gözlerim yaşardı.
Gururla burnumu çekiştirirken radyoda BBC Dünya Servisi haberleri başladı.
Avrupa Merkez Bankası başkanının yılbaşında yürürlüğe girecek euro banknotlarını tanıttığını duyuruyordu haber...

Yazının Devamı

Duvardaki bakan posteri

4 Eylül 2001


<#comment>1982 yılı...
Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda 2. sınıf öğrencileri Türkiye Ekonomisi dersinin hocasını bekliyor.
Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. İçeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor.
Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor.
"Bakın" diyor. "Bu, kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey..."Sonra (1)'in yanına bir (0) koyuyor:
"Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)'i (10) yapar".Bir (0) daha...

Yazının Devamı

Sanıyorduk ki...

2 Eylül 2001

O bıçak kesmez tenimizi; derimize kurşun işlemez.Biganeydik.Çaresiz g"zbebekleriyle trafik ışıklarında arabamızın "n camına yapışıyorlardı; çıplak ayaklarında sefil yara izleri, soğuktan çatlamış ellerinde buruşuk bez parçaları...™fkeyle kovalıyorduk onları...Kurumuş dudaklarına dayadıkları naylon torbalardan zehir soluyordu, sidik kokulu sokaklarda uyuyordu tinerci çocuklar......aldırmıyorduk.Utançla g"zümüzü ayak uçlarımıza eğiyordu kimimiz; kimimiz acımadan ziyade tiksinme sinmiş bir ses tonuyla "Çalış da kazan" diye akıl veriyordu. Açlardan bir ordu, paçavradan libaslar ve yitirilmiş inançlarla feryat figan büyüyerek üstümüze geliyor, biz teğet geçiyorduk.Asrımızın iç kanamasıydı onlar... İnsafımızın kuruduğu duraktı.Unuttuğumuz bir hakikatin kederi; resimli bir 3. sayfa haberiydi.* * *Nihayet, vahşi bir hançer darbesiyle patladı çıban; ve içinden yüz yıllık cerahat aktı.İnsafsız bir cinayetle, bir günah harabesinin paslı kilidi açıldı ve altın medeniyetimiz, yıllarca kapalı durmaktan şişmiş leş kokulu bir ç"p torbası gibi boşaldı üstümüze...İçinde debelendiğimiz lağımın kesif kokusu genzimizi yaktı.Yüzleştik üzerinde oturageldiğimiz mikroplu bataklıkla:Esrarlı

Yazının Devamı

Sanıyorduk ki...

2 Eylül 2001


<#comment>Sanıyorduk ki bu yangın bize değmez.
O bıçak kesmez tenimizi; derimize kurşun işlemez.
Biganeydik.
Çaresiz gözbebekleriyle trafik ışıklarında arabamızın ön camına yapışıyorlardı; çıplak ayaklarında sefil yara izleri, soğuktan çatlamış ellerinde buruşuk bez parçaları...
Öfkeyle kovalıyorduk onları...
Kurumuş dudaklarına dayadıkları naylon torbalardan zehir soluyordu, sidik kokulu sokaklarda uyuyordu tinerci çocuklar...

Yazının Devamı