<#comment>#comment>Bugünü gördüm ya, ölsem gam yemem artık:
"Bir Anayasa Meclis'te siviller tarafından değiştirildi".Medeni dünyaya pek sıradan görünecek bu cümlenin kurulabilmesi için tam 40 yıl bekledik biz...
* * *
Benim kuşağım için anayasa, bir tür "mahpus elbisesi", bir "mahkumiyet belgesi"dir.
İlla ki tankla topla gelir ve zorla üstümüze giydirilir.
<#comment>#comment>Milliyet'in 1. sayfasında, başında yeşil bantlı kukuletayla şehit tabutu taşıyan bir "fedai"nin belinde patlayıcılarla çekilmiş fotoğrafı vardı dün...
Resimaltında ise Haşhaşi lideri Hasan Sabbah'ın fedailerine atıf yapılıyordu.
Prof. Dr. Bernard Lewis, "Haşhaşiler"i "ilk teröristler" olarak tanımlar. (The Assassins, Weidenfeld - Nicolson, Londra, 2001. S. 129) 800 yıl önce yaşamış bu topluluk, Alamut kalesinde kurulu suikast okulundan haşhaş çekerek yetişen fedaileriyle bütün bölgeye korku salmıştı.
Bir ismaili şairin sözleri hem onların yetiştiği iklime, hem bugün yaşadıklarımıza dair ipucu veriyor:
"Kardeşler! Hayırlısıyla zafer saati geldiğinde, tek başına bir yaya savaşçı, 100 bin süvarisi olan bir kralı terör yoluyla dize getirebilecektir".* * *"İlk teröristler"den bugüne neredeyse bir milenyum geçtiği halde yaya savaşçıların 100 bin süvarili kralları dize getirmeye yönelik "fedailik geleneği" değişmeden sürüyor.
Pergelin ayağını Tahran'ın kuzeydoğusundaki Alamut kalesine dayayıp genişçe bir çember çizerseniz fedailik kültürünün sınırlarını da çizmiş olursunuz.
<#comment>#comment>New York faciasının ardından ilk aklıma gelen Kumru oldu.
Haber alamadığımız saatler boyunca oğlunu ve kendisini deliler gibi merak ettik. Nihayet haber aldığımızda birbirinden ilginç gözlemler aktardı; New York'ta asıl yıkılanın ne olduğunu anlatan gözlemler...
Bugün sütunumu daha 4 ay önce bana Manhattan Adası'nı gezdiren Kumru'nun "New Yorklu bir Türk" olarak geçen pazar katıldığı mitingden aktardığı sevgi, endişe, gurur ve korku dolu satırlara bırakıyorum:
* * *
"Geçen pazar akşamı Manhattan Adası'nın silüetinin en güzel göründüğü noktada durup, hala yükselen koyu dumana bakarak duru sesli Arap imamın okuduğu Yasin'i dinledik. O an, bunun son 6 gündür yaşadığım en güzel an olduğunu hissettim. İnsanlığa inancım tazelendi.New York'un gerçek güzelliğini yansıtan çeşitli köken ve dinden insanlar, Arap mahallesinde bir araya gelip, elimizde mumlarla kordon boyuna yürüdük sessizce... Pankartlarda "Nefreti durduralım", "Düşman Müslüman komşularımız değil, nefret ve şiddettir" yazıyordu. Müslüman, Musevi, Hıristiyan, Budist vb. cemaati dualar okudu. Filistinli bir Hıristiyan'ın okuduğu İncil'i dinlerken birçok New Yorklu, meselenin Başkan
<#comment>#comment>Taliban "ABD savaş açarsa cihat ilan ederim" deyince Gül Muhammed'le, Molla Abdullah'ı anımsadım.
Onlar da Afgandı.
85 yıl önce bir başka "haçlı seferi"ne karşı cihat bayrağı açmışlardı.
1914'te Britanya, Osmanlı'ya savaş ilan edince Halife Sultan Reşat da, dünya Müslümanlarına cihat çağrısı yapmıştı.
Bu çağrı okyanuslar aşarak, Avustralya'da Broken Hill kasabasında 40 yaşındaki Gül Muhammet'le 60 yaşındaki Molla Abdullah'a kadar ulaştı.
ikisi de Avustralya'ya İngiliz Hindistanı'nın kuzeybatısından (bugünkü Pakistan) göçmüştü. Renkleri ve dinleri nedeniyle dışlandıklarına öfkeliydiler.
<#comment>#comment>Geçenlerde Edirne Belediye Başkanı Cengiz Varnatopu’nun odasına, yanında 5 yaşındaki çocuğuyla 30 yaşlarında modern görünüşlü bir kadın geldi. "Ben bir müteahhit eşiyim" diye söze girdi:
"- Eşim iflas etti. Bugüne kadar hiç çalışmadım. Şimdi evinizi temizlemeye bile razıyım. Ne olur bir iş!.."
ANAP’lı Başkan üzüntüyle bunu naklederken "Kriz, düşman işgalinden beter" diyor, "Kolumuzu, bacağımızı kesiyor. Ürküyorum".
Varnatopu, her gün onlarca memurun icra evrakını imzalıyormuş. İki yıl önce Edirne’de bir icra müdürlüğü varken, bugün üçüncüsü açılmış. "Bu koşullarda rüşveti nasıl engellersiniz" diye soruyor Başkan...
Hemen yanında oturan Emniyet Müdürü Yahya Bal, "Kentteki hırsızlık vakalarında yüzde 20 artış olduğunu" söylüyor.
Ekonomik kriz, hızla adi suça dönüşüyor.
<#comment>#comment>
Kilometrelerce uzayan bir "yazlık mezarlığı"ndan geçerek geldik Çanakkale’ye... Yol boyu havuzlu, manzaralı villalar, sanayi tesisleri, elma bahçeleri, verimli tarlalar "satılıkötı.
Müşterisi olmayan uçsuz bucaksız bir pazar yeri gibiydi Gelibolu yolu...
Çanakkale ise temiz, genç, huzurlu, derli toplu... Ve gündemi, Ankara’ınkinden öyle farklı ki...
Ne savaş konuşuluyor halk arasında, ne terör, ne Anayasa...
Varsa yoksa kriz, işsizlik ve para...
<#comment>#comment>11 Eylül’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" diyorlar.
Dünya artık bambaşka bir gezegene dönüşecekmiş.
Belirtiler neler?
Enkaz altında masum insan kanı.
Gümbürdeyen savaş tamtamları.
"Kana kan, intikam" çığlıkları.
<#comment>#comment>Afganistan'da üslenen Suudi liderin emrindeki Birleşik Arap Emirlikleri yurttaşı, Mısır'da okumuş bir Kabilli ile Lübnan asıllı bir Filistinli, Almanya'da eğitim görüp, Florida'dan uçuş brövesi aldılar ve New York'ta eylem yaptılar. Pakistan suçlandı. Eyleme katıldığı söylenen 2 Bangladeşli, Sicilya'da yakalandı. Liderlerinin Çeçenistan'a kaçma ihtimaline karşı Rusya ile görüşmelere başlandı.
Alın size globalizm!..* * *Ben globalizme inananlardanım.
Ancak son saldırı, globalizmi insanlığın ortak özgürlük ve refah arayışı değil sermayenin serbest dolaşım aracı olarak görenleri yıkmıştır.
Global çağın felaketi de global çapta yaşanıyor. Mavi gezegenimiz küreselleştikçe sadece doların değil, silahın ve suç örgütlerinin dolaşımını da yaygınlaştırıyor. Üstelik bu yeni dünyanın muhalifleri, siber çağın tüm olanaklarını kullanıyorlar.
Önceki gün internetten gelen bir postada Taksim'i kana bulayan canlı bomba Uğur Bülbül'ün "Bu görevi kendisine veren partisine teşekkür mesajı" vardı. Mesajın altında ise, bu postanın gönderilmesine aracılık eden servis sağlayıcının iki satırlık bir reklamı yer alıyordu:
"ABD'ye terör