Çarşaflılar da değişiyor

18 Ağustos 2001

Daha birkaç yıl "nce bizzat ülkenin başbakanının orduevindeki resmi kutlamalara türbanlı eşini g"türemediği düşünülürse, bikinili kızların buyur edildiği Laila' ya çarşaflıların alınmamasına şaşmamalı...Denilecektir ki, "Her şeyin bir yeri var: Nasıl yaylaya mini etekle gidilmezse, Laila'ya da çarşafla gidilmez." Ama unutmamalı ki, giyim adabı da statik kurallara bağlı değil; d"nemlerle değişiyor. Değişmeyen şu:Kıyafet her d"nem zengini yoksuldan, efendiyi kuldan, amiri memurdan ayırmaya yarayan bir kimlik belgesi, bir statü simgesi işlevi g"rüyor. O yüzden de farklı kıyafetler içinde kamplaşmak yerine bu simgelerin anlamını ç"zmek gerekiyor.* * * Çarşaflı Arap kılığındaki Milliyet muhabirlerinin Laila'ya sokulmaması sürpriz değil. Bu ambargo zaten kamu kuruluşlarından üniversitelere kadar pek çok yerde uygulanıyor. "Şehir ahalisinden bazı yaramaz avratlar halkı baştan çıkarmak kastıyla sokaklarda süslü püslü gezmeye, kefere avratlarını taklit ederek serpuşlarına acayip şekiller yapmaya başlamışlardır. Bundan b"yle sokaklarda b"yle g"rülürlerse alenen süsleri yırtılacak, bir daha yaparlarsa taşraya sürüleceklerdir" Lakin hayat, "yaramaz avratlar" lehine gelişti.Bu

Yazının Devamı

Çarşaflılar da değişiyor

18 Ağustos 2001


<#comment>Çarşaflı Arap kılığındaki Milliyet muhabirlerinin Laila'ya sokulmaması sürpriz değil. Bu ambargo zaten kamu kuruluşlarından üniversitelere kadar pek çok yerde uygulanıyor.
Daha birkaç yıl önce bizzat ülkenin başbakanının orduevindeki resmi kutlamalara türbanlı eşini götüremediği düşünülürse, bikinili kızların buyur edildiği Laila'ya çarşaflıların alınmamasına şaşmamalı...
Denilecektir ki, "Her şeyin bir yeri var: Nasıl yaylaya mini etekle gidilmezse, Laila'ya da çarşafla gidilmez."Ama unutmamalı ki, giyim adabı da statik kurallara bağlı değil; dönemlerle değişiyor. Değişmeyen şu:
Kıyafet her dönem zengini yoksuldan, efendiyi kuldan, amiri memurdan ayırmaya yarayan bir kimlik belgesi, bir statü simgesi işlevi görüyor. O yüzden de farklı kıyafetler içinde kamplaşmak yerine bu simgelerin anlamını çözmek gerekiyor.

* * *

Yazının Devamı

Balkent modeli

16 Ağustos 2001

"Balgat veya Bilkent tercihi". Yazıda partinin Balgat'ta değil, Bilkent'te kurulduğu vurgulanıyordu.Balgat, Ankara'nın eski gecekondu b"lgesi... Ama asıl "nemlisi Erbakan'ın evinin bulunduğu semt...Bilkent ise başkentin en yeni, en modern yüzü... Bir üniversite kampüsü... Bir tüketim vadisi...* * * Yeni Şafak, AK partinin kuruluşunu manidar bir başlıkla duyurdu: "Balkent" li demek daha doğru...İkisinden de "ğeler barındırıyor, ama bu "ğeler uyumlu bir sentezle bir araya getirilmiş değil, hiçbir estetik kaygı g"zetilmeksizin birbiri üzerine gelişigüzel yapıştırılmış, derme çatma bir "kolaj" izlenimi veriyor.Bir zamanlar cennetin anahtarını vaat eden harekete, cennetin adresini Amerika olarak g"steren bir filmden müzik...Argoda "meme" anlamına gelen bir cisimden amblem...Biraz Voltaire biraz Blair... Biraz taşra biraz şehir...Az Atatürk, az İslam... Bolca bıyık, biraz türban...* * *Doğrusu Balgat çizgisi, "yenilikçiler" den daha "zgün bir hareketti.Yaşam tarzı, sorunları algılayışı, ç"züm "nerileri kendince bir bütünlük içeriyordu. Son d"nemde zuhur eden "Boyunda Versace kravat, ayakta Mahmutpaşa terlik" g"rüntüsüne rağmen, kitlesel karşılığı olan bir iddiası ve

Yazının Devamı

Balkent modeli

16 Ağustos 2001


<#comment>Yeni Şafak, AK partinin kuruluşunu manidar bir başlıkla duyurdu:
"Balgat veya Bilkent tercihi".Yazıda partinin Balgat'ta değil, Bilkent'te kurulduğu vurgulanıyordu.
Balgat, Ankara'nın eski gecekondu bölgesi... Ama asıl önemlisi Erbakan'ın evinin bulunduğu semt...
Bilkent ise başkentin en yeni, en modern yüzü... Bir üniversite kampüsü... Bir tüketim vadisi...

* * *

Yazının Devamı

Tanrı'nın g"ktaşları

14 Ağustos 2001

Dev aynasının karşısında oturmuş elindeki taşlarla oynuyordu.Yine b"yle sıkıntılı bir anında yarattığı insanoğlu, başlıbaşına sıkıntı vesilesi haline gelmişti.Kulları aşağıda yoksul, yalnız ve mutsuzdu.Acı çekiyor, kan d"küyor, eziyor, "ldürüyorlardı. Sevgiden ziyade nefret kusuyor, sevaba değil günaha sarılıyorlardı.Şeytan, zulmün bayrağını dikmişti yerküreye... "Bıktım" diye mırıldandı Kainatın Efendisi, "...yoruldum asırlardır aynı filmi g"rmekten! Bilseniz kaç nesilde b"yle kaç savaş, kaç yangın izledim ben". Kederle avucunda çevirdiği taşları, yerküreye doğru attı.Taşlar, karanlıkta alevli ışıklar saçarak süzüldü aşağı...* * * ™nceki gece, kutsal katında sıkkındı Tanrı... Kainatın ışıkla dansı başlamıştı.Bu ışıltılı "yıldız yağmuru" na türlü çeşit manalar vehmettiler.Toprağa yan yana uzanıp g"zlerini g"kyüzüne diktiler ve kayan her yıldız için ayrı dilek tuttular: "Sevdiğime kavuşayım" dedi biri, "Yoksulluktan kurtulayım" diye yalvardı "teki...G"kyüzünün "taş yağmuru" nu, yeryüzü "dilek yağmuru" ile yanıtladı sanki: "Acı çekmeyeyim", "Yalnız kalmayayım", "Mutsuz olmayayım".* * * Acı acı güldü Tanrı yukarıda... "Ah kullarım" dedi, "Buradan ne kadar da zavallı

Yazının Devamı

Tanrı'nın göktaşları

14 Ağustos 2001


<#comment>Önceki gece, kutsal katında sıkkındı Tanrı...
Dev aynasının karşısında oturmuş elindeki taşlarla oynuyordu.
Yine böyle sıkıntılı bir anında yarattığı insanoğlu, başlıbaşına sıkıntı vesilesi haline gelmişti.
Kulları aşağıda yoksul, yalnız ve mutsuzdu.
Acı çekiyor, kan döküyor, eziyor, öldürüyorlardı. Sevgiden ziyade nefret kusuyor, sevaba değil günaha sarılıyorlardı.
Şeytan, zulmün bayrağını dikmişti yerküreye...

Yazının Devamı

Anadolu adını değiştiriyor

12 Ağustos 2001

İsim var, istikbale yazılı bir mektuptur; "Kader" dir veya "Kısmet"... Kimi isim ezer sahibini, "İsyan" dır ya da "Onur"; hakkını verebilmek bir "mür ister.Kimi, boş bir gergeftir; nakşını sahibi işler.* * *Adlarımızın tarihi, aynı zamanda ümitlerimizin, ihtiraslarımızın, zaferlerimizin, yenilgilerimizin tarihidir.Ne yaşadıysak, ne yaşayamadıysak, bizden sonrakilerde nelerin yaşamasını istiyorsak, onu bir dua gibi fısıldarız yeni doğmuş bebenin kulağına... "Savaş" deriz, "Barış" deriz, "Hicran" deriz. Kemal Zeki Gençosman "Türk İsimleri S"zlüğü" nün "nsüzünde "Eski Türkler, ismin insan için bir yazgı olduğuna inanırlardı" der; "Çocuğun adıyla, alınyazısı arasında paralellik olduğu varsayılırdı". Bu yazgıyı değiştirebilmek için kimi zaman, çok yaşamayan bebelerine "Yaşar", "Dursun" gibi adlar takıp Azrail'i kandırmaya çalışmışlar; kimi zaman "Kemal", "İsmet", "Enver" diye adlandırıp büyük adamların yazgısına ortak etmeye alışmışlardır.* * *Bugünlerde değişik b"lgelerin nüfus müdürlüklerinden sızan haberler "dipten gelen bir değişim dalgası" nın taze kokusunu taşıyor bize...İlk haber Karadeniz'dendi.İstatistiklere bakılırsa "Temel - Fadime" fıkralarının

Yazının Devamı

Anadolu adını değiştiriyor

12 Ağustos 2001


<#comment>İsim var, daha kundakta çizer geleceğinizi, hayatınızın yönünü belirler, "Acar"dır mesela, "Ulaş" ya da "İffet"...İsim var, istikbale yazılı bir mektuptur; "Kader"dir veya "Kısmet"...Kimi isim ezer sahibini, "İsyan"dır ya da "Onur"; hakkını verebilmek bir ömür ister.
Kimi, boş bir gergeftir; nakşını sahibi işler.

* * *

Adlarımızın tarihi, aynı zamanda ümitlerimizin, ihtiraslarımızın, zaferlerimizin, yenilgilerimizin tarihidir.

Yazının Devamı