"Bir yabancı hükümetin Oxford'a bunu yapmasına izin verir miydik?" Bu kışkırtıcı sorunun altındaki uzun makale ş"yle başlıyordu: "Biri size tarihi Oxford kentinin baraj sularına g"müleceğini, halkın işinden ve arazisinden olacağını, üstelik bu projenin yabancı bir hükümetçe finanse edileceğini s"ylese şok olmaz mıydınız? 21. yüzyılda bunun olabileceğine inanmayabilirsiniz ama bu, Hasankeyf'te yaşayanlar için gerçek..."* * * Yılda 3.8 milyar kilowatsaat enerji üretecek Ilısu Barajı ve onun suları altında kalacak antik Hasankeyf, bugünlerde Londra'nın gündeminde...Çünkü 183 k"yden 78 bin insanı g"çe zorlayacağı gibi bir ortaçağ kentini de suya boğacak barajı, İngiliz hükümetinin vereceği 200 milyon poundluk krediyle bir İngiliz firması yapacak.Kimi insan hakları ve çevre "rgütleri ile Ali McGraw, Harold Pinter gibi sanatçı ve yazarların yürüttüğü kampanyaya, barajın yapımından etkilenecek Suriye ve Irak'ın lobi faaliyeti de eklenince Ilısu, birden "nem kazandı.Daha "nce İsveç, projenin tartışmalı olduğunu g"rüp kredi vermekten vazgeçmişti. Blair hükümeti ise muhalefete rağmen projeyi sahiplenmekte diretti.Ancak bu ay ortaya çıkan birkaç gelişme Hasankeyf' e kurtuluş ışığı
<#comment>#comment>İngiliz Daily Telegraph gazetesinin cumartesi ilavesinin kapağında, Oxford'u sular altında gösteren bir fotomontaj vardı geçen hafta... Başlıkta da şu soru:
"Bir yabancı hükümetin Oxford'a bunu yapmasına izin verir miydik?"Bu kışkırtıcı sorunun altındaki uzun makale şöyle başlıyordu:
"Biri size tarihi Oxford kentinin baraj sularına gömüleceğini, halkın işinden ve arazisinden olacağını, üstelik bu projenin yabancı bir hükümetçe finanse edileceğini söylese şok olmaz mıydınız? 21. yüzyılda bunun olabileceğine inanmayabilirsiniz ama bu, Hasankeyf'te yaşayanlar için gerçek..."* * *Yılda 3.8 milyar kilowatsaat enerji üretecek Ilısu Barajı ve onun suları altında kalacak antik Hasankeyf, bugünlerde Londra'nın gündeminde...
Çünkü 183 köyden 78 bin insanı göçe zorlayacağı gibi bir ortaçağ kentini de suya boğacak barajı, İngiliz hükümetinin vereceği 200 milyon poundluk krediyle bir İngiliz firması yapacak.
Kimi insan hakları ve çevre örgütleri ile Ali McGraw, Harold Pinter gibi sanatçı ve yazarların yürüttüğü kampanyaya, barajın yapımından etkilenecek Suriye ve Irak'ın lobi faaliyeti de eklenince Ilısu, birden önem kazandı.
Ben internette g"rüp haberdar oldum. İnterjigolo, kadın müşterilerine 4 tür hizmet vaat ediyor: Gecelik ve saatlik partnerlik hizmetlerinden yararlanabilmek için metropollerde 3 saat, diğer kentlerde 1 gün "nceden haber vermek gerekiyor. Erkek striptiz showlarıyla, erotik dansta deneyimli personel, "zel ışık düzeni ve "fantezilere uygun kostümler içinde" (polis, denizci, zorro vs.), size "buram buram erotizm kokan heyecanlı dakikalar" yaşatıyor. Kavalyelik ve bodyguard hizmetleri, yalnız kadınlara, "zel davetlerde kavalye tedarik ediyor.Ve nihayet çılgın ev partilerinde 5 yakışıklı, "zel bir mekanda, en az 4 kişilik gruplara sabaha kadar "tabusuz hizmet" sunuyor.* * * Pardon ama, siz Türkiye'nin ilk erkek striptiz show organizasyonunun 1999 krizinde kurulduğunu biliyor muydunuz? "- Düşüş oldu, ama kriz yaşamadık" dediler.Bir düğüne 50 bin dolarlık tek taş hediye gidebiliyordu hala...Türkiye'de satışa sunulan 41 otomobil markasından 40'ının satışı krizle düşerken 1'i satışını 3'e katlamayı başardı. Hangisi dersiniz? Ferrari!.. Fiyatı; 500 milyar lira...* * *Haşa, kimsenin varlığında veya eğlencesinde g"züm yok. šstelik severim de eğlenceyi... Malum, "zenginin parası
Geçen hafta sonu Londra'da "nemli olduğu kadar yorucu bir toplantının ardından Camden Town'da bir diskoda aldık soluğu...G"rkemli bir tiyatro binasında kurulmuş olan Camden Place, konuklarını bir bilim kurgu filmi atmosferiyle karşılıyor. Sanki "büyük savaş" bitmiş ve yerle bir olan dünya, barbarların eline geçmiş gibi... Güzelim salon, şık localar, merdivenler belden yukarısı çıplak oğlanlar ve afrodizyak kızlarla dolu. Sahnedeki DJ, monoton, armoniden yoksun, duygusuz bir müzikle sallıyor karanlık salonu... Parmak aralarındaki fosforlu çubuklarla kendilerini müziğin ritmine kaptıran sarhoş gençler dijital bir puta tapar gibi yeknesak dans ediyorlar.Saniyede 2 vuruş hızıyla insanın doğal kalp ritmini katlamayı vaat eden "Techno", dijital teknoloji çağının gündelik temposunu geceye taşıyor. Bu tempo, pistte elden ele gezen uyuşturucuların ve extacy türü uyarıcıların da katkısıyla sabaha dek sürüyor.Çıkışta Londra, yolda patlatılan bira şişeleri, parçalanan vitrin camları, ambulans ve polis sirenleriyle uyandırılıyor, derin "imparatorluk rüyası" ndan...* * * New York Times, Laila'dan izlenimler yazıp sosyal sonuçlar çıkarır da ben bunun intikamını almaz mıyım? İngiltere -
<#comment>#comment>
New York Times, Laila'dan izlenimler yazıp sosyal sonuçlar çıkarır da ben bunun intikamını almaz mıyım?
Geçen hafta sonu Londra'da önemli olduğu kadar yorucu bir toplantının ardından Camden Town'da bir diskoda aldık soluğu...
Görkemli bir tiyatro binasında kurulmuş olan Camden Place, konuklarını bir bilim kurgu filmi atmosferiyle karşılıyor. Sanki "büyük savaş" bitmiş ve yerle bir olan dünya, barbarların eline geçmiş gibi... Güzelim salon, şık localar, merdivenler belden yukarısı çıplak oğlanlar ve afrodizyak kızlarla dolu. Sahnedeki DJ, monoton, armoniden yoksun, duygusuz bir müzikle sallıyor karanlık salonu... Parmak aralarındaki fosforlu çubuklarla kendilerini müziğin ritmine kaptıran sarhoş gençler dijital bir puta tapar gibi yeknesak dans ediyorlar.
Saniyede 2 vuruş hızıyla insanın doğal kalp ritmini katlamayı vaat eden"Techno", dijital teknoloji çağının gündelik temposunu geceye taşıyor. Bu tempo, pistte elden ele gezen uyuşturucuların ve extacy türü uyarıcıların da katkısıyla sabaha dek sürüyor.
Ancak Londra'nın ikliminden daha da şaşırtıcı olan şey; gündemi...Perşembe günü ABD Başkanı George Bush Londra'daydı. Lakin ertesi gün, bu ziyaretin haberi itibarlı Guardian gazetesinin ancak 9. sayfasına girebildi. Çünkü cuma gazetelerinin ilk sayfalarına, BBC dahil bütün televizyonların haber bültenlerinin ilk sıralarına ve metroların sohbet konularının başına bir skandal gelip yerleşmişti: Lord Archer' ın seks skandalı...* * * 45 derecelik cehennemi güneş altında kavrulan bir Akdeniz kasabasından 19 derecede sırılsıklam ıslanan İngiliz başkentine gelince şaşırıyor insan... Aynı zamanda 80'lerin ortalarında Thatcher d"neminde Muhafazakar Parti'nin Genel Başkan yardımcılığını yapmış ve "lord" unvanı almış bir politikacı...Kuzey Irak Kürtlerinin g"çü sırasında BBC'de yaptığı bir programla bir gecede 57 milyon pound yardım toplayıp, bunun yarısını "kaybetmesi" yle tanınıyor. Lord Jeffrey Archer' ın "yküsü 9 Eylül 1986 geceyarısı başladı. İngiliz politikacı saat 00.45'te bir otelde Monica adlı bir fahişeyle - Kamer Genç' in tabiriyle "çiçek sulama" dan d"nerken - g"rüldü.2 hafta sonra İngiliz bulvar gazetesi News of the World, Monica' nın, Lord adına verilen parayı
<#comment>#comment>
45 derecelik cehennemi güneş altında kavrulan bir Akdeniz kasabasından 19 derecede sırılsıklam ıslanan İngiliz başkentine gelince şaşırıyor insan...
Ancak Londra'nın ikliminden daha da şaşırtıcı olan şey; gündemi...
Perşembe günü ABD Başkanı George Bush Londra'daydı. Lakin ertesi gün, bu ziyaretin haberi itibarlı Guardian gazetesinin ancak 9. sayfasına girebildi. Çünkü cuma gazetelerinin ilk sayfalarına, BBC dahil bütün televizyonların haber bültenlerinin ilk sıralarına ve metroların sohbet konularının başına bir skandal gelip yerleşmişti:
Lord Archer'ın seks skandalı...
Parris yalanlasa da bu Türkiye açısından utanç verici bir tablo... šstelik Kemal Derviş' i de Amerikan yardımının paratoneri konumunda bir misyoner durumuna sokan talihsiz bir g"rüntü... Durum bana, bir süre "nce Osmanlı'nın kuruluş sürecini araştırırken rastladığım ilginç bir makaleyi anımsattı.* * * Amerika'nın eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris' in Türkiye gezisinde "Derviş yoksa para da yok" anlamına gelen bir mesaj verdiğini yazıyordu "nceki gün Serpil Yılmaz... Barkan bu başlık altında Selçuk - Bizans sınırlarında yaşayan küçük bir uç beyliğinin nasıl olup da kısa zamanda tarihin seyrini asırlarca değiştirecek bir imparatorluk haline geldiğini araştırıyor.Araştırmaya g"re Osmanlı'nın kuruluş devirlerinde Anadolu'ya akınlar halinde g"çen kabilelerin "ncü birlikleri "misyoner dervişler" di. (Malum; "kemale" ermek için zahmet çeken ulu kişilere "derviş" deniyor. Barkan onları "İslam ş"valyeleri" diye adlandırıyor).Bu dervişler, sınır boylarındaki tenha topraklara bir nevi "Türk manastırları" denilebilecek zaviyeler kurmuşlardı. Ordudan "nce o topraklara yerleşen dervişler, her biri bir kültür merkezi gibi çalışan bu zaviyelerde yerel ahaliyi sosyal telkin ile