<#comment>#comment>İran'ın devrik kraliçesi Farah Diba'nın intihar eden 31 yaşındaki kızı Leyla'ya yazdığı mektubu okudum.
"Benim güzel prensesim" diye başladığı son mektup, "Acımasız bir kaderin çocuğu Leyla'ya" ithaf edilmişti.
Diba, mektuba kızının onu bıraktığı yerden, yani intihar haberini alışından başlıyor, sonra geriye doğru gidip, Tahran'da 4 çocuğun en küçüğü olmanın fütursuzluğuyla babasının ofisine dalışını anımsıyordu.
Ardından İran'da esen devrim rüzgarı Şah Rıza Pehlevi'yle ailesini Amerika'ya savurmuştu. Leyla 9 yaşında sürgünü, 10'unda babasızlığı tatmıştı. Yapayalnızdı. Hangi ülkeye ait olduğunu çözememişti bir türlü... Zirveden zemine düşmüştü.
"Hem çok kırılgan, hem çok güçlü"ydü. Ancak gücü, kırılganlığını taşımayıverdi bir gün...
Londra'da Leonard Oteli'nin suitinde ölü bulundu.
"- Doğru" diye güldü Türmen, "Türkiye'nin bizim mahkemeden daha hızlı gittiği bir gerçek". Sonra Ahmet, Avrupa Konseyi'nin 43 üyesinden herhangi birinin AİHM'ye parti kapatma davası getirip getirmediğini sordu:Cevap "Türkiye farkı" nı ortaya koydu: "- 1950'lerde Alman Komünist Partisi'nin kapatılması davası vardı. Ondan beri Türkiye dışında parti kapatma davası gelmedi".* * * Günün esprisini CNN Türk' te Ahmet Sever patlattı. Kriter programında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AiHM) Türk yargıcı Rıza Türmen' i konuk ederken "Sayın Türmen" dedi, "Anayasa Mahkemesi'nin hızına yetişemiyorsunuz. Siz Refah'ın kapatılma davasını sonuçlandırmadan, onlar Fazilet'i de kapatmış oluyor." Fazilet hakkında "Refah'ın devamıdır" kararı çıksa ve Refah davası Avrupa'dan d"nse ortalık karışabilirdi. Anlaşılan yüksek yargıçlar bunu da g"z "nüne alıp "devam" dan değil, "odak" tan mahkumiyet verdiler.G"rünen o ki, yargılamada buna benzer pek çok ayrıntı düşünüldü. "Kapatırsak siyaset nasıl etkilenir? İyi saatte olsunlar ne der? Kaç milletvekilliği düşerse ara seçim olur? Olmaması için kaçını düşürmek gerekir? Kararı ne gün açıklarsak ekonomi etkilenmez? Saat kaçta açıklarsak borsa
<#comment>#comment>Günün esprisini CNN Türk'te Ahmet Sever patlattı. Kriter programında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AiHM) Türk yargıcı Rıza Türmen'i konuk ederken "Sayın Türmen" dedi, "Anayasa Mahkemesi'nin hızına yetişemiyorsunuz. Siz Refah'ın kapatılma davasını sonuçlandırmadan, onlar Fazilet'i de kapatmış oluyor.""- Doğru" diye güldü Türmen, "Türkiye'nin bizim mahkemeden daha hızlı gittiği bir gerçek".Sonra Ahmet, Avrupa Konseyi'nin 43 üyesinden herhangi birinin AİHM'ye parti kapatma davası getirip getirmediğini sordu:
Cevap "Türkiye farkı"nı ortaya koydu:
"- 1950'lerde Alman Komünist Partisi'nin kapatılması davası vardı. Ondan beri Türkiye dışında parti kapatma davası gelmedi".* * *
Anayasa Mahkemesi'nin FP kararını verirken, AİHM'deki RP davasının muhtemel sonucunu hesaba kattığı anlaşılıyor.
Fazilet hakkında "Refah'ın devamıdır" kararı çıksa ve Refah davası Avrupa'dan dönse ortalık karışabilirdi. Anlaşılan yüksek yargıçlar bunu da göz önüne alıp "devam"dan değil, "odak"tan mahkumiyet verdiler.
Görünen o ki, yargılamada buna benzer pek çok ayrıntı düşünüldü.
Bir otobüs durağında poşetlerle beklerken, rastlaşırsınız aniden... "- Bu o..." diye içiniz titrer. Bir zamanlar yüreğinizi yakan aşık, sarkmış g"beği, ağarmış saçlarıyla karşınızdadır... iki elinde iki çocuk... - Nasılsın?- iyiyim... Ya sen?...- Kızın amma da büyümüş... Benim de var 10 yaşında...- Annen, baban?...- Babamı kaybettik. Annem hasta...- Mutlu musun? Sessizlik... - Telefonumu vereyim, ararsın belki... İki yanakta iki masum buse; biri eski sevgiliye, diğeri onunla birlikte yitip giden maziye... "- Kimdi o amca anne?.." Yüreğinizde belli belirsiz bir iç çekme ve aklınızda hınzır bir soru işareti: "Acaba?.." * * * ™yle tesadüfler vardır ya: Gerçi "yküleri, "nce haklı olarak bir "tıp rezaleti" olarak yansıdı Milliyet' in manşetine... Ancak Ayşegül Aydoğan' ın dünkü haberi en az ilki kadar hazindi:Polis memuru Ramazan Bey, "ğretmen Aliye Hanım' a 1954'te Karabük'te evlenme teklif etmiş. Annesine bakmak zorunda olduğundan kabul edememiş Aliye... Bir başkasıyla evlenmiş Ramazan... šç çocuğu olmuş, ancak Aliye' yi hep aklında, g"ğsünde saklamış. Gün gelmiş, eşi g"ğüs kanserine yenik düşmüş. Ailesi "3 çocukla bir başına baş edemezsin, evlen" diye tutturmuş. O da
<#comment>#comment>Öyle tesadüfler vardır ya:
Bir otobüs durağında poşetlerle beklerken, rastlaşırsınız aniden...
"- Bu o..." diye içiniz titrer. Bir zamanlar yüreğinizi yakan aşık, sarkmış göbeği, ağarmış saçlarıyla karşınızdadır... iki elinde iki çocuk...
- Nasılsın?- iyiyim... Ya sen?...- Kızın amma da büyümüş... Benim de var 10 yaşında...- Annen, baban?...- Babamı kaybettik. Annem hasta...- Mutlu musun?Sessizlik...
- Telefonumu vereyim, ararsın belki...İki yanakta iki masum buse; biri eski sevgiliye, diğeri onunla birlikte yitip giden maziye...
"- Kimdi o amca anne?.."Yüreğinizde belli belirsiz bir iç çekme ve aklınızda hınzır bir soru işareti:
Birinin g"zleri istikbale dikili;...diğeri maziden zerrece ders almamış gibi...15 yıllık kabustan uyanmış bitap bir hasta ilk Hakkari; yaraları hala kanasa da yüzü gülüyor.™bürü yılgın: İş arıyor, aş arıyor, şefkat arıyor.* * *Tepeden tırnağa ümide kesebilir bu şehirde insan... Veya "mrünce biriktirdiği cümle ümidi burada bırakıp gidebilir...."ylesine zengin; "ylesine bitkin...Hakkari - Van otoyolunda dura kalka koşturan bir arabada yazıyorum bu yazıyı... bir saat içinde 5. çevirme bu... 5. açılışı bagajın; kimliğin 5. yoklanışı... "Alıştık artık, aranmazsak yadırgarız" diyen şof"rümüz askerdeki 80 doğumlu oğlunu anlatıyor; "Olağanüstü hal çocuğu. Normal hayat g"rmedi hiç" diyor.Ama olsun!..Bir tesellisi var şimdi: Bulvar Caddesi'nde, Şahin Tepesi'nde geceyarısına kadar gezip oturabiliyorlar artık... Gece, kayıt kuyutla da olsa arabayla şehirden çıkabiliyorlar. "šstelik bu pazar Berçalan'a pikniğe gideceğiz" diyor.Berçalan, cennet yaylası Hakkarilinin; 15 yıldır girilemeyen düş ülkesi... İlk kez bu yılki festivalde açılacaktı bu cennetin perdesi...Şof"rümüz Hakkari'ye d"nünce "ğrendi ki; Alay komutanı yasaklamış pikniği...Maalesef bu pazar, ikinci Hakkari yendi birinciyi...* *
<#comment>#comment>İki Hakkari var:
Birinin gözleri istikbale dikili;
...diğeri maziden zerrece ders almamış gibi...
15 yıllık kabustan uyanmış bitap bir hasta ilk Hakkari; yaraları hala kanasa da yüzü gülüyor.
Öbürü yılgın: İş arıyor, aş arıyor, şefkat arıyor.
Başkan günlük rapor istiyor. Süper gücün emperyal çıkarları için yapılacak işler arasında bir sürü karanlık iş var: Latin Amerika'da muhalif lidere g"z dağı saldırısı, Balkanlar'da iç savaş tahriki, Kudüs'te provokasyon eylemi... "- Ya Türkiye" diye soruyor başkan; "- Onlara bir şey yapmaya gerek yok" diye omuz silkiyor ilgili b"lümün sorumlusu: "...kendi hallerine bıraksak, onlar kendi kendini yok ediyor zaten..." * * *Bazı nahoş eylemlerden sonra "Provokasyon kokuyor" dendiğinde hep b"yle komik sahneler gelir aklıma... Türkiye'yi parçalamak amacıyla provokasyon yapmasından korktuğumuz yabancı "rgütlerin, kendi "yaratıcılığımız ve üretkenliğimiz" karşısında hayrete düşüp ülkemizle ilgilenen birimi feshettiklerini ya da kendimize çok zarar vermeyelim diye yardıma niyetlendiklerini düşünürüm.Bizim gizli servis ajanlarıyla tahrik edilmeye, içeriden b"lünmeye, birbirimize düşürülmeye filan ihtiyacımız yok.Kendimizi paralamakta mahiriz.Biz bir Casa'sı düşmüşken ertesi gün ikinci Casa'yı kaldırıp düşürebilmiş bir ırkın ahvadıyız.Bir uçağın trenle çarpışmasına bile şahit olmuştur yollarımız...O yüzden tam siyasi sistem krize girmişken, ekonomi ç"kmüşken, Türkiye Avrupa