28 yıl sonra Meclis’te...

20 Nisan 2010

Dün saat 13.00’te gong çalıp da Meclis, Anayasa maratonuna başladığında ortam sakin görünüyordu.
Beyaz mermer zemin üzerine yayılmış ceylanları akla getiren koltuklar genelde boştu. Sonra lacivert-siyah çoğunluk, zil sesiyle sınıfa giren talebeler gibi geldi. Ama kürsüde konuşanlara ilgisiz, kendi aralarında sohbet ettiler.
Türkiye’nin kaderini değiştirecek bir yargı devrimine imza atacaklarmış havasında değillerdi.
İlk konuşmacı “Dikkat! Taktik savaşları başlıyor” dedi.
Öyle de oldu.
Partilerin başkomutanları henüz gelmemişti. Öncüler, usul tartışmasında kıyasıya mücadele edip müzakereyi geciktirmeyi başardılar.
* * *

Yazının Devamı

Asıl polise açılım yemeği lazım

19 Nisan 2010

Şarkıcılar, besteciler, oyuncular, yönetmenler, yazarlar... Açılım kampanyası için hepsinin desteğine ihtiyaç var.
Onlar ikna olursa, şarkılarında, dizilerinde, filmlerinde, yazılarında mevzuu ele alıp kamuoyunu açılıma inandırabilirler.
Ve bu, kuşkusuz ki siyasetçilerin konuşmalarından çok daha etkili olur.
* * *
Buraya kadar her şey iyi de, Başbakan yazarlarla yemekte demokratikleşmeden, özgürlüklerden, açılımdan, “sadece fikirlerinden, yazılarından dolayı hedef olanlar”dan söz ederken, dışarıda polislerin “fikirlerinden dolayı hedef olan” Ahmet Türk’ü koruyamaması, önlem almaması, saldırıyı seyretmesi “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” dedirtmiyor mu?
Sadece geçen haftanın haberlerine bakalım:
Geçen pazar üniversite sınavını protesto eden gençlere polisin sert müdahalesi kameralara yansıdı. Valilik “orantısız güç kullanımı”yla ilgili soruşturma başlattı.

Yazının Devamı

Mutluluk çubuğu

18 Nisan 2010

Geçen haftanın sadece bir gününden
3. sayfa haberleri aktaracağım. İnanması zor, ama hepsi 9 Nisan
2010 tarihli gazetelerde yayımlandı.
İşte bir cuma gününden, her biri bir film konusu insan ve insanlık manzaraları:

Diyarbakır, Maraş, İzmir
18 yaşındaki Selman Diyarbakır’da kendini iple tavana asmış. Amcası Saffet eve girip yeğenini son anda ipten kurtarmış. Hastaneye götürmek üzere ambulansa bindirmiş. Yolda Selman’ın kalbi iki kez durmuş. Ambulanstaki doktor Ersin onu iki kez hayata döndürmüş. Onlar arkada kalp masajı yaparken ambulansı kullanan Ahmet, karayolunda ilerleyen ve hiçbir lambası yanmayan bir traktöre çarpmış.

Yazının Devamı

Dış ses, iç ses

17 Nisan 2010

“Değerli katılımcılar, Öncelikle İtalyan meslektaşıma ve beraberindeki heyete ‘Türkiye’ye hoş geldiniz’ demek istiyorum.”
“Ben konuşmaya başladım, utanmadan hala bu kadının fotoğrafını çekip duruyorlar. ‘Dünyanın en seksi bakanı’ymış. Hıh! Dikkat çekmek için ben de soyunup şov kızı mı olmalıydım? Neyse ki bizim Başbakan’ın bakan seçmek için farklı kıstasları var.”
* * *
“21’inci yüzyılda demokrasiden bahsediyorsak mutlaka toplumsal cinsiyet eşitliğine değinmemiz gerekir.
Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, insan hakları ve demokrasi için ciddi bir engeldir.”
“Şu cinsiyet meselesine hiç girmese miydim? Gerçi ben ayrım yapmıyorum ki, kadın-erkek ayırmadan bütün eşcinsellerin hasta olduğunu söylüyorum. O anlamda eşitlikçi sayılırım.
“Şu arkada oturanlar ters ters bakıyor. Hasta olmasın onlar? Aaaa evet, hasta gibiler valla; bi münasebetsizlik yapmasalar bari elin bakanının yanında...”

Yazının Devamı

Türk kadını hiç tanımadığı erkeğe “Merhaba” der mi?

15 Nisan 2010

Bayıldım bu gerekçeye: Leman Sam’ın “Anladım” şarkısı şöyle başlar:
“Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe/ sırf sana benziyor diye/ usulca sokulup/ ‘Merhaba’ dedim”.
Şarkı TRT denetimine girmiş. Denetim “Olmaz” demiş.
Neden?
“Türk kadının tanımadığı hiçbir erkeğe selam vermeyeceği, şarkının Türk kadının ahlakını bozduğu gerekçesi ile...”
* * *
Harika değil mi?

Yazının Devamı

Baykal çikolatayı ısırdı, içindeki hap ortaya çıktı

13 Nisan 2010

Yiğidi öldür, hakkını ver. Birçok yaklaşımını eleştirdiğimiz CHP nihayet akıllıca bir öneri yaptı:
Anayasa değişikliği konusunda usta işi bir manevrayla AKP’nin oyununu bozdu.
Neydi oyun?
Kimsenin hayır diyemeyeceği bazı demokratikleştirici düzenlemelerin arasına hayli tartışmalı maddeleri katmak...
Böylece asıl amacı, kutsal amaçlar ardına saklamak...
Doktorların küçük hastalara yaptığı gibi, “hap”ı çikolatayla kaplayarak yutturmak...
AKP böylece “Bakın, ben Anayasa’yı demokratikleştirmeye çalışıyorum. CHP engelliyor” tezini savunabilecek, paket Anayasa Mahkemesi’nden dönerse de “O zaman seçime gidelim, halk karar versin” diyebilecekti.

Yazının Devamı

Anadolu nasıl eğleniyor?

12 Nisan 2010

Hürriyet’te Onur Baştürk ilginç bir yazı dizisine imza attı. İstanbul-Bodrum-Çeşme’ye sıkıştırılan gece hayatını Anadolu’da gözledi. İzlenimleri şöyle:
Konya’da eski Etiler şarkıcılarının taklitleri yaygınmış.
Pavyonlar kenti Adana’nın yeni gençliği kendi Reina’sını yaratmış; “Gossip Girl” dizisindeki türden ilişkiler yaşıyormuş.
Trabzon, DJ müziğine yeni yeni alışıyormuş.
Gaziantep’teki son model alışveriş merkezi ve Etiler kopyası “Eller havaya” mekânı şaşırtıcıymış.
Diyarbakır’daki gece kulübünde sisler içinde yabancı popla dans eden gençler artık çılgınca eğlenmek istiyormuş.
Baştürk’ün yazdıklarından şu izlenimi edindim:

Yazının Devamı

Hayata ve ölüme dair

11 Nisan 2010

Yurtdışında yaşayan, nicedir görmediğim bir arkadaşım anlattı:
Önceki yıl kanser şüphesiyle hastaneye gitmiş, muayene olmuş. Ciddi bir şey olabileceği anlaşılınca daha ayrıntılı tetkiklere girişilmiş.
Doktor kaygılıymış. Ama tetkik sonuçları çıkana dek bir şey söyleyemeyeceğini anlatmış.
Arkadaşım tehlikeli bir tümör olduğu izlenimi almış.
Ecelin kapıya dayandığı duygusuna kapılmış.
Derhal işinden ayrılmış.
Yıllardır rafa kaldırdığı hayallerini raftan indirmiş.

Yazının Devamı