Futbolun Sezer’leri nerede?

11 Nisan 2009

Çoğu zaman, siyasetin sporun sorunlarına duyarsızlığından, dönen entrikaların futbolu ve sporu çirkinleştirdiğinden şikayet ederiz.
Buna karşın sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olan örnek siyaset adamlarının varlığını pek umursamayız.
Dürüst yöneticilik anlayışından, siyaseti kendisi için değil, temsil ettiği kitle için yapmasından rahatsızlık duyanlarımız bile çıkabilir.
İşte Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Zeki Sezer...
29 Mart yerel seçiminde partisi beklenenin altında oy alınca “Başarısız oldum” dedi ve istifa edeceğini açıkladı.
Parti meclisi ve il başkanlarına hesap verip, bayrağı daha yukarılara taşıyacak yeni bir liderin gerekliliğine işaret etti.
Ya bizim kulüp başkanlarımız?

Yazının Devamı

Yüzleşme zamanı

6 Nisan 2009

Kimse bu saatten sonra ne Gökhan’a nasıl gol vuruşu yapılacağını öğretebilir, ne de Umut’a sırtı kaleye dönük iken topu nasıl kullanacağını. Üst düzey bir takımın forveti giderek bu becerilerini yitiriyorsa, yakaladığı pozisyonları acemice harcıyorsa, o takımın maç kazanması mümkün değil.
Orta alanı iki pas yapamıyor, oyunu kanatlara yaymak yerine fizik gücü zayıf olmasına rağmen rakiple boğuşmaya giriyor ve mücadelelerin çoğunu kaybediyorsa, eli-ayağı bağlanıyor demektir. İstanbul Belediyespor maçı dahil son dönemlerde hazırlık paslarıyla kaç pozisyon yaratıldı bir bakın. Kapalı savunmaları açacak kaç versiyon denendi sayın. Bir elin parmaklarını geçmez. Futbolu giderek gerileyen Selçuk mu? Teknik kapasitesi belli olan Hüseyin mi yapacak bu görevi? Biraz Colman çabalıyor, gününde ise Alanzinho yeteneklerini kullanmaya çalışıyor, o kadar.
Yanal’ın kaptanlık görevini verdiği Yattara’ya, “Bütün topları sen kullan” denmedi ise “Bu takımın solu sakat mı?” diye sormazlar mı.

Yazının Devamı

Son viraja girildi

5 Nisan 2009

Altı haftadır yenilmeyen ve son beş sınavında gol yemeyen bir takıma karşı maça üç forvetle başlamak, Sivassspor’un kazanma isteğinin en somut göstergesiydi.
Mehmet Yıldız - Kamanan ikilisine Tum’un vereceği destek ile Denizlispor savunmasının ezberini bozmayı planlayan Bülent Uygun, takımı iki farklı öne geçtikten sonra doğal olarak kontrollü oyunu tercih etti. Mehmet Yıldız ve Kamanan’dan beklediği performansı alamasa da, takım olarak Sivasspor’un sergilediği mücadele, kalan sekiz haftada şampiyonluk yarışından kolay kolay vazgeçmeyeceğinin göstergesi olarak Uygun’u memnun etmiştir diye düşünüyorum.
Liderin, Denizlispor’un ikinci yarıda kurduğu baskı karşısında gösterdiği direnç, zor görünen maçı kazanması açısından çok önemliydi. Maçın son bölümü hariç, ev sahibi takımın sol kanattan ısrarla geliştirdiği ataklarda Sylla’nın kademesinde çoğalarak rakibin atak başlatma çabalarına karşı alınan önlem ve orta alandaki üst düzey yardımlaşma takdire değerdi.

Yazının Devamı

Milli Takım, Fatih Terim’i kesmiyor mu?

4 Nisan 2009

Ligde görev yapan bir teknik adam, kupa ve hazırlık karşılaşmaları dahil yılda 50’nin üzerinde maç oynuyor.
Bu da kaba hesapla, haftada bir maç anlamına geliyor.
O teknik adam sezon içinde oyuncularıyla bire bir ilgileniyor, sorunlarını paylaşıyor.
Hem kendini geliştiriyor, hem de edindiği deneyim sayesinde takımının performansını yükseltmeye çalışıyor.
Her maçta birikimlerinin üzerine koyuyor. Başkalarına ders vermek yerine, hatalarından ders çıkarıyor.
Yeni şeyler öğreniyor, uyguluyor, daha iyisini yapabilmek için mesai harcıyor.
Ya bir milli takım hocası?

Yazının Devamı

Şaşırt bizi Bülent hoca!

28 Mart 2009

Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun, son haftalardaki eylemleri ve söylemleriyle bizi şaşırtmaya devam ediyor.
Önce Ankaraspor maçında kulübeyi tekmelemesini yadırgamış, sonra hakem Deniz Çoban ile girdiği diyaloğu eleştirmiştik.
Bülent Uygun’un hırsını, kazanma isteğini, zor koşullarda olanaksızı başarma azmini takdirle karşılıyorum.
“Kulübenin ruhsatı yoktu o yüzden yıktım” diye esprili yaklaşımının da yaptıklarından duyduğu pişmanlığın değişik bir ifade şekli olduğunu düşünüyorum.
Şu fikri de kabul edilebilir görüyorum; “Ankaraspor maçındaki patlaması, giderek motivasyonunu yitiren takımı ateşlemek içindi.  O tribünde otururken Sivasspor deplasmanda Ankaragücü’nü yendi. Beşiktaş gibi rakiple berabere kaldı. Şampiyonluk potasındaki yerini korudu.”
Yöntemler değişik, tarzlar farklı olabilir. Bülent hocanınki de böyle diyelim.
Gel gelelim önceki gün İzmir’de bir üniversite tarafından düzenlenen panelde yaptığı konuşma, sadece tarzının değil, olaylara ve topluma bakış

Yazının Devamı

Nasıl kazansın?

22 Mart 2009

Trabzonspor niçin kötü gidiyor, neden yeniliyor diye fazla kafa yormaya gerek yok. Futbol basit oyun, sorunun yanıtı da öyle.
Rakipleri bordo-mavili ekipten hep daha fazlasını yapıyor. Mücadele ediyor, az top kaybı yaşıyor, isabetli pas yapıyor, pozisyon buluyor ve bulduklarını değerlendiriyor.
Trabzonspor’un son altı maçına bakın. Deplasmanda Antalyaspor’u yendiği karşılaşmanın dışında, bunların biri hep eksik kalmış. Ya pozisyon bulmuş golü ‘es’ geçmiş, ya çok top kaybı yaşamış rakibe mahkum oynamış, ya da savunmasında hatalar yapıp kaderine razı olmuş.
Bu sezon şöyle eze eze, futbolun tüm gereklerini yerine getirerek kazandığı maç sayısı kaç? İki, bilemediniz üç. Ligin ikinci yarısında yitirdiği puan sayısı? Altı maçta 13! Söyleyin Tanrı aşkına şu tabloda nasıl şampiyonluktan söz edilsin?

Israr ede ede
Bakıyorsunuz Gaziantep takımına... Murat Ceylan ve İsmail diye iki tane genç var. Yaşları yirmi. Teknik direktörleri ihtiyaç duyduğunda koyuyor takıma, takır takır oynuyor ikisi de. Ya Trabzonspor’da? Barış, Ceyhun,

Yazının Devamı

MHK’nin suyu ısınmadı, fokurdadı!

21 Mart 2009

Futbol Federasyonu Başkanlığı’na seçildikten sonra Mahmut Özgener’e şöyle demiştim;
“Seni vezir ya da rezil edecek iki kurul var. Biri MHK, diğeri Disiplin Kurulu. Bunlar objektif davranamazlarsa, ağızınla kuş tutsan kimseye yaranamazsın.”
Tablo ortada.
Berbat geçen ilk yarının ardından gözler Özgener’in üzerindeydi.
Herkes “MHK’de bir operasyon yapacak mı?” sorusuna yanıt arıyordu.
Yapmadı Özgener. Hasan ağabeyinin emanetine (!) kıyamadı.
Hakem hatalarının faturasının siyaseten atanan kurula değil, doğrudan kendine kesileceğini bile bile frene bastı.

Yazının Devamı

Sadece Alanzinho

16 Mart 2009

Trabzon’un gol bölgelerindeki yetersizliği çok göze battı. Gökhan ve Umut’a hafta içinde yapılan terapinin fazla bir yararı olmadığı kesin


Alanzinho çabuk bir futbolcu. Topla çok kolay adam geçiyor. Hadi Galatasaraylı oyuncular Brezilyalıyı çözemedikleri için taktik faul yapıyor, bir anlamda Trabzonspor ataklarını başlamadan bitirmeye çalışıyor. Peki Yunus Yıldırım gibi deneyimli ve son haftaların formda hakemi nasıl oluyor da gözünün önünde yapılan bu faulleri göremiyor?
Galatasaray’ın beraberlik golü öncesi Alanzinho’ya yapılan müdahaleyi ‘es’ geçmesi, bir anlamda Yıldırım’ın maçın da önüne geçmesine neden oldu. Nitekim kafası “acaba” sorusuna takılı kalan Yıldırım’ın daha sonra verdiği kararların çoğu tartışıldı.
Peki hakemin kötü yönetimi Trabzonspor’un kaybettiği puanlar için mazeret olabilir mi? Asla. Hamburg maçı sonrası yorgun bir takım bekleyen bordo-mavili ekip hiç hesap etmediği bir dirençle karşılaştı.
Galatasaray; Sabri, Arda, Ayhan ve savunmada tek başına savaşan Emre Aşık ile ayakta kalmaya çalışırken, özellikle Selçuk, Tayfun ve Hüseyin’in kaptırdığı toplar tehlikeli birer hızlı hücuma dönüştü. Galatasaray’ın yaptığı hamleler hep bu kayıpların sonucuydu.

Yazının Devamı