Ersun Yanal’ın uzun zamandır ilk on birde düşünmediği Tayfun Cora ve 18 kişilik kadroya giremeyen Ferhat’ı sahaya sürerek başladı selefi Ahmet Özen değişime.
Bu sezon ikinci kez kulübede kalan Song ve hasta olduğu ileri sürülen Selçuk yoktu sahada. Ferhat sağ bekte, Tayfun stoperde, Serkan sol dışta alışılmışın dışında pozisyonlarda başladılar maça. Eski hocasına helallik vermemesi Giray’ın ancak son 15 dakikada şans bulmasına yaradı.
Hafta başında istifa eden Yanal’ın tek forvet tercihinin aksine hücum bölgesini Umut- Gökhan ikilisine teslim eden Ahmet Özen’in de geçen haftaki Sivasspor yenilgisinin faturasını savunmaya kestiği belliydi. Oyun içerisinde yaptığı değişiklikler de yaratılmaya çalışan farkın mesajlarıydı.
Peki kenar yönetimindeki revizyon, takımın performansına nasıl yansımıştı?
Öncelikle ilk yarım saatlik bölümü ayrı değerlendirmemiz gerek.
5. dakikada Gökhan’ın penaltı beklediği pozisyonun devamında Umut’un attığı gol, kolaycılığa kaçmak yerine takipçi olmanın geçerliliğine
Açık söyleyeyim duyduğumda pek inandırıcı bulmamıştım. Başbakana yakınlığı ile bilinen eski üst düzey spor yöneticisi bir dostuyla sohbet ederken çok ilginç bulduğum bir laf etmişti;
“Bu bakan varken futbol yasası meclisten çıkmaz!”
Gerçi içime bir kurt da düşmemiş değildi. Ama yine de bu değerlendirme mantıklı gelmemişti.
Zira, başta hükümet bu yasanın arkasında duruyordu.
FIFA’ya neredeyse bir yıl önce söz verilmişti.
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu defalarca yasanın meclisten geçeceğini dile getirmişti.
Hatta gündemin 141. maddesine bırakılan tasarının öncelik alması için diğer partilerin grup başkan vekillerinden bile destek sağlamıştı.
Anadolu’dan bir şampiyon takım daha çıkacaksa, Sivasspor bunu anasının ak sütü gibi hak ettiğini gösterdi cümle aleme.
Trabzonspor engelini güle oynaya geçtikten sonra kırmızı-beyazlı ekibin fikstürüne bakıyorum, çok önemli bir avantajı var.
Eğer kalan 5 maçını da dünkü gibi final havasında oynarsa, Süper Ligi’n bir büyüğü daha olacağını söylemek, yıllar süren İstanbul hegomanyasının sona ereceği anlamına gelecektir ki, bu tabloyu görmek isteyen milyonlarca insan olduğunu düşünüyorum.
Maça gelince; kafa olarak da, fiziksel ve taktik açıdan da hazır olan, kazanmaya odaklanan taraf Sivasspor idi. Tek forvet tercihini Gökhan’dan yana kullanan Ersun Yanal’ın takımının Diallo-Bilica ikilisi arasından gol bulması neredeyse imkansızdı. Oyunun kaderini değiştirebilecek isimlerden Yattara’nın geçen haftayı aratan performansı, Alanzinho’nun ise 28. dakikada havlu atması, Trabzonspor’un bu maçtan en iyi olasılıkla gol yemeden bir puan çıkarabileceği anlamına geliyordu. Ama
Bu sezon Futbol Federasyonu’na diş gösteren, ya da göstermek için sıraya giren kulüplere bir bakın.
Kim bunlar? Dört büyükler ve beşinci büyük olma yolundaki Sivasspor.
Canı yanan bağırıyor.
Eline kalemi alan seçim senaryoları yazıyor.
Tabii yazılıp çizilenler de birilerinin hoşuna gidiyor.
Neden? Çünkü bu bir alışkanlık, tedavisi olmayan bir hastalık.
Sahada olmadı, masada hesaplaşalım.
Mecnun Odyakmaz, Süper Lig’in aklı selim ve sakin başkanlarından biridir. Söyleyeceğini ölçer biçer, iki düşünüp bir konuşur. Taa ki geçen haftaki Antalyaspor maçı sonrasına dek.
Ne demişti Sivasspor’un kazandığı o maçın ardından Odyakmaz? “Bizi şampiyon yapmayacaklar!”
Kim yapmayacak? Herhalde hakemler ve Futbol Federasyonu! Odyakmaz bu “öngörüsü” nedeniyle 21 gün ceza aldı ve Konyaspor maçını özel bölümden izlemek zorunda kaldı.
Peki, Odyakmaz 90. dakikada Cihan’ın Petkoviç tarafından düşürüldüğü pozisyondan sonra da birilerinin Sivasspor’un önünü kesmek istediğini iddia edebilir mi?
Öyle ya Bünyamin Gezer penaltıyı verse kim ne diyebilirdi? Dahası “Sivas’ın şampiyonluğunu önlemek isteyen” zihniyet burada kolaylıkla maçın kaderini değiştirecek bir düdük çalabilirdi. Dileriz bugüne kadar duruşu ve tavrıyla örnek gösterilen Odyakmaz, bundan sonra da sapma yapmadan çizgisini
Geçen hafta bu sütunlarda Gençlik ve Spor Genel Müdür vekili Yunus Akgül’e sormuştuk;
“2007 Karadeniz Oyunları ve 2011 Erzurum Üniversite Oyunları’nın koordinatörü olarak devletten para alıyor musunuz? Alıyorsanız bu etik mi?”
Ve eklemiştik;
“Para almıyor ve bu işi sırf Türk sporunu sevdiğiniz için fahri olarak yapıyorsanız sizi kutluyorum.”
Akgül önceki gün kendi deyimiyle “yanıt” değil, bir mektup gönderdi.
Sonunda ise “Mektubu zaten gazetede yayınlama şansınız olmaz” diyerek bu köşenin her fikre açık olduğu gerçeğini bilmediğini gösterdi.
Oysa yazımızı “Yanıtınızı merak ediyor ve gelecek hafta bu sütunlarda yer alacağını bilmenizi istiyorum” ifadeleriyle bitirmiştik.
Kazanmış bir takımın coşkusunu neden seyircisiyle paylaşmadığının yanıtını ararken, tahriklere çok dikkat edilmeli
Trabzonspor için sezon başından beri aynı şeyi söylüyoruz. Kötü bir kadrosu yok. Skora etki edebilecek birkaç yetenekli isim var. Oyunun sıkıştığı maçlarda bunlardan biri sahne alsa, onca eziyet, sıkıntı çekilmeyecek. Ötekiler durumu idare etse de yeter.
Örneğin Yattara. Tanrı bir futbolcuda bulunması gereken pek çok şeyi vermiş. Ama kullanma talimatını göndermemiş. Ne zaman ortaya çıkacağı, hangi maçlarda kurtarıcı olacağını kestirebilmek zor. Bu sezon doğru dürüst iki, bilemediniz üç maç oynadı. Dördüncüsünü dün akşam izledik.
Hem izledik, hem keyif aldık. Sadece ilk yarıda Umut’a dört gol asisti yaptı. Mükemmel bir de gol attı. Çok çalıştı, karşılığını Trabzonspor aldı.
Diğerleri mi? Savunmada Egemen ve Song sivrildi. Kritik müdahaleleri sonucu etkiledi. Kaleci Sylva’nın sihirli parmakları Burhan’ın vuruşunda beşer santim daha uzamasa maçın kaderi değişirdi.
Trabzonspor’un güle oynaya kazanması gereken, tedavilik bir maçtı. Haftalar süren stresin rahatlamaya dönüşmesi, kaybolmaya yüz tutan umutların yeşermesi için Hacettepe gibi bir rakip, fikstürün bordo-mavili takıma sunduğu bir lütuftu adeta.
Ersun Yanal da bunun farkında idi ki, ilk defa Song ve Gökhan Ünal’ı kesme cesareti göstermişti. Bu radikal kararın söz konusu ikilinin son haftalardaki formsuzluğunun yanı sıra, küme düşmesi kesinleşmiş bir takıma karşı oynamanın verdiği rahatlık da vardı elbette.
İstekli, ama tedirgin başladı Trabzon. Çünkü kafalardaki “Bu takım kimlere ne puanlar kaybetmedi ki” endişesini atmak kolay değildi.
Umut tek santrfor, Alanzinho hemen arkasında serbest adam, Yattara “kafasına göre” kanatları kullanacaktı.. Serkan’ın ileri çıkarak hücuma destek vermesi, Yanal’ın golü erken bulma düşüncesinin yansımasıydı. Ne var ki o gol, planlananın aksine bir duran top ve bir savunmacının çabasıyla geldi. Tabii, Orhan Şam’ın hatalı müdahalesini de