Türkiye ve Ermenistan 12 yıl sonra yeniden normalleşme süreci yolunda adım atma kararı aldı. Elbette bugün 2009’a kıyasla bambaşka bir konjonktür var. Örneğin Karabağ savaşı sonrası işgal edilmiş topraklarının bir kısmını geri almış Azerbaycan var. Ama işgalin tam anlamıyla bittiği söylenemez. Bu sebeple Ankara Erivan ile bu yeni süreci Azerbaycan'ın da iş birliğiyle yürütme niyetinde. Zira 2009’da Azerbaycan tarafı, Türkiye ve Ermenistan’ın attığı hızlı adımlardan çok rahatsız olmuştu.
12 yıl önce akamete uğrayan ve arabulucuyla yürütülen (İsviçre arabulucuydu) süreç, bu kez doğrudan ve çok daha dikkatli şekilde, geçmişteki ayak izlerini de takip ederek ilerletilmeye çalışacak. Diplomaside bir sürece yeniden giriliyorsa, geçmişte varılan mutabakatlar genellikle bir zemin oluşturur. 2009’daki yol haritası kuvvetle muhtemel bugün için de geçerli olacaktır. O protokollere göre ilişkilerin geliştirilmesi için hükümetler arası komisyon kurulması kararlaştırılmıştı. O komisyonun da alt
Bu hafta küresel gündemin ilk sırasında yine Ukrayna krizi vardı. ABD yönetimi, elindeki istihbarat verilerine dayanarak Rusya’nın 2014’ten sonra bir kez daha Ukrayna’ya askeri harekât hazırlığında olduğunu öne sürüyor ve olası bir askeri hareketlilikte NATO’nun doğu sınırını güçlendirmeyi taahhüt ediyor. Moskova ise NATO’nun doğuya genişleme çabalarından rahatsız ve sınırdaki askeri hareketliliğinin buna karşı olduğunu duyuruyor.
Bu iki süper gücün mücadelesinin düğümlendiği sıcak nokta, Rusya-Ukrayna sınırı. Ben de bu hafta, ABD ve Rusya devlet başkanları arasındaki görüşmeden hemen sonra Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasly Bodnar ve Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov ile konuştum. İki tarafın neredeyse kemikleşmiş pozisyonlarına bakıldığında, bir çözüme ulaşmak pek mümkün gözükmüyor. “Rusya ile Batı arasında diyalog kanallarının açık tutulması” belki de varılabilecek tek nokta gibi.
NATO ve Ukrayna’nın üyeliği
Moskova&rsquo
Dünyanın yeni kabusunun adı "Omicron" oldu. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) “Yeni varyantın salgının seyrini değiştirebileceğini” açıkladı; ancak şu aşamada bu seyir iyi yönde mi kötü yönde mi olur, bilmiyoruz. Bilmediğimiz şeylerden biri bu varyantın yayılım hızı diğeri de daha ölümcül olup olmadığı. DSÖ de bu konularda önümüze bilimsel bir tablo koyamıyor. Çünkü varyantı örgüte ilk bildiren Güney Afrika, henüz Omicron vakalarına ilişkin verileri paylaşmadı.
DSÖ Sözcüsü Dr. Margaret Ann Harris’e bu verilerin kendilerine ne zaman ulaşacağını sordum. Sözcü “Birkaç gün içinde” cevabını verdi. Harris, “Varyantın daha hızlı yayılıp yayılmadığını henüz bilmiyoruz ama endişe verici bir varyant olduğuna dair yeterli şüphe var” dedi. Dünyanın belirli noktalarında hızla yükselen vaka grafiğini de işaret eden Harris, Omicron’un diğer varyantlara göre daha ölümcül olup olmadığıyla ilgili de "Şu anda böyle olmadığını
Haftanın ana gündemi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed El Nahyan’ın çarşamba günkü Ankara ziyaretiydi. Bu ziyaret, ağırlıklı olarak son dönemde döviz kurundaki artış ve ekonomideki gelişmelerle ilişkilendirildi.
Bu yakınlaşmayı Türkiye’nin Körfez bölgesiyle ilişkilerini normalleştirme çabasının bir ayağı olarak yorumlayan da, bir süredir BAE’den sosyal medya mesajları yayınlayan mafya lideri Sedat Peker’in açıklamaları sonrası yaşananla ilişkilendiren de oldu. Ankara’nın 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki aktörlerden biri olarak gördüğü, dahası Libya ve Suriye gibi pek çok sahada da karşısında bulduğu bir aktörden bahsediyoruz. Türkiye’nin böyle bir aktörle ilişkilerini düzeltme arayışı işin bir yönü. Öteki yönünde merak edilen ise Abu Dabi yönetiminin hangi sebeplerle Türkiye’yle yakınlaşma çabasına girdiği.
Bunu anlayabilmek için hem Körfez dengelerine hem de Abu Dabi’nin son dönemde attığı adımlara bakmak
Komşu Bulgaristan hem cumhurbaşkanını hem de yeni parlamentoyu belirlemek için bir yılda üçüncü kez sandık başına gitti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde hiçbir aday ilk turda gerekli olan yüzde 50+1 oy oranına ulaşamadı ve ikinci tur, bugün yapılıyor.
Parlamento seçimlerine gelince, orada iki sürpriz vardı: Biri seçimden sadece iki ay önce, iki Harvard Üniversitesi mezunu girişimcinin kurduğu “Deşiğime Devam Partisi”nin sandıktan birinci parti çıkmasıydı. Diğeri ise Türk kökenli seçmenlerin seçime yoğun ilgi gösterip Hak ve Özgürlükler Partisi’ni üçüncü grup olarak Meclis’e sokmayı başarmasıydı.
Ülkedeki seçimlerde, “Statükoya ve yolsuzluklara karşı” söylemleriyle zaferi göğüsleyen “Değişime Devam Partisi” üyesi, gelecek hükümette ismi Dışişleri Bakanlığı için geçen Daniel Lorer ile konuştum.
Girişimcilikten siyasete
Partinin kurucuları Kiril Petkov (41) ve Asen Vasilev (44), Bulgaristan doğumlu ancak yüksek
Polonya ve Belarus hattındaki son kriz sürüyor. Ancak krizin zeminini Ağustos 2020’deki Devlet Başkanlığı seçimleri hazırlamıştı. Aleksandr Lukaşenko “seçimin kazananı” olarak ilan edilmiş ancak AB “hile karıştırıldığı” gerekçesiyle sonuçları tanımamıştı. O tarihten bu yana da Batı-Lukaşenko hattında sular hiç durulmamıştı.
Lukaşenko Batı’yı “Belarus’un içişlerine müdahale etmekle”, Batı ise Lukaşenko’yu hem insan hakları ihlalleri yapmak hem de mültecileri bir koz olarak kullanmakla suçluyor. Bu çekişmede Türkiye de tartışmaların odağındaydı. Batı ve Polonya, Türkiye’nin “sığınmacılara hava koridoru açtığını” savunuyordu. Ankara ise “Türkiye’nin, taraf olmadığı bir konuda sorunun parçasıymış gibi gösterilmeye çalışılmasına” tepkiliydi. Peki Türkiye neden bir tarafmış gibi gösteriliyor? Geçmişte yaşananları hatırlatmakta fayda var.
Pratasevich’in ardından
Geçen Mayıs ayında Belarus yönetimi, Yunanistan’ın başkenti Atina’dan
Glasgow’da 31 Ekim’de başlayan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı (COP26) devam ediyor. Sözleşmeye taraf olan ülkeler iklim kriziyle mücadele için atabilecek adımları müzakere ediyor. Liderler bazı konularda “taahhütlerde” bulunsa da, gözler, 12 Kasım’da bitecek zirveden çıkacak kararlarda olacak.
Glasgow’daki zirveyi Türkiye’nin İklim Başmüzakerecisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Prof. Mehmet Emin Birpınar ile konuştum. Prof. Birpınar, 1992’de imzalanan ve 197 ülkenin taraf olduğu BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin bu işin anayasası olduğunu belirterek, “Paris İklim Anlaşması ise bu sözleşmenin bir anlamda uygulayıcısı. Eskiden Kyoto Protokolü vardı, bugün artık dünyanın ulaşmak istediği hedefler Paris Antlaşması’nda yazıyor. İşte bu zirvede de o hedeflere ulaşmak için müzakere ediliyor” dedi. Prof. Birpınar ayrıntıya girmedi ama Glasgow’daki çetin müzakereleri briç
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geride bıraktığımız hafta Azerbaycan’daydı. Cumhurbaşkanı, bu kez başkent Bakü’ye değil, Ermenistan işgalinden kurtarılan topraklara, İran-Ermenistan sınır hattına gitti. Bu ziyaret hem dünyaya verilen “savaşta da imarda da beraberiz” mesajıydı hem de Azerbaycan-İran arasında gerginlik sürerken Tahran’a dönük bir mesajdı.
İki liderin basın toplantısında Zengezur koridoru mesajları öne çıktı. 10 Kasım 2020’de Azerbaycan-Rusya-Ermenistan mutabakatına göre Azerbaycan ile Nahçıvan Özerk Bölgesi arasında kara ulaşım yolu açılacak, böylece iki Azeri toprağı arasında bağlantı sağlanacaktı. Ancak imzanın üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen bu adım atılmış değil. Erdoğan da sınırdan “Bu projeler kapsayıcıdır. Bu projeler iç siyasete feda edilmemeli’ mesajı verdi. Zengezur koridoruna dair son bilgileri ayaküstü Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov’a sordum” demişti.
İran itirazı sürüyor
Bu koridorun açılmasına, 10 Kasım anlaşmasının tarafı olmamasına rağmen, belki de