Bu haftanın en dikkat çeken olayı, hiç kuşkusuz Papa Françesko’nun Irak ziyaretiydi. Herkes bu ziyaretin “ilk”lerine, Vatikan’dan gelen itirazlara rağmen (Kovid salgını ve güvenlik riskleri) ziyaretin nasıl yapılabildiğine odaklandı. Ancak bu tarihi çıkarmanın çok daha dikkat çekici bir boyutu vardı ki, o da Papa’nın programındaki eksiklikti. Katolik dünyanın ruhani liderinin Irak ziyaretiyle iki temel hedefi var... Biri ABD’nin 2003’deki işgalinden sonra nüfusları günden güne azalan ve büyük baskı altında olduklarını düşündüğü Hristiyanların sorunlarını gündeme getirmek, ikincisi ise dinler arası diyaloğu geliştirmek ve ülkede barışı tesis edebilmek. Bu anlamda ziyaret çok ayaklı planlandı. Programda Bağdat’ın yanı sıra Şiîlerin merkezi Necef, Hz. İbrahim’in doğum yeri olduğuna inanılan ve Yahudiler için kutsal olan Ur da var. Ayrıca Kuzey Irak’ta Erbil, Musul ve bir dönem Hristiyan nüfusun en canlı olduğu Ninova vilayetine bağlı Karakuş kenti de programdaydı. Barış ve diyalog
ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’nün (DNI) “Kaşıkçı raporu” nihayet açıklandı. Eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde sümen altı edilen rapor, yeni Başkan Joe Biden döneminde kamuoyuna duyuruldu. Rapor, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin sorumlusunun, Suudi Veliaht Prens Muhammed Bin Selman (MBS) olduğunu açıkça ortaya koydu. Veliaht Prens, cinayetten 3 gün sonra 5 Ekim 2018’de “Saklayacak bir şeyimiz yok” demişti ama ABD’nin açıkladığı istihbarat raporu, Türkiye’nin dünyaya duyurduğu verileri teyit ederek, MBS’nin onayı olmadan böyle bir suikast operasyonunun yapılamayacağını resmen ilan etmiş oldu. Rapor, 15 kişilik infaz timi de dahil 21 kişinin de doğrudan ya da dolaylı olarak bu cinayette sorumluluklarını tescil etti. Bundan sonra merak edilen, ABD Başkanı Biden’ın Suudi yönetimine, özellikle de Veliaht Prens’e karşı ileri adımlar atıp atmayacağı. İlk işaretler bunun olmayacağını gösteriyor.
Joe Biden seçim öncesinde bu cinayetle ilgili olarak ABD’nin sert tepki
Bu hafta dünya gözünü Mars’a çevirdi. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), “Perseverance” (Azim) isimli uzay aracını Kızıl Gezegen’e indirdi. Kâşif robotun 7 aylık yolculuğun ardından Mars’ın yüzeyine başarıyla inmesi hiç kuşkusuz, insanın uzay yolculuğu için kritik bir dönemeç ve eşsiz bir kilometre taşı. İnsanoğlunun 1950’lerden sonra Ay’a ulaşma hedefiyle başlayan ve Mars’ı keşfetmeyle devam eden uzay yolculuğunda ulaşılan her köşe, oradan alınan her örnek, yapılan her keşif, Dünya’nın ve gezegenlerin oluşumunu keşfetmeye bir adım daha yaklaşmak anlamına geliyor.
ABD, Perseverance ile 9. kez Mars’ın yüzeyine inmeyi başaran ilk ülke oldu. Bu aracın farkı ise, bugüne kadar olanlardan daha gelişmiş olması. Örneğin, üzerine yerleştirilen mikrofonlarla Kızıl Gezegen’in sesini de ilk defa duyabileceğiz. Ayrıca Perseverance Mars’ın yüzeyinden toplayacağı kaya ve toprak parçalarıyla uzmanlara artık derin astrobiyolojik analiz imkânı sağlayacak. Böylece biz milyonlarca hatta milyarlarca
Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde 1-5 Şubat arasında İsviçre’de düzenlenen 74 üyeli Libya Siyasi Diyalog Forumu toplantısında, Aralık ayında yapılacak seçimlere kadar ülkeyi yönetip o seçime taşıyacak isimler belirlendi. 4 liste yarıştı, ancak ilk tur oylamada hiçbir liste gerekli yüzde 60 çoğunluğu elde edemedi.
İkinci tura kalan iki liste oldu: Biri, Akile Salih’in Başkanlık Konseyi Başkanı, Fethi Başaga’nın Başbakan adayı olduğu liste; diğeri ise Muhammed el-Menfi’nin Başkanlık Konseyi Başkanı adayı, Abdulhamid Dibeybe’nin de Başbakan adayı olduğu listeydi. Oylamada 39 oyla Menfi-Dibeybe listesi kazandı.
Ankara çalışabilir mi?
Türkiye, geçmiş dönemde Fayiz Es-Serrac yönetimiyle koordineli çalışabilmişti. Genel beklenti, Libya’da yeni dönemde de bunun değişmeyeceği yönünde. Bu liste Türkiye’yi zorlamayacak, hatta Serrac dönemindekine benzer işbirliğinin yürütebileceği bir yönetimden oluşuyor.
Libya uzmanı ve Alman SWP Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Programı misafir araştırmacısı
Dünyanın gözü bir süredir Rusya’da; muhalif isim Aleksey Navalni’de. Zehirlenme sonrası Almanya’da tedavi gören, tedavisinin ardından da Rusya’ya dönen ve sınırda gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Navalni, 3.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu hafta Navalni taraftarları sokaktaydı. Rusya’daki karışıklık birkaç temel soruyu bir süredir gündemde tutuyor: 1- Navalni neden hedefte? 2- Sokak ne diyor? 3- Anketler ne diyor?
Rusya’daki son kamuoyu araştırması 4 Şubat’ta yayınlandı. Bağımsız bir kuruluş olarak bilinen Levada-Center 29 Ocak-2 Şubat arasında Rusya’nın 50 bölgesinde 1616 kişiyle görüştü. Buna göre Rusların yüzde 49’u ülkenin doğru yolda gittiğini düşünüyor. Aksini düşünenlerin oranı ise yüzde 40. 18-24 yaş genç grupta her 100 kişiden 48’i de bu görüşte. Rus Lider Vladimir Putin en çok güvenilen siyasetçi listesinde yüzde 29 oy oranıyla ilk sırada. Ancak Ekim ayında yapılan ankette bu oran yüzde 34’tü. Listede Navalni yüzde
Türkiye ve Yunanistan arasında istikşafi görüşmeler yeniden başladı. Arapça “istikşaf” yani “keşf” kelimesinden gelen bu mekanizmanın geçmişi 2000’li yılların başına, eski dışişleri bakanları İsmail Cem ve Yorgo Papandreu dönemine uzanıyor. O dönem ilki yapılan istikşafi görüşmeleri başlatan iki isimden biri Yunanistan eski Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu’ya “Taraflar neden uzlaşamıyor?” diye sordum. Papandreu aslında iki ülkenin 2003’de sonuca çok yaklaştığını söyledi.
Papandreu, “İsmail Cem ve ben, ilişkilerimizi bir başka seviyede görme arzusu ile başladık. O zaman durum bugünden daha gergindi. İki ülke arasında neredeyse hiç temas yoktu. Dolayısıyla biz güven inşa etme arzusuyla başladık. ‘Daha az ihtilaflı’ konulardan istikşafi görüşmelere geçtik. 2003 yılında kıta sahanlığının tanınması ile ilgili Lahey’e gitme konusunda uzlaşmıştık” dedi. Papandreu siyasi iradenin önemine vurgu yaparak “Yeni başlayan görüşmelerin iyi gitmesini umalım” ifadesini
ABD’de 4 yıllık Donald Trump devri sancılı bitti, yeni Başkan Joe Biden da görevi olağanüstü güvenlik önlemleri altında yapılan yemin töreniyle devraldı. Artık dünya, “Biden döneminde ABD’yi ne bekliyor?”, “yeni yönetim pek çok küresel dosyada nasıl pozisyonlar?” gibi konuları tartışıyor.
Ülkede ABD’de bir kesim, Donald Trump’tan “kurtulmuş olmanın” ferahlığını yaşarken, zihinlerinin bir köşesindeki sıkıntı veren şeyi unutmuyor: Ülkede seçmenin yüzde 46’sını teşkil eden ve 74.2 milyonluk bir Trump oyu da var. Bir başka ifadeyle Trump gitti ama “Trumpizm” denilen siyasi duruş tüm gerçekliğiyle duruyor. Bu yüzden de bu haftanın önemli sorularından biri “Donald Trump gelecekte ne yapacak?” sorusuydu. “Bir şekilde geri döneceğiz. Hareket daha yeni başlıyor!” sözleri, Trump’ın gidişiyle ferahlayanları için için tedirgin ediyor.
2024 hesabı var mı?
Bu hesap tamamen ABD Kongresi’ndeki sürece bağlı. Eğer Senato’daki azil davası
Tüm hafta, sosyal mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın veri paylaşımıyla ilgili getirdiği yeni kuralları konuştuk. Şirket, verilerini paylaşmayan kullanıcılarına yasak getirecek ve bu uygulama da 8 Şubat’ta başlayacaktı. Gelen tepkiler üzerine şirket frene bastı ve yürürlük tarihini Mayıs ayına çekti. Şirket bu kararı “Yeniliği daha iyi anlatabilme” gerekçesiyle aldığını duyurdu. Yani WhatsApp geri adım atmıyor, kararını şimdilik erteliyor. Zaten şirketin geri atması da az bir ihtimal olarak görülüyor, zira 2014’te WhatsApp’ı alan Mark Zuckerberg’in (Facebook’un kurucusu) veri paylaşımıyla ilgili planı yaklaşık 4 yıldır masada.
Erteleme kararı gelmeden önce bu konuyu iletişim uzmanı Serdar Kuzuloğlu ile konuştum. Kuzuloğlu, “Bu plan 2017’den beri masadaydı, bastırılmıştı, 2019’da ayyuka çıktı, Mark Zuckerberg bunu yürürlüğe koymak istiyor” dedi.
‘Yeterince pişti!’
Kuzuloğlu, Facebook WhatsApp’ı satın aldıktan sonra, WhatsApp’ın iki kurucusu Brian Acton ile Jan Koum’un, 2017 ve 2018’de art arda ayrıldık