Hastalık döneminde iştahınız azalabilir. Ancak besinler bedenimizin güç kaynağıdır. Aşırı beslenmeyle gelen şişmanlık kadar yetersiz beslenme sonucu oluşan bağışıklık sisteminin zayıflaması da son derece endişe vericidir
Kanser tedavisi gören ve yetersiz beslendiği için genel tablosu istenildiği kadar iyi olmayan danışanlarımızın en büyük sorunu, iştahsızlık. Bu durumu anlayışla kabul ediyoruz ama hastanın yardımı ve işbirliği tedavisine besinlerle olumlu destek vermekten de mutlu oluyoruz. Hasta olduğumuz zaman ruh halimiz ve duygularımız değişiklik gösterir.
Kendinizi iyi hissetmediğinizde
Kilo vermek, iştahın azalması bağışıklık sistemi hastalıklarının tedavisinde istenmeyen bir durumdur. İştahsız olduğunuz durumda herhangi bir hastalıkla baş etmek ya da iyileşmek için yemekle olan iyi deneyimlerinizi hatırlayın. Beslenme yöntemleri ancak bireyin işbirliğiyle kendisine yardım etmesine imkan veriyor. Çünkü birey uygulayabileceğini düşündüğü yöntemleri kabul ederse ilaç tedavisiyle, kilo kaybı ve kötü beslenme önlenebiliyor.
Journal of Food Science dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, rafta altı aydan uzun kalan yeşil çayın anti-oksidan kapasitesi yaklaşık yüzde 32 oranında azalıyor. ‘Kateşinler’ olarak bilinen bu anti-oksidanların, kanser türlerindeki riski azaltıcı etkileri var. Çay, oksijen ve ışığa duyarlıdır, şarap gibi yıllarla daha da iyi hale gelmez. Çayınızı, hava geçirmez paketlerde ya da konserve kutularda satın alın, mutlaka hava geçirmediğinden emin olun. Kullandıktan sonra çayınızı opak (ışık geçirmez) kavanozlarda ve serin bir alanda muhafaza edin. Yeşil çay, siyah çaya oranla ısıya karşı daha hassastır bu nedenle ağzı kapalı olan kavanozunuzu buzdolabında saklarsanız yaprakları daha uzun süre taze ve sağlıklı kalacaktır.
Domates ve ürünleri
Çalışmalar gösteriyor ki, buzdolabında üç aydan daha uzun süre duran konserve domates salçalarındaki likopen oranı (kutu açılmamış olmasına rağmen) yüzde 50 azalıyor. İspanya’da konuyla ilgili çalışmalar yürüten araştırmacılar, geçen zamana bağlı olarak ketçapta bulunan likopen miktarında da azalmalar yaşandığını buldu. Çeşitli kanser türleri, kalp hastalıkları ve hatta kemiklerin kuvvetlenmesi için oldukça güçlü bir anti-oksidan olan
Bugün, Dünya Kalp Günü. Tüm dünyada kalp ve damar hastalıklarından ölüm, ilk sırada yer alıyor. Kalp hastalığıyla ilgili olumsuz genetik hikayesi iyi olanların erken yaşlarda tedbir almaya başlamasında fayda var
Merhaba 51 yaşında, 1.75 boyunda, 71 kilodayım. Haftada bir kez yürüyüş yapıyorum ancak düzenli olduğu söylenemez. Tahlillerimde kolesterolüm sınıra yakın çıkıyor. Yediklerime dikkat etmeye çalışıyorum ancak ailede kalp hastalığı oranı yüksek. Sizden kalbimi korumaya yardımcı olacak ve 3-4 kilo vermemi sağlayacak örnek program rica ediyorum. T.K- Samsun
Sabah kahvaltısının okul başarısındaki yeri büyük. Okula giden çocuk için doğanın bize sunduğu en doğal ve sağlıklı besinlerden biri olan bal, kahvaltının vazgeçilmezi olmalıdır. Özellikle proteinle tüketilmesini tavsiye ederim
Okullar açıldı. Çocuklar, dersler ve sınavlarla dolu yoğun bir döneme giriyor. Bu zorlu dönemde onların sağlıklı ve dengeli beslenmeleri büyük önem kazanıyor. Bir çalışmada 9-10 yaşlarında 2 bin 379 çocuk dokuz yıl boyunca takip edildi. Sonuç olarak kahvaltı yapanların daha fazla kalsiyumla lif aldığı ve bu çocuklarda obezite görülme riskinin düşük olduğu bildirildi.
Ayrıca beslenme ve yaşam alışkanlıkları daha düzenli oluyor. Kahvaltı edenlerin başarı oranı da yine etmeyenlere göre daha da yüksek. Özellikle kız çocuklar erkeklere göre kahvaltıyı daha fazla ihmal ediyor.
Güçlü bağışıklık sistemi
Okul döneminde kalabalık ve kapalı ortamlarda bulunan çocuklar vücut dirençlerinin düşmesiyle beraber soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklara daha çabuk yakalanıyor. Yoğun sınav ve ders dönemlerinde yorgunluk, aşırı stres gibi nedenlerden ötürü çocukların vücut dirençlerinin düştüğü biliyoruz. Güçlü bağışıklık sistemi için A, C ve E vitaminlerinden
Yemek konusundaki titizlik ve yemek seçme, sunulan çeşitlerin eksikliğinden ziyade, yeme sorunlarının işareti olabilir. Seçici yeme, gittikçe daha çok karşımıza çıkıyor. İlgimi çeken bu konuyu biraz araştırdım ve sonuçlarını sizinle paylaşmak istedim
Yemek seçen birçok yetişkin durumunu kabul ederek, yardım istemek üzere bize başvuruyor çünkü bu durum bazen ciddi şekilde sosyal hayatı da etkiliyor. Özellikle iş yemeklerinde kendini çaresiz hisseden danışanlarımız olabiliyor. Bazıları bu durumun çocukken hiç sevmedikleri yemekleri yemeye zorlanmalarının sonucu olduğunu söylerken, diğerleri de bu durumun tatla ilgili olduğunu belirtiyor. Bakalım bu konuda diğer ülkeler ve uzmanlar neler söylüyor?
Çocukluktan başlıyor
Bazı psikologlar Seçici Yeme Bozukluğunu’nun (SYB), fobi ve bağımlılık sorunlarının kombinasyonu olduğunu söylüyor ancak konuyla ilgili elimizde fazla veri yok. SYB’yi çocuklar üzerinde araştıran Londra College Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü’ne göre, beş yaşın altındaki çocukların yüzde 20’si seçici yiyici oluyor ve SYB olan yetişkinler olarak büyüyorlar. Ömür boyu belli başlı yemekleri yemekten korkarak, onlardan kendilerini kısıtlayan, yok sayan zor
Aslında çoğunlukla “Başarı diyet listesinin veya diyetisyenin değişmesiyle gerçekleşir” diye düşünülüyor ama çözüm bu değil. Bireyin alışkan-lıklarının değişmesi tek çözüm. Umarım bu hikayeler size yol gösterici olur, bazen küçücük bir değişim tahmininizden çok daha büyük kapıları açacak bir hazine olabilir
“VAZGEÇMEMENiN YOLLARINI ÖĞRENDiM”
34 yaşındaki L.M.’nin vermek istediği epeyce kilosu vardı. Bu sürece başlamaya karar vermek kendisi için ne kadar kolay olmadıysa da, süreci devam ettirmek de o kadar kolay değildi. Vermek istediği 45 kilo vardı. Kendisine tanıdığı süre bir seneydi. Bu uzun soluklu süreçte danışanın psikologumuz ile motivasyon kaynakları üzerinde çalışmasının ayrı bir önemi oldu.
Danışan hem daha önceden gelmediği kilolarda kendisini görmesinin mutsuzluğunu ve umutsuzluğunu yaşarken, bir yandan da süreçte ayakta kalmak, hedefine ulaşmak için oldukça ısrarcıydı. Çünkü artık yakın çevresinin kendisinden beklentilerini karşılamak istiyordu. Öncelikle eşi kendisinin eski zamanlardaki kilosuna düşmesini heyecanla beklerken, danışan da artık eşinin bu arzusunu yerine getirmek istiyordu. Kiloyla ilişkileri aralarında epeyce sıkıntılı hale gelmişti. Kilo,
Kısa vadede kilo vermek düşük kalori ve protein diyetiyle mucize değil normal ama istenmeyen bir sonuçtur. Yüksek ölçüde motive olan herhangi biri, sıkı ve çok düşük kalorili rejimi iki hafta boyunca takip edebilir. Belki en fazla 1 ay. Sonrasında ‘mahrumiyet’ ve ‘yasaklanmış’ olan yemekleri yeme arzusu, motivasyonu azaltır. Ufak kaçamaklar ve daha sonra eski alışkanlıklar gelir. Ama kısa sürede verilen kilo kas kaybı da yarattığı için artık metabolizma eskisinden daha yavaş çalışmaktadır. Bu yüzden birey büyük bir şaşkınlık ile “Eskisi gibi yiyorum ama daha çabuk kilo alıyorum neler oluyor?” sorusu ile karşı karşıya kalır.
Peki klasik senaryoda olduğu gibi yemeklerin listelendiği bir diyet programıyla kilo sorununun çözülmesini beklemek ne kadar gerçekçi?
Maalesef durum bu kadar basit değil sağlıklı kiloda olmak ve bunu ömür boyu muhafaza etmek biraz daha emek isteyen bir süreçtir. Çünkü yeme alışkanlıklarınızdan dolayı kilo alıyorsunuz. Kilo vermek için, bu alışkanlıklarınızı kırmalısınız. Daha da önemlisi önce hangi alışkanlıklarınızın değişmesi gerektiğini keşfetmelisiniz. Durumu saptamak nispeten kolay olabilir. Gerçekçi olmak ve yapabileceğiniz ufak iyileştirmelerle işe
Okul dönüşü en büyük keyif evde bir şeyler atıştırmaktır. İyi anne olmak çocuğa yemek hazırlamak anlamına gelmiyor. Çocuğun beslenme ihtiyacı ve alışkanlıkları biraz daha fazla detay ve özen gerektiriyor
Çocuklar, genellikle okuldan geldiklerinde, ilk iş olarak çantalarını kapının yanına bırakıp, doğruca mutfağa yiyecek bir şeyler almaya yöneliyor. Bu senaryo, tüm dünyada okul çağında çocuğu olan birçok evde, neredeyse her gün tekrarlanan bir durum gibi görünüyor. Öğle saat 12.00 de yemek yiyen bir çocuk eğer sabah da kahvaltı etmemişse ( ki sabah kahvaltısı en büyük sorun oluyor) çok uzun süreli açlıkla eve geldiğinde çok gereksiz atıştırmalıklarla akşam dengeli yemek yeme ihtimalini azaltabiliyor. Okuldan eve aç dönen çocuğu yemek konusunda sınırlamak oldukça zorlaşıyor ve akşam yemeği öncesi yapılan ara öğün, çok cazip geliyor.
Çalışan anneler bu konuda daha fazla endişe taşıyabiliyor. Bu durumda da evde çocuğu karşılayan aile büyüğü veya bakıcıya sıkı tembihler ediliyor. Evde yapılan kek ve börekle durum telafi edilmeye çalışılıyor.
Çocuğunuzun yaşına ve okul sonrası düzenine bağlı olarak, akşam üzeri ne yediğini kontrol edemeyebilirsiniz fakat hemen pes etmeyin,