Gazeteci reklam filminde oynar mı?

6 Haziran 1999


Bazı gazetecilerin reklam filmlerinde rol alması bir süredir tartışılıyor.
Ben görüşümü hemen belirteyim, yazarlar, haberciler reklam filmi de dahil, başka iş yapmamalı.
Benim yazdığımı okuyanların benim objektifliğimden hiç ama hiç şüpheleri olmamalı.
Muhabirin, yazarın haber kaynağı olan çevrelerle bile belli bir mesafede olması, samimi olmaması gerekir diye düşünüyorum.
Bu, haber kaynaklarından kopma anlamına gelmez, onlarla ancak ciddi bir ilişki sürdürme anlamına gelir.
Sık sık buluşup, yiyip içtiğiniz bir parti üst düzey yetkilisi için yazdığınızı okuyanların kafasında haksız da olsa şüpheler uyanmasını ister misiniz?

Yazının Devamı

İyi niyet ve tahrik

5 Haziran 1999


Apo bugün söylediklerini bir yıl, iki yıl önce söyleseydi.
Ve söylediklerini yapmaya başlasaydı, belki tarihin akışı değişirdi.
30 bin değil de belki 28 bin kişinin kaybıyla PKK terörü noktalanmış olurdu.
Dağdaki çocuklar iner ailelerine kavuşur, iş güç, ev bark sahibi olurdu.
Mehmetçik de iç düşman yerine dış düşmana karşı hazırlık içinde bulunurdu.
Oysa Apo daha dün göbeğini kaşıya kaşıya "TC"ye meydan okuyordu.

Yazının Devamı

Bu ülkeler utanmalı...

4 Haziran 1999


Dost düşman bir kez daha belli oldu.
Yıllardır, "haçlı" zihniyetinden, "sevr" özlemcilerinden söz edildikçe, itiraz sesleri yükselirdi.
Teşbihte hata olmaz.
Apo'nun itiraflarından çıkan sonuç da Türkiye'yi zayıflatma arzularının ne derece güçlü olduğunu gösterdi.
Kim bu Türkiye düşmanları?
Uluslararası ilişkilerde dostluk, düşmanlık değil, tayin edici unsur menfaattir.

Yazının Devamı

Askeri, adli ve ekonomik başarı

3 Haziran 1999


Apo davası sürüyor.
O süre dursun, Güneydoğu'nun kalkındırılması projesi ne durumda?
Son hamleyi Ecevit azınlık hükümeti yapmıştı.
O konuda alınan mesafeyle ilgili umutlandırıcı açıklamaları beklemek vatandaşın hakkı.
Önümüzde ekonomik bir darboğaz varken Güneydoğu'nun kalkındırılması konusuna el atmak ters gibi de gelse bu, Türkiye için yaşamsal bir sorun değil mi?
Eğer rakam doğruysa; Güneydoğu sorununun PKK'laştığı 15 yıl içinde terörle mücadele için harcanan para ile aynı süre içinde Türkiye'deki yatırımlara harcanan para birbirine eşit.

Yazının Devamı

Apo, hukuk ve siyaset

2 Haziran 1999


Dava dün bitti.
Savcı iddianameyi okudu. Apo savunmasını yaptı.
Geriye karar kaldı.
Bu arada, DGM'nin statüsüyle ilgili değişiklik hazırlığı yasalaşırsa mahkeme yeni yasadaki şekliyle teşekkül eder ve dava devam eder.
Bazı Avrupalıların, özellikle İtalyaların tepkisini anlamak mümkün değil.
Hele o "antik komünist" Başbakan D'Alema'nın neyin peşinde olduğunu...

Yazının Devamı

Fanustaki terörist

1 Haziran 1999


5 yıl, 3 yıl, 2 yıl, hatta 1 yıl önce böyle bir manzarayı düşünebilir miydiniz? Abdullah Öcalan kuş gibi kafeste. Ama modern bir kafes, cam kafes. Ve o kafese gelişi de bir kafesle, tel kafesli araçla oluyor.
Üzerinde, gri mavi gömlek, açık renk pantolon, koyu renk ceket. Tıraş olmuş, saç ve bıyıklar muntazam, bir kravatı eksik. Tıraşla iyice meydana çıkan şakaklarındaki kırlar bile 50 yaşında olduğunu pek göstermiyor.
Etrafa bakışında, yüzünün ve özellikle dudaklarının gerginliğinden, şaşkınlıkla, çaresizlik arasında bir duygu içindeymiş gibi görünüyor.
HHH
DÜNYA bu günü tahayyül edemezdi, herhalde Abdullah Öcalan kendisi de.
İşte o; 30 bin kişinin ölümüne neden olan Abdullah Öcalan, uslu uslu Türk hakiminin sorularını cevaplıyor. Onun sorgulaması yapılıyor. Oysa yıllarca o sorgulamış, insanları ölüme o yollamıştı...

Yazının Devamı

Sorun ağır çözüm basit

30 Mayıs 1999


Türkiye'deki 5 araçtan biri İstanbul'da.
Yurt genelinde motorlu kara taşıtı sayısı 6 milyon 278 bini geçti. Bunun 1 milyon 204 bini İstanbul caddelerinde, sokaklarında dolaşıyor.
Sonuç; İstanbul'un sorunlarının başında ulaşım yer alıyor.
İstanbul'da ulaşımdaki karmaşaya vilayetin bulduğu çare "araçlara plakalarındaki son rakama göre nöbetleşe trafiğe çıkma yasağı" getirmekten geçiyor.
"Ah şu okullar olmasa, Milli Eğitim'i ne kadar da güzel idare ederim" anlayışı.
* * *

Yazının Devamı

Bankalar sistemi demokrasiyi yaralıyor

29 Mayıs 1999


"Demokrasi"ye toz kondurmuyoruz.
Ama demokrasi bir bakıma "erdem" rejimidir.
Erdem, sözlükte en basit şekliyle şöyle tarif ediliyor: "Ahlakın övdüğü iyilikçilik, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adı, fazilet..."
Bizdeki demokrasinin fazilet, erdem tarafı eksik.
Ahlaksızlar, hırsızlar, hırsızların işbirlikçileri, rüşvetçiler, devleti soyanlar sanki bu rejimin nimetlerinden daha fazla yararlanıyor.
Sanki demokrasi halkın değil de bunların rejimidir.

Yazının Devamı