En tartışmalı seçim sonuçlandı. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı. Bu seçimde en dikkat çekici şey, katılım oranının düşük olması.
Yıllar ilerliyor, eğitim seviyesi yükseliyor, cumhurbaşkanı ilk defa halkın oyuyla seçiliyor.
Ve halkın büyük bir kısmı bu seçime katılmıyor.
Bunda yazn tesirini aramak, tarım işlerinin yer değiştirmesini sebep olarak göstermek boşunadır.
Halk, seçmen, adayları beğenmemiştir.
Bana göre katılımdaki başlıca düşüklük sebebi budur.
* * *
“Günler göz açıp kapayana kadar geçiyor.”
Bu lafı söyleyenler boşuna söylememiş.
Ömür bile öyle...
Bugün bebeksiniz, yarın ihtiyar...
Bu cümlelere niye daldım?
Şunun için.
Seçim dedik, işte seçim, 3 gün kaldı.
Bayram bitti ama tatil bitmedi. Hiç olmazsa bir kısmımız için bitmedi.
Zaten bu bayram tatili birçokları için 9 gündü.
Onlar bunu biliyorlardı.
Ama özellikle gazeteciler için tatil hiç olmadı ki denebilir.
Çünkü ne zaman ki “Bayram Gazetesi” sona erdi, bayram tatili de bitti.
Tabii, her meslekte olduğu gibi gazeteciliğinde beğenelim beğenmeyelim özel bazı noktaları var.
Bunlardan en önemlisi de her dakika dikkatli olmak, ayakta olmak, uyanık olmak değil mi?
Üniversite sayısı yanılmıyorsam 180 oldu.
Her şehrimizde artık en aşağı bir üniversite var.
Peki ama onları besleyecek yeterli “hoca” var mı?
Yok.
Nasıl olsun ki?
Daha birkaç yıl önce tanınmış bir üniversitemizin ceza hukuku kürsüsünde bir profesör hoca yoktu.
Bu 180 üniversitemizin hoca kadrosu da ilan edilirse akla kara meydana çıkacaktır.
“Sayın Doğan Heper, Siz cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda günlerden beri CHP ve MHP’nin gösterdiği adayın yanlış olduğunu vurguluyor ancak doğrusunun ne olduğundan bahsetmiyorsunuz. Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nu kötüleyip durmakla Recep Tayyip Erdoğan’a yardım ettiğinizin farkında mısınız?
Saygılar”
Bir okuyucumdan aldığım mektup aynen bu.
Birçok okuruma da tercüman olduğunu zannettiğim için bu samimi mektuba samimi bir cevap yazmayı görev bildim.
Ben CHP ve MHP’nin, özellikle de CHP’nin kendi düşüncesine, ideolojisine aykırı bir kimseyi Çankaya için aday göstermesine karşıyım.
Bunu birkaç kez yazdım.
CHP bu seçimi kaybedecekse kaybetsin, amiyane tabirle “Erkekçe kaybetsin” ama hiç olmazsa kendi şahsiyetini ispat ederek kaybetsin, kimliğinden ödün vermesin...
Çatı adayı, davet ettiği gazetecilere konuştu.
Konuşmasa daha iyi olacaktı, diyeceğim. Çünkü yeni bir şey söylemedi.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nın kısa konuşmasında konular da karışıktı. Yani o konudan bu konuya geçti.
“Konuşma” diyorum çünkü bu kelimeye alışmışız.
Oysa İhsanoğlu konuşmadı “okudu”.
Bu konuşmaya, daha doğrusu okumaya dua ile başlaması da beklenemezdi. Objektif davranarak bunu da söyleyelim.
Konuşmadan ben şu özetleri çıkardım:
Cumhurbaşkanı çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, dolaşıyor, konuşuyor.
CNN’de Taha Akyol’un sorularını da yanıtladı.
Bu konuşma ilk olduğu için bana göre önemli ve tarihidir. Hatta muhalefetin yazılı olmayan “seçim anayasası”dır.
***
İhsanoğlu 2 saat süren bu konuşmasında bilinmeyen bir konuyu ortaya atmadı. Ve bir hafta boyunca da aynı şeyi yaptı.
“Aman, bu benim aklıma hiç gelmemişti” diyebileceğimiz bir şey söylemedi.
Ama bu konuşma 2 saat sürmesine rağmen, o, rakibi için hiç kötü bir şey demedi.
Türkiye çıkmaza girdi. Dışarıda felaket var.
İçeride bu felaket artsın bize de sıçrasın diye dua edenler.
Ve bunlara sebep iktidarda olan AKP.
AKP’nin şansı, karşısında, aklı başında, güçlü, bilgili bir muhalefet olmaması.
Ama bu durum 76 milyonun şanssızlığı sayılmaz mı?
Biz 76 milyon öyle bir dönemi yaşıyoruz ki, yaşadığımız bu dönem bizim için meçhullerle dolu.
Yani yolumuz, yönümüz belli değil.