CHP NE ZAMAN KENDİNE GELİR?

10 Mayıs 2012

CHP’nin bıraktığı izlenimden doğan iki yüzü var. Önce, “olması lazım gelen yüzü”, “halkın partisi” yani fakirin, işçinin, çalışanın, orta hallinin yanında, onların koruyucusu, demokrasinin fedaisi.
Sonra, “olan yüzü”, halkı, fakiri hakir gören, okumuşun, aristokratın, seçkinin, zenginin, köyün değil şehrin, işverenin partisi. Peki bu farklı görünüş yıllardan beri yok mu?
Var. Ve onun için CHP iktidar olamıyor. Yalpalayıp duruyor. Bir öyle, bir böyle...
Kimi temsil ediyor, belli değil.
* * *
İşte CHP’nin “olan yüzü” yıllarca eleştirildi, zaman zaman bu yüzün, görünüşün terkedildiği de oldu. Ben de bu nedenle ümitle yıllarca CHP’ye oy verdim.
Ama değişim bir türlü kalıcı olarak gerçekleştirilemedi.

Yazının Devamı

ŞİMDİ SIRA TİYATROLARDA

3 Mayıs 2012

Başbakan Tayyip Erdoğan için her zaman söylediklerimizi yine tekrarla başlayacağız.
Yüzde ellinin üstünde oy alan bir lider kapsayıcı olmalı bölücü değil.
O 74 milyonun Başbakanı, lideri olmaya bakmalı yalnız AKP’lilerin değil. Ona bu yakışır. Doğrusu da bu değil mi?
Menderes bile Erdoğan’ın sağladığı oyu, sağlayamadı. On yıl diyorum, çünkü seçim aralarında yapılan anketleri de dikkate alıyorum. Ben AKP’li olmasam da doğruyu söylemek benim boynumun borcu değil mi? Beğenelim, beğenmeyelim AKP Erdoğan yüzünden yüzde elliyi geçiyor.
Öyleyse, her şey karşılıklı, Tayyip Erdoğan da öbür yüzde elliyi hoş tutmalı, rakip addetmemeli ve bütün Türkiye halkını 74 milyonu kavramalı, memnun etmeli.
* * *
Ama Tayyip Erdoğan böyle mi davranıyor.

Yazının Devamı

ERDOĞAN, KAÇ CEPHEDE?..

26 Nisan 2012

Türkiye’de hem iç kargaşa var, hem dış. Ve bu kargaşanın ortasında AKP lideri ve Başbakan Tayyip Erdoğan bulunuyor. Yani o orkestra şefi gibi, hem onu, hem bunu idare ediyor. Peki şef iyi mi kötü mü?
Onu yakın gelecekte anlayacağız.
Şimdi açıkça anladığımız şu:
Tayyip Erdoğan’ın sıhhati çok iyi. Hastalık, ameliyat unutuldu bile.
Hastalık ve tedavi şöyle veya böyle devam etse hiç Başbakan bu performansı gösterebilir miydi?
Bugün burada ise yarın şurada, bugün şuna laf yetiştiriyor ise yarın buna. Bu performansı az kişi gösterebilir, yahut, benim diyen gösteremez.
Öyleyse hastalık laf, yani artık yok, yani bitti.

Yazının Devamı

GEÇMİŞ İLERİYİ UNUTTURDU

19 Nisan 2012

Siyasette rövanş sandıkta alınır, bunun dışındaki rövanşlar daima kötü sonuç verir.
Bunun özeti şu cümlemizde gizli: “Bugün banaysa yarın sana.”
Konu 28 Şubat olduğuna göre, davanın sembolik olduğu kabul edilmeli, genişletilmemeli. İntikam değil adalet peşinde olunmalı.
Oysa rövanşçı, intikamcı bir bölümün sözlerine bakarsanız “dava yüzlerce sanıklı hale getirilmeli”.
Bu takdirde bu dava yıllarca sürer ve “sembolik bir dava” olmaktan çıkar. Ve düşmanlık fasit daire halini alır.
* * *
Bugün “darbeci”ler yer değiştirdi.

Yazının Devamı

DIŞ POLİTİKA İYİ YOLDA DEĞİL

12 Nisan 2012

Dış politikamız battı. Oysa, ne hayaller kuruluyordu. “Yeni Osmanlı” yaratılıyordu.
Yani, Türkiye artık hakimiyet bakımından Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini alacak.
Bölgesinde büyük devlet, sözü dinlenir devlet olacak.
Bu politikayı Ahmet Davutoğlu yürütüyordu.
O ne diyordu: “Komşularla sıfır problem.”
Önce sıfır problem ve onun sayesinde “yeni Osmanlı” olmak yani sözü dinlenir olmak.
Ama bunların hepsi boş çıktı.

Yazının Devamı

MİLLİYET’İN BİNALARI...

5 Nisan 2012

Cağaloğlu’nda Molla Fenari sokaktaki Milliyet binasında gazeteciliğe başladık. Birkaç yıl bu binada kaldık. Sonra o binayı boşalttık ve yeni yapılan Nuruosmaniye’deki modern Milliyet’e geçtik.
Orada 25 yıl kaldık.
Geldik 1993’e ve ömrümüzün 25 yılını geçirdiğimiz bu binayı bırakıp gittik Bağcılar’a.
Bağcılar şehir merkezinden uzak bir yerdi. Ama oradaki binanın mimarı, yapı hem fonksiyonel olsun, hem zevkli olsun istemişti ve binayı öyle yapmıştı. İşte orada 19 yıl kaldık.
Şimdi ise Milliyet yeni binasında, Çağlayan binasında.
Yani benim yıllarım Milliyet’in bu binalarında geçti. Bir ömür eder.
* * *

Yazının Devamı

ARTIK SONA GELMEDİK Mİ?..

29 Mart 2012

“Yeni açılım”, “yeni strateji”. Ne için. Kürt sorunu için.
Bu da gösteriyor ki “eski açılım” başarısız olmuş.
Neyse biz eskiyi bir yana bırakıp gelelim bugüne.
30 yıldır bu sorun çözümlenemedi.
“Güneydoğu sorunu” diye başladık, “Kürt sorunu”na geldik.
Şu kadar şehit verdik. Şu kadar masraf ettik.
Ama sorunu bir türlü çözümleyemedik.

Yazının Devamı

EĞİTİMİN KALİTESİ NASIL?..

22 Mart 2012

Okul hayatı 4+4+4 mü olmalı? Bu 12 yıl kesintisiz mi olmalı, yoksa kesintili mi olmalı.
Okul öncesi 5 yaşında mı olmalı, 6 yaşında mı?
Din dersi nasıl olmalı?
Maksat İmam Hatiplerin orta kısmını diriltmek mi, değil mi?
Anlayan beri gelsin.
Soru çok.
Cevap yok.

Yazının Devamı