İyi günler, sayın bakanımız sizle görüşmek istiyor Ercan bey!.. - Buyursunlar.
- Ercan bey, Ben Suat Kılıç... “Betonla Spor Olmaz” başlıklı yazınızı okudum. Başka nasıl olur öneriniz varsa sizden dinlemek istiyorum.
Belli ki, biraz alınmıştı sayın Kılıç...
Alınmakta da haklıydı.
Sayın Bakan “24 yeni stat müjdesi” vermişti, ben “Boşverin stadı” diyordum Ters Köşe”de.
“Bu ülke sporuna lazım olan, insana yatırım!..”
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman kalbini ferah tutsun. Boşuna komplo teorileri üretmesin, üretenlere de inanmasın!..
Kimsenin Beşiktaş’ı aşağı çekmeye çalıştığı falan yok.
Quaesma’nın gündeme gelmesi, Galatasaray - Quaresma flörtünün köpürtülmesi tamamen “duygusal”!
Haber yoksa reyting yok. Reyting yoksa para yok.
Üç büyüklere bakıyorsunuz “tıkır tıkır” olmasa bile yarım devre falan çalışıyorlar. Hedeften kopan yok.
Hatta sezon başında hedefi olmadığı iddia edilen “resen” küçültülen, “ümitsizliğin” eş anlamlısı ilan edilen Beşiktaş bile yarışın tam göbeğinde.
Bakan Kılıç, “24 yeni stat yapacağız” müjdesi verince sporun içindeki bizlere düşen ne?
Düğün, bayram!..
Oysa, “Aman” diyoruz.
Hatta “sakın”!
“Yapmayın”!
Ne saçmalıyoruz, ne de muhalefet manyağıyız.
Sebebi var tabi:
Budur işte!.. Futbol takımlarının “ilk” ve en “hayati” görevleri, insanları mutlu etmektir; evlenip de mutlu olamayan damat gibi “filozof” etmek değil.
Parasızlık, üçkağıtçılık, kızgınlık, azgınlık öyküleriyle kitlesel tansiyonu gıdıklayıp hüzün ve karamsarlık türküleri söyletmek hiç değil.
Arabesk kaset gibi dokunduğun yerden inleme tınıları yükselen futbolu, futbolcuyu, hocayı, takımı ne yapalım biz?
Derdimiz, bize yetiyor.
Bir yere kadar katlanırız, sonunda “hoop” deriz.
Bağırarak olmasa bile içimizden... Jestle değilse bile mimiklerimizle... Sevgimizle olmasa bile ilgimizle.
“Oh” demek istiyoruz be...
Fırat Aydınus’un “gaipten” gelen sinkafa, “ya şundadır ya bunda” yapıp, yanlış adama kırmızı kart göstermesi berbat tabi...
Peki, teşhis?..
Ya, üzerine yapılan yorumlar?..
Olay, “histeri” sınırlarını aştı, “cinnet” boyutuna ulaştı.
Devamı “linç”!
Böylesine travmatik futbol sürecine, böylesine ölçüsüz kanaat önderlerine yakışan da budur zaten.
Benim merak ettiğim şu:
Fatih Terim’i “yapmadığı bir şey ile” suçlayacak halim yok tabi!.. Lakin Danimarka özel maçına damga vuran unsurlardan bir tanesi de “Fatih Terim korkusuna” oyuncu tercihleriydi.
Burak ve Selçuk 45’er dakika alabildiler maçta.
Neden?
İyi olmadıklarından mı?
Hayır, cuma günü Galatasaray’ın, Karabük maçı var. Diri kalsınlar!
O maçı cuma oynamak isteyen Galatasaray. Ama “yıpratmayalım futbolcularını da başımız ağrımasın” endişesi “şüphe” olmaktan çıktı sahaya yansıdı.
Bu sebepten Umut 6 dakika oynadı, Hamit ve Emre yedek kulübesinde izledi maçı.
Anadolu silkindi! Fenerbahçe toparlanıyor.
Galatasaray başarılı.
Beşiktaş iyi.
Avrupa’dan bile ümidimiz kesilmedi.
Pahalı yabancılar, kaliteli statlar...
Marka oluyoruz marka... Türk Futbolu’ndan ümit var!..
Cluj maçından önce Ters Köşe’de “ümidim yok” diye yazmıştım... Herhangi bir Galatasaraylı ile farkımız, benim “tahminimi” yazmam onların susmasıydı.
Yoksa aynı fikirdeydik besbelli!
Nasıl mı anladım?
“Ümidim yok” yazısına tek olumsuz tepki gelmedi... Ne zaman ki, maç bitti Galatasaray kazandı; hurraaa...
“Özür dile Galatasaray’dan”!
Yahu insan “tahmini için” özür diler mi?..
Öyle olsa İddaa, Toto tahmincileri özür dilemekten tahmin yapmaya vakit bulamazlar değil mi?