Futbol Federasyonu başkan adaylığını açıklayan Mehmet Ali Aydınlar, “futbolda yabancı sınırlamasının kalkacağı” konusunda bir beyanı olmadığının altını çizdi.
Biz tersini biliyorduk, ama hiç yoktan iyi tabi.
İşte tam noktada sayın Aydınlar’ın yönetimindeki bir isim ve Aydınlar ile ikisinin Voleybol Federasyonu’ndaki serüveni, çok ama çok önemli.
Mehmet Ali Aydınlar, Fenerbahçe Voleybol şubesinin başında başarıdan başarıya koşarken, 2008 tarihinde alınan ve 2011 tarihinde uygulamaya konacak olan 3+1 yabancı voleybolcu sayısının 2+1’e indirilmesi kararı için “Bizim önümüzü kesmek istiyorlar” demiş ve olanca gücüyle mücadele etmişti.
Oysa voleybol takımları, Avrupa Kupaları’nda sınırsız yabancı oynatabiliyorlardı ve zorlu sınavlara hazırlanan Milli Takım’ın 36 yerine 48 voleybolcudan seçilebilmesi için bu karara ihtiyaç vardı.
O sırada Voleybol Federasyonu’nda yer alan Mehmet Akif Üstündağ marifetiyle voleybolun son derece başarılı federasyon başkanı Erol Ünal Karabıyık’ın alaşağı edilme çabalarına kadar dayandı iş...
Olmadı. Çünkü Başkan Karabıyık’ın Türk voleyboluna katkıları ve yabancı konusundaki haklı gerekçesi apaçık ortadaydı.
Daha ortada “fol yok yumurta yok”, Galatasaray’ın “yönetimi” ile “teknik direktörü” birbirine girdi!..
Evet, yanlış yazmadım! Terim’in fena halde canını sıkan, aslında “danışman” değil Galatasaray Yönetimi...
Başkanlık sisteminde yönetim, Başkan demek... Başkan’ın danışmanı, Başkan’ın futbol aklı.
Öyleyse; Galatasaray’ı yönetenlerin futbol aklı ile Fatih Terim’inki farklı!
* * *
Sadece “Fatih Terim-Bülent Tulun uyuşmazlığı” etiketiyle arşivlenip insanlarımızın unutkanlığına emanet edilecek bir olay değil yaşanan.
Büyük bir olasılıkla sıkça, ama her tökezlemede mutlaka tekrarlanacak bir sürtüşme.
Fenerbahçe, "haklı" ve "anlaşılır" isyanlar içindeydi bu Perşembe!.. 12 gazetede yer alan "tam 10 yerli - 40 yabancı" futbolcu için transfer çalışmaları haberlerine hem şaşırmış hem kızmıştı.
Bir günlük "bilançoydu" bu. Günde 50 futbolcu.
Ne oluyordu ya!
Çikita muz mu ithal ediyordu hevenkle?
Alternatif lig mi kuracaktı?
Şaşkın mıydı, saçmalıyor muydu Fenerbahçe?
* * *
Geçtiğimiz sezon ortasında biz dedik ki, "Aykut Kocaman’ın planlarında Alex’e yer yok"!..
"İstemiyor Alex’i".
Alex'in de pek "istenecek" hali yoktu sahi!
Önce sessizlik.
Arkadan Aziz Yıldırım'ın Alex'e arka çıkması...
Ve Alex’in her maçta düzelmesiyle Aykut Kocaman'ın "Alex benim canımdır" mealindeki beyanatları...
Her şey güllük gülistanlık gidiyormuş da biz çomak sokuyormuşuz gibi bir durum çıktı sonunda. Yakamıza yapıştı kaldı.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak futbolda!.. Özellikle de futbolun kulüplerinde, kulüplerin "yönetim odaları'nda".
Bundan böyle Yönetim Kurulu masalarında bir de “korku” koltuğu var!
Korkmakta haklılar...
Adına “yönetici” denilen, Başbakanla/Cumhurbaşkanıyla yan yana poz veren, karizma ve kitle sahibi, bol paralı/çok havalı futbol yıldızları artık “dokunulur” durumda.
Bursaspor örneği ortada.
“İmparatorluklara, cumhuriyetlere, dükalıklara” sırtında “dolandırıcılık masası” yazan adamların girmesi, savcıların koltuğunda dosya ile çıkıp gelmesi an meselesi.
Yöneticilere “dokunulmazlık” ve “ayrıcalık” sağlayan gizli anayasa delindi.
Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’a (artık öyle; başka aday yok ki) sosyal/sportif ve insani sınavlarda Türkiye’deki herkes gibi ben de “tam not” verirken, bir cümlesi ile yıkılmış ve kaleme sarılmıştım:
Hem de en okkalısından. Hayal kırıklığının yarattığı kızgınlık bir yandan, futbolun istikbali hakkında karamsarlık öte taraftan... Ver Allah’ım ver.
Başlık bile futbol argosundan:
“Dakka bir gol bir”!
Mehmet Ali Aydınlar’ın talihsiz cümlesi neydi peki?
“Yeni bir aday futbola zarar verir”!
Konu demokrasi ve insan haklarıysa, hele futboldaki demokrasi ve insan haklarına “futbolu yönetmeye talip biri şaşı bakıyorsa”, açıkçası babamı tanımazdım.
Asıl şimdi başladı Futbol Federasyonu kaosu!.. Hem de tek bir cümleyle...
Başkan olmasına kesin gözüyle bakılan Mehmet Ali Aydınlar’ın ilk demeci ve tarihe geçecek cümlesi şöyle:
“Bundan sonra çıkacak adaylar futbola zarar verir”!
Haydaaa.
“Seçim” değil “düzmece ihale” sanki... “İş bitti çomak sokmayın”mı diyor acaba?
Bu kadarına, hiçbir seçimin hiçbir adayı cesaret edememişti şimdiye kadar!
“Aday ve zarar”...
Sezon içindeki “taktik ve stratejik” şikayetleri bir yana koyarsak, “kusursuz” değil, ama “adil” sınırları içinde kaldı Süper Ligimiz.
İlla sorun aranacaksa, mesele hakemlerimizin standardı ve performansı ile başlayıp yine onunla bitti bildiğiniz gibi.
Günümüzün ve geleceğin sorunu futbol terörü öyle ağır cezalandırıldı ki, bunun olumlu sonuçları yaşanacaktır önümüzdeki süreçte.
Şike mikrobu da kontrol altındaydı. Ölmedi, ama bulaşma gücünden çok şey kaybetti son yediği şamarla.
Yani, hiçbirimiz memnun olmasak da “durum fena değil” misak-ı milli sınırlarında.
* * *
Esas problem Milli Takım.