Henüz ligin altıncı haftasında Bucaspor’u bırakıp Eskişehirspor’a “transfer” olan Teknik Direktör Bülent Uygun’u “ayıptır, günahtır” diye eleştirmiştim ya...
Yolculara “gel gel” yapıp ilk lodosta gemiden atlayan kaptana benzetmiştim ya...
Hata etmişim!
Hele Süper Lig’e tamamen altyapı ve öz kaynaklarıyla çıkan Bucaspor’u 26 transferle “hovardalık rekortmeni” yapmasını kınamam. Lig atlayan futbolculara yazık ettiğini, Bucaspor’un denenmiş ve başarılı olmuş sistemini mahvettiğini yazmam. Ve sonra da pılısını pırtısını toplayıp Eskişehir’e uçmasının ancak “rezalet” ile açıklanabileceğini söylemem.
Tam bir hata...
Bülent Hoca’nın ekranlardan verdiği cevapta altını çizdiği gibi “Köşesine sıkışmış adamların saçma yorumlarından biri”!
“Bilgisizlik”!
Bursaspor’a yazık, Fenerbahçe’ye ayıp, Federasyon’a pes!.. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda maça çıkıyorlar ellerinde “organ nakli” pankartı.
Hangi organdan bahsediyorsunuz kardeşim?
Kimden kesip, kime takacaksınız?
Neyin parçalarından “yeni” bir beden yaratacaksınız?
Niyetiniz dalga geçmek mi, yoksa bu kadar mı Fransızsınız?
Biri asırlık kulüp, diğeri son şampiyon... Tribündeki gençler, dev gibi Ay-Yıldızlı bayrakları sallayıp “Memleketim” şarkısını söylerken utandılar mı acaba?
Cumhuriyet Bayramı’nda “organ naklini teşvik” pankartını onaylayan Federasyon’un duvarında bir tane “Saatli Marif Takvimi” yok mudur acaba?
Galatasaray’ın Hagi ile birlikteliği, hiçbir zaman Fatih Terim’le olduğu kadar uzun soluklu ve verimli olamayacaktır!..
Eğri oturup doğru konuşalım; Galatasaray, Hagi’den yeni bir Terim çıkaramayacaktır.
Sebep nedir peki?
Hagi’nin kariyeri mi?..
Hayır... Hagi, kramponlu devirlerinde Fatih Terim’den daha iyi futbolcuydu. En azından daha popüler ve daha yaratıcı olduğu kesin.
Futbolunun kaymağını yiyerek, teknik direktörlükte de Terim’den daha hızlı yükseldi. Belki şımarıklığa varan ani tepkileri bu yüzdendi.
Artık olgunlaştığını ifade ettiğine göre mesele yok.
Fenerbahçe bu sezon kendisi için en “hayati” maçına nasıl hazırlanıyor?
“Makara sistemi” ile!
Yeni bir sistem bu... Topsuz oynanıyor. Hatta hocaya, futbolcuya bile ihtiyaç yok.
Sadece kuvvetli bir hafıza ve iyi bir geçmiş yetiyor.
Ve en berbat zamanda bile espri yapabilmek gibi az rastlanan bir yetenek!
Üstadı Fenerbahçe ikinci başkanı... Sayın Nihat Özdemir, “sistem gereği” makarayı işletip Galatasaray’la maytap geçmiş, taşı gediğine acayip yerleştirmiş:
“Havalara uçup üçlü çektirmeleri normal, çünkü 10 senedir Kadıköy’de bir puan görmediler”!..
Schuster’e “Rijkaard kefeni” biçmek için makaslarını bileyen Beşiktaşlılar “sadist” veya “yamyam” değiller elbet... Hoca yemekten zevk almıyorlar. Beşiktaş’ı karıştırmak gibi bir misyonları olduğu da iddia edilemez.
Sadece “duruma” bakıyorlar, “vazife” çıkarıyorlar.
Lig muhasebesi son beş yılın en kötü 9 haftasını gösteriyor. Liderle puan farkı çift haneli rakamlara vuruyor. Beşiktaş kalesi yolgeçen hanına dönmüş.
Bu koşullarda hocanın kellesini istemek, sevgili ülkemizde vaka-i adiyeden işler. O kadar ki, kimse sesini çıkarmasa bambaşka dedikodular çıkar Allah korusun!
* * *
Tuhaf olan Schuster’e tepkilerin “mırıltı” halinde kalması, en keskin Beşiktaşlıların bile ürkek ve temkinli adımlar atması.
“Korkak”, “salak”, “içten pazarlıklı” gibi laflar duyan var mı?
Galatasaray’ın “yükselmesi” gereken yöneticisi Haldun Üstünel, “Neden çakıldı ?” diye yüz kişiye sorsanız, doksanı Adnan Sezgin’i gerekçe gösterecektir.
Futbol takımındaki çöküşün baş mimarı kim? Adnan Sezgin!
Terim niye görevi kabul etmedi? Adnan Sezgin.
Adnan Polat’ın en büyük hatası? Adnan Sezgin...
Bunların tümü veya bir kısmı, doğrudur veya değildir. Ama mümkündür. En azından öyle gözükmektedir.
“Şüyuu vukuundan beter” diye bir özdeyiş vardır ya; “düşünülmesi gerçekleşmesinden kötü” anlamında... İşte Adnan Sezgin hakkındaki spekülasyonlar doğru değilse bile, olay daha “beter” durumdadır.
Sayın Polat, oradan oraya gezdirmektedir Adnan Sezgin’i, Galatasaray’ın içinde tutabilmek için. O inat ettikçe, merak ve tepki artmaktadır:
Boşuna söylemiyorduk, “Futbola siyaset girmesin” diye...
İşte, geldi çattı sakıncası!
Ya futbolda yükselmesi gereken birine siyasi duruşu yüzünden “tu kaka” diyeceğiz şimdi, ya da futbolda yetenekleriyle yükselen birinin yükselişini “siyasetten” bileceğiz.
Yazık değil mi bize de ona da?
Öznemiz Hakan Şükür...
Malum; Galatasaray’da Hakan Şükür’ün sportif direktörlüğe getirilmesinden söz ediliyor. En azından ben bu yazıyı yazarken öyleydi.
Olabilir mi peki?
Bu ne biçim iş ? Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ı hiç de üzerine vazife olmayan “müdahaleleri” için övenler, saçma işlerinden kahramanlık öyküleri türetenler, aynı Aziz Yıldırım’ın “asli” görevine ilişkin “fedakârlığı” görmezden gelmekteler.
Transferde bildiğini okur, şak şak.
Futbolculara fırça çeker bravo.
Soyunma odasına girer, helal.
Grip aşısı olur gibi her kış “Azizsilin” beklerler.
Bunların hepsi “kusur” aslında... Hepsi hata.
Hatta sonuçları verimli olsa da, “Olay niye bu aşamaya geldi” diye sormak lazım Başkan’a. Transfere sen karar veriyorsan, etrafında bir sürü gereksiz insan barındırmışsın.