Biraz coşku lütfen!

25 Eylül 2010

Aykut Hoca’m... Ara sıra buluştuğun ahbaplarından olmadığım için sana söylemek istediklerimi yazıyorum.
Acıtırsa, dostluğumdandır bilesin.
Sevgili Hoca’m, takım için “Teşhis tamam, sıra tedavide” demişsin, ama “tedavi”, “nekahet dönemi” derken sezonun çeyreği bitecek. Çok merak ediyorum, ondan sonra Fenerbahçe taraftarı nasıl tedavi edilecek?
Ya Başkan!..
Başkan’ı kim yerinde tutacak o mutlu ve sağlıklı günler gelinceye kadar acaba?
“Olmaz” deme... İçinde ekonomik çıkar olmadan, hatta tam tersine üzerine para verilerek sevilip sayılan adamlar/kurumlar, dünyanın en tehlikeli ip cambazları gibidir. “Çılgınca alkışlarla yok olup gitme” el eledir.
Baksana, Fenerbahçe için en yıkıcı taktikler devreye girdi, Fenerbahçe’yi Fenerbahçeliler eliyle çökertmeye niyetlenenler, yeni teknik direktör ve başkan adaylarını sıralamaya başladı.

Yazının Devamı

Trabzonspor’un tarihi hatası

24 Eylül 2010

Trabzonspor’un tarihi hatası nedir?.. Kendisinden daha büyük imkanlara ve paraya sahip rakipleriyle, “onların koyduğu oyun kurallarına göre” mücadele etmeye çalışmak.
Yıldızını kendisi yaratacağına, yıldız bulmaya uğraşmak. Önünü sonunu düşünmeden, kaybedilecek yerel yeteneklere acımadan, yabancı furyasına çala kaşık dalmak.
Dar bütçeli biri, zenginle malda/ mülkte/ giyimde/ kuşamda aşık atmaya kalkarsa ne olur?
Ancak “kötü bir taklit”...
Trabzonspor, medyasından yöneticisine, kadrosundan sistemine, üç büyüklerin “izdüşümü” gibidir bugün. Hem de daha küçük boyutta bir “izdüşüm”.
Zeka ve yeteneklerini kullanabilse- ki, Trabzon’da istenenden çok daha fazla var- hem rekabette eşitlik sağlar hem de futbol zenginlerinden biri bile olabilirdi.
Nereden mi biliyoruz?

Yazının Devamı

Mesajı aldınız mı?

23 Eylül 2010

Ne buyurmuş Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım?
“Ali Şen varsa ben yokum”!
Sanırsınız ki, Genel Kurul’da başkanlığa adaylığını koyuyor Ali Şen... Ya da ortaklık teklif ediyor.
Sadece bir düğün bu. Fenerbahçe kalecisi Volkan Demirel’in düğünü.
Ali Şen de davetli.
Çok yakın tarihte Ali Şen’in desteğini arayan Başkan Yıldırım, bu kez çok hiddetli:
“O varsa ben yokum”.

Yazının Devamı

“Tahrik”!

22 Eylül 2010

Futbol sahasında alengirli bir durum olduğunda ben Metin Tokat’a bakarım. Çünkü sevgili Hoca’m ve mesai arkadaşım, şovmenliği reddeden nadir hakem-yorumculardan biridir. Saygınlığını sonuna kadar korumaya niyetlidir.
Yine öyle yaptım ve daha okumaya başlarken Antep-Bursa maçındaki sorunu anladım!
Tokat’ın yazısı şöyle başlıyordu:
“Deniz Çoban köşe vuruşu kullanılmadan önce tribünlerden atılan iki adet pet şişenin kimseye temas etmemesine rağmen oyun alanı dışında bulunan bu malzemeleri eline alarak 100 metre koştu ve 4. hakemine teslim etti. Bu şov amaçlı gereksiz olarak yaptığı harekette seyircinin tahrik olmasına neden oldu.”
Gerçi Metin Tokat maçın hakemi Deniz Çoban’ı suçlayan bir ifade kullanıyordu, ama bu “durum tespiti” Antep-Bursa maçının yarıda kalma nedenini apaçık ortaya koyuyordu.
Sahaya pet şişe atıldığı için mi çıkmıştı bu olaylar?
Deniz Çoban şov yaptığı için mi?

Yazının Devamı

Paralel Evren

21 Eylül 2010

Hastalık derecesinde taraftarları bir kenara bırakıyorum. Onlar için kazanılmayan her maç kaybedilmiş anlamına gelir. Rakip ezilmemişse, hafta sonu kâbus gibi geçmiş demektir!
Ama siz...
Siz derbiyi neden beğenmediniz?
Boksta “olası nakavtı”, Formula Otomobil Yarışları’nda “muhtemel kazayı” görmek için ekrana yapışanlar tarzında bir gözlemci misiniz yoksa?
Ancak o durumda bunca büyük hayal kırıklıkları yaşayabilirsiniz.
Adeta oynanmış gibi gelebilir derbi!..
* * *

Yazının Devamı

Rijkaard’a bunu da anlatın!

18 Eylül 2010

Basketbol Milli Takımımız’ın “referandum promosyonu” olarak kullanılması, vatandaşın ağzında buruk bir tat bırakıp ağzını bozdurduysa, bunu sayın bakan Özak’ın “edepsizler, ahlaksızlar, ilkesizler” tespitine kafa sallayarak geçiştiremezsiniz.
Gerçi finalde sayın Başbakan’ı protesto edenler, muhtemelen “darbeci” ve “aptal” (!) ama söz konusu Milli Takım-Millet ilişkisi olunca hassasiyet farklı...
Yazılı olmayan toplumsal sözleşme diyebiliriz buna:
* * *
Birincisi... “Milli forma”, hak edenler açısından fiyatı olmayan bir gurur, terazisi icat edilmemiş sorumluluktur. Yürek çarpıntılarıyla giyilir, cansiperane korunur, son gücüne kadar ona hizmet edilir.
İbadet gibidir. Tüm ihtiraslardan, kişisel hesaplardan hatta ekonomik sonuçlardan arınmış olarak taşınır o forma.
“Açık arttırmalı” prim, yakışmaz ona.

Yazının Devamı

‘Diktatör’ Kocaman!

16 Eylül 2010

Aykut Kocaman’ın asıl “başaramadığı” nedir?
Fenerbahçeli futbolculara adeta hak olarak verilmiş, genlerine sinmiş “canı isterse oynama” konforunu aşamaması!..
“Mehmetçik” yaratamaması.
Herkes “reis” Fenerbahçe’de; “Kızılderili” yok!
İspatı mı...
Bir maçta rakibi “pas manyağı” yapan takım bir sonrakinde pas yapamıyor!
“Rakibe bağlı” demeyin sakın.

Yazının Devamı

Sahada vur, kurtul!

15 Eylül 2010

Mersin İdman Yurdu Teknik Direktörü Yüksel Yeşilova’ya “yılın zamparası”, onu hacamat eden ağabeyi Murat Yeşilova’ya “yılın en zeki saldırganı” ödülü verilmeli!..
Zeki, çünkü hasmını tüm Türkiye’ye rezil etti.
Zeki, çünkü Türkiye’de ceza almadan adam bıçaklayacağınız yegane yer sahanın içi!
Evet öyle...
Bakmayın siz medyanın “ilk defa” dediğine.
Bakmayın “Bunca yıldır futbolun içindeyim, hiç duymadım” diyenlere...
Bu ilk değildir ve daha önceki örneklerinde eli bıçaklı adamlar cezaevini bile görmemiştir.

Yazının Devamı