İki 'Büyük' operasyon!

20 Kasım 2010

Adam demiş ya; "sende bu ense oldukça çok şaplak yersin" diye... Bizde bu "balık hafıza" oldukça daha çok gırgırlarını geçerler taraftarla!..
Fenerbahçe ve Galatasaray “berbat” bir ilk yarı yaşıyorlar. Kime, nasıl, nerede yenilecekleri Allah’a kalmış; doğru mu?
Hele Galatasaray... Sahadaki skandal, yönetime kadar ulaşmış. Asbaşkan’la Başkan karakucak dalmış!
Büyük kulüplerin büyük beyinleri sabahlara kadar kafa patlatıyorlardır bu bunalımlı süreci atlatmak için değil mi?
Planlar, projeler, operasyonlar hazırlıyorlardır!
Elbette... Bakın, çözüm bulmuşlar bile:
"Galatasaray, Misimovic’i kadro dışı bırakmış".

Yazının Devamı

“Nerede bu adam yaa”?

19 Kasım 2010

Hiddink’i “şöyle bir güzel yoğurmaya başlamış” ve tavaya atmadan önce “nerede bu adam yaa” kıvamına gelmiştik ki, Federasyon Başkanı sayın Mahmut Özgener ile bir sohbetim oldu:
Sordum tabi; “Nerede bu adam yaa”!..
Yaradılıştan “Dalay Lama” sükunetine sahip Başkan, kızmadı açıkladı:
“Sürekli Avrupa’daki gençlerimizi izliyor ama medyamız Hollanda’da bisiklete biniyor sanıyor”...
Ben de öyle sandığımdan “O zaman sizin halkla iletişiminizde bir sorun var” falan gibi yanıtlar verdim ama içime bir kurt düştü!
Süper Lig’den Hiddink de ümidi kestiyse, vay halimize.
Nitekim kesmiş... Avrupa’daki gençlerimizin peşine düşmüş. İyi de etmiş.

Hesap sorma zamanı

Yazının Devamı

Bu maça ihtiyacımız vardı

17 Kasım 2010

Tam zamanında geldi Hollanda maçı... Çok ihtiyacımız vardı! Yanlış anlaşılmasın; ulusal dayanışma, zafer, moral gibi “duygusallıklar” adına değil... Onları “aştık” çok şükür!
“Aşırdılar”!..
Milli maçı “cebir denklemleriyle” tarif edip, hangi ülkeden milli futbolcu “devşireceğimizi” anlata anlata, Kırmızı-Beyaz’ı “soluk/silik renklerle” yenileyip, pirimlerin kur hesabını kafamıza vura vura iyice aklımızı karıştırdılar ve sokaktaki adamı Ay-Yıldızlı formaya yabancılaştırdılar.
Artık “başka” ihtiyaçlarımıza cevap veriyor milli maçlar!
Bugün olduğu gibi.
* * *
Hollanda maçına ihtiyacımız var; çünkü ne olduğumuzu, nerede durduğumuzu anlamamız lazım.

Yazının Devamı

İyi tarafından bakın

16 Kasım 2010

Değerli Fenerbahçeliler, kıymetli Beşiktaşlılar, sayın Galatasaraylılar... Son tahlilde hepiniz futbolseversiniz değil mi ?
“Futbolu severim, takımımdan ötürü” deseniz bile, mecburiyetten olsa bile, farkında olmasanız bile, eksik/ziyade “salt futbol sevgisi” var olmalı yüreğinizde.
İşte bu zor günlerde sizi o sevgi kurtaracak!
Bunalıma kapılmayın. O içgüdüyü veya o kazanımı harekete geçirin, olaya iyi tarafından bakın.
Üç Büyükler Puan Cetveli’nin orta sıra şövalyeleri olduğundan beri, uğruna kanunlar hazırlanan, polisiye tedbirler alınan, tartışılan ve üstesinden gelinemediği için kâbusa dönen “tribün terörü” dibe vurdu mesela.
Çünkü ortada “mücadele” edilecek bir durum kalmadı.
Yenilgiye kızmak için bir hedef olmalı değil mi? Rakibe kızmak için kazanma ihtimali gerektiği gibi.

Yazının Devamı

İflas ediyorsunuz!..

13 Kasım 2010

Kulüp başkanlarının en başarılı, en istikrarlı uğraşı nedir biliyor musunuz?..
Kendi kendilerini “hasta” etmek!
Genel kanı sadece taraftarları hasta ettikleri yönünde olsa da kendileri ilk sırada.
Sağlık dosyalarına bakın:
Özhan Canaydın ağabeyimiz hayatını kaybetti...
Aziz Yıldırım’ın kalbi tekledi.
Yıldırım Demirören yüz felci geçirdi.

Yazının Devamı

‘İhtilal’ bitti bile!

12 Kasım 2010

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım “Anadolu ihtilali henüz olmadı” diyor ama, o sürecin en civcivli günlerindeyiz; hatta “zihinlerde” bitti bile!..
Nasıl mı?..
Gençler için “tarih öncesi”, bizim için “dün” gibi geçmişten örnekleyerek anlatayım:
* * *
Kulüplerimizin, Milli Takım’ın Avrupa’da 3-0’a kadar dokunulmazlığı vardı bir zamanlar!.. 1-0 yenilgi, rakibe kafa tutmak anlamına gelirdi ki, sınırsız övgüyü hak ederdi.
Golsüz beraberlik mucize... Çılgınca kutlanacak bir zaferdi.
Skoru bırakın; İngiltere, İtalya gibi deve dişleriyle oynuyorsak, korner kazanmak bile kalplerimizi gümbürdetirdi.

Yazının Devamı

Beşiktaş başarılıdır!

10 Kasım 2010

“Başarısız” sıfatının yanına “Beşiktaş” adını koyarsanız ve bunu çoğunluğun oyu ile kutsanmış kesin tespit olarak ortaya atarsanız, Trabzonspor’u iğneleyen Schuster’den “rövanş” almaya çalışan Trabzonspor Asbaşkanı Hasan Yener’den farkınız kalmaz.
Hatalı sonuçlara götüren “Aristo Mantığı” tuzağına düşersiniz.
Her “genelleme” gibi arızalı bir teşhistir bu...
Alman turiste bakıp Almanlara verip veriştirmek gibi bir şeydir.
Çünkü, Beşiktaş’ta bir başarısızlık varsa rakip kale önündeki olaylarla sınırlı aslında...
“Yediğinden daha fazlasını atmak” niyeti ile yola çıkan bir takım “yemek” işini aksatmıyor “atmak” işinde tekliyorsa, tabela şahitliğinde “başarısız” diyebilirsiniz.
Penaltıyı kaçıran Guti’ye hayret edebilirsiniz.

Yazının Devamı

Melih Gökçek tribünü Nihat Kahveci’den öğrensin

6 Kasım 2010

Sayın Melih Gökçek cin gibi bir politikacıdır. Yıllardır futbolun içindedir. Hatta futbolu yönetecek insanları tayin etmeye bile niyetlidir ama ne “oyunu” ne de “raconu” öğrenebilmiş!
Tribün psikolojisinden ise bihabermiş.
Ankaragücü tribünlerinden “sinkaflı” laflar gelince “Bir daha yaparlarsa takımdan desteğimi çekerim’’ demiş.
Bravo... Bu kadar insan kafa patlatıyor, emek veriyor küfrü önlemek için... Melih bey “kestirmeyi” keşfetti!..
Keşke bu kadar kolay olsa.
Keşke parayla, tehditle olsa...
Veya... Tribünler Melih Bey’in blöfünü görse, bırakıverse şu Ankaragücü’nü...

Yazının Devamı