OTOKRİTİK

29 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>

Lakin futboldaki çıtamızı Türkiye'nin geneli ile kıyaslayınca, tüm şikayetler, dert yanmalar askıda. Kimse merak etmesin, spor medyası hem sporu hem kendini denetleyebilme refleksini koruyabiliyor herşeye rağmen.
Denetimin denetimini bile öyle şevkle, öyle acımasızca yapıyor ki, darısı çomaksız oynayanların başına.
Mesela, siz hiçbir vaka anımsıyor musunuz; eleştirilirken onu onaylayan medya kanadı da eleştiriden nasibini almasın? Veya bir girişimi, kişiyi yüceltmeye ona karşı olan medya mensupları kınanarak başlanmasın?
Bu durum spor medyasının iç dinamiğidir. Zenginliğidir. Kabına sığmayan uzmanlığı, sınır tanımayan çok sesliliğidir.

Yazının Devamı

Aynalı korku tüneli

26 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Fenerbahçe, futbol mu oynuyor, polemik mi yapıyor belli değil. Öyle yanlış hamleler yapıyor, öyle ilginç sonuçlar alıyor ki, her uçtan fikir sahibine haklılık payları yaratıyor.
'Berbat'tan 'şahane'ye kadar isteyen istediğini yakıştırır bu Fener'e. Şahane demeye insaf lazım ama, o ayrı mesele.
Sadece şu kesin; Fenerbahçe mevcut futboluyla ikinci devreye değil adeta bir korku tüneline giriyor. Duvarları aynalarla kaplı bir korku tüneli. Çünkü Fenerbahçe en çok kendisinden korkuyor. Ya da korkmalı.
Özel televizyonlu, ultra modern stadlı, süper tesisli, yıldızlı, yaldızlı Fenerbahçe ile kuru ekmeğe talim eden İstanbulspor arasında geçen 93 dakikalık hadise, Hooijdonk'un yaşadığı şaşkınlıkla başlıyor. Güngören Stadı kalelerinin 5 santim kısa olduğunu ortaya çıkaran Hooijdonk, muhtemelen dehşete kapılıyor ve "amma acaip ülkeye gelmişim" düşünceleriyle ancak maçın son dakikalarında toparlanıyor.
Evet maç ilginç. Normal koşullarda Fenerbahçe'nin beş gol yemesi gereken karşılaşmanın 80'li dakikalarında İstanbulspor stoperi Uche, rakip ceza alanında gol arayabiliyor. İlk yarının sadece son dakikalarında, İstanbulspor gol pozisyonlarında paragraflar

Yazının Devamı

Kar suyu

25 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Kar yağarken balık bol olur. Sersemler, mübarekler. Balıkçılar bu durumu "Balığın kulağına kar suyu kaçtı" diye özetler.
Balıkların bu garip davranış özelliklerini paylaşanlar kim peki: Yöneticiler.
Bir kar yağdı, şehrin ana caddelerinde mahsur kaldık. Donduk, süründük.
Yetmedi, dün de futbol tuzağına düştük. Şehri yönetenler, ihtiyaç olmadıkça sokağa çıkmayın diyor, futbolu yönetenler İstanbulspor - Fenerbahçe maçını ancak bir saat önce erteliyor.
Oysa insanlar ya stada varmış ya da yollarda. Bu kadar hayati konuda, karar verme yetkisi gariban hakemin omuzlarında. Halbuki Meteoroloji, Kara Yolları, Valilik, Belediye, Federasyon falan gibi bir sürü güzide kurum ve kuruluş var. Ve oralarda bir sürü saygın yönetici vatandaşlar.

Yazının Devamı

Çeyrek Rüştü yarım para

22 Ocak 2004

<#comment>
<#comment> Fenerbahçe-Rizespor maçında gözümü ayırmadığım futbolcuların başında Volkan geliyordu. Sizi temin ederim ki, "Barcelona'daki Rüştü'den" daha sağlamdı genç kaleci. İki ciddi top çıkardı. Hele birine öylesine artistik ögeler de kattı ki, tribünler bunu karşılıksız bırakmadı.
Maçın televizyondan yayınlanmaması çok kötü oldu. Rüştü bu maçı seyredebilseydi, emin olun bu kadar naz yapamaz, ilk uçağa biner İstanbul'a gelirdi. Gecikirse yerinin kapılacağını anlayabilirdi.
Eğri oturup doğru konuşalım. Şu anda Rüştü'nün önünde sadece bir hesap makinası var. Topluyor, çıkarıyor, sonuçta Barcelona'da üçüncü kaleciliğe katlanırsa bilançodan lehine bir toplam çıkarıyor. "O Fenerbahçe'nin bir neferi", "Fenerbahçe onun yuvası" falan hikaye. Sihir; Dolar - Euro paritesinde.
Yiğidi öldür hakkını yeme! Sayın Yıldırım'ın Rüştü'ye teklifi sezon başının yarısı gibi gözükse de yarım sezon için oransal olarak aynı... Diğer taraftan, İstanbul'a gelecek olan Rüştü, moralman yıkılmış ve gittiği günün yarısı. Yani, çeyrek Rüştü yarım para. İyi anlaşma.

Doktor hastadan "popüler"se, daha ne isteriz?.. Hastanın sağlığına kavuşma ihtimali artmış olur. Peki gazeteci,

Yazının Devamı

Terim'i tanıyamıyorum

15 Ocak 2004

<#comment>
<#comment> İlk yarı bitmeden önce Galatasaray'la birlikte deplasmana gidiyorduk. Fatih Hoca'dan bir röportaj randevusu istedim. Doğrusu refüze edeceğini pek sanmıyordum, ama tedirgindim. Tekrarı "kendini beğenmişlik" olacak iltifatlarla kabul etti, sevindim.
Geriye tarihi saptamak kalmıştı. O sırada başı fena halde dertteydi ve erteleme dileğini anlayışla karşıladım. Bir daha da aramadım. Sanıyordum ki, röportaj vermek istediğinde sözünü hatırlar ve o arar.
Ben sayın Terim'in "delikanlı" imajına gönülden inananlardandım. Ayrıca söyleyecek sözü olduğunda bana ulaşacağını biliyordum. Daha önce örneğini yaşamıştım.
Şimdi nedeni ben olmasam da düştüğüm bu ofsayt karşısında hüzünleniyorum.
Röportaj önemli değil, onu sayın Terim'den daha popüler biri ile yaparım.
Önemli olan benim için hala geçerli bazı kavramların tedavülden kalkması. Ve bu hastalığın imparatorlara kadar bulaşması.

Yazının Devamı

Tatil başkanlara yaradı

8 Ocak 2004

<#comment>
<#comment> Eski bir Milli Eğitim Bakanı'nın söylediği Şu okullar olmasa Maarif'i ne güzel yönetirim" lafını alın futbola taşıyın. Asla fantezi yapmış olmazsınız. Ne güzel yönetiyorlar kulüplerini başkanlar son bir - iki haftadır farkında mısınız?
Salı geceleri İlker Yasin'in Kanal D'deki Üçüncü Devre programını iple çekiyorum ki, başkanların psikolojisini anlayabileyim. Geçen hafta Sayın Özhan Canaydın'a, yarattığı saygın hava dolayısıyla hayran kalmıştım; önceki gün Sayın Aziz Yıldırım'ı görünce şu kanıya vardım:
Devre arası asıl başkanlara yaramış.
Sayın Yıldırım'ın siniri falan kalmamış. Karşımızda güler yüzlü, sakin, mantıklı bir işadamı... Mesela Ortega konusunda para ve duygusallığı, futbol ve hukuku, uzlaşma ve kazıklanmayı ne kadar güzel ayırdı. Sayın başkan bu güzel üslubuyla istese Fenerbahçe seyircisine "Beckham" formaları bile satardı.
Laf aramızda, bu gücü, o hiç beğenmediği medyanın, genelde nefret ettiği bazı yazarlarının Ortega için "koyver gitsin" yorumlarından aldı.
* * *

Yazının Devamı

Benim projem!..

1 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Şişli Belediye Başkanı Sarıgül, sayın Başbakan'dan mı esinlendi, bir buçuk sene mi çalıştı, iki saatte mi çizdirdi bilemem...
Ama bu benim projem!
Daha doğrusu her geçen gün güçlenen şüphem...
Galatasaray Olimpiyat Stadı'na geçmesiyle birlikte yanıp yakılmaya başlamıştı ya; işte o sırada yazmıştım:
"Siz bakmayın beleş stat için söylediklerine. Onlar Ali Sami Yen'e dönmeyecek. Gerçek niyet, Gayrettepe'de ticaret merkezi kurup normal koşullarda düzelmesi mümkün olmayan bütçeyi denkleştirmek" demiştim de "Galatasaray düşmanı" ilan edilmiştim.

Yazının Devamı

Ortega bizim canımız

25 Aralık 2003

<#comment>
<#comment> Baklava çalanla, banka boşaltan arasındaki ceza dengesizliğini adaletin ağzı açık izlediği bir ülkede, konu borç - alacak meselesiyse, artık prensip, etik metik arama...
Borcun azsa, doğru icraya... Biraz daha dolgunsa, "mesaj" diz kapağına... Milyon doları katlamışsan şayet, dur orada!..
Sen artık sadece borçlu bir kişi değil, korunması gereken bir değersin. Her türlü anlaşma zemininde öncelik senin. El üstünde tutulmalı, asla üzülmemelisin. Dilediğin her kuralı çiğneyebilir, istediğin kadar dalganı geçebilirsin alacaklılarla. Sorumluluk onlarda.
Bizde böyle kardeşim.
Mesela sıradan bir ücretle transfer edilen futbolcu, bırakın kapris falan yapmayı aldığı paranın hakkını veremezse şutlanır. Ama 11 milyon dolar borcu olan Ortega, takımı bırakıp gitse de, uluslararası mahkemelerde Fenerbahçe ve Türkiye aleyhine ifade verse de, canı istediği zaman döner, icap ederse kaptan bile yapılır.

Yazının Devamı