Dedikodu yapmayın

21 Nisan 2003


<#comment>     Kimse dedikodu yapmasın! Kendine hayrı olmayan Fenerbahçe, nerde kaldı Galatasaray ve Gençlerbirliği'ne yol açacaktı.
     Çıktı alnının akıyla yenildi, Fenerbahçe...
     Başka ne olacaktı sanki. Geçmişi ile övünüp, gelecek yılların takımını kurduğunu iddia eden ve bu sezonu hafızalardan silmek isteyen bir takım, şampiyonluğu çoktan hak etmiş Beşiktaş'ı kendi sahasında yenecek miydi?
     Mucizeler için bile biraz çaba gerekirdi.
     Bir tek Tuncay oynadı ilk yarı. Ama iki devrelik eforuyla ikinci 45 dakikada o da arkadaşlarına katıldı. Beşiktaş fark atamadıysa eğer, bunun suçlusu sinir küpü İlhan Mansız'ın altı haftalık gol orucunu sürdürmek istemesi, bir de sinirleriyle birlikte golcülüğü de geride kalan Nouma'nın ta kendisiydi.
     Maça gelirken "derbiye" değil "dolduruşa" mı geldiğimize pek karar veremiyorduk doğrusu. Bir yanda yılın takımı Beşiktaş, diğer tarafta yılın fiyaskosu Fenerbahçe. Taraftarlar bile ümidi kesmiş olmalı ki, sanal alemde Beşiktaş'a yenilmenin faziletleri yazılıp, çiziliyordu. Nitekim,

Yazının Devamı

Cesaretin varsa

17 Nisan 2003


<#comment>     Ekran silahından sıkılan hakaret mermileriyle yapılan "haysiyet düellosuna" davetiye şöyle yazılıyor lumpen lugatında:
     "Cesaretin varsa, delikanlıysan çık karşıma!.."
     Buradaki delikanlılık ve cesaret, "rezalete dayanıklılık" anlamında.
     Yüreğin yetiyor mu kayıkçı kavgasına canlı yayında?.. Kafa atar gibi konuşup, tükürür gibi bakabiliyor musun? "Ben haklıyım" yerine "sen alçaksın" diyebiliyor musun?
     "Hayır"sa; düellodan kaçıyorsun. Korkaksın, sefilsin, yok olmalısın.
     Federasyon Başkanı'ndan TV yorumcularına, teknik direktörlerden yazarlara kadar düello davetçileri, aslında rakiplerini değil de haysiyetin ta kendisini öldürüp yok ediyorlar ekran silahından sıkılan hakaret mermileriyle...

Yazının Devamı

Bayram bizim neyimize!

10 Nisan 2003


<#comment>     Dehşet verecek kadar edilgen bir kalabalık olduk.
     Genlerimizde kulluk, yüreğimizde korku, bordromuz kadar konuşmaya mahkum edilmişiz... Katılımı itatle, karşı çıkmayı isyanla karıştırıp, "gelene ağam gidene paşam" demekteyiz...
     Bin bir emekle yetiştirdiğimiz filizleri koparanları bile durdurmaya yetmiyor yüreğimiz.
     Orta büyüklükte bir ülke kadar nüfusu olan İstanbul’un il müdürü ne demek?.. İstanbul’un belediyesi başbakan yetiştirebiliyorsa, il spor müdürlüğü de en azından spor bakanlığına eş bir görev.
     Yedi senedir bu görevi eşi görülmemiş şekilde yürüten Vedat Bayram, "Biz liyakata bakarız" diyen Başbakan döneminde derdest edilip emekliler dünyasına postalanıyorsa, sormamız gerekmez mi:
     "Ne var bunun altında"?..

Yazının Devamı

Sergen’le 60 dakika

6 Nisan 2003


<#comment>     Size Sergen’i anlatacak değilim. Sadece bu maça katkılarından bahsedeyim. Ben bir tane yerini bulmayan pasını görmedim. İlk golde de o vardı. Sonra kendisi de muhteşem bir gol attı. Bıçak sırtındaki Beşiktaş’ın adeta talihini yazan adamdı.
     Evet, Beşiktaş bıçak sırtındaydı. Lig oyununun son perdesinde daha önceki performansını sergileyeceği konusunda derin şüpheler vardı. Denizlispor maçı, bundan sonra gelecek ligin zirvesindeki şeytan üçgeni karşılaşmalarının hem anahtarı, hem göstergesi olacaktı.
     İşte bu nedenle Sergen büyük bir iş başardı. Kim bilir; belki de arkadaşları lige verilen tatilde onun özel hayatına özenmişler ve doğan eşitlikte Sergen’in yeteneği ileri fırlamıştı.
     Bakımsız arkadaşlarından kasıt; mesela İlhan Mansız, Pascal Nouma, Kaan Dobra, Sergen’in yerine giren Tümer... Yoksa, Tayfur’un, Zago’nun, Ronaldo’nun hakkını yememek lazım.
     Maçın ilk düdüğü ile birlikte sahada futbol keyfi olacağı kanısı uyanmıştı. Kronometre 2 dakika 30 saniyeyi yazarken, Ersen Martin’in çaprazdan şutuna 4.12’de İlhan yanıt vermiş,

Yazının Devamı

Siz kimin federasyonusunuz?

3 Nisan 2003


<#comment>     Şimdi... Bugün... Tam zamanı!.. Çünkü, düne kadar milli maç vardı. Milli maç; adı üstünde milli mesele... Amaç, milli meselelerde sorun yaratmamak; her ne kadar Milli Takım’ın zirvesindekilerden "milli davranışlar" göremesek de.
     Dikkat edin; düne kadar spor sayfaları Futbol Federasyonu’nun avanta turuna inanılmaz bir sağduyu ile mümkün mertebe uzak kaldı.
     Yeter ki, moraller bozulmasın... Yeter ki, aleyhte satırlar olmasın. Futbol Milli Takımımız, gerilim ve kaygıdan uzak, salim kafayla çıksın oyununu oynasın.
     Boşuna beklemeyin, kimse teşekkür etmeyecektir.
     Ve boşuna ümitlenmeyin; bu avanta tur sorumsuzluğunun hesabı daha uzun süre ertelenmeyecektir.
     Şimdi, bugün, tam zamanı...

Yazının Devamı

Bize barış gerek

27 Mart 2003


<#comment>     Savaşa sebep; insan münasebetleri değil, eşya münasebetleridir" diyor Jean Jacques Rousseau... İnsanlar anlaşabilir; ah şu "eşya" paylaşımı olmasa!..
     Günümüzde eşyadan kasıt; nüfuz, petrol ve para.
     İnsan münasebetleri ise; ne yazık ki, yıkım, ölüm, ve yara.
     Bir haftada bin yıl geri gitti insanoğlu. Şehir yıkmak, çocuk öldürmek, kahramanlık madalyası gerektiren bir olay güneyimizde. Sazlığı yakarak adam aramak, cesetleri itip kakmak, vatanseverlik dışavurumu.
     Bir haftada, bin bomba...
     Ne yazık ki, yıllardır dayatılan Amerikan malı şiddet filmleri de alıştıramamış bizi... Nefret, ümitsizlik yarattı Irak’taki kanlı dizi.

Yazının Devamı

Yaşa Fenerbahçe!

20 Mart 2003


<#comment> Şayet "sıradışı" olmaktan hoşlanıyorsanız, Fenerbahçe’yi tutmalısınız.
Çünkü Dünya’da bir eşini bulamazsınız.
Santraforu kalp hastası çıkan, dünya çapında yıldızı evine kaçıp saklanan, kaptanı gemiye sabotajla suçlanan, bir sezonda iki hoca değiştirip üç tane ayrı 11 kuran takım nerede?
Tekdüzelikten sıkıldıysanız, işte size Fenerbahçe...
Sadece Başkan sabit!.. Ona da katlanacaksınız.
Zaten değişse; bu heyecanı bulamazsınız.

Yazının Devamı

Oğuz gidemez

13 Mart 2003


<#comment> Oğuz Çetin’in performansını "yetersiz" bulmak en doğal hakkınızdır...
Ortaya koyduğu işi beğenmemek, eleştirmek, hatta kızmak da öyle.
Ama "çırak" falan gibi yakıştırmalar, "korkak" türünden tanımlamalar, "yetersiz", "yeteneksiz" tarzında teşhisler, en azından ayıptır.
Oğuz Çetin, bu söylediklerinizin hepsi de olabilir hiçbiri de.
Veya bugün hepsi, yarın hiçbiri!..
Ya da işinize gelmiyorsa hepsi, geliyorsa hiçbiri!..Orası sütünüze kalmıştır.

Yazının Devamı