Güneş'in Sergen planı!

5 Haziran 2003

<#comment>
<#comment>     Fenerbahçe'ye gelince insafsız oluyoruz! Peki Sergen'in Milli Takım'a davet edilmesinin, cezalı futbolcuyu maç kadrosuna almaktan veya altıncı yabancı oynatmaktan ne farkı var?..
     Bir hafta önce canlı yayında söylüyor Sergen:
     "Milli görevden kaçmam, ama sakatım".
     İki gün sonra Milli Takım davetiyesi alıyor. Kampa gidip, aynı şeyleri tekrarladıktan sonra yeniden Bodrum'a... Artık günahı boynuna.
     Şenol Hoca, Sergen'i neden çağırmış olabilir Milli Takım'a?.. Elbette vardır bir oyun planı. Peki yazık değil mi planlarına?
     İkinci şık; kamuoyu baskısından kurtulmak. Sergen "sakatım" dese de, şampiyon takımın yıldızını çağırmış olmak...

Yazının Devamı

Teessüfler Hüsnü Güreli

29 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     Müthiş bir fırsat yakalamıştım. Türkiye'nin ayakta alkışladığı Beşiktaş'ı yerden yere vuracak ve nihayet ünlü bir spor yazarı olacaktım.
     Oyunun kuralı buydu. Ya toplumsal kabul gören bir olaya, ya başarılı bir hocaya, ya da milli gururu okşayan bir sonuca saldıracaktım. Aslında berbat bir konuyu yüceltme seçeneği de da vardı ama, şimdi onunla uğraşamazdım.
     Yazının çatısını kurmuştum...
     Beşiktaş'ın kutlama gecesinde Galatasaray'ı rencide edecek sözler duymuştum. Ayrıca kafayı bulan İlhan Mansız, Fransız öpücükleri ile ekmeğime yağ sürmüştü.
     Şampanya banyoları, ıslak yöneticiler, çıplak futbolcular gibi minik "abartılarla" bu iş tamamdı:
     Tanrım... Bu kadarı da olmazdı. Örf ve adetlere sıkı sıkıya bağlı Beşiktaş'tan yansıyan erotik görüntüler hangi ahlaka sığardı?!! Nerede kalmıştı dostluk, rekabet, yarış... İçip içip rakibe sallamak delikanlılık mıydı?

Yazının Devamı

Fenerbahçe'de doğru soru

22 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     Muhalefetten mi, medyadan mı, hava şartlarından mı bilinmez; Fenerbahçe sıfırı tüketmiş durumda.
     Terk edilmiş kovboy kasabası gibi... Hoca yok, teknik kadro yok, futbolcu yok. Heves, umut, hırs da kalmadı...
     Para ? O da tartışmalı.
     Bir stat, bir de başkan!
     Bu faciadan, stat sorumlu olamayacağına göre, hesap Sayın Yıldırım'ın önünde.
     Nasıl kurtulacak Fenerbahçe Cumhuriyeti?..

Yazının Devamı

Rüştü giderse masal biter?

15 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     Rüştü'nün dünyanın en iyi kalecisi olduğunda hemfikir miyiz ? Hadi alçak gönüllü olalım; en iyilerinden biri diyelim.
     Peki Fenerbahçe'nin iddiası ne ? Dünya'nın en büyük takımlarından biri olduğu değil mi ? Sahada olmasa da tribünde böyle.
     En azından Sayın Başkan Aziz Yıldırım'ın ve ondan önceki tüm başkanların fikri bu. Fikri ve hedefi... Aynı zamanda görevi.
     O zaman, tarihe geçecek bir "kabus sezon"un ardından belki de elinde kalan son küresel yıldızını nasıl böylesine gönüllü, istekli ve maceraperest bir cömertlikle elden çıkarabilir Fenerbahçe?
     Bu bir para hesabı ise, anlamaya benim muhasebem yetmiyor. Sakın "futbol hesabı" demeyin, ona kargalar bile gülüyor.
     Bir takım düşünün; vitrin çökmüş... İmaj düşmüş... Kaçan kurtuluyor... Avrupa'da skandal, Türkiye'de rezalet, futbol bile ondan hicap duyuyor. İşte tam bu sırada "baba yadigarı" son servet, piyasaya sürülüyor. Alıcılar aptal mı ? "Ayarı kaçmış" Fenerbahçe'nin, sezon sonu indirimi peşinde herkes.

Yazının Devamı

Topu alan Üsküdar’ı geçerse

10 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     Fenerbahçe, bu taktikle, hırsla, yetenekle, UEFA’ya da gider kümede de kalır kimse endişe etmesin.
     Nazar değmesin; Tamer Güney bakmış ki, UEFA bile tehlikede; bu kez futbolcuların nüfus kağıdına aldırmamış... Rüştü, Mirkoviç, Vladimir, Cem Karaca, hepsi sahada. Elde ne kaldıysa... Allah ne verdiyse.
     Özgüven olmayınca, çimene "ağabeyler" yerine "babaları" sürsen ne olur?.. Olay sahadaki gibi birkaç futbolcunun iyi niyetine kalır işte. Rüştü ile Tuncay’ın arasında biraz Mirkoviç, biraz da Rebrov ile Johnson vardı, hepsi o kadar.
     Saha tamam da tribünler biraz eksik aslında. Gece geç saatlere kadar Arena’da Başkan Yıldırım’ı izleyen ve iki üç yıl sonrası için iyice ümitlenen Fenerbahçeliler, bu gece huzur içinde uyumak istemiş olabilirler.
     Maç başlıyor; Süper Lig’de misafir Kocaelispor sağda Ahmet, solda Lazarov’la futbolu yan çizgilere yayarak iyice terletiyorlar Rüştü’yü.
     Fenerbahçeliler ise ilginç bir taktik uyguluyorlar. Artık kulübeden mi almışlar kendileri mi akıl etmiş bilinmez, "topu alan

Yazının Devamı

Bindik bir alamete...

8 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     Ara sokakların çukuru, tümseği boldu neyse ki... Mesut'un (Yavuz) vurgulu sazlar orkestrası gibi inleyen Murat 124'ünden çıkan gürültüleri yol şartlarına yoruyor, ara sıra belediyenin kulaklarını çınlatıyorduk, birbirimizi duyabildiğimizce.
     Ne zaman ki, Boğaz köprüsünün bayırına tırmanmaya başladık, pürüzsüz asfaltta arabanın tüm foyası meydana çıktı. Kapı titriyor, koltuklar çatırdıyor, sallanan konsoldan uzanan direksiyonu zorlukla tutuyordu Mesut.
     Rahmetli Namık dayım öndeydi ve son derece tedirgindi. Biz lastiklerden birinin fırlayıp gitmemesi için dua ederken, Mesut sağ elini direksiyondan ayırdı ve kül tablasını yuvasına sıkıştırmaya çalıştı. Suratında duruma hiç de uymayan kararlı bir ifade vardı. Sanki son model Jaguar'ında ses yapan noktayı bulmuş kadar kendinden emin ve sakindi. Belli ki, dayımın gerilen sinirlerine su serpmek ve arabadaki zelzelenin minik kaporta sorunlarından kaynakladığını ima etmek istiyordu.
     
     Süper Lig hurda
     Önce dayımın dudaklarından eksik etmediği Silahlı

Yazının Devamı

Şükür, AKP ve Fenerbahçe

1 Mayıs 2003


<#comment>     Hakan Şükür'ün, Fenerbahçe'ye transfer edilme girişimi, AKP Hükümeti'nin "kadrolaşma" operasyonunda, sportif bir uzantı mı acaba?..
     "E artık spekülasyonun da bir sınırı var" demeyin.
     Şayet, Türk futbolunun "ahir zaman yıldızı" Hakan Şükür "Fetullah Gülen'e sempati duyuyorum" demişse...
     Hükümet, bu sempatiyi paylaştığını icraatları ile göstermişse...
     Şükür, Sayın Tayyip Erdoğan başbakan olduğunda, onu ilk kutlayanlardan biriyse.
     Başbakan, Fenerbahçe'nin teknik direktör seçimi kadar kritik bir konuya müdahale etmekte sakınca görmemişse...

Yazının Devamı

Terim, Engin, Avşar ve Porsche

24 Nisan 2003


<#comment>     Okudum; gurur duydum!.. Sinan Engin de Fatih Hoca'nın arabasından almış.
     400 milyar mıymış, neymiş.
     Artık ülkemizin sokaklarında Porche dörtçekerleriyle dolaşacaklarmış.
     Yakışır, ama değil mi?..
     Yalnız iki ricam var; birincisi hızla giderken cep delik cepken delik insanlara su sıçratmasınlar, bir de aç insanların mahallesinden geçerken korna çalmayı unutmasınlar.
     Neyim ben?.. Servet düşmanı mı, kıskanç mı?..

Yazının Devamı