Erol Yaraş

EXPO 2020’nin ilk sunumu için Paris’e giden İzmir Heyeti, sunumdan önce verdiği kokteylde kelimenin tam anlamıyla gövde gösterisi yaptı... Four Seasons Oteli’nde Uluslararası Sergiler Bürosu’na üye 80 ülkeden 350’ye yakın davetlinin katıldığı gece kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi. Gecenin bitiminde, herkesin morali zirveye ulaşmıştı... Çünkü öylesine güzel mesajlar alınmıştı ki, başka türlüsünün olması mümkün bile değildi...
Barbuda delegesi Dr. Carl Rober, “Bu sefer Türkiye’nin şansı çok iyi. Kültür ve diğer ülkelere göre ulaşım anlamında en iyi noktada. Bu kez Türkiye’nin şansının çok fazla olacağına inanıyorum” sözleri, adeta diğer delegelerin ortak görüşüydü... Rober, farklı ülkelerin sözcüsüydü sanki karşımızda...
Kısaca gece boyunca işte böylesine olumlu rüzgarlar esip durmuştu...
Doğal olarak bu mutluluğu yaşayanların başında da Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu geliyordu. Aziz Bey, kokteyl sırasında tanıklık ettiği olumlu manzara nedeniyle öylesine mutluydu ki, bunu anlatmaya kelimeler yetmez...
Ne yazık ki, aradan 10 saat bile geçmeden bu mutluluk tablosu yerle bir oldu...
Sabahın erken saatlerinde Aziz Başkan’a gelen telefon, sadece O’nun değil,

Yazımın başlığı gibi bu günkü konularımı kısa kısa yazmaya çalışacağım. Araya bayram tatili girip, ben de yurt dışında olduğumdan geçen hafta yazılarıma ister istemez ara verdim. Tüm konu başlıklarımı istediğim gibi yazsam Altın Makas Hamdi Türkmen’in elinde birkaç konu devre dışı kalacak onun için iyisi mi kenarından kıyısından “Kısa Kısa” geçtiğimiz haftayı değerlendirelim.


EXPO seferi başlıyor

İzmir’in yeni rüyası EXPO 2020’nin ilk Paris çıkartması 21 Kasım Pazartesi başlıyor. Türkiye’nin sunumu 23 Kasım günü. Bu sefer iş biraz daha sıkı tutuluyor gibi gözükse de aksaklıklar yok değil.
Gidelim, görelim ve kısmetse sağ salim dönelim intibalarımızı yazacağız. İzmir Valisi Cahit Kıraç ile geçen hafta Kanal 35‘te yaptığımız söyleşide Valimizi bu sefer daha atak ve konulara daha vakıf gördüm. Dediğim gibi dönüşte size bol bol ilk sunum ve Paris gözlemlerimi anlatacağım.

Değil İzmir’in, Türkiye’nin yüz akı olmaya aday olan Nemrut Limanı acil ilgi bekliyor.
Kimden mi? Önce Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım sonra İzmir Valisi Cahit Kıraç’tan.
Geçen hafta neredeyse bir günümü Nemrut Limanı ve çevresinde geçirdim.
Sanayici dostlarla oturduk sohbet ettik, sıkıntılarını dinledim.
Doğu Akdeniz’in en önemli ticaret limanlarından biri olan Nemrut ile ilgili isteklerini tek tek dile getirdiler. Birinci sırayı alt yapı eksikliği, özellikle de ulaşım alıyor.
Nemrut’un yük hacmi 40 milyon tonu bulmuş.
Yükleme ve boşaltmada Derince’den sonra en büyük İthalat ve ihracat limanı ama ne yazık ki bu kadar kapasiteyi kaldıracak yolları yok. Buranın İzmir Limanı’nın yükünü alması için devlet tarafından liman bölgesi olarak ayrılmasından sonraki geldiği nokta “saldım çayıra, mevlam kayıra” durumu olmuş. Bu ilgisizliğin gelecek açısından hızla ortadan kaldırılması lazım.

İzmir geçen çarşamba çok önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapı. İZSİAD’ın, Sürdürülebilirlik Akademisi işbirliğiyle gerçekleştirdiği toplantı Türk sanayisi ve Türk iş adamlarının geleceği açısından olmazsa olmaz bilgiler içeriyordu.
Türkiye’nin ekonomik açıdan kalkınmasında ihracat ilk sıralarda yer alıyorsa, ağırlıklı olarak ihracata yönelik çalışan firmalar mutlaka “yeşil yatırıma” yönelmeliler ve bu yatırıma yönelik geçerli sertifikaları referanslarına eklemeliler. Artık dünyanın birçok ülkesinde tüketici doğaya saygılı ürünleri satın almak istiyor.
Çok yakında bu konu ilgili farklı kavramlarla tanışacağız hatta tanıştık bile diyebiliriz. Nedir bunlar? Yeşil Bütçe, Sürdürülebilir Tüketim, Yeşil İşler, Yeşil Yatırım, Düşük Karbonlu Kalkınma Ekosistem Hizmetleri, Entegrasyon, Yeşil Büyüme ve Yeşil Ekonomi.
Bu kavramlarla birlikte işadamlarının dünyasına yeni risk söylemleri eklenecek.
Yeşil Vergiler, Sürdürebilir Endeksler (İKMB), Sürdürülebilir Kalkınma Prensipleri, Çalışanların Farkındalık Uygulaması, Uluslararası Rekabet ve Yükselen Trendlerin Takibi.
Artık bu gezegende yaşayan insanlar olarak şunu çok iyi bilmeliyiz ki dünyanın doğal kaynakları hızla

Yıllarca iç savaşın kasıp kavurduğu ülke, eski görkemli günlerine yeniden dönmüş görünüyor. Lübnan, hem sosyal ve ekonomik yapısıyla, hem de coğrafyasıyla, göbeğinde bulunduğu Ortadoğu’dan çok farklı bir manzara çiziyor. Ortadoğu’nun kar yağan tek ülkesi olması da bir başka farklılığı...

Muhabirlik yaptığım 70’li yıllarda çok istememe ve birkaç kez program yapmama rağmen Beyrut’a gidememiştim. O yıllarda Beyrut, Paris’le mukayese edilir ve Ortadoğu’nun Paris’i olarak anılırdı.
Araya Lübnan iç savaşı girdi ve yaklaşık 18 yıl sürdü. Ortadoğu’nun göz bebeği olan bu kent, iç savaş sırasında bir harabeye döndü.
Yıllar sonra bu kenti görmek geçen hafta nasip oldu. İZSİAD üyeleriyle birlikte bu kente gittim. İZSİAD Yönetim Kurulu Üyesi olarak Avro Akdeniz Projesi’ni gündemimize aldığımızdan beri liman kentleri arasında en çok Beyrut’u merak ediyordum. Atina’ya defalarca gitmiştim. Marsilya’yı birkaç gez gezmiştim ama Beyrut’u çok istememe rağmen görememiştim.

Avrupa şehrinden farkı yok
Havaalanından otelimize yaklaşık 20 dakikada geldik. Kalacağımız otel Dawn Town’daydı. Burası zengin Hıristiyan ve Müslümanların ortak yaşadıkları çok bakımlı bir bölge. Gözünüzü

Türk Hava Yolları ulusal gururumuz, devamlı yeni hatlar açıyor. 2012 hedefi, 40 milyon yolcu. Avrupa’nın en iyi havayolu, dünyanın ünlü kulüplerine sponsor oluyor, en ünlü sporcular THY reklamlarında oynuyor. Yolcu sayısında dünyada 18’inci, network anlamında yine dünyada 8’inci sırada. Bunların hepsi tamam.
Ama yukardaki başarı diye sunulan gerekçelerin hiçbiri benim umurumda değil. Çünkü “müşteri memnuniyeti” açısından benim gözümde THY sıfır.
Geçen hafta İZSİAD ile İstanbul üzerinden Beyrut’a THY ile gittik. Gidiş-dönüş tam anlamıyla bir ızdırap yolculuğu oldu. İzmir’e bir saatlik mesafedeki Beyrut’a gidişimiz 7 saat, dönüşümüz ise 8 saati buldu.
Nasıl olur demeyin bugünlerde THY ile yolculuk yapanların başına da bizim yaşadıklarımız çok sık geliyor. Rötar üstüne rötarın yanında birde buna bavulunuzun sizinle beraber gelmemesi eklenince ister istemez seyahat burnunuzdan geliyor.
İzmir’den Perşembe günü İstanbul’a 10.30’da kalkması gereken uçağımız 11.10’de zor havalandı.
İstanbul’a indiğimizde Beyrut uçağına 45 dakikamız vardı. Nefes nefese pasaport kontrolünden geçip uzağa zor yetiştik. Grubumuz 46 kişi olduğundan ister istemez THY’nin bizi beklediğini

Açık ve net yazıyorum zeytinyağında “DİR” (Dahilide İşleme Rejimi)olmayacak.
Bu hayallerle yaşayanlar artık uyanın.
DİR’ciler olarak mağlup oldunuz, istekleriniz kabul görmedi.
Siz Türk zeytinciliğinin sonu olacak olan DİR’i kendinize hak görebilirsiniz ama, Akhisar Ticaret Borsası Başkanı Emin Demirci‘nin size verdiği desteğe akıl ve sır erdiremiyorum.
Demirci, hem Akhisar’ın 12 milyon zeytin ağacına ulaştığını gururla söylüyor, hem de DİR’cilerle kol kola fotoğraf çektiriyor.
Bu nasıl bir çelişkidir?
Eğer ben ve benim gibi üç-dört yürekli gazeteci son 5 yıldır mahkeme tehditlerine rağmen DİR’cilere karşı koymasaydık Emin Demirci değil Akhisar’da 12 milyon ağaçla övünmeyi bir milyon zeytin ağacını rüyasında zor görürdü.

Geçen haftaki ‘’EXPO BAHANE PARİS ŞAHANE’’ yazımdan sonra İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli bir açıklama göndermiş. Cevap ve düzeltme hakkına saygımdan Kestelli’nin cevabını aynen yayınlıyorum. Daha sonrada benim bu konudaki son cümlelerimi okuyacaksınız .

Sayın Erol YARAŞ Milliyet Ege Yazarı

Erol Bey, 7 Ekim 2011 tarihli Milliyet Ege Gazetesi’nde, İzmir Ticaret Borsası’nın Fransa iş seyahatini konu alan yazınızı üzüntüyle okudum. İyi niyetle, eksik bilgilenme kaynaklı olduğunu düşündüğüm yorumlarınız hakkında sizi doğru bilgilendirmek isterim.
- İzmir Ticaret Borsası bu yıl 120. yaşını kutlamaktadır. Paris iş seyahati, 120. Yıl etkinlikleri kapsamında planlanmıştır.
- Seyahat temel olarak, Türkiye’nin en büyük ikinci borsası olan İTB’nin üyelerinin, ana iş konumuz olan tarımsal ürün ticaretiyle ilgili bilgi ve deneyimlerini artırmayı hedeflemektedir.
- Bu kapsamda yılda 12 milyar dolar cirosuyla dünyanın en büyük tarım ticareti platformu sayılan Rungis Hali’nde bir dizi temasta bulunacağız.
- Fransa Tarım Ürünleri ve Tarımsal Gıda Teknikleri Uluslar arası Ticaretini Geliştirme Derneği (ADEPTA) Yönetimi ile bir araya geleceğiz.