Bu delik tutmaz

12 Ağustos 2011

Değil CHP Genel Merkezi, Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği el koysa İzmir’deki başkanlar savaşı bitmez. Aynen başlıkta söylediğim gibi “Bu delik artık yama tutmaz”.
Rahmetli annemin bir sözü vardı, “Oğlum, sakın ola evliliğin dahil tartışmalarında geriye dönemeyeceğin son sözü ağzından çıkarma, söyleme” derdi. Bu kavgada her iki tarafta son sözlerinden daha fazlasını bir birlerine hem medya aracılığıyla hem de özel konuşmalarında söylemiştir.
Ortak hareket eden 8 ilçe belediye başkanı ile Aziz Kocaoğlu arasındaki ipler onarılmayacak derecede kopmuştur. İlçe belediye başkanlarının sıkıntısı son üç beş ayın getirdikleri değildir. Yıllara yayılmış problemlerin patlamasıdır.
8 ilçe belediye başkanı son üç yıldır özel sohbetlerinde, Kocaoğlu ve bürokratlarından yaka silker hale geldiklerini, büyükşehirin vurdumduymazlığından iş yapamadıklarını dile getirirlerdi. Hatta daha ilerisini yazayım. Şu anda Kocaoğlu’nun yanında saf tutanlar bile büyükşehir ile ilgili sıkıntılarını sık sık anlatırlardı.
Aziz Kocaoğlu büyük bir umursamazlık içinde “Nerede hata yaptım” diye düşündüğünü söylüyor ve kesin cümlelerle ipleri kopardığını belirtirken, ilçe belediye başkanları da

Yazının Devamı

Vurdumduymaz yöneticiler

5 Ağustos 2011

İzmirli gazeteciler şehrin ve bölgenin sorunlarını çok güzel sahip çıkıyorlar.
Hamdi Türkmen, Erdal İzgi, Ahmet Yazıcıoğlu, Selamettin Bayındır, Deniz Sipahi, Cemal Tükel, Durmuş Odabaşı ve diğer gazeteci dostlarım, hepsi ellerinden geldiğince gördükleri yanlış uygulamaları köşelerinde dile getiriyorlar.
Bir anlamda bu kenti yönetenlere fahri danışmanlık yapıyorlar (anlayana) ama dikkate alınıyorlar mı, işte orası tartışmalı.
İzmir’i yöneten seçilmiş veya atanmış yöneticilerin birçoğu aynı yöntemle günleri geçiştiriyorlar. ”Nasıl olsa unuturlar”
Türkiye’nin veya bölgenin gündemi o kadar hızla değişiyor ki, köşe yazarları bir önceki konularını unutmasa da, ister istemez gündemi takip adına bir önceki yazılarının üzerine fazla gidemiyorlar bu durum da vurdumduymaz yöneticilerin işine geliyor.
Örnek mi hemen; önce Hamdi Türkmen yazdı Çeşme’den dönerken “Narlıdere çıkışı ıstırap çıkışı oldu” diye. Sonra Hürriyet’ten Deniz Sipahi dile getirdi. Yazarları Cemal Tükel de gündem yaptı. Aynı konu ile ilgili duyarsızlık devam edince bir hafta sonra Deniz Sipahi aynen şöyle yazmak zorunda kaldı:
“Pazar geceleri Çeşme’den dönmek bir ıstırap haline geldi. Geçen hafta yazarımız

Yazının Devamı

İzmir ve turizm

29 Temmuz 2011

“Haftalık” programı dahil her yaptığım televizyon programında ve gazetedeki yazılarımda çok net ifadelerle “İzmir’de turizm nasıl olsun, turizmci yok ki!” cümlesini çok kullanmışımdır...
Bu sert ifadelerime de kimseden ses çıkmamıştır. Hatta bazı toplantılarda karşılaştığım acenteci dostlar, eleştirilerime hak bile vermiştir.
Eğri oturalım doğru konuşalım. İzmir’e turist getiren acente nerdeyse yok gibidir.
Ama buna karşılık kendisini turizmci olarak gören bir takım kişiler devamlı Turizm Bakanı’ndan istekte bulunurlar.
Kendileri ellerini taşın altına koyarlar mı, kesinlikle “hayır”!
Örnek mi: Önemli yurtdışı turizm fuarları... Kaç turizmci, hangi fuarlara, ne gibi bütçelerle katılmıştır? (Erdoğan Tözge’nin çabalarına ayrı bir saygım var). İzmir’de kartvizitlerinde turizmci yazanların Antalya’daki meslektaşlarından öğrenecekleri çok şey var.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a da bir tavsiyem var. İzmir Milletvekili olduğu günden beri kapısından adı turizmci olan İzmirliler eksik değil. Geçmişte zar zor bir araya gelen Bakan ve İzmirliler şimdi neredeyse kanka oldular. Ertuğrul Günay, yerel seçimlere kadar İzmirlileri kırmamak adına bu toplantıları sık yapar

Yazının Devamı

Işıkkent’te sorun var

22 Temmuz 2011

İzmirliler çok yakında yine kendilerini yanlış yöneten bürokratların cezasını çekecek.
Ben yaptım oldu mantığı ile ortaya çıkan her yanlışın bedelini, maddi manevi biz İzmirliler ödüyoruz.
Bunun örnekleri çok. Hemen aklıma gelen bir iki tanesini sayayım.
Konak Meydanı’ndaki Ziraat Bankası arazisine Büyükşehir Belediyesi kendi aklınca bir şeyler yapmak istedi. Arazi sahibi banka “benim iznim ve haberim yok” diyerek arazisinin boşaltılmasını talep etti. Mahkeme sonucunda Büyükşehir, yap-boz taktiği ile binlerce lira harcayarak yaptığı parkı yine binlerce lira ödeyerek yıktı ve araziden çıktı.
Aynı durum Bornova’da yaşandı. Büyükşehir yaptığı düzenlemede komşu araziye 50 santim girince, 80 milyon liralık bir izinsiz el atma suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.
Aziz Kocaoğlu’nun deyimiyle mahkeme kaybedilirse bu para da ödenecek. Yani vergilerden verdiğimiz sizin benim paramla.
Anlayacağınız, sizin benim param sorumsuz ve yeteneksiz bürokratlar yüzünden bol keseden boş yere harcanıyor.

Yazının Devamı

Kordon’a çözüm geliyor

15 Temmuz 2011

Son yıllarda gün geçmiyor ki, İzmir’in incisi, en gözde alanı Birinci Kordon’la ilgili sevimsiz bir haber gazetelerde yer almasın.
İzmirlilerin nefes aldığı, denizle buluştuğu, gemiyle gelen turistlerin bu kente ayak bastıkları ilk yer olan Kordon’un özellikle limana yakın olan bölgesi olumsuzlukların merkezi oldu.
Bir zamanlar İzmirlilerin gurur duydukları bir sahil şeridi olan Kordon, çadır kent görüntüsüyle ilk darbeyi yerken panayırı andıran yapılanmasıyla, çığırtkanların cirit attığı, ailelerin geçmeye korktukları bir bölge haline geldi.
Özellikle Kordon’da yaşamak zorunda olan apartman sakinleri, masaların arasından evlerine zar zor girebildikleri yetiyormuş gibi; bakımsız mutfaklardan gelen yağ kokuları, pis suların apartman önlerine ya da sokaklara dökülmesi ve en önemlisi de bu konulardan şikâyetçi olanların mafya bozuntularından dayak yemeleri olağan hale geldi.
İşte şimdi tüm bu olumsuzluklardan ve şikâyetlerden bıkan, çığırtkanlarla, kadın satıcılarıyla, genel düzeni bozanlarla mücadelede yalnız bırakıldığını düşünen Aziz Kocaoğlu Kordon esnafını bir anlamda hizaya getirecek ekonomik bir çözüm buldu. Çözüm, ekonomik olduğu kadar da halkçı bir yol.
Geçen

Yazının Devamı

Tacettin Bayır için tek yol: İstifa

8 Temmuz 2011

CHP İl Başkanlığı görevine atandığı günden itibaren Tacettin Bayır, ne İsa’ya nede Musa’ya yaranabildi.
12 Haziran seçimleri dahil geçen sürece baktığımızda, bu parti yönetimiyle ve bu belediyecilik anlayışıyla CHP yola deva ederse iki yıl sonra yapılacak olan yerel seçimlerde başta Büyükşehir Belediyesi’nin anahtarı olmak üzere bir çok ilçe belediyesinin tapusunun AKP’ye geçebileceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok.
İl Başkanı Tacettin Bayır göreve geldiği günden beri kırdığı potlarla adeta “Gaf Oscarı”nın tek adayı oldu.
Aklımda kalanları şöyle bir yazarsam:
-Hak arayan işçiler için: “Terörist”
-Kendisinden önceki yönetimin borçları için: “Borç benim borcum değil. Bunun hesabını bana değil diğer arkadaşlara sormalısınız.”
-Büyükşehir Belediyesi’ndeki operasyonlarda sonra: “Şimdi her bölgeden 9 milletvekilliğini garantiledik. 10’a çalışacağız.”

Yazının Devamı

Zeytinyağı pis kokuyor

1 Temmuz 2011

Başlığa bakarak, gerçek zeytinyağının koktuğunu düşünmeyin. Kokan, binlerce yıldır insanlara sağlık, yemeklerine lezzet veren zeytinyağı değil; onu Türkiye’de yok etmeye çalışan zihniyettir.
Hem de etrafı o kadar kötü kokutuyorlar ki, en iyi parfüm bile ithal yağ yüzünden çıkan pis kokuyu kapatamıyor.
Geçen haftalarda zeytinyağı ithalatına değinmiş ve gümrüklerde bekleyen yağın İzmir’de yapılan analizlerde Türk Gıda kodeksine uygun çıkmadığını yazmıştım.
Fakat geçen günler içinde olaylar öyle bir gelişti ki; aklım karıştı, beynim bulandı, mideme kramplar girdi.
Sonra Türkiye’de yaşadığımı ve bu ülkede her şeyin normal karşılandığını, insanların hiç bir olayı sorgulamadığını hatırlayıp kendime gelmeye çalıştım.
Ama ben yine de sormadan geçemeyeceğim. Sorum İzmir Valimize. Çünkü Tarım İl Müdürlüğü ona bağlı. Sorumun cevabını da Tarım İl Müdürü, mutlaka Valimize bildirecektir.
Miktarı önemli değil ama üretici üzerinde yaratacağı tahribat büyük olacak ithal zeytinyağı bir süre önce İzmir gümrüğüne gelir. İzmir Tarım İl Müdürlüğü Laboratuarı bu ithal yağa olumsuz rapor verir. Ardından bir iddiaya göre ikinci analiz için numuneler Ankara Tarım İl Müdürlüğü Laboratuarına

Yazının Devamı

Gürültü kirliliği ve işletmeciler

24 Haziran 2011

“Gürültü Yönetmeliği” adı altında çıkarılan ve gece yaşamına birçok kısıtlamalar getiren yönetmelikten özellikle Çeşme’de birçok işletmecinin haberi yokken Haftalık söyleşilerinde ben, Hamdi Türkmen ve Erdal İzgi konuyu gündeme taşımış ”böyle bir yasak yönetmeliği olmaz” demiştik.
Fakat geldiğimiz noktada görüyorum ki Çeşme’de bazı işletmeciler hiç sıkılmadan “Beş kişi uyuyacak diye 10 bin kişinin eğlence hakkı ellerinden alınıyor” diyerek para kazanma uğruna gece yaşamında hiçbir kuralın geçerli olmasını istemiyorlardı. Yani onlar sabahın ilk ışıklarına kadar istediklerini yapacaklar kimse de onlara dur demeyecek.
Yok öyle bir şey.
Çeşme’yi saat 24.00’den sonra gürültüye boğanlara bir mesajım var.
Nasıl sizin adınıza “böyle yasakçı bir yönetmelik olmaz, biraz insaf”’ dediysem.
Şimdi de sizin hedef gösterdiğiniz o beş kişinin, yani uyumak ve tatil yapmak isteyenlerin yanındayım.
Sizler bol para kazanacaksınız diye insanların sabahın ilk ışıklarına kadar uykusuz kalmasını bekleyemezsiniz, isteyemezsiniz ve böyle insan haklarına aykırı bir düşünceyi dillendiremezsiniz.

Yazının Devamı