O yıl 1929’dan beri iktidarda olan Sovyetler Birliği Komünist Partisi Birinci Sekreteri Josef Stalin ölmüş, Josip Broz Tito Yugoslavya Devlet Başkanı olmuştu.
Pakistan eski başbakanlarından Benazir Butto doğmuş, Küba Devrimi’nin başlamasıyla, devrimcilerin lideri Fidel Castro tutuklanmıştı.
O yıl, Atatürk’ün naşı törenle Anıtkabir’e nakledildi.
Maliye Bakanı Hasan Polatkan, yabancı sermayeyi Türkiye’ye yatırıma davet etti.
Deniz Kuvvetleri’ne bağlı Dumlupınar Denizaltısı, NATO tatbikatından dönerken Çanakkale Boğazı’nda İsveç gemisi Naboland‘la çarpışarak battı; 81 denizci öldü.
Yine o yıl ABD’nin 34’üncü Başkanı Dwight David Eisenhower görevine başladı.
Şimdi 44. ABD Başkanı görevde!
Ak Parti İzmir İl Kongresi öncesinde Abdullah Tekbaş’ın “başkan adayı” olarak ortaya çıkması ilginçtir.
Biraz hayrettir.
Ama çokça önemlidir.
Tekbaş’ın açıklamalarını okudum.
İl Başkanı Akay’ı fena eleştiriyor.
Örnekse...
“Akay’ın il başkanlığı sürecinde yapmış olduğu ilçe kongrelerinde küskünlükler kırgınlıklar ve bölünmeler artarak devam etmiştir. İl yönetimindeki 40’ın üzerindeki arkadaşı küstürmüş ve partiye uğratmaz hale getirmiştir” diyor.
İster hayatta, ister rüyada “kene görmek” hiç de hayra alamet değil.
Rüyadaki kene, aşağılık mı aşağılık bir düşmana dalalet.
Hayatta ise düşmandan beter bir böcek.
Ama hakkında o kadar çok “rivayet” var ki, işin içinden çıkmak mümkün değil.
Bir kere “kaç çeşit kene olduğu” bile meçhul.
İnternette araştırırken baktım, kimi kaynak “binlerce” kimi de “yüzlerce” diyor.
TÜBİTAK destekli bir araştırmaya göre ise bu sayılar fazlasıyla abartılmış.
Bazı anketlere bakarsanız, dünyada Türklerden mutlu olanı yok.
Benzer bir araştırmayı OECD yapmış.
Neticede “Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı” adıyla maruf, ABD’den Japonya’ya, Kore’den Almanya’ya, İngiltere’den Türkiye’ye dünyanın önemli ülkelerinin üye olduğu bir kuruluş.
Dolayısıyla diğer anketçilerden daha fazla ciddiye alınmayı hak ediyor.
Ve OECD, üyelerini farklı açılardan inceleyen “İyi Yaşam Endeksi” hazırlıyor her yıl.
Raporda ilginç saptamalar var.
Örnekse...
Muhteşem Yüzyıl dizisinin son bölümünde bir final sahnesi vardı ki, dizinin adı gibi, muhteşemdi.
Valide Sultan ölüm döşeğinde.
Ah be Nebahat Çehre...
Oscar kazanmış nice aktristin yanına bile yaklaşamayacağı bir performans ile “son nefes” bu kadar mı mükemmel verilir?
Ya sen, Halit Ergenç...
Dünya tarihinde yazılmış en güzel şiirlerden biri, bu kadar mükemmel mi söylenir?
Hepsi oldu işte.
Bir liste yapmışlar ve insanları “en çok korkutan” 10 şeyi sıralamışlar.
Fakat ondan önce soralım:
Korku nedir?
Cevaplardan bazıları şunlar:
- Bilinçaltı zihnimizin, bizi korumak amacıyla bize yaşattığı hayali duygulardır.
- Beynin yarattığı bir illüzyondur.
- Bilinçli olarak tanınan dış tehlike kaynaklarına karşı gösterilen duygusal tepkidir...
Gidin tam 52 yıl geriye. Günü gününe bugün, “darbelerin paşası” olmuştu Türkiye’de.
İşte o darbe ve sonrasında yapılan Anayasa sayesinde, eşine zor rastlanır bir tuhaflık yaşandı siyaset sahnesinde.
Demokrasilerde iki meclis olabilir.
Çok ülkede hâlâ var.
Ne var ki, İngiltere gibi “kraliyet” uygulamasının hüküm sürmediği yerlerde meclisler, sadece “seçilmiş” insanlara açık olur sadece.
Ama Türkiye’de durum hiç de öyle değildi.
1961 Anayasası ile kurulan Cumhuriyet Senatosu’nda “dört tür” senatör vardı.
Hesabı şöyle yapmışlar.
Türkiye’de 43’ü gezici, toplam bin 118 kütüphane var.
Geçen yıl kütüphaneye giden toplam okuyucu sayısı 18 milyon 826 bin 715 olmuş.
Kütüphanelerin kapalı olduğu resmi tatiller ve pazar günlerini çıkarıp, ziyaretçi sayısına bölünmüş önce...
Sonra da kütüphane sayısına.
Ve sonuçta:
Kütüphanelerin günlük ortalama ziyaretçi sayısının 55 kişi olduğu çıkmış ortaya!
İşte bu tabloya...