İnsan her gün yeni bir şey öğreniyor.
Örneğin “Kutup ayılarının nasıl avlanması gerektiğini” bilen var mı?
Haklısınız.
Size ne?
Bana ne?
Gününde birinde dünyanın her tarafı -Türkiye dahil- buzullarla kaplanıp, kutup ayısı avlamak zorunda kalacak değiliz ya!
Ama tavsiyem, yine de aklınız da bulunsun.
İstekler, arayışlar, çabalar devam ediyor ama henüz somut bir adım atamadı hiç kimse.
“İşte bu bizim otomobiliz” demenin çok uzağındayız hâlâ.
Hele “bizim uçağımız, bizim helikopterimiz, bizim tankımız” diyebilmek, sadece hoş bir sada!
Bilmem ki, tepeden tırnağa, başta sona, A’dan Z’ye “bizim” olan ne var?
Greyder.
Vinç.
Traktör.
Eskiden partiler kahvelere gidip, alelusul bir nutuk patlattılar mı; işlem tamamdı.
Ama seçim günü geldiğinde, sandık başına koyacakları bir görevli bulamazlardı.
Hoş.
Aynı sorun partilerin çoğu için bugün de aynen geçerli.
Biri hariç.
Ak Parti.
Sahi.
Hâlâ anlamayan varsa, al sana:
“İzmir ve çevresine dikkat edilmeli.”
Hâlâ akıllanmayan varsa, al sana:
“İzmir’de 7.2 büyüklüğünde bir deprem yaşanması kuvvetle muhtemel.”
Bizim bilim adamları da kırk defa söyledi. Örneğin Ahmet Ercan aynı rakamı verdi.
“Ha” dendi, “Hu” dendi, birkaç göstermelik varyeteyle, her seferinde iş geçiştirildi.
Ve bu kez...
Hak, hukuk, adalet, mahkeme, iddianame, suç, ceza, karar, hüküm...
Hepsine tamam da, biraz da insaf lâzım.
Lütfen şu mahkeme kararına bakın:
“Gereği düşünüldü, Mehmet İlker BAŞBUĞ’un üzerine atılı ‘Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme’ ve ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme’ suçlarının vasıf ve mahiyeti, şüphelinin üzerine atılı suçları işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, suçların CMK 100/3 maddesinde sayılı katalog suçlardan olması nedeniyle şüphelinin üzerine atılı bu suçlardan ayrı ayrı TUTUKLANMASINA...”
* * *
Hal böyle olunca, Barış ve Demokrasi Partisi Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da çıkar; görevdeki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e “Senin rütben orgeneral de olsa bizim nazarımızda onbaşısın. Senin kıymetin o kadardır” der.
Der abi.
Eğer bir haber “Sadece İzmir kadar yüzölçümü var ama...” diye başlıyorsa, kayıtsız kalmak ne mümkün.
Atladım üzerine.
Nereye?
Orası Katar’mış meğerse.
Neyse.
“Sadece İzmir kadar yüzölçümü var ama dünya politikasını şekillendiriyor” diye başlayan haber şöyle devam ediyor:
“Arap Baharı’ndan en karlı çıkan ülke olan Katar şimdi de Afganistan ve Pakistan’a el attı. Katar’daki bu değişimin mimarı ise Başbakan Şeyh Hamad Bin Casim El Tani.”
21 ilde, 205 noktada, 4.365 kişiyle -ki bunların 315’i İzmir’de- konuşmuşlar.
Söze “En” diye başlamışlar ve önce “Önemli Olayı” sormuşlar.
İlk sırada “depremler”, ikinci sırada “genel seçim”, üçüncü sırada “davalar, tutuklamalar” çıkmış.
Halk “Skandal” olarak en çok hangi olayları öne çıkarmış, derseniz; sıralama şöyle:
Futbolda şike, YGS’de şifre, MHP’de kasetler...
Bana da sorsalar “ilk üç” tercihlerim aynı olurdu.
* * *
Kendi dertlerimizle fazla meşgul olduğumuzdan, başka yerlerde neler yaşandığından pek haberimiz yok.
Örnekse...
Macaristan.
Sadece Muhteşem Yüzyıl dizisini izlerken Kanuni Sultan Süleyman’ın seferleri vesilesiyle adını duyuyoruz ama bugünlerde çok farklı şeyler oluyor orada.
Ahali ayakta.
Gösteri, yürüyüş, protesto eylemleri gırla gidiyor.
* * *