Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni yasama yılı nedeniyle TBMM'de yaptığı konuşmada önemli çağrılarda bulundu. Bunlardan biri, Cumhurbaşkanı'nın yeni anayasa konusunda yaptığı çağrıydı.
Cumhurbaşkanı Gül, yeni anayasa düzenlemesinin milli birlik ve toplumsal dayanışmayı güçlendirici biçimde, dışlayıcı olmayan, kapsayıcı bir yaklaşımla yapılmasını istedi. Gül, yeni anayasa düzenlemelerinin temel hak ve hürriyetleri güvence altına alan, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti anlayışını kuvvetle teyit eden bir nitelikte olması gerektiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Gül'ün bu sözleri yeni yasama döneminde yeni anayasa beklentisi içinde olduğunu gösteriyor.
Güvensizlik aşılamadı
Gül'ün çizdiği genel çerçeve ile AKP'nin yeni anayasa düşüncesi ne kadar örtüşüyor? AKP'nin, Cumhurbaşkanı'nın dikkat çektiği niteliklerde yeni bir anayasa hazırlaması mümkün mü?
Geçtiğimiz yasama döneminde yeni anayasa konusunda AKP iyi bir sınav vermedi. Yeni anayasa hazırlıkları sırasında AKP'nin
Yerel seçimlerde DSP'nin ne yapacağı merak konusu. CHP'nin işbirliği önerisini kabul ederek, 2007 seçimlerine katılmayan ve CHP listelerinden 13 milletvekili çıkaran DSP, yerel seçimlerde de aynı yöntemi izleyecek mi?
Bugünden kesin bir şey söylemek zor olmakla birlikte, DSP'nin 2007'de yapılan işbirliği sonuçlarından memnun olmadığını söyleyebiliriz. CHP-DSP işbirliği birçok seçim bölgesinde solun toplam oylarını artırmadı. Seçim sonuçlarıyla ilgili analizler de bunu gösteriyor. Birçok yerde CHP de alınan sonuçlardan tatmin olmuş değil.
Her seçim öncesinde olduğu gibi, önümüzdeki yerel seçimler yaklaşırken solda işbirliği tartışmaları başladı. Henüz genel başkanlar düzeyinde bir açıklama yapılmış değil. Ancak her iki parti de seçim hazırlıklarını iddialı bir biçimde ayrı ayrı sürdürüyorlar.
Sarıgül DSP'ye sıcak
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün yerel seçimler öncesinde DSP'ye katılması çok büyük olasılık. DSP lideri Zeki Sezer
Bayrama yolsuzluk tartışmalarıyla girdik. Özellikle belediyelerle ilgili olarak kamuoyuna her gün yeni bilgiler yansıyor.
Belediyelerle ilgili iddialar gösteriyor ki bayramdan sonra da yolsuzluk konusu gündemde önemli yer tutacak.
Çankaya Belediyesi ile ilgili iddialardan sonra şimdi de Adana Büyükşehir Belediyesi ile ilgili yeni iddialar ortaya atıldı. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak da imar değişikliği yaparak eşinin arazisinin değerini artırmakla suçlanıyor.
Öyle anlaşılıyor ki imar değişiklikleri belediyelerde bir rant yolu olarak kullanılıyor.
İhaleler
Bir başka önemli saptama da CHP'nin ihalelerle ilgili raporundan yansıdı. CHP Merkez Yürütme Kurulu'nun hazırladığı rapora göre, AKP iktidarında 3 bin 235 ihale iptal edildi. Yine bu rapora göre, AKP döneminde Kamu İhale Kurumu tarafından önlenen yolsuzlukların büyüklüğü 1.6 milyar YTL civarında. İptal edilen ihale sayısı ve parasal büyüklüğü ihalelerde önemli oranda yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığının göstergesi.
Türkiye'nin temel sorunlarından biri yolsuzluklardır. Her siyasi parti seçimler öncesinde yolsuzluklarla mücadele konusunda büyük sözler verir. Ancak iktidar olduktan sonra çoğunlukla bu sözün gereği yerine getirilemez, getirilmez.
Türkiye'de, geçmiş dönemlerde yolsuzlukların boyutları ekonomiyi sarsacak kadar büyük olmuştur. Özellikle sahipleri tarafından içleri boşaltılan bankaların Türk ekonomisine ve maliyesine zararı milyarlarca doları bulmuştur. Bu yolsuzlukların faturası da sonuçta yine çalışanlara ve özel sektörde dürüst vergi ödeyenlere kesilmiştir.
Siyasi ayrım
Yolsuzluklarla mücadele konusunda en tehlikeli eğilim hırsızlara karşı siyasi ayrım yapmaktır. Bazılarını "bizden" diyerek korumaya çalışmak, bazılarını da "sizden" diyerek cezalandırmak siyasi iktidarların yapacağı en büyük hatadır.
Yolsuzlukla mücadele hükümetin, parlamentonun, siyasi partilerin, medyanın sorumlu olduğu bir konudur. Bu mücadelenin partilerüstü olması gerekir ve saydığımız kurumlar
CHP Genel Başkanı, CHP'li Çankaya Belediye Başkanı Prof. Muzaffer Eryılmaz'ın rüşvet konusundaki açıklamaları hakkında, "Yolsuzluğu kim yapmış olursa olsun, benim için fark etmez. Yolsuzlukların peşini bırakmam" dedi
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'la ilgili olarak ortaya koyduğu iddialardan sonra CHP'li Çankaya Belediye Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Eryılmaz'ın rüşvet konusundaki açıklamaları da gündeme oturdu.
Eryılmaz'a ait olduğu öne sürülen bir konuşmada CHP'li Belediye Başkanı, Belediye Meclisi üyelerinin rüşvet talep etmelerinden şikâyetçi oluyordu. Eryılmaz'ın sözleri, bir anlamda belediyelerde dönen rüşvetin itirafı olarak da algılandı.
AKP'li Şaban Dişli'den sonra Fırat'ın ticari işlerini gündeme getiren ve Deniz Feneri ile ilgili dava ve iddiaları yakından takip eden CHP, Çankaya Belediyesi ile ilgili olarak ne yapacak?
Kim olursa olsun...
Türkiye'nin ilk milli savaş gemisi Heybeliada dün törenle denize indirildi. Heybeliada'nın isim anneliğini Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un eşi Sevil Başbuğ yaptı.
Cumhurbaşkanı Vekili ve TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ başta olmak üzere törene katılanları duygulandıran, Heybeliada'nın Türk Deniz Kuvvetleri tarafından tasarlanmış ilk gemi olmasıydı.
Özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç'ın heyecanı ve gururu görülmeye değerdi. Türk mühendisleri ve işçileri tarafından inşa edilen Heybeliada'nın yüzde 80'inden fazlası yerli üretim. 12 korvetin ikincisi olan Büyükada'nın ilk kaynağı da TBMM Başkanı Köksal Toptan tarafından yapıldı.
Milli Gemi (MİLGEM) projesinde yer alan 12 korvetten ilki olan Heybeliada'nın savaş yönetim merkezleri de ASELSAN ve HAVELSAN'a ait.
Oramiral Ataç, Türk sivil ve askeri gemi sanayiinin çok daha büyük gemiler ve denizaltılar yaptığını, ancak bunların tasarımının yabancı ülkelere ait olduğunu anımsatarak, Heybeliada'yı ilk
CHP, etkili muhalefet örnekleri sergiliyor. Şaban Dişli olayından sonra, Deniz Feneri davası, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın eski şirketiyle ilgili iddialar ve belgeler AKP iktidarını zorluyor.
CHP’nin gündeme getirdiği her üç olay da akçalı konularla ilgili. Siyaset-ticaret ilişkisinden kaynaklanan iddialara dayanıyor. Kuşku yok ki, siyaset kurumunu en çok yıpratan, siyasetin ticarete alet edilmesidir. Maalesef Türkiye’de siyaset kurumunun sicili bu açıdan çok parlak değil.
Elbette, bütün siyasiler, bütün milletvekilleri ve belediye başkanları için “Siyaseti ticarete alet ediyorlar” demek mümkün değil. Ama ortaya çıkan kötü örnekler sonuçta kurum olarak siyaseti hırpalıyor.
Zenginleşme aracı
AKP’nin 2002 seçimlerini kazanmasında en önemli faktörlerden biri de daha önceki dönemde ortaya çıkan yolsuzluk, usulsüzlük, kayırmacılıktı. O dönemde siyaset-ticaret-mafya ilişkilerine dayalı önemli yolsuzluklar ortaya döküldü.
AKP lideri
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ile CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Uğur Dündar’ın yönettiği canlı yayında tartıştılar. Kılıçdaroğlu iddialarıyla ilgili belgeleri açıkladı, Fırat da belgelerle iddiaları yanıtladı.
Türkiye’nin büyük ilgiyle izlediği bu tartışmadan çıkan sonuçları şöyle özetleyebiliriz:
Düzeyli bir tartışma
1- Fırat ile Kılıçdaroğlu arasındaki tartışma çok sertti. Canlı yayında karşı karşıya gelinceye kadar ağır bir üslupla konuşuyorlardı. Açık oturumda ise her iki siyasetçi de yumuşak ve saygılı bir üslup kullandılar. Sertleşmediler. Konumlarına uygun düzeyde bir tartışma yaptılar.
Hayali ihracat