Yön Türkiye'nin bir Kürt politikası oldu, elbette. Ancak, bu, uzun vadeli, stratejik hedefler gözeten bir temel politikadan ziyade, konjonktürel ve giderek günübirlik pozisyon almaya indirgenmiş, eylemden çok söyleme dayalı anlayışla sınırlı bir politikaya dönüştü.Bu politik anlayış nasıl bir sonuç verdi?Türkiye, "Kürt sorunu"nun Kuzey Irak'la ilgili yönünü belirlerken bir tercih yaptı:Abdullah Öcalan ve PKK'ya karşı, Barzani-Talabani ikilisini desteklemeye karar verdi. 1991 Birinci Körfez Savaşı'ndan bu yana bu yönde adımlar attı. Talabani ve Barzani'yi güçlendirdi, onlara kırmızı pasaport verdi, PKK'ya karşı bu unsurlardan yararlanmak istedi. Bu tercih, Talabani'nin Irak Cumhurbaşkanı, Barzani'nin Kürt Bölge Başkanı olmasını desteklemeye kadar vardı.Türkiye'nin Kürt politikasından Talabani ve Barzani azami ölçüde yararlanmış oldular. Türkiye'nin izlediği politikanın sonuçlarından biri bu oldu. Bu soruyu yanıtlamadan önce, "Türkiye'nin detaylı çalışılmış bir Kürt politikası var mı?" sorusunu yanıtlamak doğru olur. Talabani'nin cumhurbaşkanlığını kolaylaştıran bu politika Kuzey Irak'ta da Barzani'yi güçlendirmiş oldu.Barzani, "önündeki engellerden biri" olarak gördüğü Abdullah
Yön Türk kamuoyu, Halilzad'ı, 1 Mart tezkeresinin ekini oluşturan mutabakat zaptının oluşması sürecinde Türkiye ile ABD arasında yapılan zorlu müzakerelerde, daha çok Kürtlerin taleplerini Ankara'ya kabul ettirmek için gösterdiği çabalardan anımsayacaktır.Halilzad'ın o gün Ankara'da gösterdiği çabalar gibi bugün veda ziyaretlerindeki söylemi de "Kürt sorunu" konusunda ABD'nin zihin dünyasını yansıtıyor. ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad, 1 Mart tezkeresi öncesinden başlayarak Ankara ile Kuzey Irak'taki Kürt liderler arasında "köprü" işlevi gören önemli bir isim. Halilzad, yeni görevi için veda ziyaretleri yaparken KDP lideri Mesud Barzani'ye övgüler yağdırdı ve onu Kürtlerin lideri olarak tanımladı. Halilzad, Kuzey Irak'ta devlet oluşumunda da önemli roller oynadı. Sorunun iki boyutu var:1- Kuzey Irak2- Türkiye"Kürt sorunu"nun Kuzey Irak boyutuna baktığımızda, ABD'nin zihin dünyasında Soğuk Savaş'ın bitiminden sonra önemli değişiklikler olduğunu söyleyebiliriz.1980'lerin sonuna kadar ABD için öncelikli olan Türkiye'ydi. Irak'ta Kürtlerle karşılaştırıldığında ABD, uzun yıllar "Ankara-Bağdat-Tahran" üçgenini esas aldı. Ancak, Soğuk Savaş'ın bitmesinden sonra 1990'lı
Yön Nüfusun etnik ve mezhepsel yapısını anketle tam olarak saptamak elbette mümkün değil. Anketi nüfus sayımı gibi algılamamak gerekir."Biz kimiz?" anketinin dün yayımlanan kısmı "Kürt sorunu"yla ilgiliydi.Toplumun "Kürt sorunu"nu nasıl algıladığını ortaya koyan sonuçlara varılmıştı.Ankete katılanlara yöneltilen iki soru şöyleydi:1- Güneydoğu sorunu veya Kürt sorunuyla ilgili aşağıdaki görüşleri doğru mu, yanlış mı buluyorsunuz?2- Güneydoğu sorunu veya Kürt sorununun çözümü için aşağıdaki politikaları doğru mu, yanlış mı buluyorsunuz? Tarhan Erdem yönetimindeki KONDA'nın yaptığı "Biz kimiz?" anketinin sonuçları bir süredir Milliyet'te yayımlanıyor. 48 bin kişiyle yapılan anketlerin çeşitli sonuçları tartışılıyor. 48 bin kişiyle yüz yüze yapılan bu ankette "Kürt sorununun" nedenleri seçenekli olarak verilmiş, "doğru" veya "yanlış" yanıtıyla sonuçlara varılmış.Bu sonuçları değerlendiren KONDA'ya göre toplumun büyük çoğunluğu, "Kürt sorunu"nun nedenlerini, "önem" sırasına göre şöyle sıralıyor:1- Yabancı devletlerin kışkırtması,2- Kürtlerin ayrı devlet istemesi,3- Genel sorunların Kürtlerle ilgiliymiş gibi gösterilmesi,4- Kürtlerin kimlik sorunu,5- Devletin Kürtlere farklı
Yön Merkez sağda ve solda, ittifak ve birleşme tartışmaları sürüyor.ANAP da adı ittifak ve birleşme projeleri içinde geçen partilerden biri.ANAP lideri Erkan Mumcu'yu, dün CNN Türk'teki Ankara Kulisi programımızda Murat Yetkin'le birlikte konuk ettik. Mumcu'yla ittifak ve birleşme modellerini konuştuk.Mumcu, ANAP'ın Türkiye'nin önüne bir alternatif koymayı hedeflediğini vurgularken, ittifak veya yeni oluşum modellerine de açık olduklarını, değerlendireceklerini söyledi.ANAP lideri, sorularımızı yanıtlarken yeni bir modelden söz etti.Türkiye'nin ihtiyacının, "Milli Demokratik Merkez" oluşturulması olduğunu söyleyen Mumcu, bu merkezi tarif ederken, DYP ve DSP'yi de modele dahil etti. Siyasi partiler, bir yandan cumhurbaşkanlığı seçimine odaklanırken, bir yandan da genel seçim hesaplarını yapıyorlar. Mumcu'ya göre partisi ANAP, siyasi yelpazede tam "merkez"de duruyor.Milli Demokratik Merkez'in ise şöyle oluşturulabileceğini söylüyor:"Biz ANAVATAN olarak tam merkezde duruyoruz. Sağımızda ve solumuzda komşularımız var. Sağımızda DYP, solumuzda DSP var. DYP'nin sağında MHP var.Komşularımızla birlikte Milli Demokratik Merkez'i oluşturabiliriz. Yeni ve güçlü bu merkez çok ciddi bir
Yön Buna göre Baykal, Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması için uğraşıyor, bu nedenle de "tahrik" edici konuşuyor. "Çıkamazsın" diyerek, Erdoğan'ı "Madem öyle, işte çıkıyorum" deyip Çankaya'ya aday olmaya itiyor.Bu yaklaşım iki açıdan hatalı:1- Sanki, Başbakan Erdoğan aday olmayı hiç aklından geçirmemiş de, Baykal, "olamazsın" dediği için Çankaya'ya çıkacakmış gibi bir gerekçe öne sürmek,2- Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasının Baykal'a yarayacağı hesabı yapmak.Birinci yaklaşım yanlış; çünkü, Başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanı olabilmeyi hesaplayarak 4 yılı doldurduğu halde seçime gitmedi. 5. yılda Meclis'teki sandalye üstünlüğünden yararlanmayı hesapladı.Yoksa, "Baykal ne derse tersini yaparım" diye hareket edecek değil.İkinci yaklaşım da doğru değil; çünkü, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasının sanıldığı gibi Baykal'a veya CHP'ye bir yararı yok. Aksine, Erdoğan'ın söz verip de yapamadıkları için gerekçe gösterdiği Çankaya'nın AKP veya AKP'li hükümete "yardımcı olacağı" mesajı seçimlerde etkili olacaktır.Kaldı ki Baykal dile getirdiği kaygılarda samimidir. Meclis'teki diğer muhalefet partileri seslerini fazla yükseltmezken, CHP liderinin, gerekçelerini sayarak muhalefet etmesi,
Yön Bunlardan biri de dün yaşandı.Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın'ın CHP lideri Deniz Baykal'ı ziyareti de merak uyandırdı."Acaba ziyaret cumhurbaşkanlığı ziyaretiyle ilgili miydi?"Bu soruya yol açan, Devlet Bakanı Aydın'ın, AKP'nin yaptırdığı cumhurbaşkanlığı anketinde yer alan isimlerden biri olmasıydı.Ziyaretin cumhurbaşkanlığı seçimiyle bir ilgisi olup olmadığını sorduğumuzda CHP lideri Deniz Baykal güldü. "Hayır" dedi:- Hiç ilgisi yok. Sayın Aydın, Diyanet yasasıyla ilgili olarak geldi. Cumhurbaşkanlığı konusu hiç açılmadı bile... Bugünlerde Ankara'da her şey cumhurbaşkanlığı seçimine yoruluyor. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için geri sayım başladığından beri her türlü siyasi temas bu gözle değerlendiriliyor. Baykal, son birkaç gündür kesin ifadelerle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını söylüyor.Acaba Baykal "temenni"sini mi söylüyor, yoksa Erdoğan'ın aday olmayacağına ilişkin bir bilgisi mi var?Baykal'a dün soruyu yönelttiğimizde şu yanıtı verdi:"Hayır, özel bilgim yok. Ama tablo ortada. Başbakan da bu tabloyu görüyordur. Bu nedenle aday olmayacaktır."Gördüğünüz tablo da Başbakan'ın aday olmasını engelleyecek ne var, diye sorduğumuzda ise şu
Yön İşgalin yarattığı trajedi insanlık tarihine geçecek boyutlarda. 4 yıl boyunca Irak'ta kaç sivilin, ne şekilde öldüğünü, öldürüldüğünü bilen yok. Tahmini rakamlar 70 binden başlayıp 1 milyona kadar uzanıyor. Irak halkının gözyaşı 4 yıl boyunca hiç dinmedi.Olayın insani yönü içler acısı...Irak'ta ne istikrar ne huzur ne güvenlik ne demokrasi ne de özgürlük var.Nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen bir kaos yaşanıyor. ABD'nin İngiltere ile birlikte Irak'ı işgalinin üzerinden 4 yıl geçti. ABD'nin işgal gerekçesi olarak dünyaya duyurduğu "kitle imha silahlarını yok etmek ve Irak'a özgürlük ve demokrasi getirmek" söyleminin boş olduğu çoktan anlaşıldı. ABD, Irak'ta düzen kuramamış olmakla birlikte şu iki amacına ulaşmış görünüyor:1- Petrolü kontrol etmek,2- Irak'ı İsrail için tehdit olmaktan çıkarmak,Bedeli çok ağır olan bu iki amaca yaklaşmış olsa da ABD'nin karşılaştığı sorunlar ABD'nin çok da rahat olmadığını gösteriyor. ABD'nin amaçları ABD'nin işgal sonrasında Irak'ta karşılaştığı sorunlar, konunun uzmanlarından Dr. Nihat Ali Özcan'a göre 4 başlık altında toplanabilir:1- Vietnam tipi bir direniş,2- Cezayir tipi bir iç savaş,3- Yaygın bir güvenlik sorunu,4- Modern zamanın tüm
Yön Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'le yaptığımız söyleşide bu iddiaları da gündeme getirdik.Gül, bu konuda "Çok dürüst ve açık biçimde görüşlerimi paylaşayım" diyerek şu değerlendirmeyi yaptı: Hükümeti ve AKP'yi en çok sıkıntıya sokan konulardan biri de bazı illerdeki ihalelerde yolsuzluk, usulsüzlük, kayırmacılık yapıldığı iddialarıydı. Bu iddialar kamuoyuna "Ali Dibo olayları" diye yansıdı. "Eski hükümetlerle mukayase edilmeyecek kadar açıkçası Türkiye'de yolsuzluk azalmıştır. Ama yolsuzluğa ölüm cezası bile verseniz yine yolsuzluk oluyor. Önemli olan bunu ne kadar minimize edeceksiniz, yok denilecek noktaya getireceksiniz? Bu konuda zaman zaman şikâyetler görüyoruz, hepimize, Sayın Başbakan'a geliyor ve biz de hemen ilgili kuruma gönderiyoruz." Ölüm cezası olsa bile Gül'e, illerdeki iddiaları anımsatarak önce iddiaların inkâr edildiğini, ancak yargı aşamasında gerçeklerin ortaya çıktığını söylediğimizde ise şu yorumu yaptı:"Bakın ben bunlar yolsuzluktur, değildir demiyorum. Hiçbir hükümetle mukayese edilmeyecek kadar azalmıştır, diyorum. Hiç yoktur, sıfırdır, demiyorum. Bu konuda ne dindarlık ne milliyetçilik ne solculuk ne yurtseverlik; bunların hiçbiri yolsuzluğun ilacı