İmam hatip liseleri de dahil olmak üzere meslek lisesi öğrencilerine ve mezunlarına açık lise yoluyla çift diploma olanağı sağlayan ve üniversiteye girişte uygulanan farklı katsayıyı dolaylı olarak ortadan kaldıran yönetmelik tartışmalara yol açtı. Hükümetle YÖK'ü yeniden karşı karşıya getiren düzenleme, imam hatip liseliler için katsayı engelini aşma girişimi olarak değerlendiriliyor. İmam hatip ve diğer meslek liseliler fark dersleri vererek, genel lise diploması da almış olacaklar. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, söz konusu yönetmeliği, "YÖK'ü ve yasaları baypas etme girişimi" olarak değerlendirdi.Prof. Dr. Teziç, dünkü görüşmemizde yönetmelikle ilgili şunları söyledi:"Bu açıkça bir baypas girişimi. Bu yönetmelik, bizim katsayı sistemimizi yerinden oynatacak bir girişimdir. YÖK'ü ve yasaları dolanma girişimidir. Bütün dengeleri, eğitim planlamasını altüst ediyor. Bu sebeple Danıştay'a başvuruyoruz. Biz bu tür girişimler karşısında ideolojik tartışma alanlarına çekilmemek ve hükümet ile YÖK arasında siyasi bir çatışma izlenimi vermemek için hep hukuku esas alıyoruz. Bu kez de aynı yolu izleyeceğiz. Ancak, bu yönetmelikle hem YÖK'ün hem de ortaöğretimden yükseköğretime geçiş
Siyasi muhabirlerin yanı sıra gazete ve televizyonların Ankara temsilcilerinin, köşe yazarlarının ve televizyon yorumcularının davetli oldukları basın toplantısına ilgi büyüktü.Bahçeli'nin konuşmasına hâkim olan beş mesaj vardı:1 Türkiye ciddi bir bölünme sürecine sürükleniyor.2 AKP, bu senaryoyu uygulamakla sorumlu kılınmış görünüyor.3 Türkiye'yi kurtarmak için önce AKP'den kurtulmak zorunludur.4 Bu süreci durdurmak ve tahribatı onarmak için MHP'nin tek başına iktidar olması gerekir.5 Bunun için de millet, geçen seçimde AKP'ye verdiği milletvekillerini bu kez MHP'ye vermelidir. MHP lideri Devlet Bahçeli, geleneksel hale getirdiği kahvaltılı basın toplantılarının üçüncüsünü dün Ankara'da yaptı. MHP lideri, Türkiye'de ve özellikle Kuzey Irak'taki gelişmeleri, Türkiye'nin ciddi bir bölünme sürecine doğru sürüklendiğinin kanıtları olarak görüyor.Kuzey Irak'ta oluşturulan "Irak Federal Kürdistan Bölgesi"nin, "Bağımsız Kürdistan"a dönüştürüleceğini; bunun da Türkiye'nin Güneydoğu'sunda, benzeri bir girişi özendireceğini düşünüyor.Bahçeli'ye göre nihai hedef "Bağımsız Birleşik Büyük Kürdistan." Bu hedeften vazgeçilmiş değil. Bu yolda ilerleyen süreçte Kuzey Irak'ta kurulacak "devletçik"
Görüşmenin zamanlamasına da anlamlar yüklendi.Kuşku yok ki, iki kurumun da niteliği gereği "gizlilik" esastı.Bu nedenle, haberlere ve bu haberlere dayalı yorumlara "tahmin" gözüyle bakmak yanlış olmaz.Görüşmenin içeriğiyle ilgili olarak somut bilgiler verilmesini iki taraftan da beklemek gerçekçi değil.Taner-Goss görüşmesinin ancak çerçeve konularını yansıtabiliriz. Teyit edilmiş olan üç konudan söz edebiliriz:1- PKK,2- Terörün her cinsi,3- Irak.Görüşmenin zamanlamasının özel anlam taşıdığına ilişkin haber ve yorumlar teyit edilmiyor. Taner ve Goss'un görevlerine yeni gelmiş iki servis yöneticisi olarak bu ilk temaslarının zamanlama açısından olağan nitelikte olduğu belirtiliyor.İçeriğine gelince, iki servis başkanının, operasyonel nitelikte, teknik konuları ele almalarının yanlış bir beklenti ve tahmin olduğu; konulara daha çok "anlayış-yaklaşım-işbirliği" açısından bakılmasının söz konusu olabileceği kaydediliyor.Terörün her türü ifadesi içinde El Kaide'nin de bulunduğu, bu örgüt ile PKK'ya karşı "işbirliği"nin çerçeve düzeyinde ele alındığı ve olumlu sonuçlandığını da belirtebiliriz.Irak zaten her yönüyle bu iki konuyla da bağlantılı.Bundan sonrası ise uygulamayla anlaşılacak.
Irak'ta yeni kabul edilmiş bir "federal anayasa" olmasına karşın, Kürt bölgesi ayrı bir anayasa hazırlamış durumda.Bu, federal anayasaya içtenlikle katılmadıklarının bir göstergesi. Sevr Antlaşması'nın 62-64. maddelerine atıfta bulunan "Federal Bölge Anayasası"nın, ufukta görünen Bağımsız Kürdistan'ın anayasası olarak hazırlandığını tahmin etmek zor değil. Sevr'e yaptığı atıfla Anadolu topraklarının bir parçasını da kapsayan Kürdistan'ı öngören bu anayasanın koşullar uygun olduğunda birkaç rötuşla, Bağımsız Kürdistan Anayasası haline getirilmesi kolay olacaktır.Irak'ta, Şii Araplar, Sünni Araplar ve Kürtlerin toprak bütünlüğünü ve siyasal birliği "Federal Irak" altında sürdürmeleri mümkün mü?Bu soruya olumlu yanıt vermek zor. Irak'ın parçalanma sürecinde yol aldığını söylemek daha gerçekçi olur. Irak KDP lideri Mesut Barzani, seçimlerden sonra resmen "Irak Federal Kürdistan Bölgesi Başkanı" olacak. Barzani'nin bu konumu, "Irak Federal Kürdistan Bölgesi Anayasası" taslağında da böyle tanımlanıyor. Barzani, her fırsatta hedeflerinin bağımsız Kürdistan olduğunu yineliyor.Bunun hakları olduğunu söylüyor. Şimdilik Federal Irak'ta gelecek aradıklarını ifade ediyor.Son olarak KDP Dış
Şemdinli'de, Yüksekova'da, Hakkâri'de, Van'da halkın sorunların çözümü konusunda soldan öncülük beklediği, yerel sözcülerle sık sık dile getirildi.Terör ve sonrasındaki siyasallaşma sürecinde siyasetin kimlik, aidiyet, dil, üniter yapı, federasyon gibi alanlarda gezdiği, halkın politize olduğu ancak sosyoekonomik sorunların geri plana itildiği ortak bir saptama olarak Baykal'a da iletildi.Acaba CHP işin bu yanıyla ilgili miydi?Ulusal bir ayrışmaya yol açmadan, herkesin kültürünü, etnik kimliğini yaşamasını, anadilini öğrenmesini ve kullanmasını savunuyordu. Atatürk'ün millet ve milletçilik anlayışı çerçevesinde bunu zenginlik saydığını vurguluyordu ama acaba Güneydoğu'nun kalkınması için bir plan geliştiriyor muydu? CHP lideri Deniz Baykal'la, Güneydoğu'ya yaptığımız seyahat boyunca ve Ankara'ya döndükten sonra sorunun, sosyoekonomik boyutunu da konuştuk... Baykal, bu sorularıma "elbette" yanıtını verdi. Sorunun sosyoekonomik boyutuna sosyal demokrat anlayışın gerçekten çözüm bulabileceğini, bunu sorumluluk olarak gördüğünü belirttikten sonra Willy Brandt'ı anımsattı."Willy Brandt'ın" dedi, "Sosyal demokrat dünyada hâlâ çok saygın bir isim olmasının nedenlerinden biri ünlü
CHP GENEL BAŞKANI, PROF. AŞKIN'LA GÖRÜŞMESİNİ ANLATTI: Baykal, Van'da konakladığı önceki gece gözlemlerini aktarırken, Aşkın'ın bir onur mücadelesi verdiğini vurguladı. Baykal, Yücel Hoca'nın psikolojisini aktarırken, "Hoca'nın koşulları gerçekten çok ağır. Fiziki rahatsızlık bir tarafa, geçirdiği travma, küçümsenecek gibi değil. Onu çok iyi anlıyorum. Göz göze gelince ikimiz de duygulandık. Hoca kendini tutmaya çalıştı. Sonunda boşaldı, ağladı. Ben de olsam ağlardım" dedi. CHP lideri Deniz Baykal, hastanede ziyaret ettiği Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'ın durumundan çok etkilenmiş görünüyor. CHP lideri, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi olayında başta Prof. Dr. Yücel Aşkın olmak üzere suçlanan kişilere ince bir baskı yapıldığını da vurguladı ve şöyle devam etti:"Her yönden baskı altına aldılar. Orada bir trajedi yaşanıyor. Bu baskı o kadar ileri götürüldü ki, biliyorsunuz Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı intihar etti. Bu bir onur patlamasıydı. Bu bir onur intiharıydı. Onur intiharına bu kadar sessiz kalınamaz. O ince baskılar o kadar yoğunlaştırıldı ki, adam kendini ipe götürdü. Sonra da O yaptı oluyor, O sorumlu
Komutan, olay günlerinde halkla ilişkilerinin biraz gerildiğini, ama şimdi çok iyi durumda olduğunu bildiriyor. 183 kilometrelik Irak ve İran sınırından sorumlu alayın komutanı, gergin günlerin geride kaldığını belirtiyor.Şemdinli'ye girdiğimizde ise Baykal'ın etrafını saran gençler, ısrarla bir talepte bulunuyorlar:"Dershanemiz yine açılsın. Başbakan söz verdi, hâlâ açılmadı.""Ne dershanesi?" diye sorunca, "Burada Mehmetçik Dershanesi vardı, üniversite kursuna gidiyorduk. Olaylardan sonra kapandı" yanıtını alıyor.Baykal, gençlerin istediğini Genelkurmay Başkanı dahil yetkililere ileteceğini söylüyor. Dönüş yolunda Soykök'e de ilk söylediği bu oluyor. Soykök, "Birkaç günlüğüne kapandı, gerekli temasları yaptım. Bir hafta içinde açacağız, Sayın Genel Başkanım" diyor.Baykal, gençlerin talebinden çok memnun, "Bu bir göstergedir. Genelkurmay Başkanı'na da ileteyim" karşılığını veriyor. CHP lideri Deniz Baykal'ın helikopterini Şemdinli Sınır Alay Komutanlığı'nda Alay Komutanı Albay Tacettin Soykök karşılıyor. Baykal, ilk verileri Albay Soykök'ten alıyor. Baykal, Umut Kitabevi'nin bombalanması sırasında yaşamını yitiren Zahir Korkmaz'ın ailesine başsağlığı diliyor. Annesi Makbule
Örneğin, Kürt sorunu konusunda bunu yaptı...Bir Avrupa seyahatinde "Kürt sorunu sanaldır" demişti.Ankara'da "Kürt sorunu vardır, daha çok demokrasiyle çözülecektir" dedi.Diyarbakır'da bu konuda geçmişin hatalarından söz etti.Hem Kürt sorunundan söz etti hem de "tek vatan, tek devlet, tek millet" vurgusu yaptı. "Kürt sorunu"nun zaten "tek millet (Türk milleti)"e itirazdan çıktığını ve -son dönem söylemleri hariç- ayrılıkçı nitelik taşıdığını ya unuttu ya önemsemedi...Yeni Zelanda'da, bu kez "Bölücülük sorunu var" dedi...Başbakan, sorunun teşhisi açısından ya düşünce karışıklığı yaşıyor ya da teşhisi değil çözümü önemsiyor... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın söyledikleri birbirini tutmuyor. Çelişkili konuşuyor. Aynı konuda daha önce söylediklerinin tam tersini söyleyebiliyor. Erdoğan'ın teşhis konusunda çelişkili ifadeleri olsa da son konuşmalarında "çözüm" için ne düşündüğü giderek netleşmeye başladı.Erdoğan'ın konuşmalarında iki özellik öne çıkıyor:1 Türklüğü ve Türk ulusu olgusunu üst kimlik olarak görmüyor.2 Vatandaşlık bağı ve Müslümanlığı çözüm olarak görüyor.Türk, Kürt, Laz, Çerkez derken, bunların hepsinin etnik gruplar olduğunu ve birinin diğerine üstünlüğü bulunmadığını