Adalet ve Dışişleri Bakanlığı, ortaklaşa yaptıkları çalışmalarda, kararı yorumlayıp analiz ettiler. Benzeri çalışmalar sürüyor."Yeniden yargılama" ile "dosyanın yeniden açılması" arasında fark var mı, yok mu? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Öcalan'ın adil yargılanmadığına ilişkin kararında, "yeniden yargılanması ya da dosyanın açılması" gibi seçenekli bir ifade kullanılması, Ankara'nın üzerinde en çok durduğu konuların başında geliyor. Adalet ve Dışişleri bakanlıklarındaki hâkim görüş, fark bulunduğu yönünde. İki işlem arasında bir fark olmasaydı, AİHM bu iki ifadeyi seçenekli olarak kullanmazdı yorumundan hareket eden her iki bakanlık uzmanları, "dosyanın yeniden açılması" işlemini, yetkili mahkeme heyetinin, "dosya üzerinden inceleme yoluyla duruşmasız yargılama" biçiminde yorumlayabileceği görüşünü yansıtıyorlar. Bu görüşü destekleyen üniversite öğretim üyeleri de var, aksini savunanlar da... İki işlemin farkı Öcalan davasına bakacak olan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, dosyayı yeniden açarak inceleyebileceği; inceleme sırasında AİHM tarafından adil yargılama ilkesinin ihlali olarak görülen hususları değerlendirebilecekleri belirtiliyor. Mahkeme bu yönde bir karar
Dünkü kongre, AKP'ye karşı tepkilerin seslendirilmeye başlandığı bir döneme denk gelmesi nedeniyle ayrı bir önem taşıyordu. Kongrede genel başkanlık için siyasi bir yarış olmadığı için Ağar'ın vereceği mesajlar öne çıkacaktı. Ağar, önemli mesajlarından birini, millet tanımı konusunda verdi:"Bu topraklar üzerinde hiçbir zaman etnik köken aranmadı. 19. yüzyılda İtalya ve Fransa'nın tarihi ve ulus devlet olma konusundaki gerçekleri, bize örnek olamaz. Biz kendi örneğimizi kendimiz yaratırız. Biz ümmet devletten ulus devlete ulaşmadık. Bizim millet oluşumuz, tarihi kökendeki örneğini Fransa'dan değil, Fatih Sultan Mehmet'in Anadolu birliğini sağlamasından alıyor."Ağar'ın bu sözlerini, Türkiye'nin son dönemde içine girdiği konjonktür çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor. AB Komisyonu'nun 6 Ekim İlerleme Raporu'nda, Kürt ve Alevi azınlığı ifadeleri yer almıştı. AB sürecine paralel olarak Türkiye'nin üniter yapıya dayalı kuruluş felsefesini değiştirmeye itildiği değerlendirmeleri öne çıkmıştı. AKP'nin bu baskılar karşısında pasif kaldığı iddiaları da ortaya atılmıştı.Ağar, dünkü kongrede, partisinin ve kendisinin bu konudaki tavrını net biçimde ortaya koydu. Türk milletinin bütün etnik
CHP lideri Deniz Baykal, Türmen'in açıklamasının hükümet tarafından çok iyi okunmasını gerektiğini vurgulayarak, AİHM kararının, Türkiye'yi yeniden yargılamaya mecbur etmediğine dikkat çekti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen'in, Öcalan kararıyla ilgili olarak dünkü Milliyet'in manşetinde yer alan "Kararı dikkatli okuyun, tekrar yargılayın demedik" biçiminde özetlenecek sözlerine CHP'den destek geldi. Baykal'a göre Türmen, Milliyet'teki açıklamasıyla, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nden yeniden yargılama dışında bir karar çıkabileceği olasılığına işaret ederek, hükümete doğru yolu gösterdi.CHP lideri, Türmen'in kararın dikkatli okunması halinde, "Öcalan yeniden yargılansın" ifadesinin yer almadığı, ilk kez, "Eğer bir önlem alınacaksa her durumun kendi özel koşullarını dikkate almak gerekir" denildiğine dikkat çekerek, bundan sonraki aşamada neler yapılması gerektiğine de bir anlamda ışık tuttuğunu söyledi.Baykal, dünkü görüşmemizde, kendisinin de hükümeti bu yönde kararın öncesinde ve sonrasında uyardığını anımsatarak şu değerlendirmeyi yaptı :"AİHM tarihinde ilk kez Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne özel koşullardan söz ediyor, Öcalan mutlaka yeniden
Okyay, dünkü görüşmemizde, bu sorumuzu yanıtlarken önce AİHM hakkındaki genel görüşünü açıkladı: Abdullah Öcalan'ı, İmralı'da yargılayıp mahkûm eden eski Ankara 2 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin Başkanı Turgut Okyay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) adil yargılama yapılmadığına ilişkin kararını nasıl karşıladı? "Önce şunu belirteyim, ben, AİHM'nin bu kararına katılmıyorum ve saygı duymuyorum. Çünkü, bana göre AİHM bir mahkeme değil. Bir siyasi komisyondur. Orada görev yapanların çoğu da zaten hâkim değildir. Çok kuralcı ve çok şekilci bir komisyondur. Bu kararı da siyasidir. Size şu kadarını söyleyeyim, acaba konu Türkiye değil de örneğin Fransa olsaydı, Fransa'da 35 bin kişi terör sonucu yaşamını yitirseydi, AİHM böyle bir karar verir miydi? Bu soruyu herkes kendine sormalı ve AİHM kararını öyle değerlendirmelidir." "Saygı duymuyorum" Okyay, yargıç olarak vicdanının rahat olduğunu, tüm dünyanın gözü önünde şeffaf ve adil bir yargılama yaptıklarını da belirterek, mahkeme heyetiyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:"Benim ve heyetteki tüm arkadaşlarımın vicdanı rahattır. Biz görevimizi en iyi şekilde yerine getirdiğimize inanıyoruz. Yargılama adil olmuştur. Bunu bizi
"Bunların hepsi spekülasyondur. Gündemimizde böyle bir konu yok. Kanun değişikliği için hazırlık yaptığımız yolunda muhalefet sözcülerinin beyanları oluyor, bu yönde haberler çıkıyor ama bunlar doğru değil. Herhangi bir çalışmamız söz konusu değil."Adalet Bakanı Çiçek, bu tür spekülasyonların konuyu iç politika malzemesi yapmak isteyenler tarafından çıkarıldığını, oysa, konunun hükümetin veya AKP'nin değil Türkiye'nin, devletin sorunu olduğunu savundu. Çiçek, ayrıca, kararı verecek olanın hükümet değil, yargı olacağına işaret etti. Adalet Bakanı, bu konunun muhalefet partilerince siyaset malzemesi yapılmaması çağrısını da yineledi. Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanmasına engel oluşturan Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki istisna hüküm kaldırılacak mı? AİHM'nin yeniden yargılamayı gerektirecek yönde karar alması üzerine hükümetin buna olanak sağlamak için yasal değişiklik hazırlığı yaptığı doğru mu? Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bu sorularımıza dün kesin bir dille "hayır" yanıtını verdi ve şöyle dedi: Adalet çevrelerinde, AİHM Büyük Dairesi'nin kararı ve sonraki süreçle ilgili yapılan tartışmaların eksik bilgiye dayandığı eleştirisi yapılıyor.AİHM Büyük Dairesi'nin kararı açıklandıktan
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'tan önce, Başbakan Erdoğan, Papadopulos'la görüştü. Moskova ziyareti sırasında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Annan ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Papadopulos'la üçlü bir görüşme yapan Erdoğan, Rum liderden, görüşmelerin başlaması yönünde olumlu sinyaller aldığını da açıkladı.Başbakan Erdoğan'ın Papadopulos'la görüşmesi, diğer liderlerle görüşmesinden farklı bir anlam taşıyor...Türkiye, Güney Kıbrıs'ı tanımadığı için Rum liderleri ve yönetimlerini bugüne kadar muhatap görmüyordu. Türk başbakanlar, Yunanistan başbakanlarını muhatap olarak alırken, KKTC liderleri de Rum yönetiminin muhatabı oluyordu.Türkiye Başbakanı'nın Rum liderlerle bir araya gelmesi ancak BM girişimleriyle "dörtlü veya beşli" toplantılarda mümkün oluyordu.Başbakan Erdoğan da Türkiye ve KKTC'nin bu çizgisini ve muhataplık ölçülerini sürdürmüştü.Moskova'da ise bu çizgi veya gelenek bozulmuş oldu.AB'ye girdikten sonra, "Bundan sonra benim muhatabım Türkiye'dir" diyen Papadopulos için, Başbakan Erdoğan'la, KKTC Cumhurbaşkanı Talat olmaksızın bir araya gelmesi, bu bağlamda bir ilk adım niteliği taşıyor. Başbakan Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, "17 Nisan'dan
Ankara'nın böyle bir olasılık karşısında birtakım hazırlıklar yaptığı da duyumlar arasında. Bu bağlamda iktidar partisi AKP'nin CHP ile temas kurduğu da belirtiliyor. Yeniden yargılamayı, hükümetin değil devletin sorunu ve konusu olarak görme eğiliminde olan iktidarın, "halka izah" açısından ortak tutum arayışına girebileceği kaydediliyor.AKP'nin CHP'den bu yönde bir talebi oldu mu ?CHP lideri Deniz Baykal, dün bu sorumuzu şöyle yanıtladı:"Zaman zaman bu konularla ilgili bize de bilgiler veriliyor. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bu konularda dikkatli bir bakan. Daha önce de değişik konularda bilgi vermişti. Ancak, ortak bir tutum anlamına gelecek biçimde bana yansıyan bir öneri söz konusu değil. Kaldı ki bu konuda bizim tutumuz belli." Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi'nin Abdullah Öcalan'la ilgili kararının yeniden yargılanmasını gerektirecek yönde olması yüksek bir olasılık. Kararın 12 Mayıs'ta açıklanması bekleniyor. CHP lideri, AİHM Büyük Dairesi bu yönde karar verse bile Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi aşamasında, hükümetin yeniden yargılamaya yol açmayacak bir karar alınması için etkin faaliyet göstermesi gerektiğini vurguladı. Hükümetin, bütün ağırlığını bu aşamada
Dinleyenlere, "Alay mı ediyor?" dedirten Krueger, meslektaşlarımızın, "Bu para ile siz geçinebilir misiniz?" sorusuna da, "kararlılıkla" yanıt verdi:"Geçinmek zorundasınız, pek çok kişi bundan daha azı ile geçiniyor. Eğer zorundaysanız, zorundasınızdır."Anlaşılıyor ki, IMF Birinci Başkan Yardımcısı Krueger de Türk insanı için geçinmeyi, "simit-çay hesabı" ile yapıyor. Bu hesabı kullanan siyasilerimiz de vardı.Türkiye'deki yaşam koşullarında zorunlu ihtiyaçlarını kendi üretimi ile karşılayan kırsal kesimde dahi, aylık 350 YTL ile geçinmek mümkün değildir. Hele kentlerde gecekondu kiralarının bile 150 YTL'den başladığı düşünülürse, IMF'nin geçinmekten ne anladığını sormak gerekir. Asgari ücretle bırakın bir aileyi, bir kişinin bile zorunlu ihtiyaçlarını karşılaması elbette mümkün değildir.İşsizliğin ve kayıtdışı istihdamın yüksekliğinin asgari ücrete bağlanması ise, Krueger'in hesap tarzını ortaya koymaya yetiyor.Vergi ve prim kaçırma cenneti haline getirilen Türkiye, belli aralıklarla vergi ve prim affı yaptıkça, kayıtdışı istihdam ve ekonominin düşük asgari ücretle kayıt içine alınmasını düşünmek gerçekçi değildir.IMF programlarının sosyal yönü olmadığı zaten biliniyor. Ancak,