Milliyet'in kampanyası

28 Nisan 2005

Kampanyanın özünü ve amacını şu slogan ortaya koyuyor:"Okumayan kızımız kalmasın"Kızlarımızın okuması, geleceğimizin de okuması anlamı taşıyor. Önemi de burada...Türkiye, bu hedefe kilitlenmeli...Türkiye, kızlarını okutabilseydi, bugün bulunduğu düzeyden çok daha yukarıda olurdu. Türkiye'yi aşağıya çeken birçok neden sayabilirsiniz, ancak bunlardan en belirleyici olanlarının başında kızların okula gönderilmeyişi gelir. Kilit sorun budur.Milliyet'in "Okumayan kızımız kalmasın" derken, ne denli büyük ve ne denli zor bir mücadele gerektiren bir hedefe yöneldiğini daha iyi görmek için kızlarımızı okula göndermeyen kafalara bir göz atalım. Bunu yapalım ki neyle, nasıl bir zihniyetle mücadele edilmesi gerektiğini daha iyi anlayalım.Çok değil, 3 yıl önce gazetelere yansıyan bir haber işimizin ne kadar zor olduğunu gösteriyordu:Dudak uçuklatan nitelikteki bu çarpıcı haber Antalya gibi Türkiye'nin vitrini sayılan bir ilimizden geliyordu. Antalya'nın Alanya ilçesinin Toslak köyünde altı kız öğrenci, "Zekâ geriliği var, öğrenimine devam edemez" raporuyla babaları tarafından okuldan alınmıştı. Türkiye bu habere inanmakta zorlanırken birkaç gün sonra Toslak'ın komşu köyü Emişbeleni'den de yedi

Yazının Devamı

Bush'un açıklamasına CHP'nin eleştirisi

27 Nisan 2005

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Bush'un "soykırım" sözcüğünü kullanmamakla birlikte, Ermenilerin istediği yönde bir tanımlama ve tarihi gerçekler karşısında haksız ve dengesiz bir açıklama yaptığını düşünüyor. ABD Başkanı Bush, Ermenilerin "soykırım günü" olarak andıkları 24 Nisan'da yaptığı açıklamada, "soykırım" sözcüğünü kullanmadı. Ankara, bunu memnuniyetle karşıladı. Ancak, ana muhalefet partisi CHP, Bush'un açıklamasının memnuniyetle karşılanmasını yanlış buluyor. Öymen, Bush'un açıklamasını eleştirirken şu noktalara dikkat çekti:"Başkan Bush, soykırım demedi, 'büyük felaket' dedi. İngilizce olarak, 'calamity' sözcüğünü kullandı. Bu sözcüğün Ermenice karşılığını, Ermeniler soykırım anlamında kullanırlar. Onlar da 1915 olaylarına 'büyük felaket' derler. Bu birinci nokta.İkincisi, Başkan Bush 1.5 milyon insanın öldürülmesinden bahsediyor. Oysa, hiçbir zaman o olaylarda ve bölgede 1.5 milyon insan olmamıştır.Üçüncüsü, bu olaylarda yüz binlerce Türk öldürülmüştür. Başkan Bush bundan hiç söz etmiyor. Öldürülen Türkleri kim anımsayacak?Dördüncüsü, Sayın Bush, Başbakan Erdoğan'ın girişimini övüyor. Ama, CHP'nin girişimiyle Başbakan Erdoğan'ın yaptığı öneriyi hayata

Yazının Devamı

Atina'nın özrü Dışişleri onaylı

26 Nisan 2005

Olaydan hemen sonra Atina'nın sözlü özür dilemesini kabul etmeyen Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, resmen yazılı özür beklediklerini açıkladıktan bir gün sonra, 21 Nisan'da gelen yazılı özrü de detaylı bir incelemenin ardından kabul ediyor.Yunanistan Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Nikolaos Douvas'ın 21 Nisan 2005 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt'a hitaben yazdığı mektup, "resmi özür" olarak kabul edilmeden önce, "kelimelendirme" açısından Dışişleri Bakanlığı'ndan görüş alınmasına karar veriliyor. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri mektubu inceleyip, ifadelerin diplomatik yazışmalar açısından "üzüntü ve özür" bildirimi anlamına geldiğini belirtince, Genelkurmay da mektubu "tatmin edici, kabul edilebilir" olarak değerlendiriyor.Dışişleri'nin olumlu görüşü böylece alındıktan sonra Genelkurmay, güven artırıcı önlemler çerçevesinde, askıya alınan programın yeniden uygulanmasına karar veriyor. Genelkurmay Başkanlığı'nın, Harp Okulu öğrencilerinin ziyareti sırasında bayrağımıza yapılan saygısızlık konusundaki duyarlılığı o kadar yüksek ki Atina'dan gelen "özür mektubu"nu, ancak Dışişleri Bakanlığı'nın görüşünü aldıktan sonra "kabul edilebilir" buluyor.

Yazının Devamı

İrtemçelik: Ermeniler soykırım olmadığını biliyor

25 Nisan 2005

Almanya'daki bütün partiler, tasarıdaki "soykırım" kavramı yerine "tehcir ve katliam" ifadelerini kullanma konusunda ortak tavır aldı. Tasarının bu ifadelerle Alman Federal Meclisi'nden geçmesi bekleniyor.Bu gelişme, Ermenilerin Almanları da belli ölçüde kendi taraflarına çektikleri biçiminde yorumlanıyor.Eski Devlet Bakanı ve Almanya Büyükelçimiz Mehmet Ali İrtemçelik, Ermenilerin bu girişimine Almanya'daki partilerin destek vermesine karşı hem parlamenterleri, hem kamuoyunu aydınlatan bilgiler veriyor. Tasarıya karşı yoğun bir çaba gösteriyor. Alman Federal Meclisi, Ermeni tasarısını, Başbakan Schröder'in önümüzdeki günlerde Türkiye'ye yapacağı ziyaret sonrasında oylayacak. İrtemçelik, Türklerin, Ermenilere karşı soykırım uygulamadığını en iyi Ermenistan'ın bildiğini vurguluyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:"Ermeniler, Türk tarafının yıllarca süren sessizliğinden de yararlanarak birçok çevreyi inandırdıkları 'soykırım'ın gerçekte vuku bulmadığını en iyi kendileri biliyor. Bu nedenle de iki tarafın uzmanlarının konuyu önyargısız ve ciddiyetle araştırmaları yönündeki önerileri ısrarla geri çeviriyorlar. Çok iyi bilinen amaçları, Türkiye'den önce soykırım suçunun kabulünü ve özür

Yazının Devamı

Trajedi yaşandı ama soykırım yok

24 Nisan 2005

EMEKLİ BÜYÜKELÇİ ELEKDAĞ, TARİHÇİ HALİL BERKTAY'IN "1915'TE SOYKIRIM OLDU" TEZİNE YANIT VERDİ: Büyükelçi Elekdağ'a yönelttiğimiz sorular ve kendisinin yanıtları özetle şöyle: CHP İstanbul Milletvekili, emekli büyükelçi Şükrü Elekdağ, Milliyet'e verdiği bir mülakatla Prof. Halil Berktay'ın 1915 olaylarını "soykırım" olarak nitelendirdiği tezlerine yanıt verdi. ŞÜKRÜ ELEKDAĞ: Sayın Berktay konunun hukuki yönünü hiç bilmiyor ve kavramları karıştırıyor. Etnik temizlikle soykırım tamamen farklı kavramlardır. Etnik temizlik, egemenlik hakları açısından tartışmalı olan bir bölgeyi diğer etnik gruplardan şiddet yoluyla arındırarak etnik açıdan homojen hale getirmek suretiyle, o bölge üzerinde "de facto" hak iddiasında bulunulabilecek bir durum yaratmaktır. FİKRET BİLA: Prof. Halil Berktay, Milliyet'te çıkan mülakatında, özetle, 1915'te Osmanlı hükümetinin Ermenilere karşı tehcir uygulamasını "soykırım" olarak tanımlıyor, hükümetin tüm Ermeni tebaasını sırf Ermeni oldukları için tehcire tabi tuttuğunu belirtiyor, tehcirin bir etnik temizlik olduğunu, etnik temizliğin de bugün soykırım sayıldığını vurguluyor. Berktay'ın bu ifadelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyasi kavram olan etnik

Yazının Devamı

Küresel kırılmalar

22 Nisan 2005

1- Berlin Duvarı'nın yıkılışı, (Sovyet blokunun çöküşü)2- New York'ta İkiz Kuleler'e yapılan saldırı.Bu iki olay dünyanın tek kutuplu hale gelmesine, diğer bir ifadeyle ABD'nin tek belirleyici aktör konumuna ulaşmasına ve uluslararası güvenlik, müdahale, ittifak, tehdit ve önlem algılamasına ilişkin kavram ve biçimlerin değişmesi sonucunu doğurdu. Bu süreçte Birleşmiş Milletler'in işlev ve yapısını da tartışmaya açtı. Birçok ülke bu yeni süreçte ABD'ye yakın veya paralel konum alarak hem güvenlik, hem ekonomik açıdan yeniden biçimlenen dünyada yer tutmaya çalıştı.Küresel kırılmaTek patronlu dünya sonsuza kadar devam edebilir mi? Yoksa belirli bir aşamada ABD'yi dengeleyecek gelişimler ve oluşumlar ortaya çıkar mı?Org. Özkök'ün dünyaya ilişkin analizi bu sorularla ilgili işaretler taşıyor.Genelkurmay Başkanı, dünya düzenini ve yaşanan süreci değerlendirirken, üç "küresel kırılma alanı"ndan söz ediyor:1- Uzakdoğu,2- Orta Asya ve Kafkasya,3- Ortadoğu.Küresel kırılma alanları aynı zamanda ABD'ye karşı, potansiyel güç taşıyan ülkelerin denge kurma mücadelesine sahne olacak bölgeler olarak da tanımlanıyor.Bu bağlamda, Uzakdoğu'da, küresel güç olma yolundaki Çin ile ABD arasında Tayvan

Yazının Devamı

Org. Özkök'ten net mesajlar

21 Nisan 2005

Org. Özkök, ülke ve dünya gündemindeki tüm sorunlara Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) bakışını net ifadelerle ortaya koydu. Konuşmasının bütününde dikkat çeken özellik, başta AB süreci, baskısı ve beklentisi olmak üzere çeşitli nedenlerle, hükümetin ve sorumlu mevkideki siyasilerin özüne inmekten kaçındıkları, çoğu kez es geçtikleri veya üstünü örtmeye çalıştıkları ulusal nitelikteki sorunları bütün çıplaklığıyla gündeme getirmesiydi. Bu bağlamda, Org. Özkök'ün konuşmasının, hem üslup, hem içerik bakımından bir "makas"ın varlığına işaret ettiği söylenebilir.Usul ve nezaket ifadeleri dışında, Org. Özkök'ün görüş ve değerlendirmelerini, hükümetin, iktidar ve muhalefet partilerinin özde ne denli paylaştıkları bu makasın açıklığını gösterecektir. Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün Harp Akademileri'nde yaptığı yıllık değerlendirme konuşmasının uzun ve özenli bir hazırlığın ürünü olduğu belliydi. AB yolunda Atatürkçülüğün ve TSK'nın engel oluşturduğu görüşleri anımsanırsa, Org. Özkök'ün, TSK'nın AB'ye bakışına ilişkin net ifadelerinin önemi daha iyi anlaşılır. Genelkurmay Başkanı, Türkiye'nin menfaatinin AB'ye tam üye olmakta yattığını kesin olarak belirtirken, doğru olanın ve

Yazının Devamı

Dışarıda tek, içeride iki devlet

19 Nisan 2005

KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Kıbrıs Türkü'nün ulaştığı demokrasi düzeyinin kanıtlarından biriydi. Daha önceki seçimler, referandum gibi cumhurbaşkanlığı seçimi de KKTC'de demokrasinin kuralları ve kurumlarıyla yerleştiğini ve dünyanın birçok ülkesinden ileri olduğunu gösterdi. KKTC'yi, Gürcistan'a, Ukrayna'ya, Kırgızistan'a benzetmeye çalışanların ne kadar yanıldıkları bir kez daha ortaya çıktı. Görevi sona eren Rauf Denktaş, KKTC'nin yeni cumhurbaşkanı seçilen Mehmet Ali Talat'ı ziyaret ederek kutladı. Denktaş'ın, Talat'ı ziyareti örnek bir davranıştı. Yeni Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat da, Denktaş'ın ziyareti ve sözlerine aynı nezaketle karşılık verdi. Rauf Denktaş'la, yeni Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ı ziyaretinden sonra görüştük. Denktaş, görevini gönül rahatlığıyla devrettiğini belirtirken, yeni Cumhurbaşkanı'na şu nasihatte bulundu:"Kâğıt üstünde kalacak, eşitliğe dayanmayacak, işlemeyecek bir formüle razı olma. Kalıcı barış ve çözüm için üç koşuldan vazgeçme: Türkiye'nin aktif ve fiili garantörlüğü, Türk askerinin varlığı ve egemenlik."Denktaş, "Neden bu üç koşul?" sorumuza ise şu yanıtı verdi:"Bu koşullar, Kıbrıs Türkü'nün, egemenliğinin ve devletinin varlığı için

Yazının Devamı