AP koşulları

26 Ekim 2004

Avrupa Parlamentosunun Türkiye Raportörü Hollandalı parlamenter Camiel Earlings tarafından hazırlanan rapor, AB İlerleme Raporuna ek koşullar içeriyor. İlerleme Raporundaki tavsiyeleri desteklediğini vurgulayan Earlingsin kaleme aldığı raporda, koşullar şöyle:Ermenistanla iyi ilişkiler kurulması, sınırın açılması...Kıbrıstan Türk askerinin çekilmesi...Alevilerin Müslüman azınlık sayılması...Güneydoğu için özel ekonomik kalkınma programı uygulanması...Türk Silahlı Kuvvetlerinin Milli Savunma Bakanlığına bağlanması...Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tanınması...Heybeliada Ruhban Okulunun açılması...Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının tam olarak uygulanması...Avrupa Parlamentosunun koşulları da bunlar. AB İlerleme Raporunda daha diplomatik bir dille ifade edilen koşulların açık biçimde yazılmış hali demek de yanlış olmaz...Türkiyenin müzakere sürecinde önüne gelecek talepleri AB ve AP raporlarındaki bu ifadeler ortaya koyuyor.Tabii, AP raporunda ayrıca, müzakerelerin önünün açık olduğu, mutlaka üyelikle sonuçlanmayacağının da vurgulanması isteniyor.Gerek AB İlerleme Raporu gerek AP Türkiye Raporu birbirine çok yakın bir yaklaşımla kaleme alınmış görünüyor. Buna son zamanlarda

Yazının Devamı

Siyasi tablo

24 Ekim 2004

1 - AB süreci,2 - ABDnin Irakı işgali ve siyasi sonuçları.Türkiyede siyaset bu iki gelişmenin belirlediği gündemle yaşıyor.Birincisine bakarsak, ABnin Türkiyeyle ilgili 2004 İlerleme Raporu, gündeme Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş temellerini ve Lozanın tartışmaya açılmasını getirdi.Bu tartışmayı doğuran faktörler nelerdi?1- AB raporunda Kürtlere ve Alevilere azınlık olarak yaklaşılması ve Lozanın üstü örtülü biçimde eleştirilmesi,2 - ABden tarih almanın özel koşulu haline getirilen Leyla Zana ve arkadaşlarının serbest bırakılmasıyla yaşanan gelişmeler. ABnin Zana ve arkadaşlarını koruyan tavrı ve yeni bir siyasi yapılanmaya yönelmeleri.3 - ABDnin Irakı işgali sonrası izlediği Kürt politikası, PKKya bakışı ve Osman Öcalanla yeni bir oluşumun sahneye çıkması.4 - Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulunun, AB İlerleme Raporuyla ve Abdullah Öcalan, aynı çizgiyi savunan partiler ve sözcülerle paralellik taşıyan raporu.AB İlerleme Raporundaki yaklaşımla uyumlu olduğu görülen Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu raporu ortada kaldı. Hükümet sahiplenmedi. Aksine reddetti. Raporu hazırlayanlar kendi aralarında sert tartışmalara tutuştular.Dışişleri Bakanı Gül, böyle bir rapor

Yazının Devamı

Trafik Şûrası

23 Ekim 2004

Emniyet Genel Müdürlüğünün, Ankara Ticaret Odasının katkılarıyla düzenlediği şurada haklı olarak öne çıkan bir eleştiri, iki günlük şûra faaliyetleri dahil genel olarak trafik ve trafik eğitiminin medyada hak ettiği yeri almayışıydı.Trafik ve trafik kazaları konusunda unutulmaz emekleri bulunan Prof. Dr. Rıdvan Ege başta olmak üzere konuşmacıların çoğu bu eleştiriyi gündeme getirdiler.Prof. Dr. Egenin verdiği bilgiye göre, yılda 8 bin 500 kişinin yaşamını yitirdiği trafik kazaları konusunun Türkiyenin gündeminde hiçbir dönem ilk sırayı alamayışı hayretle vurgulandı. Her yıl bir büyük depremin yol açtığı can kaybına eşit can alan trafik kazalarının sıradan olaylar gibi karşılanması ve üzerinde gerektiği gibi durulmayışı ele alındı.Ayrıca trafikle ilgili haberlerin sadece kaza, facia boyutuyla yansıtılması, kötü görüntülerin tekrar tekrar sunulması da eleştirildi.2004ün trafik yılı olması nedeniyle düzenlenen şurada şu ortak saptamalar yapıldı:"Ülkemizde trafik kazaları, son yıllarda alınan başarılı tedbirlerle azalma eğilimi gösterse de, kökten çözümler üretilmediği ve bu çözümler değişmeyen politikalar haline dönüştürülmediği sürece trafik olgusu yalnızca kaza boyutunda

Yazının Devamı

Kira ayıbı kalktı

19 Ekim 2004

Memura yapılan bir sosyal ödemenin kaldırılması aslında bir ayıbın kaldırılmasıydı. Daha önce birkaç kez gündeme getirdiğimiz gibi lojmanda oturmayan memurlara ödenen kira yardımı derecelerine göre 200 bin, 400 bin ve 600 bin liraydı. Memurun kirasına katkıda bulunma amacıyla yapılan bu ödeme günün koşularında trajikomikti.Bir simit, bir çay parası olan bu tutarlara, gecekondu kiralarının bile 100 milyondan başladığı günümüzde "kira yardımı" demek mümkün değildi. Hatta, memur sendikaları bu ödemeleri "hakaret" sayıyor ve Başbakanlık binasının önüne bozuk paralar atarak protesto ediyordu.Bu ayıptan kurtulmanın iki yolu vardı:1- Kira yardımını günün koşullarında anlamlı sayılacak bir tutara yükseltmek.2- Bu ödemeyi kaldırmak.Hükümet ikinci yolu seçti ve kira yardımı ödemesini kaldırdı. Kuşkusuz, bunun yerine birinci yolu seçseydi ve lojmanda oturmayan memura anlamlı bir kira ödeneği ayırsaydı çok daha iyi olurdu. Ancak, Maliye Bakanının açıklamalarından da anlaşılıyor ki, 2005te de sıkı Maliye politikası uygulaması devam edecek.Hükümetin tercihi kira yardımını artırmaktan yana değil, çocuk yardımını artırmaktan yana oldu.Kiraların memur bütçesinde önemli bir yer tuttuğu biliniyor.

Yazının Devamı

Zonguldak...

18 Ekim 2004

Tabii Zonguldakın yüzünden de...Ne limana vızır vızır kömür taşıyan trenler vardı ne soluklanmadan demir atıp demir alan şilepler...Zonguldak öyle hatır - gönül işi yaşayacak; el - avuç açacak bir kent değildi, dedik birbirimize. Doğa, yaşam kaynağını yerin dibine saklamıştı Zonguldakta ama madencilerimiz onu toprağın altından söker, bütün Türkiyeye sunardı. Hem yaşar hem yaşatırdı Zonguldak. Yerin dibinden çıkarırdı can damarını; yol verir, okul verir, hastane verir, enerji verir; bölüşürdü yaşamı...İyi işleyen bir sosyalizasyon örneğiydi...Oysa son yıllarda yaşasın mı yaşamasın mı, kapatılsın mı kapatılmasın mı, satılsın mı satılmasın mı, kurtulur mu, kurtulmaz mı, ölür mü kalır mı, gerekli mi gereksiz mi diye tartışılıyor Zonguldak...Pes edecek mi etmeyecek mi diye tartışarak indiğimiz limanda gördüklerimizden, sevinerek anladık ki, Zonguldakın havlu atmaya pek niyeti yok...Köhnemiş, grileşmiş limanda hummalı çalışma var. Limanın ortasına platformlar kuruluyor. Dev vinçler, faaliyet halinde...Zonguldak Valisi Yavuz Erkmenden öğrendik ki, kent bir ekonomik atak hazırlığında. Geçmişteki gücüne yeniden fakat bu kez başka ekonomileri de devreye sokarak ulaşmayı hedeflemiş. Hem çok

Yazının Devamı

Irakta seçim

17 Ekim 2004

ABD, Irakta güvenliği sağlayabilmiş değil. ABD seçimleri yapılıncaya kadar da bu konuda yeni önlemler alınması olası gözükmüyor. Washington, kendi seçimlerini etkileyecek gelişmelerden çekiniyor. Şu anda ABD seçimlerine kilitlenmiş durumda.Oysa güvenlik sağlanamadan, Irakta ne sağlıklı bir sayım yapmak mümkün, ne de seçim. Ocak 2005te yapılacak seçim ne kadar sağlıklı sonuç verecek? Bu seçimin altyapısını oluşturacak sayım nasıl yapılacak ve ne kadar gerçeği yansıtacak?Sayımın da, seçimin de sonuçları kuşkulu olacak. Tabii, o da gerçekleştirilebilirse...Bu belirsizlik ortamında, Barzani - Talabani ikilisi konumlarını güçlendirecek adımlar atıyor. Özellikle Kerkükte demografik yapıyı Kürtler lehine, Türkmenler aleyhine bozacak her türlü girişimi yapıyor. Kente Kürt göçü devam ediyor.Bu gelişmelerin ABDnin gözü önünde yaşandığı da açık. Telaferi ikide bir kuşatan ABD güçlerinin Kürt nüfus hareketlerine yönelik bir sorgulayıcı tavrı da söz konusu değil.Barzaninin meydan okuyan sert çıkışlarının arkasında yatan güç de büyük ölçüde ABD. Türkiye, bu konuda uyarıcı girişimlerini yapıyor, ancak sonuçta ABDnin tavrı esas alınıyor.Türkiyenin 17 Aralıkta ABden müzakere tarihi almaya

Yazının Devamı

Gülün bakışı ve Irak zirvesi

16 Ekim 2004

Zirve iki hafta önce planlanmış ve hazırlıkları Dışişleri Bakanlığı tarafından ilgili diğer kurumlarla koordineli şekilde yapılmıştı. Başbakanlıktaki zirve öncesinde Dışişleri Bakanlığında bir hazırlık toplantısı da yapıldı.Söz konusu zirvede Türkiyenin Irak politikasının tüm yönleriyle masaya yatırıldığını söyleyebiliriz. Ankara, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında önceki gün 3.5 saat süren bir Irak zirvesi gerçekleştirdi. Zirveye, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve üst düzey bürokratlar da katıldı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, zirve sonrasında dün yaptığımız görüşmemizde Türkiyenin Irak sorununa yaklaşımını şöyle özetledi:"Bizce önemli olan Irakın bu süreçte bütünlüğünü koruyarak ve en az sıkıntıyla çıkmasıdır. Kendi iradesiyle kendini yönetebilir hale gelmesidir. Parçalanmadan kendiyle ve komşularıyla barışık biçimde bu süreci geride bırakmasıdır. Türkiyenin gözettiği ve bundan sonra da gözeteceği bu olmalıdır."Dışişleri Bakanı Gül, Türkiyenin Iraktan en fazla etkilenen ülke olduğunu anımsatarak, "Gelişmeleri yakından izliyoruz. Her türlü olasılığa ve senaryoya karşı hazırlıklarımızı sürekli gözden

Yazının Devamı

Çoğunluk azınlık

15 Ekim 2004

Kuruluş felsefesi budur. Amacıysa, hangi etnik kökenden olursa olsun, Ulusal Kurtuluş Savaşını vererek Türkiye Cumhuriyetini kurmuş herkesin eşit olduğu bir uluslaşma projesini yaşama geçirmektir. Bu unsurlar arasında çoğunluk -azınlık ayrımı yapılmamıştır.Avrupa Birliğinin İlerleme Raporu ise çoğunluk - azınlık hesabıyla çıktı. Rapor tahmini rakamlar da vererek Kürtlerin ve Alevilerin azınlık olduğunu ifade ediyor. Ankaranın baskısıyla Kürtlerle ilgili bazı ifadeler çıkarılıp yumuşatılmışsa da ABnin Kürtlere ve Alevilere bakışının bu olduğu anlaşılmıştır.ABnin yaklaşımı, Kürtler ve Aleviler açısından şöyle bir durum yaratıyor:12 - 20 milyon Aleviden, 15 - 20 milyon Kürtten söz ediliyor. Toplam 30 - 40 milyon yapıyor ki, geriye Çerkez, Laz, Boşnak ve diğer etnik grupları da dikkate alırsanız, bir çoğunluk kalmıyor. O zaman bu çoğunluğu oluşturan kimlerdir?Eğer bir Türk Aleviyse azınlıktan mıdır, çoğunluktan mıdır? Veya bir Kürt Sünni ise azınlıktan mıdır, çoğunluktan mıdır? Hem azınlık, hem çoğunluk mudur? Bir Kürt Aleviyse iki kere azınlık mıdır?Bu soruları çoğaltmak mümkündür.Ayrıca ne Kürtler ne de Aleviler azınlık tanımını kabul etmişlerdir. AB İlerleme Raporunda azınlık

Yazının Devamı