İşte at pazarlığının belgesi

19 Kasım 2004

Ekonomik mutabakatla birlikte 1 Mart tezkeresinin bütün belgelerini yayımlamış oluyoruz. 1 Mart tezkeresi, TBMMden geçseydi, uygulanacak ekonomik mutabakat şöyle olacaktı:"Stratejik ortaklıklarının güçlendirilmesine ilişkin, Türkiye - Amerika Birleşik Devletleri ortak ekonomik beyanı:Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri çok eskilere dayanan ve derin bir stratejik ortaklığa sahip bulunmaktadırlar. Birleşik Devletler, Türk ekonomisinin istikrara kavuşturulması ve Türk halkı için daha müreffeh bir gelecek yaratacak siyasaların izlenmesi amacıyla Türkiye tarafından sürdürülen çabaları kuvvetli biçimde desteklemiştir. Türkiye Cumhuriyeti, yakın zamanda gerçekleştirilen reformların kazanımlarının sonucunu alabilmesi ve Türkiyenin sürdürülebilir ekonomik kalkınma sağlayabilmesi amacıyla güçlü ve reform yönelimli iktisadi siyasaların izlenmesine devam edilmesinin hayati önemini teslim etmektedir.Birleşik Devletler, Irakla askeri çatışmanın Türk ekonomisi üzerinde potansiyel önemli olumsuz etkileri olacağının bilincindedir, teslim etmektedir. Irakın güç kullanılarak silahsızlandırılması gerekli olduğu takdirde Birleşik Devletler Başkanı, aşağıda özetlendiği gibi Türkiyeye

Yazının Devamı

İşte siyasi belge

18 Kasım 2004

1 Mart tezkeresinin bir yönünü daha aydınlatmak amacıyla Türkiye ile ABD arasında varılan siyasi mutabakat belgesini sunuyoruz: TBMMnin reddettiği 1 Mart tezkeresi, özellikle Türk - ABD ilişkileri bakımından bir dönüm noktası oluşturuyor. 1 Mart tezkeresinin ekleri niteliğindeki belgeler de tarihi önem taşıyor. 1 Mart tezkeresi, Türkiye ile ABD arasında 3 önemli mutabakat belgesi taşıyordu. Türkiye ile ABDnin ortak askeri hareket biçimini düzenleyen askeri mutabakatı, daha önce Milliyette Eylül 2003te yayımlamıştık. Siyasi ve ekonomik mutabakat metinlerine ise yeni ulaşabildik. 1 Mart tezkeresi geçmiş olsaydı, Türkiye ve ABDnin Irakla ilgili olarak izleyecekleri ortak siyaset belgesinde, nasıl bir Irak yapılandırması düşünüldüğü, PKK / KADEK, Ansar Ül - İslam ve Halkın Mücahitleri örgütlerine karşı izlenecek tutum belirleniyor. "Türkiye Cumhuriyeti ile ABDnin Iraka ilişkin müşterek anlayışlarını kayda geçiren ortak siyasi beyan:Yarım asra dayanan köklü ve sınanmış ilişkilerinden güç ve ilham alarak, paylaştıkları özgürlük, adalet ve demokrasi değerlerini ayakta tutma azmini taşıyan Türkiye Cumhuriyeti ve Amerika Birleşik Devletleri, Irakın kitle imha silahlarından tamamen

Yazının Devamı

Adli kolluk tartışması

14 Kasım 2004

Bu kurumun oluşturulması için Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı uzmanlarının ortak çalışma girişimlerinde bulundukları ve düzenlemeyi Avrupa Birliğinin bilgisine sunarak yürüttükleri biliniyor.Amaç, soruşturmaların daha hızlı yürütülmesi ve kolluk görevinin Adalet Bakanlığına, dolayısıyla doğrudan savcıya bağlı ayrı bir adli kolluk kurumu tarafından yerine getirilmesi...Bu düzenleme yasalaşınca polis ve jandarma yerine Adalet Bakanlığı bünyesindeki adli kolluk devreye girecek, sorgulama, delil toplama bu kurumun görevi olacak...Konu, Ekim 2004te Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü yetkili ve uzmanlarının katıldığı bir toplantıda ele alınmış ve uzun tartışmalar yapılmıştı...Adalet Bakanlığı, itirazlara karşın, adli kolluk düzenlemesine ilişkin çalışmalarını sürdürüyor.Ancak, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü, böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olmadığı düşüncesinde. Adalet Bakanlığı bünyesinde ayrı bir adli kolluk oluşturulmasının polis ve jandarmanın çalışmalarını olumsuz etkileyeceği ve bir görev - hizmet kargaşasına yol açacağı kanısında. Kolluk hizmetinin bir bütün içinde verilmesinin zorunlu olduğu görüşünü savunan

Yazının Devamı

Arafatın vedası ve sonrası

13 Kasım 2004

Cenazedeki muhteşem kalabalık, gösterilen sevgi ve saygı Arafatın halkının gönlündeki yerini gösteriyordu.Arafat, belki yaşamını adadığı bağımsız Filistini göremedi ama bu yolda kat ettiği mesafe karargahının önündeki meydanda görülüyordu.Arafat, Filistin halkının gönlünde ve tarihteki yerini aldı.Şimdi gözler Arafat sonrasında...60 gün sonra Filistin halkı yeni liderini seçecek...Arafat sonrasının Filistin - İsrail barışı için bir "yeni sayfa" , bir "yeni fırsat" olacağına ilişkin görüşler var. Bu görüşler daha çok Arafatın barış olanaklarını iyi değerlendiremediği yargısına dayanıyor. Filistin liderinin, Nobel Barış Ödülü sahibi bir lider olmasına karşın, barışa çok yaklaştığı aşamalarda; barış ile halkının sempatisi arasında sıkışıp kaldığı ve hep halkın sempatisini tercih ettiği için de nihai sonuca ulaşamadığı yorumları yapılıyor. Örneğin, Şimon Peresin yaklaşımı böyle...Tabii ABD ve İsrail açısından baktığınızda ise iki ülke yönetiminin de Arafatı barışın önündeki en önemli engel olarak gördükleri biliniyor. Arafat olmasa barış kolayca sağlanırmış gibi bir söylem içindeki ABD ve İsrail yönetimleri, artık "Arafat bahanesi"ne sahip değiller.Bakalım, Arafat sonrası dönemde ABD

Yazının Devamı

ABD, İranı vuracak mı?

12 Kasım 2004

ABDdeki temaslarını tamamlayarak Ankaraya gelen ve dün Dışişlerinde görüşmelerde bulunan Bayan Durrieu, bugün İranda olacak...ABD - Türkiye - İran hattında Irak, Filistin - İsrail, İran, Türkiye - AB konularında görüşmeler yapan Fransız sosyalist senatörün önemli gözlemleri var. Söyleşimizin ilk konusu Filistin lideri Arafatın ölümü ve muhtemel gelişmelerdi.Arafattan sonra ne olur? ABD, Filistin - İsrail sorununu çözmek amacıyla yeni bir girişimde bulunabilir mi? İkinci kez seçilen Bush, "adil" bir çözüm için inisiyatif alır mı? Arafat sonrası İsraile baskı yaparak yeni bir dönem açabilir mi?Bayan Durrieunün Washingtondan aktardığı taze izlenimler bu sorulara olumlu yanıt oluşturmuyor, doğrusu. Washingtonun gündeminde Filistin - İsrail sorununa çözüm bulmak gibi öncelik bulunmadığını söylüyor. Ayrıca ABD yönetiminden tutum değiştireceklerine ilişkin bir izlenim de almamış, Fransız senatör, Başkan Bushun kendine göre bir terör ve terörle mücadele anlayışı olduğunu ve bu konudaki yaklaşımının Filistin konusu da dahil pek değişecek gibi görünmediğini aktarıyor. Avrupa Konseyi İzleme Komitesi üyesi Fransız Senatör Josette Durrieu ile önceden saptanmış randevumuz sıcak gelişmelerin

Yazının Devamı

AB nasıl bakıyor?

11 Kasım 2004

Doğrusu bazı gazeteler ve köşelerin bu yönlü mesajlarında ne kadar samimi oldukları konusunda kuşku duymamak mümkün değil. Özellikle AB vesilesiyle son dönemde yapılan tartışmalar içinde Atatürkün kurduğu Cumhuriyetin temellerine yönelik yorum ve eleştiriler dikkate alınırsa, bu kuşkuya kapılmayı normal saymak gerekir.Kayıtsız - koşulsuz AB üyeliğini savunan kesimlerin, Atatürkü, "kuruluşta ve kurumlaşmada hata yaptığı" düşüncesiyle Türkiyenin ABye girmesinin önündeki engel olarak gördükleri unutulmuş gibi, şimdi ABye karşı olanların Atatürkü bahane yaptıklarını öne sürmeleri "Yavuz hırsız ev sahibini bastırır" özdeyişini anımsatıyor...Atatürkün bir şeye engel olduğu yok ama AB yolunda "hedef" yapıldığı kesin. Türkiye Cumhuriyetinin egemen eşit devlet olarak ABye girmesinin Atatürkün hedefleriyle çelişmediği bir sır değil. Sorun Atatürk veya Atatürkçülükten kaynaklanmıyor. Aksine, Atatürkün Türkiye Cumhuriyetini dayandırdığı temellerin Avrupa tarafından kabul edilmeyişinden kaynaklanıyor.Birinci çatışma alanı bu...İkinci sorun kaynağı ise, Türkiyenin ulusal nitelikli sorunlarına ABnin yaklaşımı. Bu sorunlarda ABnin Türkiyeden yana değil, Türkiyeyle sorunlu olan ülkelerden yana

Yazının Devamı

DYP ve ANAP

9 Kasım 2004

Bu soruyu önce ANAP Genel Başkanı Nesrin Nasa, sonra DYP Genel Başkanı Mehmet Ağara yönelttik.Nas, soruyu bir itirazla şöyle yanıtladı:"Aslında benim yaklaşımım iki partinin birleşmesini, bütünleşmesini aşan bir yaklaşım. 1995ten beri bu iki partinin birleşmesi yönünde talepler hep gündemde. Ama kanımca bugünkü ihtiyaç iki partinin birleşmesinden daha geniş bir proje gerektiriyor. Ben buna yeni bir merkez siyaseti projesi, yapılanması diyorum. Türkiyenin ihtiyacının bu olduğunu ve toplumda bu yönde bir mutabakat olduğunu gözlüyorum. Bu nedenle iki partinin bütünleşmesini de içeren ama onun sınırlarını aşan bir projeye ihtiyaç var. Bunun çerçevesini, yeni bir iktidar alternatifi olarak da çizebiliriz. Türkiyenin etkin muhalefete olan ihtiyacı açık. Bu nedenle bir araya gelip önceliklerimizi masaya koyup özellikle de 17 Aralık sonrasında oluşacak gündem, yapılacak işler konusunda bir uzlaşmaya vararak geniş bir alternatif iktidar projesini ortaya çıkarmalıyız.""Bu konuda" diyor Nas, "Zaman zaman değişik vesilelerle Sayın Ağarla bir araya geldiğimizde mutabık kaldık. Olayın parti birleşmesini aşan bir genişliğe sahip olması gerektiğini saptadık." DYP ile ANAPın bütünleşmesi

Yazının Devamı

Rum resti

7 Kasım 2004

Rum lider Papadopulos, "Bizi tanımayan bir ülkeyle nasıl müzakereye başlarız?" diyerek, mesajı tekrarladı.17 Aralıka kadar her fırsatta Türkiyenin Rum yönetimini tanıması için baskıların artacağı açık.Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Papadopulosun bu açıklamaları karşısında pek oralı olmadı. Lizbon - Brüksel gezisinde, bu sözler anımsatılınca kendinden emin biçimde şöyle dedi:"Türk tarafı yapacağı bu jestleri yaptı. Bunu anlamayan ve karşılık vermeyen ise Rumlar oldu. Size AB yetkililerinin kullandığı bir ifadeyle söyleyeyim; eğer Rumlar AByi kandırmasalardı, referandumda Türkler gibi evet deselerdi, şimdi bu sorunları konuşuyor olmayacaklardı. Bir çözüm geliştirilmiş olacaktı. Asker de çekilmeye başlayacaktı. Ama Rumlar AByi de kandırarak, bugünkü durumu yarattılar."Gezi boyunca Gülün en rahat olduğu konu Kıbrıs konusuydu. O kadar ki, "Toplantılarda kendi kendime diyorum ki" dedi, "...birisi Kıbrıs meselesini sorsa da içimdekileri bir döksem...""Sorduklarında da şöyle diyorum" diye devam etti:"Siz hep Türk tarafı uzlaşmaz taraf demiyor muydunuz? Evet, diyorduk. Türkler bir yolunu bulur masadan kaçar demiyor muydunuz? Evet, diyorduk. Siz Annan planı en iyi çözümdür demiyor muydunuz?

Yazının Devamı