<#comment>#comment>Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, dün kahvaltıda Milliyet’i konuk etti. Sağlık sorunları, düşündüğü çözümler ve projelerle ilgili bilgi verdi.
Çocuk sağlığı uzmanı olan Prof. Dr. Akdağ, hasta, doktor ve hastane sorunlarına hakim görünüyor. Hedefini sağlık hizmetlerinin kalitesini yükseltmek ve yaygınlaştırmak olarak özetliyor.
Bakan Akdağ, işe hastanelerde rehin tutulma sorunundan başlamış. Tedavi parasını ödeyemediği için hastanelerde hasta, hasta yakını veya cenaze rehin olarak tutulmasını bir genelgeyle yasaklamış.
Toplumun vicdanını sızlatan "hastanede rehin" haberlerini bundan böyle okumayacağımızı ve izlemeyeceğimizi söylüyor.
Bakan’ın bu konuya yaklaşımı ve genelgesinin gerekçesi sağlıklı.
Şöyle diyor:
<#comment>#comment>Hükümetin, memur maaşlarına tatmin edici bir zam yapamadığını, sosyal yönünü eleştirdiği IMF programını delemediğini dün belirtmiştik.
Ancak, Başbakan Gül’ün dün açıkladığı SSK ve Bağ - Kur emeklilerine ilişkin maaş zamları memur için yapılamayanın emekli için yapıldığını gösteriyor. Gül hükümeti, bu noktada isabetli bir karar aldı ve açıkladı.
SSK emeklilerine 75 milyon, Bağ - Kur emeklilerine de 100 milyon zam yapıldı. Bu açlık sınırındaki emekliler için kuşku yok ki ilaç gibi gelen bir karar oldu. Elbette, emekli maaşlarının genel düşüklüğünü ortadan kaldıran bir zam değil ama bu koşullarda da olumlu karşılanması gereken bir iyileştirme olarak nitelenebilir. Yıllardır ihmal edilen emeklilerin anımsanması açısından da karar isabetlidir.
Sosyal güvenlik kurumlarının yanlış idare edilmesi ve geçmişe dönük popülist uygulamalar nedeniyle bozulmuş olan aktüaryel dengesinin faturası her zaman emekliye çıkarılmıştır. Oysa, gerçek sorumlular, çok erken yaşta emeklilik olanağı tanıyarak oy toplamaya çalışan, bu arada SSK’nın kaynaklarını ve mali dengesini altüst eden siyasilerdir.
Yeni hükümetin olaya bu yönüyle de yaklaşması ve bir sosyal güvenlik
<#comment>#comment>Memurlar 2003 yılı için de hayal kırıklığına uğradılar.
Bu hükümet de IMF yasaklarını delemedi. Memur maaşlarında geçmiş yıl erimelerine karşı bir iyileştirme yapılamadı. IMF programının sosyal yönü yok eleştirisiyle, bu yöne ağırlık vereceğini açıklayan hükümet, uygulamada IMF programına takıldı. Aile ve çocuk yardımı gibi yan ödeme unsurlarındaki artışlar da bugünkü ölçülere göre komik sayılabilecek miktarlarda kaldı.
Memurlar açısından bir komedi de lojmanlar konusunda sürüyor. Lojmanların satılması tartışmaları hararetle sürerken, lojmandan yararlanmayan memurlara yapılan kira yardımı acınacak halimize güldürüyor.
Lojmanda oturmayan memura, derecesine göre 200 bin, 400 bin, 600 bin lira aylık kira yardımı ödeniyor. Memur, bordrosunda bu "yardımı" görünce gülme krizine giriyor. Lojmanı olmadığı için kira yardımı olarak 200 bin lira vermenin anlamı nedir? Eğer memurla alay etmek değilse nasıl bir mali yardım amacı taşıyabilir? Bu parayla bir ev kiralamak veya kira yükünü hafifletmek olabilir mi? Bir simit parası bile olmayan 200 bin lirayla memur ne yapabilir? Sinirlenmek ve sinirinden ağlamak veya gülmek dışında...
Bu komik tutardaki kira
<#comment>#comment>Ankara’da sivil ve asker yetkililer yeni yıla kafalarının arkasında Irak sorunuyla girdiler. Yılbaşı gecesi dahil Irak sorunuyla ilgili çalışmalarını sürdürdüler. Türkiye, ABD’nin Irak’a yapacağı müdahalenin hem öncesi, hem de sonrasıyla ilgili olarak kafa yoruyor. Görüşmeler yapıyor, önerilerde bulunuyor, yapılan önerileri, iletilen talepleri değerlendiriyor. Ankara, hem operasyon öncesi, hem de sonrasıyla ilgili tutum belirliyor. Operasyon öncesiyle başlayalım. ABD’nin talepleri ve verilen yanıtlarla ilgili son durum şöyle özetlenebilir.
KEŞİF ÇALIŞMASI TIKANDI
ABD’nin havaalanları ve limanlarla ilgili olarak istediği keşif çalışması izni verilmiş durumda. Ancak, keşif çalışması tıkanmış görünüyor. ABD ve Türk subaylarının birlikte yapacakları havaalanı ve liman incelemeleri başlayamadı.
Bunun nedeni Türkiye değil, ABD.
Hükümet keşif çalışması izni verdi ama çalışmaların hukuku konusunda ABD ayak sürüyor. Türk tarafı, bu çalışma için Türkiye’ye gelecek ABD askerlerinin Türk hukukuna tabi olmasını istedi. ABD, bu isteği kabul etmedi. Bu askerlerin Türk hukukuna değil, NATO SOFA olarak isimlendirilen NATO hukukuna göre çalışmalarını talep etti.
<#comment>#comment>Avustralya yeni yıla girdiğinde, Türkiye’nin girmesine 9, ABD’ nin girmesine ise l6 saat vardı. Sidney’de karanlık gökyüzünü havai fişekler aydınlattığında, Ankara’da saat 15.00’di.
Haber kanalları Sidney’den naklen yayınla havai fişek gösterisini aktarmaya başlayınca, ister istemez aklımıza 1. Körfez Savaşı’nın başladığı gece Bağdat’ın görüntüsü geldi. Dünkü Sidney görüntüsüne çok benziyordu Bağdat semaları. O gece, koyu karanlığı havai fişekler gibi aydınlatan uçaksavar mermilerinin gökyüzünde bıraktıkları ince ışık yolları, sanki yeni yıl kutlamalarına benziyordu. Ama başlayan kutlama değil savaştı.
Sidney Bağdat’ı anımsattı...
Ülkemiz ve bölgemiz yeni yıla yüksek bir savaş olasılığıyla girdi.
Henüz birçok sorunun yanıtını bilmeden.
Irak konusunda ABD’nin de, Ankara’nın da ne yapacağı henüz netleşmiş görünmüyor. Sanki bir satranç oynanıyor.
<#comment>#comment>Numaratör çalışıyor. 2002 düştü, 2003 yazacak şimdi.
"Zaman ne kadar da çabuk geçiyor" demeyeniniz yoktur, herhalde...
Zamandan çoğunlukla böyle yakınırız.
Geçtiğinin farkına vardığımız anlarda.
Gerçi o, farkına varsanız da, varmasanız da hep aynı hızla geçip gider.
Sürtünmesiz ortama itilmiş cisim gibi aldığı ilk hızla hep ileriye akar. Hiç geri döndüğü görülmemiştir.
<#comment>#comment>"Savaşa hayır" mitingleri yaygınlaşıyor. Bu çok güzel. Herkes savaşa karşı olmalı.
Türk halkı da savaşa karşı olduğunu çeşitli araçlarla dünya kamuoyuna aktarıyor.
"Bu savaş bizim savaşımız değil" diyor.
Bu tepkilerin, savaşa karşı yükselen seslerin hepsi yerinde...
Ancak, bu ABD’yi durdurmaya yetmiyor. Artık iyice ortaya çıktı ki, ABD bu savaşı başlatacak.
ABD, Irak ile savaşacak.
<#comment>#comment>
Milli Güvenlik Kurulu, önceki gün tarihi toplantılarından birini yaptı. Cumhurbaşkanı, siyasi otorite ve askerler, Irak olayını enine boyuna ele aldılar. Türkiye’nin yakın ve uzak gelecekte kaderini etkileyecek muhtemel gelişmeleri birlikte değerlendirdiler.
Bu toplantıda herkesin anayasal konumunda ve sınırlarında olmaya özen gösterdiğini söyleyebiliriz.
ASKERLER SEÇENEK SUNUYOR
Askerler, bütün olasılıkları göz önünde bulundurarak durum saptaması yaparken, alınacak siyasi kararlarda asker gölgesi olmaması, kararların asker zoruyla alındığı izlenimine yol açacak bir görüntü doğmaması için seçenekleri ortaya koyup kararı siyasilere bıraktılar.