Org. Kıvrıkoğlu: 1000 yıl sözünü anlamadılar

1 Mayıs 2002


<#comment>Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, Anayasa hükümleri ve Anayasa Mahkemesi kararlarına karşın dinin siyasete alet edilmekte olduğunu vurguladı.
Org. Kıvrıkoğlu dünkü görüşmemizde, laiklik karşıtı akımların dini istismar ederek siyaset yapmaya devam ettiklerini, kendilerini merkez sağda tanımlayan partilerin de aynı tabandan oy almak amacıyla bu akımlarla mücadeleden kaçındıklarının altını çizdi.

Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu, 3 Eylül 1999 günü gazetecilere yaptığı, "Şeriat yanlısı girişimler, irticacı hareketler sürdükçe 28 Şubat süreci de sürer. Bu bir süreçtir. Bu hareketler 10 yıl sürerse 28 Şubat süreci de 10 yıl sürer, 100 yıl sürerse 100 yıl sürer, 1000 yıl sürerse 1000 yıl sürer" biçimindeki açıklamayı bazı kesimlerin anlamadığını veya anlamak istemediklerini belirtti.
Org. Kıvrıkoğlu şu değerlendirmeyi yaptı:
"Anayasamızda hüküm var, Anayasa Mahkemesi kararları var. Dinin siyasete alet edilmemesi gerekiyor. Ancak bunu anlamak istemiyorlar. Kolay oy toplama yolu olarak görüyorlar. Örneğin türban konusu. Yine yasa önerileri veriyorlar. Bugün türban diyenler yarın başka şeyler isteyecekler. Oysa Anayasa Mahkemesi türban

Yazının Devamı

Bizi iki turlu kurtarır!

30 Nisan 2002

Sayın Tayyip Erdoğanın değiştim iddialarını hiç gerçekçi bulmuyorum. Bence Saadet Partisi ve AK Parti bir elmanın iki yarısıdır... "Ben Sayın Erdoğanın değiştim iddialarını gerçekçi bulmuyorum. Geçmiş dönemde beni Refahla koalisyona zorladılar. Bu benim için de, ülke için de önemli bir deneyim oldu. Bana göre ortada bir değişiklik yok. Bunlar (Saadet Partisi ve AK Parti) bir elmanın iki yarısıdır. Türkiye bir daha laiklik karşıtı bir akımın iktidarı riskine sokulmamalıdır." Çiller, bunun yolunun da iki turlu seçim olduğunu belirtti ve şu formülü önerdi: "İki turlu seçim vatandaşa kendisi açısından ikinci en iyiyi seçme olanağı veriyor. İlk turda en çok istediği partiye oy verir, ama onun iktidar şansı yoksa ikinci turda ikinci evetini kullanma şansı doğar. Çünkü insanların Allah korusun dedikleri durumlar vardır. Vatandaşın Allah korusun, dediğinden kurtulmasının yolu iki turlu seçimdir. Üniversite sınavında da öğrenciler en çok istedikleri okuldan ikinci, üçüncü istediklerine doğru sıralama yaparlar. En çok istediklerine giremezlerse ikinciye girmeye çalışırlar. Çünkü üniversiteye girememek, onların Allah korusun dedikleri bir sonuçtur. Bunun nedeni açıkta kalma korkusudur. Bu

Yazının Devamı

‘Bizi iki turlu kurtarır!’

30 Nisan 2002



<#comment>‘Sayın Tayyip Erdoğan’ın değiştim iddialarını hiç gerçekçi bulmuyorum. Bence Saadet Partisi ve AK Parti bir elmanın iki yarısıdır... DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, laiklik karşıtı akım ile etnik temelli akım karşısında demokratik, laik Cumhuriyet’i korumanın tek yolu olarak iki turlu seçimi görüyor. Çiller, dünkü görüşmemizde, Türkiye’de merkez sağ ve merkez solun çok parçalı olduğuna dikkat çekerek, radikal akımlara karşı halkı ve Cumhuriyet’i koruyacak formülün iki turlu seçim olduğunu vurguladı. Çiller, AK Parti ve lideri Tayyip Erdoğan’ın ve HADEP’in politikalarını eleştirirken şu değerlendirmeyi yaptı:
"Ben Sayın Erdoğan’ın değiştim iddialarını gerçekçi bulmuyorum. Geçmiş dönemde beni Refah’la koalisyona zorladılar. Bu benim için de, ülke için de önemli bir deneyim oldu. Bana göre ortada bir değişiklik yok. Bunlar (Saadet Partisi ve AK Parti) bir elmanın iki yarısıdır. Türkiye bir daha laiklik karşıtı bir akımın iktidarı riskine sokulmamalıdır."
Çiller, bunun yolunun da iki turlu seçim olduğunu belirtti ve şu formülü önerdi: "İki turlu seçim vatandaşa kendisi açısından ikinci en iyiyi seçme olanağı veriyor. İlk turda en çok istediği partiye oy verir,

Yazının Devamı

Af karmaşası

29 Nisan 2002

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, dünkü g"rüşmemizde bu sorumuza şu yanıtı verdi: "Basın erken tahliye kararı verdi ve çıkacaklarmış gibi yorum yaptı. Oysa, bu yasadan yararlanıp tahliye edilecekleri kesin değildi. Her birinin dosyasına ayrı ayrı bakmak gerekir. Bu isimler için kesin olan şartlı salıvermeyle ilgili düzenlemelerin 36 yıl ceza üzerinden yapılacak olmasıdır." Adalet Bakanı Türk de, Ağca ve Kırcı için kesin konuşamıyor. Dosyalarını incelemek gerektiğini belirtiyor.Peki bundan sonra ne olacak?Bakan Türk, Cumhurbaşkanı Sezer'in vetosuyla ortaya bir boşluk çıktığına dikkat çekiyor. Bu nedenle de hiç zaman kaybedilmeden yeni bir yasa çıkarılması gerektiği üzerinde duruyor.Af konusunun b"yle bir karmaşaya d"nüşmesi sürpriz değil.Anımsayalım...Af düşüncesi DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit'ten çıkmıştı. Amacı, "kader kurbanı" olarak tanımladığı hafif suçlar nedeniyle cezaevine girmiş insanların yeniden topluma kazandırılmasıydı. Ekonomik dengesizlikler nedeniyle suça y"nelmiş insanların yeniden iş - güç sahibi olmaları hedefleniyordu. Rahşan Ecevit, ilk yasayla cezaevinden çıkan ve kendi tanımına uyan "kader kurbanları" nın yeniden topluma kazandırılması için kendi

Yazının Devamı

Af karmaşası

29 Nisan 2002


<#comment>Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, son yasayı veto etmeseydi, Mehmet Ali Ağca ve Haluk Kırcı gibi mahkumlar dışarı çıkacaklar mıydı?
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, dünkü görüşmemizde bu sorumuza şu yanıtı verdi:
"Basın erken tahliye kararı verdi ve çıkacaklarmış gibi yorum yaptı. Oysa, bu yasadan yararlanıp tahliye edilecekleri kesin değildi. Her birinin dosyasına ayrı ayrı bakmak gerekir. Bu isimler için kesin olan şartlı salıvermeyle ilgili düzenlemelerin 36 yıl ceza üzerinden yapılacak olmasıdır."
Adalet Bakanı Türk de, Ağca ve Kırcı için kesin konuşamıyor. Dosyalarını incelemek gerektiğini belirtiyor.
Peki bundan sonra ne olacak?
Bakan Türk, Cumhurbaşkanı Sezer'in vetosuyla ortaya bir boşluk çıktığına dikkat çekiyor. Bu nedenle de hiç zaman kaybedilmeden yeni bir yasa çıkarılması gerektiği üzerinde duruyor.

Yazının Devamı

Siyaset elini dinden çekmeli

28 Nisan 2002

"Siyaset ekonomiden elini çekmeli." Bu Türkiye'nin krizden çıkabilmesinin "nkoşulu olarak saptandı. İktidar ve muhalefet partileri bu saptamada birleştiler.Siyasetin ekonomiden elini çekmesi, ekonominin gereklerini yerine getirmenin, oy kaygısı olmadan karar alabilmenin, ekonomik programın aksatılmadan uygulanabilmesinin "olmazsa olmaz" kuralı olarak benimsendi. Bunun yararları da g"rüldü. Siyasi partilerin arkasında kolayca durabilecekleri bir karar değildi. Alışılmış siyaset yapma biçimine aykırı düşen, oy avcılığına olanak tanımayan, aksine oy kaybı olasılığı yüksek olan bu kararlar alındı ve uygulamaya konuldu.Ancak bundan sonradır ki, Türkiye kredi musluklarını yeniden açabildi, yitirilmiş güven yeniden yavaş yavaş da olsa oluşmaya başladı. Bu Türkiye için siyasi partilerin g"stermesi gereken bir anlayış ve olgunluktu.Ekonomi, herkesi ve her kesimi vurmaya başlayınca, "siyaset ekonomiden elini çeksin" talebi yerine getirildi.Türkiye benzeri bir sorunu siyaset alanında da yaşıyor.Ekonomide alışılagelmiş siyaset yapma, oy toplama biçimi gibi din ve dince kutsal sayılan simgelerle siyaset yapma, oy toplama da alışılmış bir politika y"ntemi.Türkiye'de artık siyaset, dinden de

Yazının Devamı

Siyaset elini dinden çekmeli

28 Nisan 2002


<#comment>Türkiye iki ağır ekonomik kriz geçirince şapkayı önüne koyup düşünmeye başladı. Vardığı sonuç şu oldu:
"Siyaset ekonomiden elini çekmeli."Bu Türkiye'nin krizden çıkabilmesinin önkoşulu olarak saptandı. İktidar ve muhalefet partileri bu saptamada birleştiler.
Siyasetin ekonomiden elini çekmesi, ekonominin gereklerini yerine getirmenin, oy kaygısı olmadan karar alabilmenin, ekonomik programın aksatılmadan uygulanabilmesinin "olmazsa olmaz" kuralı olarak benimsendi. Bunun yararları da görüldü. Siyasi partilerin arkasında kolayca durabilecekleri bir karar değildi. Alışılmış siyaset yapma biçimine aykırı düşen, oy avcılığına olanak tanımayan, aksine oy kaybı olasılığı yüksek olan bu kararlar alındı ve uygulamaya konuldu.
Ancak bundan sonradır ki, Türkiye kredi musluklarını yeniden açabildi, yitirilmiş güven yeniden yavaş yavaş da olsa oluşmaya başladı. Bu Türkiye için siyasi partilerin göstermesi gereken bir anlayış ve olgunluktu.
Ekonomi, herkesi ve her kesimi vurmaya başlayınca, "siyaset ekonomiden elini çeksin" talebi yerine getirildi.
Türkiye benzeri bir sorunu siyaset alanında da yaşıyor.

Yazının Devamı

Karanlık basınca...

27 Nisan 2002

Bizim Atatürk'le, Cumhuriyet'le, Türk Silahlı Kuvvetleri'yle sorunumuz yok, reel politika yapacağız, diyerek yola çıkan ve bu y"nleriyle kapatılan Refah ve Fazilet partilerinden farklı olduklarını iddia edenlerin, PKK'yla mücadelede bile Türk Silahlı Kuvvetleri'ni suçlayan, aşağılamaya çalışan, küçük düşürmeye gayret eden s"ylemlerinden geri adım atmaya niyetli olmadıkları anlaşıldı.Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusunu, temel niteliklerini ve kurumlarını hedef almayı temel politika haline getirmiş olanlara karşı bir suskunluk hakim.Başbakan Bülent Ecevit'in, partisinin grup toplantısında AK Parti ve Erdoğan'ı eleştiren konuşması dışında ses gelmedi.™rneğin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den...Sezer'in konuşmayı sevmediğini, basının g"rüşme taleplerini ve sorularını yanıtsız bıraktığını biliyoruz. Elbette, bir Cumhurbaşkanlığı, y"netim ve sorumluluk anlayışı. Sezer, haftada bir basın veya dış politika danışmanı aracılığıyla gazetecilerin sorularına yanıt verdiriyor. Ama bazı konular s"zcü marifetiyle açıklanacak nitelikte değildir. Cumhuriyeti, devleti, ülkenin birliğini temsil eden ve başkomutan sıfatı taşıyan Cumhurbaşkanı'nın, temsil ettiği değerlere yapılan saldırılar

Yazının Devamı